08.10.2008

30 yıl aradan sonra sürgünden ülkesine dönen Açe-sumatra Bağımsızlık Hareketi’nin efsanevi lideri Tunko Hasan di Tiro ile mülâkat.

Hasan di Tiro, Açe-sumatra Bağımsızlık Hareketi’nin efsanevi lideri. Yaklaşık otuz yıl boyunca siyasi ve askeri lideri olarak hareketi yönetti.

Her büyük lider gibi, hayatı çalkanlılarla geçti. Özel yaşamını, iş yaşamını ve siyasi yaşamını birbirinden ayırmasını bilen bir lider Hasan di Tiro. Bugünlerde, geçici bir süre için doğduğu topraklarda.

Altın Çocuk: Hasan di Tiro

Çocukluğunda ilk eğitimini doğduğu köydeki Kur’an okulunda aldı. Ardından dönemin önde gelen lideri Davud Beureueh’in açtığı modern okula devam etti. İlkokul sıralarındayken futbol oynamaktan büyük keyif alırdı.

Beureuh’in ‘altın çocuğu’ olan di Tiro, Sigli ve Bireun’daki öğreminini Cava Adası’nda Cogcakarta’da sürdürdü. Sahip olduğu kıvrak zekâsı ile Cava’da bazı çevrelerin dikkatini çekti ve New York’ta bulunan Birleşmiş Milletler ofisinde genç Endonezya Cumhuriyeti’nin sekreteryasında görevlendirildi. Bu dönemde bir yandan da , siyaset alanında doktorasını tamamladı.

Genç Tiro: Endonezya Cumhuriyeti BM Sekreteri

Açe’yle bağını koparmayan di Tiro, Davud Beureueh’in 1953 yılında ilân ettiği Açe İslam Devleti’nin (Aceh Darul Islam) elçiliğini üstlendi. Merkezi hükümetle çatışma halindeki Beureueh’in merkezi hükümetle çatışma halinde oluşu nedeniyle Cakarta yönetimi di Tiro’nun görevine son verdi ve pasaportunu elinden aldı.

Bir süre vatansız yaşadı. Ardından ABD’de sürekli kalma iznini alan di Tiro, iş hayatına atıldı. Çeşitli ülkelerdeki uluslararası şirketlerle ortaklık ve danışmanlık ilişkileri kurdu. Daha sonra Müslüman olan, Yahudi asıllı Nora adında Amerikalı bir bayanla evlendi. Bu evlilikten Kerim adında bir oğlu dünyaya geldi. Ancak di Tiro’nun gönlünde vatanı yatıyordu.

Kırılma Noktası

Davud Beureuh’in başlattığı Darul İslam hareketi 1962 yılında merkezi hükümetle yapılan anlaşma ile sona erdi. Ancak bu anlaşma da, daha önceki verilen sözler de olduğu gibi Açelileri hayal kırıklığına uğrattı.

Di Tiro, orta yaşlarına ulaştığı bir dönemde hayatını, tarihte büyük bir devlet olarak ortaya çıkmış Açe Darusselam Sultanlığı’nın modern dönemdeki misyonunu yüklenmeye adadı. Dedelerinin Hollanda Savaşı’nda liderliği yürüttüğü Hasan di Tiro, aile ve iş yaşamını geride bırakarak 25 yıl sonra, 1976 yılında Açe’ye geri döndü.

4 Aralık 1976 tarihinde 24 arkadaşı ile birlikte Halimon Dağı’nda Açe Bağımsızlık Bildirgesi’ni dünyaya ilân etti. Kısa bir süre sonra, merkezi yönetimin koğuşturmalarına maruz kalması ile üç yıl sonra 1979 yılında Açe’yi terk etmek zorunda kaldı. Bir kez daha ülke ülke dolaşmak zorunda kalan di Tiro, sonunda İsveç vatandaşı oldu ve Stockholm’e yerleşti.

