Mehmet Özay                                                                                                            01.01.2024

‘Yeni yıl’a girdiğimiz bugün, bu kavramın Batı-Hıristiyan toplumlarında dini boyutla ilişkisi ve özellikle, Müslüman toplumların yeni yıl olgusu karşısında nerede durdukları ve onlar için ne anlam ifade ettiği üzerinde durulmayı hak ediyor.

İlk etapta vurgulanması gereken husus, adına, ‘yeni yıl’ denilen olgunun dönemsel bir değişime vurgu yaptığıdır. Bunun yanı sıra, ‘Yeni Yıl’ olgusunun, adına ‘Noel’ veya ‘Christmas’ denilen dini gün/gece ile yakından bağlantısının olup olmadığı üzerinde durmak gerekir.

Bu ilişki bize, ‘Yeni Yıl’ olgusunun “bizim mi, ötekinin mi olduğu?” tarzında bir soruyla sınırlı olmayan, bunun ötesinde bağlamları içeren boyutları bulunduğunu hatırlatıyor.

Yeni Yıl ile Noel/Christmas ilişkisi, sanki evrensel (universality) yani, tüm dünya toplumlarını içine aldığı ve tüm dünya toplumlarınca kabul edilmiş bir yönünün olduğu düşüncesinde bir tür illüzyonist yaklaşım bulunduğunu ileri sürebiliriz.

Bununla birlikte, özellikle, her şeyin mübah/her şeyin kendinde bir geçerlilik içerdiği düşüncesinin -yanlış ve hatalı bir şekilde- gündemde olduğunu post-modern denilen bir dönemde bulunduğumuzu hesaba kattığımızda, bu illizyonist yönü daha açık seçik ortaya koymak gerekiyor.   

Dinle herhangi bir ilişkisi olmadığı belirtilen ‘Yeni Yıl’ ile Hıristiyanlığın önemli günlerinden biri olan Hazreti İsa’nın doğum gününe tekabül eden Noel/Christmas kutlamasının gizli/açık birlikteliği karşısında örneğin, Çin’de, Thailand’da, Japonya’da ve çoğunluğu Müslüman olan çeşitli ülkelerde yeni yıl olgusu tarihsel, geleneksel ve dini-kültürel olarak farklı günlere tekabül ettiğini hatırlatmak gerekir.

Buradan hareketle, bu yazıda, diğer toplumlar bir yana, adına Müslüman toplumlar denilen kitlelerin bu olguyla yüzleşmeleri üzerinde kısaca duracağım. Ancak, öncelikle Yeni Yıl/Noel ilişkisine kısaca bir bakalım.

Noel mi, Yeni Yıl mı?

‘Yeni yıl’ kavramının evrenselliğine dair sorgulamanın belki, Noel için söylenemeyeceğini ve yapılamayacağını ileri sürebilirim. Burada bir çelişki yok!

Bununla birlikte, konuya derinlikli bir yaklaşım getirme adına, ‘Yeni Yıl’ ile birlikte değerlendirilmesi gereken bir diğer olgunun yani, ‘Noel’ olduğunu söylemek ve hatırlatmakta yarar var.

Bu çerçevede, ‘Noel’ mi, ‘Yeni yıl’ mı sorgulamasını sadece, Müslüman toplumlarda İslam dini pratiklerine değer veren ve uygulayan çevrelerde değil, İslam dinine bağlılığıyla birlikte bu dini anlayışa ve pratiklerine farklı derecelerde mesafeleri olan bireyler ve toplum kesimleri tarafından da dillendirilmesi yeni bir husus değildir.

Noel’in, Hıristiyanlığın kurucusu Hazreti İsa’nın (Jesus Christ) doğum gününe tekabül eden 25 Aralık günü, temelde bir gün öncesinde yani, 24 Aralık akşamı arefe günü (Christman Eve) ile bağlantısı, -ki, farklı Hıristiyan mezheplerinde doğum günü meselesinde bir ayrışma da vardır-, bu güne dair anlayışı dini bir bağlama oturtmaktadır. Bu sürecin, tek bir güne değil, Ocak ayının tüm ilk haftasını içine alacak şekilde yayıldığı bilinir.

Bu durum, doğum günü olgusunun devam eden ilgili dini kutlamalarla Ocak ayının ilk beş altı gününü de içine alacak şekilde uza/tıl/ması ortada, dini bir bağlamın gizli/açık varlığına vurgu yapıyor.

Bununla birlikte, tarihsel olarak bakıldığında, yeni yılın başlangıcı noktasında ‘Yeni yıl’ olgusu ve tatillerinin ‘Noel’e göre daha yakın dönemde ortaya çıktığı görülür. Bu durum, özellikle Batı Hıristiyanlığında ‘Yeni Yıl’ ile ‘Noel’in birleştirilmesinin veya arada bir uzlaşmanın olgusunu akla getiriyor.  

Bu uzlaşmanın temelinde dini bir neden olmakla birlikte, kanımca, görece yakın dönemlerde böylesine bir uzlaşmayı tetikleyen unsur, ekonomik bir sistem olarak kendini egemen kılan kapitalizmin ve bunun maddi ve maddi olmayan organlarının etkileyiciliğinin giderek başat bir şekilde ortaya çıkmasıdır.

Öte yandan, Hıristiyan toplumlarda küresel olarak kendini ortaya koyan ‘Noel’ kutlaması ve bu kutlamanın belirli günleri içine alan yapısının ‘yeni yıl’ ile birleştirilmesinin, dini alanı içine aldığı iddiası ileri sürülebilir.

