Mehmet Özay                                                                                                10.05.2017

Güney Kore dün yapılan başkanlık erken seçimlerini Liberal Demokratik Parti adayı Moon Jae-in kazanması, uzunca bir süredir ülkede yaşanan siyasi krize noktayı koydu. Böylece, on yıldır iktidarda olan muhafazakâr parti yerini ‘liberal demokratik parti’ye bırakırken, Güney Kore yeni bir döneme giriyor. Bu değişim, ülkede başkanlık sisteminin demokratik seçimlerle uygulanmaya başlanmasının otuzuncu yılında gündeme gelmesiyle bir başka anlam taşıyor. Daha önceki başkanlar döneminde de yaşanan yolsuzluk vakalarına rağmen, muhafazakâr Park Geun-hye’nın daha yönetim süresi sona ermeden başkanlıktan el çektirilerek yargılanması, seçmenlerin liberal parti adayına yönelmelerinde başat bir neden olarak öne çıkıyor.

Güney Koreli seçmenler Salı günü sandık başına giderken, öncelikleri arasında ekonomik dar boğazın atlatılması, kalkınma süreçlerinin yeniden halkın refahına yol açacak şekilde yapılandırılması, özellikle genç işsizlerin rekabetin son derece yüksek olduğu ülke iş sektöründe hak ettikleri yeri alma talepleri gibi ekonomi ağırlıklı bir gündem bulunuyordu. Uluslararası gündemi meşgul eden Kuzey Kore krizinin ise Güney Kore halkı tarafından ikinci sırada yer alması dikkat çekiciydi. Çok kısa süren seçim kampanyası sırasında da adaylar seçmenin bu yöndeki taleplerini dikkate alan açıklamalarla gündemin nabzını tutmaya çalıştılar.

Halkın reform beklentisi

Seçim komisyonunun bu sabah sonuçları açıklamasının ardından Moon Jae-in görevine hemen başladı. Eski bir insan hakları avukatı olan yeni başkan Moon, bu özelliğinin yanı sıra, 2003-2008 yılların liberal demokrat partiden devlet başkanlığı görevini yürüten Roh Moo Hyun’un en yakınındaki isimlerden biriydi. Tıpkı Roh Moo Hyun gibi Moon da yer aldığı öğrenci hareketleri, 1987 yılında ülkede önemli bir reform olarak değerlendirilen seçimle iş başına gelen başkanlar dönemini başlattı. Moon siyasi yaşamda, 2012 yılında yapılan seçimlerine başka adayı olarak katılsa da, milliyetçi parti adayı Park Geun-hye karşı yüzde 52’ye yüzde 48 oyla seçimi kaybetti.

Moon’un bugün kazandığı siyasi zafer hiç kuşku yok ki, kendi siyasi tarihi açısından önemli bir dönem noktası. Bununla birlikte, 9 Mayıs seçimleri, 1987 yılında başlayan ve otuz yıla ulaşan demokratikleşme sürecinin ikinci aşaması olarak ülke siyasi tarihine geçecek öneme sahip. Başkanlar, siyaset dünyası ve belli başlı ailelerin yönetimindeki dev küresel şirketler arasındaki ‘etik dışı’ yakınlaşmalardan neşet eden siyasi ve toplumsal sorunlar bugün halkın oylarıyla yadsınmış durumda. Halkın yüzde 40’ı aşan oranda liberal demokrat adaya verdikleri destek bu tepkinin somut bir yansıması. Halk verdiği bu destekle, liberal değerleri öne çıkaran bir siyasi hareketin yeniden ülke siyasetinde hakim olması istediğini ortaya koydu.

Aktivist ve siyaset adamı olarak dikkat çeken Moon’un sahip olduğu bu özellikleri, bir yandan halkın öte yandan devlet mekanizmasının işleyişi konusundaki tecrübesi onun ülkedeki toplumsal ve siyasal gelişmelere ve tepkilere olumlu tepkiler verebileceği görüşünü güçlendiriyor. Bu anlamda, erken seçim dolayısıyla kampanya döneminin çok kısa geçmesine rağmen, halkın nabzını tutan lider konumundaki Moon, bu özelliğini başkanlığı döneminde de sürdürmesi bekleniyor. Öte yandan, bir önceki başkan Park’ın yolsuzluklarla biten başkanlık sürecine yakinen tanık olması dolayısıyla halk nezdinde gündeme gelen reform ihtiyacının da acilen karışılık bulması gerektiğinin farkında.