Hareketin önde gelen isimlerinden 10 arkadaşı, ordu birlikleriyle girişilen çatışmalarda hayatını kaybetti. Bu dönemde GAM’ın bayrağı Türk bayrağı ile tıpatıp aynıydı. Tıpkı, 16. yüzyıldan başlayarak Açe Darusselam Sultanlığı’nın Osmanlı Devleti’nce gönderilen sancağı kullandığı gibi. Ancak bu sefer bir fark vardı. Di Tiro’nun emriyle, 1976 yılından sonra hayatını kaybeden şehitlerin anısına üst ve alta siyah şeritler çekildi.

Uluslararası Arenada Meşruiyet Çabaları

Hasan di Tiro, sürgünde yaşayan siyasal ve ordu komutanı olarak hareketi yönetti. Bir yandan da uluslararası camiada Açe-Sumatra Devleti’nin tarihsel haklılığını ortaya koymak için mücadelesini sürdürdü.

Birleşmiş Milletler’de, Amerikan senatosunda, Londra’da düzenlenen ve İslam dünyasından ikiyüzün üstünde âlim, gazeteci ve İslami hareket mensubunun katıldığı ‘İslam Dünyasına Bakış’ isimli uluslararası toplantı gibi çeşitli başlattığı bağımsızlık hareketinin haklılığını belgelerle ortaya koymaya çalıştı.

1980’li yılların ikinci yarısına kadar gizliden gizliye devam eden mücadele sonunda Libya günleri başladı. Di Tiro, Libya’da askeri eğitim alan Açeli gençlerin bizzat başında bulundu. 700 civarında GAM mensubunun askeri eğitim alıp geri dönmesiyle yeni bir evreye girdi. 1989 yılında Endonezya ordusu ile sıcak çatışmalar başladı.

Sıcak Dönem!

1990’lı yılların ilk yarısı ikinci defa Açe ve Açeliler için şiddete yakından tanık oldukları dönem oldu. 1998 yılı Mayıs ayında Endonezya devlet başkanı Suharto’nun istifa etmesinin ardından, ülke genelinde başlayan reform sürecinden Açeliler de istifade etmek istediler.

1999 yılında referandum talebiyle, Banda Açe’de Beytürrahan Meydanı’nda yapılan ve bir milyon kişinin katıldığı bir gösteri düzenlendi. 2001 ve 2002 yıllarında merkezi hükümetle başlayan barış görüşmeleri kısa süre sonra yerini yeniden çatışmalara bıraktı. 2001 yılında devlet başkanı olan Megawati’nin, ‘yönetime geldiklerinde Açe’de bir damla kan dökülmeyecek!’ sözü gerçekleşmek bir yana, yeni yönetim Açe’de insan hakları ihlallerinin doruk noktası olduğu 2003 yılında başlayan Sıkıyönetimi başlattı.

Yeni Bir Umut Yılı

2004 yılında yapılan devlet başkanlığı seçimini eski bir ordu komutanı olan ancak, daha üniformasını taşıdığı sıralarda reformcu kişiliği ile dikkat çeken Susilo Bambang Yudyohono devlet başkanı, ülkenin önde gelen işadamı Yusuf Kalla da devlet başkan yardımcısı seçildi.

Bu ikili, Açe barışının kalıcı bir şekilde hayata geçirilmesi için bütün olanakları kullandılar. Bu ikili daha önce 2001 yılında Poso ve 2002 yılında Ambon’da yaşanan çatışmaların barışla sonuçlandırılmasında gösterdikleri çaba Açe için bir umut ışığı doğurdu. 2004 yılında başlayan görüşmeler, 26 Aralık 2004 tarihinde yaşanan tsunami ile birlikte GAM’ın silahların bırakıması çağrısı ile birleşti. Yaklaşık altı ay boyunca beş kez gerçekleşen sert barış müzakereleri 15 Ağustos 2005 tarihinde Helsinki’de imzalanan barış anlaşması ile sonuçlandı.