Bununla birlikte, adına Hıristiyan toplumlar denilen bütün içerisinde dini bütün Hıristiyanlar ve/ya en azından, Noel gibi belirli gün ve geceleri dini bir düşünce ve pratik ile geçirenlerin oranının sekülerleşme adı verilen süreçler nedeniyle bugün geldiği nokta, bizi gerek ‘Noel’ gerekse ‘Yeni Yıl’ olgularında Hıristiyan dini alanıyla bağını sorgulatmaya sevkediyor.

Bu, Hıristiyanlık içerisindeki sekülerleşme süreçleriyle bağlantılıdır. Bunun dışında söylenmesi gereken sekülerleşmeye rağmen, kültürel aidiyet ya da “dönemsel aidiyet” (periodical belonging) adını vereceğim yapı çerçevesinde, Batılı bireylerin ve toplum kesimlerinin ‘Yeni Yıl’ ve ‘Noel’ kutlamalarının belirli bir kültür evrenine ait olduğudur.

Ve aynı zamanda, bu kutlamalar, -Batı Hıristiyan toplumlarınca da eleştirildiği ve dile getirildiği üzere-, küresel kapitalizmin kurgusu ile bütünlüklü bir hale getirilmiş ve küreselleştirilmiştir.

Müslüman çevreler neyi kutlar, neden kutlar?

“Müslüman çevrelerin, ‘Yeni Yıl’ ve ‘Noel’ süreçleriyle ilişkisi nasıldır?” sorusu önemlidir. Bu sorunun yeni olmadığını aksine, neredeyse her yıl yenilenen bir tarz da gizli/açık gündeme geldiğini söyleyebiliriz.

Burada, sadece Müslüman çevrelerin, herhangi bir kutlama yapıp yapmadıkları kadar, şayet yaparlarsa, “Bu kutlamalarının dayanak noktası nedir?” gibi soruları gündeme getirebiliriz.

Halkının büyük çoğunluğu Müslüman olduğu ileri sürülen bazı ülkelerde, sekülerleşme süreçlerinin veya bir başka şekilde ifade etmek gerekirse İslam inanç ve pratiği ile ilişki yapısal durumun Müslüman kitlelerin ‘Yeni Yıl’ ve ‘Noel’ olgularına yaklaşımlarını belirlediği ortadadır.

Bu Müslüman kitlelerin, söz konusu bu iki süreçteki düşünceleri ve eylemlerinin herhangi bir dini saikle yapılmadığı iddiası bile kendi başına sorunlu bir durum arz ediyor…

Bunun yanı sıra, halkının çoğunluğu Müslüman olan diğer bazı ülkelerde, 25 Aralık ve 1 Ocak günlerinin niçin tatil olarak kabul edildiği de üzerinde durulmaya değer ve tartışmaya açıktır.

Burada, ‘üniter’ yapısıyla ortaya çıkan ulus-devletin kurgularının hakim olduğu söylenebilir.  Ve bu devlet yapısının, ilgili ülkelerdeki azınlık konumundaki Hıristiyan toplum kesimlerinin ‘dini/kültürel haklarını’ tanımayla bağlantılı bir yönü olduğu görüşü beyan edilebilir.

Hiç kuşku yok ki, bu durum, kamu gerçekliği açısından, aslında gayet pozitif bir açılım olarak değerlendirilebilir.

Öte yandan, Hıristiyan kitlelerle kültürel-sosyal ilişkileri kısıtlı olan ve hatta varlıklarına karşı reddiye derecesine varan tepkilerine karşın Müslüman kitlelerin, nasıl olup da bu dini-kültürel yapının tatillerini kendi tatilleri kabul edip içselleştirebildikleri ve gayet pragmatist bir şekilde kullanabildikleri de gayet önemlidir.

Bu durum, ‘Yeni Yıl’ ve ‘Noel’ gibi iki olgunun, Müslüman kitleler üzerindeki etkisinin ne şekilde ortaya çıktığının araştırılmasını gerektirirken, Müslüman kitlelerin pragmatist bir şekilde bu tatiller ile ilişkisi de gayet önemlidir.

Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse, “‘Yeni Yıl’ın gizli/açık ‘Noel’le ilişkilendirilmesinin Müslüman çoğunluğun düşünce yapısında ve gündelik pratiklerinde ne tür etkileri olmaktadır?” sorusu da dikkat çekicidir.

Öyle ki, ‘Yeni Yıl’ın kapitalist ekonomi ve unsurlarınca küreselleştirilmiş halinin kaçınılmazlığıyla kendini tatile ve tüketime veren Müslüman toplumun ne tür bir dini-kültürel yanılgıyla karşı karşıya olduğunu tek tek bu Müslüman bireyler ile bu topluma öncülük ettiği iddiasındaki liderlerin/önderlerin üzerinde durması gereken bir öneme sahiptir.

Buradan hareketle, ‘Noel’i kutlamadıklarını ancak, ‘Yeni yıl’ı kutladıklarını söyleyen Müslüman çevrelerin bu tavrına dikkat kesildiğimizde, bu çevrelerin kafasının gayet karışık olduğu görülür.

Bu çevrelerin bu kafa karışıklığı, ait oldukları dini-kültürel evreni anlamadıkları ya da öğrendiklerini unuttukları varsayımıyla açıklanabilir mi?

LEAVE A REPLY