İkinci demokratikleşme süreci

Başkanlık görevinden azledilen eski başkan Park Geun-hye, sadece iş dünyasıyla olan yolsuzluk sorgulamalarına konu olmadı. Halk nezdinde bundan çok daha fazla güven zedeleyici konu, yakın bir aile dostunun devlet işlerine nüfuz edebilecek bir konumda bulunmasıydı. Bu durum, geniş kamuoyu nezdinde siyaset kurumuna yönelik güvenin sarsılmasına neden oldu. Bu bağlamda, yeni başkanın şeffaf ve hesap verilebilirlik gibi genel değerlerin hakim olacağı bir yönetim sergilemesi bekleniyor. Öte yandan, endüstrileşmiş ve kalkınmış bir ülke özelliği taşıyan Güney Kore’de iş sektöründe geleneksel değerlerin varlığını sürdürdüğü aile şirketlerinin varlığı hem siyasetle hem geniş kamuoyu ile ilişkilerde yeni bir sistemin gündeme getirilmesini şart koşuyor. Ailelerin güdümündeki iş dünyasının sadece eski başkan Park’la ilgili yaşananlardaki rolleri ve etkileri değil, ülkenin kalkınma süreçlerine konu olduğu son otuz yıldaki varlıkları yeni dönemde sorgulanmaya başlanacaktır.

Bu nedenle, 9 Mayıs seçimleri, bir süredir sorunlarla çalkalanan Güney Kore iç siyasetinde ve ekonomisinde değişim ve reformun öncellendiği yeni bir dönemin başlaması anlamına geliyor. Başkan seçilen Moon yaptığı ilk açıklamada, “kuralların ve sağ duyunun öne çıkacağı adil bir ülke” vizyonu çizmesi dikkat çekiciydi. Bu anlamda, başkanın masasında siyaset kurumlarıyla iş dünyası arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi; halkın siyaset kurumuna güveninin yeniden tesisi; oluşan ekonomik sınıflar arasındaki ayrışmanın giderilmesi gibi önemli konularda reform nitelikli yaklaşımlar bulunuyor.

Bu yıl, ülkede demokratikleşmenin otuzuncu yılı olmasıyla da liberal demokrat Moon’un başarısı önem taşıyor. 1987 yılında başkanların halk tarafından seçilmesiyle başlayan demokratikleşmenin sadece siyaset dünyasını değil, iş dünyasının da demokratikleştirilmeye acil ihtiyaç göstermesinden ötürü bir dönüm noktası kabul ediliyor. Ve bu anlamda, Moon yönetiminin ikinci bir demokrasi hamlesi ile geniş kitlelere toplumsal, siyasal ve de iş dünyasında yeni imkânlar açması beklentisi yüksek. Başkan Moon yönetiminin bu yöndeki icraatlarının başarıyla ortaya konmasının kuşku yok ki, bölgedeki diğer ülkeler nezdinde de güven ve istikrar ortamının tesisine katkısı olacaktır.

Kore Yarımadası’nda tansiyon düşebilir

Başkan seçilen Moon, kampanya döneminde Kuzey Kore sorununa yaklaşımını barıştan yana bir politika belirleyerek ortaya koydu. Bu bağlamda, Kore Yarımadası’nda sıcak bir gelişme yerine, masa başında halledilmesine yönelik açıklamaları dikkat çekiciydi. Bugün ise bu imkânın daha da öne çıkmakta olduğu gözlemleniyor. Öyle ki, hafta başında ABD ile Kuzey Kore yönetimleri arasında Oslo’da başladığı ifade edilen görüşmelerin bu gelişmeden bağımsız olmayacağı düşünülebilir.

Bu noktada, Kuzey Kore’nin nükleer füze denemeleri, ABD’nin ve bölgedeki müttefiklerinin bu gelişme karşısında verdiği tepkilere karşılık Güney Kore’de yeni başkanla birlikte, giderek gerginleşen ortamın değişebileceği öngörmek mümkün. Yeni başkan Moon’un aynı ırka mensup Kuzey Kore ile savaş yerine, mevcut sorunun masa başında çözümü konusundaki çabası hiç kuşku yok ki, Güney Kore halkının ekonomi öncelikli taleplerine da karşılık geliyor. Bir sıcak gelişmenin yol açabileceği kayıplar yerine, güven tesis edici politikaların hem iç hem dış politikada birbirini destekleyici etkisi olacaktır. Bu bağlamda, yeni başkan bu çerçevede, bir yandan ülkede toplumsal birliği ve güveni tesis konusunda çaba sergilerken, öte yandan da Kore Yarımadası’na barışın nasıl getirilebileceği konusunda mesai harcayacak.

Moon’un bu yöndeki politikasının olumlu karşılık bulacağı yönündeki görüşlerin ağırlık kazanmasında Kuzey Kore’den gelen mesajların da katkısı bulunuyor. Öyle ki, Kuzey Kore yönetiminin önde gelen medya organında seçimlerden çok kısa bir süre önce yapılan açıklamada muhafazakâr eğilimli adayların değil, sol ve liberal görüşlülerin kazanması yönünde görüş beyan ediliyordu. Tabii bu noktada, sadece Güney Kore’de iktidar değişiminin değil, Kuze Kore yönetiminin de bugüne kadar Birleşmiş Milletler’in aldığı kararlar çerçevesinde uygun adımları atması gerekiyor. Hiç kuşku yok ki, barışa doğru bir eğilimin hakim olduğu Kore Yarımadası’nda bu yeni dönemde ABD’nin ve Çin’in izleyeceleri politikalar da belirleyici olacaktır.

http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/guney-korede-yeni-donem/815386

LEAVE A REPLY