Hasan di Tiro

GAM’ın sürgün hükümeti üyeleri Malik Mahmud, Zeyni Abdullah, Bahtiyar Abdullah birer birer ülkeye dönmeye başladı. Hareketin entellektüel kadrosunda yer alan Nurdin Abdurrahman, Muhammed Nur Djuli ve yıllarca çatışmaların sıcak alevlerinde yaşamış olan komutanlar Muzakkir Manaf, Sofyan Davud, Derviş Jeunib ve diğerleri barış ortamıyla yeniden Açe’de Açelilerle birlikte yaşama özgürlüğüne kavuştu.

Efsane Liderle Karşılaşma

22 Ekim 2008 Çarşamba günü saat 10.15’de Hasan di Tiro ile görüşmek üzere Banda Açe’de ikamet ettiği Sudirman Caddesi’ndeki konuta ulaştık.

Binaya girdiğimizde bir süre girişte bekledik. İçerisi oldukça sakin gözüküyordu. Bu sırada, aralarında eski komutanlardan Derviş’inde olduğu birkaç kişinin girip çıktığını gördük. Böylece birkaç kişi ile ayaküstü selamlaşma fırsatı bulduk.

Bir süre sonra, içeriden Hasan di Tiro’nun yanımıza doğru gelmekte olduğunu gördük. Enerjisine diyecek yoktu, hatta şaşırmıştık. Genelde, Malik Mahmud ya da Dr. Zeyni önde ya da yanında yer alırdı. Oysa tam tersi bir manzara ile karşılaşmıştık. Büyük bir heyecan ve tebessümle ‘Türksünüz değil mi! Hoş geldiniz’ diyerek sıcak bir şekilde karşıladı. Bu sırada gözlerinin maziden birşeyler arar gibi olduğunu hissetmek güç olmadı.

Malik Mahmud

Hasan di Tiro’nun arkasından Malik Mahmud ve Dr. Zeyni Abdullah kapıdan gözüktü. Onlarla da sıcak bir merhabalaşmadan sonra, di Tiro bizi bulunduğumuz giriş salonundaki koltuklara oturmaya davet etti.

Di Tiro’nun bu yaklaşımları bizi özel misafirleri olarak kabul ettiğini gösteriyordu. Ancak Malik Mahmud, di Tiro’nun kulağına eğilerek ‘Burada fotoğraf çekmek için uygun ışık olmadığını belirterek içerideki salona geçmemizi önerdi. O da kabul etti. Böylece Hasan di Tiro önde, biz arkada içerideki salona geçtik.

Salonda, di Tiro’nu sekreteri Muzakkir ve birkaç kişi daha bulunuyordu. Di Tiro, büyükçe bir toplantı masasının başucuna geçti. Biz de kendisini izledik. Sağındaki sandalyeye ben, solundaki sandalyeye de Malik Mahmud oturdu. Malik Bey’in yanında da Dr. Zeyni Abdullah yer aldı.

Basının baş ucuna geçen Hasan di Tiro ile bir kez daha tokalaştık. Bu sırada odadaki herkes ayaktaydı. Öncelikle Hasan di Tiro ve Malik Mahmud’a görüşme talebimizi kabul ettikleri için şükranlarımızı ilettik. Atmosferi yumuşatmak adına yanımızda getirdiğimiz iki kıymetli hediyeyi kendilerine sunmamın tam vakti olduğunu düşünürek Kur’an-ı Kerim ve Osmanlı Arması’nı Sayın Hasan di Tiro’ya sunduk.

Di Tiro’nun yüzünde tarifi imkânsız bir mutluluk ifadesi veren kocaman bir tebessüm belirdi ve büyük bir merakla Kur’an-ı Kerim’i açtı birkaç yaprak çevirdi. Ardından Osmanlı Arması’nı takdimimiz sırasında Sultanlık mührü olan Tuğra’yı gösterdiğimizde, Hasan di Tiro eliyle, Armadaki ay ve yıldız içeren kırmızı ve yeşil renkli sancakları gösterdi. Bizim de bayrağımız’ buydu diyerek Açe Darusselam Sultanlığı ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkilere atıfta bulundu.

Bu kısa seromoninin ardından, sorularımızı sormaya başladık. Görüşmemizi yakın tarihten bir anı ile başlamanın yararlı olacağını düşünerek, yanımızda getirdiğimiz, Fehmi Koru’nun 1984 yılında İslam Dergisi’nde yayınlanan mülakatını ve özellikle de bu safyalarda yer alan Hasan di Tiro’nun ve arkadaşlarının fotoğraflarını paylaştığımızda, Malik Mahmud, di Tiro’nun kulağına eğilerek ‘Londra’da görüştüğünüz Fehmi Koru’yu hatırlıyor musunuz’’ diye sorduklarında ‘Evet, hatırlıyorum’ dediler.

Mülâkat

Gönlümüzde, Teungku Muhammed Hasan di Tiro ile karşılıklı sohbet edebilmek yatıyordu. Ancak di Tiro’nun sağlık koşulları, ne bizle ne bir başka misafir ve basın yayın organıyla yüzyüze sohbet edebilmesine olanak tanıdı. Ziyaretlerin, geniş halk kitlelerine yapılan konuşmaların ve gazetecilerle mülâkatların tamamında Hasan di Tiro adına, eski GAM hareketinin başbakanı ve di Tiro’nun halefi olmasına kesin gözüyle bakılan Malik Mahmud söz aldı.

Bununla birlikte, di Tiro, ilerlemiş yaşına rağmen, oldukça enerji dolu. di Tiro,  mülâkatımız süresince bize eşlik etti ve konuşmalarımızı yakından dinledi. Malik Mahmud’un uzun yıllar Hasan di Tiro ile beraber, bir anlamda etle tırnak gibi olduklarını söylemeliyiz.

Bu nedenle, verilen cevapların Hasan di Tiro adına verildiğini kabul ediyoruz. Kendisiyle daha önce de görüştüğümüz ve son derece samimi ve açık bir yaklaşım sergilediğini bildiğimiz Malik Mahmud’un cevaplarının tatminkâr olduğu görüşündeyiz. 

30 yıl sonra buradasınız. Neler hissediyorsunuz’

Malik Mahmud: Çok şükür, otuz yıl sonra yeniden ülkemizde olmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz.

30 yıl sonunda özgürlük yolunda verilen mücadelenin ardından bugün başarıya ulaştığınızı düşünüyor musunuz’

15 Ağustos 2005 tarihinde imzalanan Helsinki Barış Anlaşması’ndan bu yana tarihte ilk defa çok belirgin bir şekilde Açe pek çok konuda hak elde etmiştir. Bu Barış Anlaşması, Açe ve Endonezya için son derece önemli bir gelişmedir.

Helsinki Barış Anlaşması’nı, Endonezya’da 1998 yılında başlayan Suharto sonrası ‘reform döneminin’ bir sonucu olarak değerlendirebilir miyiz’ Yoksa kendine has bir özelliği olan bir gelişme mi’

Açe barışı, kendi başına öneme sahip bir gelişmedir. Bunu, Allah’ın bize sunduğu bir lütuf olarak kabul ediyoruz. Açe, 30 yıl boyunca mücadeleye konu oldu, ardından tsunami felâketini yaşadı. Ardından uluslararası camia, Açe’de barışı olanaklı kılmak için elinden geleni yaptı.

Barış anlaşmasına giden süreçte, buna tarihin en doğru anında da diyebiliriz, Cakarta’da Susilo Bambang Yudyohono’nun devlet başkanı, Yusuf Kalla’nın devlet başkan yardımcısı olduğu yeni bir hükümet görev başına geldi. Özellikle bu iki isim, GAM ile barış anlaşması yapılmasında önemli yararlılıklar gösterdi. 2005 yılı boyunca beş kez, son derece sert geçen barış görüşmeleri sonunda 15 Ağustos 2005 tarihinde anlaşmasını imzalamayı başardık. Aynı zamanda, uluslararası camia insani yardım için Açe’ye akın etti. Barış anlaşmasının imzalanmasının akabinde uluslararası camia Açe barışının devamı için katkılarını sürdürdü. Bugün çok şükür Açe halkı barışla kaynaşmış durumda.

Hasan di Tiro, Endonezya Devlet Başkanı Susilo Bambang Yudyohono veya yardımcısı Yusuf Kalla ya da bir başka yetkili ile görüşecek mi’

Bugüne kadar, GAM üyesi olarak bizler pek çok kez Cakarta’da Sayın Yudyohono ve Yusuf Kalla başta olmak üzere hükümet yetkilileri ile görüşme fırsatı bulduk. İlişkilerimiz son derece olumlu. Di Tiro’nun görüşmesine gelince, açıkçası böyle bir niyetimiz var. Ancak bu buluşma özellikle di Tiro’nun sağlık koşullarına bağlı.

Açe’de sağlanan barış ortamının bölgesel ve küresel çatışma alanlarında gerçekleştirilebilecek barış süreçlerine olumlu bir etki yapacağını düşünüyor musunuz’

Evet, böyle bir umudumuz var. Dünyanın çeşitli yerlerinde süren çatışmaların barışla sonuçlandırılması noktasında Açeliler olarak elimizden gelen gayreti ve yardımı yapmaya hazırız.

Bundan sonra, barışın devamı konusunda Türk hükümeti ve kamuoyundan ne gibi katkılar bekliyorsunuz’

Türk hükümeti ve kamuoyunun daima Açelileri yakın bir dost ve bir kardeş olarak hatırlamalarını arzu ediyoruz. Türkiye’nin yakın gelecekte Açe ile olan ilişkilerini bugüne kadar olduğundan daha fazla bir şekilde sürdürmesini ümit ediyoruz.

Dünyanın bir ucundayız ve ekonomimiz çatışmalar ve tsunamiden son derece olumsuz etkilendi. Bu durumda, Açe ekonomisini yeniden geliştirmek için pek çok şey yapmak durumundayız. Bu bağlamda, Türk hükümeti ve kardeş bildiğimiz Türk halkının öncelikle Açe’de güvenliğin devamı ve ekonomik kalkınmanın yeniden gerçekleştirilmesi için katkıda bulunabileceğini düşünüyoruz.

Gelecek Hasan di Tiro için ne anlam ifade ediyor’ Hasan di Tiro Açe ve Açelilerin geleceği ile ilgili olarak ne düşünüyor’

Açe’yi ve Açelileri parlak bir geleceğin beklediği kanaatindeyiz. Bildiğiniz gibi Açe parlak bir geçmişe sahip. Geçmişten bugüne topraklarımızda Allah’ın bahşettiği pek çok ürüne sahibiz. Bugün, sahip olduğumuz bu zenginliği kendi lehimize, Açelilerin lehine kullanma şansını yakalayacağımızı umuyorum. Açe, refah içerisinde bir Eyalete dönüşecek inşallah.

Mücadeleniz boyunca uluslararası camiadan görünür bir destek almadınız. Şimdi barış zamanı, neredeyse bütün önemli ülkeler burada. Bu konuda ne düşünüyorsunuz’

İslam ülkelerinin de aralarında bulunduğu luslararası camianın neredeyse bütün önemli ülkeleri burada. Bundan mutluluk duyuyoruz. Özellikle tsunami’den sonra küçük, büyük neredeyse her ülke insani yardım amaçlı olarak Açe’ye akın etti.  Şu son derece çarpıcı bir gerçektir ki, Açe tsunamiden ve özellikle de barış anlaşmasından sonra dünyanın barış yurdu haline geldi.

Hasan di Tiro, İsveç vatandaşı ve otuz yıldır Stokcholm’de yaşıyor. Gurbette olmak nasıl bir duygu onun için’

Mücadelemiz sürecinde hangi ülkede yaşadıysak orayı ikinci vatanımız bildik.

Hasan di Tiro ve sizler yeniden Endonezya vatandaşı olacak mısınız

Bu ayrı bir süreç. İleride bunu düşüneceğiz.

Bu sırada, Hasan di Tiro bize göstermek istediğini söyleyerek, odasından kitap almak amacıyla beş dakika izin istedi. Malik Mahmud, Wali’ye eşlik etmek üzere ayağa kalkarken, ‘Ben kendim giderim’ diyerek onu durdurdu.

Hasan di Tiro önde, sekreteri Muzakkir arkada odadan çıktılar. Aradan belki 15-20 dakika geçti. Bu süre zarfında Malik Mahmud, Açe tarihi ve özellikle de Hollanda Savaşı ve bu savaşta Açelilerin verdikleri mücadele ile ilgili uzunca açıklamalarda bulundu.

Bir ara Dr. Zeyni Abdullah ile konuşma fırsatı bulduk. İki kez Türkiye’de bulunduğunu söyleyen Dr. Zeyni, en son 2006 yılında Stokcholm’den hacca gitmek üzere çıktığı yolculukta, Türkiye’ye uğramış ve İstanbul ve Alanya’yı ziyaret etmiş.

Kızı, İsveç’te çalışan Mehmet Ulaş adında bir Türkle evli olduğunu duyduğumuzda, mutluluk duyduk. Böylece bir başka tarihsel bağın kurulmuş oldu. Malik Mahmud, İsveç’de genelde Türklerle beraber olduklarını ve çeşitli kutmalarda biraraya geldiklerini belirtti.

Bir süre sonra odaya yeniden teşrif eden Hasan di Tiro, sekreteri Muzakkir Bey’in yardımıyla Suudi Arabistan Kralı Faisal’ın gönderdiği Arapça bir mektubu bize okudu. Açe Darusselam Sultanlığı’nın önemini ortaya koyan bir kaç tarihi belgeyi bizimle paylaştıktan sonra, bir silsile çıkardı. Silsilede, 15. yüzyıldan başlayarak Açe Darusselam Sultanlarının listesi ve son dönemde hâkimiyetin geçtiği Tiro ailesi bulunuyordu. Listenin sonunda ise Muhammed Hasan di Tiro’nun adı yer alıyor.

1984 yılında, dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Turgut Özal’a verilmek üzere elden bir mektup ulaştırdığınız söyleniyor. Bu mektubun içeriği ile ilgili bir bilgi verebilir misiniz’

Aradan uzun süre geçtiği için söz konusu mektubun içeriği ile ilgili bir şey söylemem mümkün değil. Ancak İsveç’e döndüğümüzde arşivimize bakıp size bu konuda bilgi vereceğim inşallah. Ancak şunu söyleyebilirim ki, biz Açeliler olarak Türkleri sürekli kardeşimiz olarak bildik ve uzun tarihi bağlarımız nedeniyle sanıyorum ki, Hasan di Tiro bu tarihi bağa atıfta bulunmuş olmalı.

Bu mektuptan sonra somut bir yanıt alabildiniz mi’

(Bu sırada Malik Mahmud, Dr. Zeyni’ye bakarak ondan da bir anlamda teyid alarak ‘hatırlamadıklarını’ ifade etti). Velev ki, cevap verilmiş olsun, o dönemde yoğun bir mücadele için de olduğumuzdan ve bir ülkeden diğerine dolaşmak zorunda olduğumuzdan şu anda hatırlayamıyorum. Ancak böyle bir cevap verilmiş ise, mutlaka arşivimizde bulunuyordur.

Umduğumuzdan fazla bir süre görüşme yaptık. Sıra fotoğraf çektirmeye gelmişti. Hasan di Tiro, bu ana büyük bir heyecanla iştirak etti. Teungku Muhammed Hasan di Tiro, Malik Mahmud ve Dr. Zeyni Abdullah ile birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyduk. Geldiğimizde gördüğümüz sıcak karşılama, ayrılırken de tekrarlandı. Bir kez daha görüşme dileğimizi ifade ederek ayrıldık.

LEAVE A REPLY