Mehmet Özay                                                                                                            12.08.2024

AUKUS ittifakının üyeleri Avustralya, ABD ve İngiltere arasında nükleer güçlendirilmiş denizaltılar konusunda yeni gelişme…

Avustralya’nın, iki önemli müttefeki yani, ABD ve İngltere ile nükleer bilgi alış verişine imkân tanıyan anlaşma, ülke parlamentosunda yapılan görüşmeler sonrasında onaylandı.

Bu üç ülke arasında, nükleer bilgi alış verişine olanak tanıyacak görüşmelerin sonuncusu, geçen hafta ABD’de yapılmıştı.

Söz konusu anlaşmanın ulusal parlamento tarafından onaylanması, Avustralya’nın ‘nükleer silah’ alımı anlamına gelmese de, en azından bu sürece bir geçiş niteliği taşıdığını söyleyebiliriz.

Anlaşmanın, ‘nükleer içerikli olması’nın bir yandan Avustralya kamuoyu öte yandan Çin nezdinde eleştiri konusu olduğu da dikkat çekiyor.

Bununla birlikte, AUKUS çerçevesinde gerçekleşen bu askeri işbirliği ve yapılaşmasını, Asya-Pasifik bölgesinde Çin’in özellikle, Batı Pasifik’ler denilen bölgeyi de içine alan yayılmacı politikalarının önüne geçme yönünde atılan adımlardan biri olarak kabul etmek gerekiyor.

Anlaşmanın bir diğer dikkat çekici yönü, teknolojik ve bilimsel gelişmelerin paylaşılmasıyla ortak denizaltı üretiminin gerçekleştirilecek olmasıdır.

Nükleer bilgi akışı

Bugün, söz konusu bu üç ülke yetkilileri arasında varılan anlaşmaya göre ‘nükleer ekipmanların’ gizli bilgi akışının üç ülke arasında gerçekleştirilmesi mümkün olacak.

Söz konusu bu yapılaşmanın başta ABD olmak üzere müttefiklerinin, Asya-Pasifik bölgesindeki jeo-politik dengeleri açısından gayet önemli bir süreç anlamına geliyor.

Bu anlaşmanın, özellikle ve tahmin edileceği üzere Avustralya’ya nükleer enerjiyle güçlendirilmiş ve diğer ilgili alanlarda bilgi akışı anlamına geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Söz konusu antlaşmanın bugün Avustralya parlamentosunda onaylanmasının ardından, Avustralya savunma bakanı Richard Marles yaptığı açıklamada, “bugün varılan anlaşmanın, Avustralya’nın konvansiyonel silahlara sahip, nükleer  enerjiyle desteklenen denizaltı edinmesine doğru bir adım olduğunu” ifade etti.

Marles’in bu söylemi, aynı zamanda “nükleer silah peşinde değiliz” anlamına gelecek açıklamasını da teyit eder mahiyettedir.  

Bu açıklamanın, geçen yılki toplantılar sonrasında, AUKUS’un nükleer silahların yayılması anlaşmasını ihlâl ettiği yönünde ağır eleştiriler getiren Çin’i, bir anlamda teskin etmeye yönelik olduğunu da söyleyebiliriz.

Avustralya’nın bu geniş kapsamlı ve orta vadeli süreçte edineceği denizaltılar için 330 milyar Dolar ödeyecek olması, konunun sadece Avustralya ile sınırlı olmayan boyutunu açıkça ortaya koyuyor.

Geçen yıl ABD’de yapılan görüşmelerde, Avustralya başbakanı Anthony Albanese söz konussu bu gelişmeyi, “modern Avustralya tarihinin en önemli savunma projesi” olarak tanımlamıştı.

Öte yandan, söz konusu denizaltı projesinde ABD’nin öncü bir gücü temsil ettiğine kuşku yok.

Asya-Pasifik’in önemi

ABD yönetimi, küresel politikalarında önemli  ve öncelikli bir yere sahip olan, Asya-Pasifik bölgesini Hint-Pasifik kavramıyla güncelleme çabası sergiliyor.

Bununla birlikte, Hint-Pasifik kavramına içkin olan Hindistan ve Hint Okyanusu faktörünü çok daha güçlü bir şekilde ortaya çıkaracak gelişmelere henüz, pek fazlasıyla tanık olduğumuzu söylemek güç.

Elbette, Himalayalar bölgesinde sürekli nükseden Çin-Hindistan gerginliği ile Çin’in Myanmar’dan başlayarak, Doğu Afrika’da Cibuti’ye kadar uzanan deniz kuşağındaki gizli/açık varlığı bulunuyor.

Ve bunu yadsımıyoruz…

Ancak, Asya-Pasifik’in neredeyse her gün güncellenen ve şu ya da bu şekilde tehditlere açık yapısı, ABD merkezli ittifak oluşumlarının kendilerini gelişen koşullara adapte etmekte aktif davrandıklarını ortaya koyuyor.

Bunun en son göstergesi, ABD, Birleşik Krallık (İngiltere) ve Avustralya arasında 2021 yılında imzalanmış olan AUKUS askeri işbirliğinin, bugünkü anlaşma ile yeni bir evreye taşınmış olmasıdır.  

Nükleer güçlendirilmiş denizaltıların Avustralya’ya temini konusu, 2023 yılı Mart ayında ABD’de yapılan görüşmelerle karara bağlanmış ve 2030’lu yılların başında, bu niteliklere sahip denizaltıların Avustralya donanmasına katılması plânlanmıştı.

O dönem yapılan görüşmelerde, aynı zamanda üç ülkenin ortak çalışmalarıyla, yeni tür denizaltı inşası programı da gündeme getirilmişti.

Avustralya başbakanı Anthony Albanese, gelişmenin özellikle yatırım boyutuna da dikkat çekmiş ve bu anlaşmanın salt bir askeri anlaşma olmadığını, aksine daha çok ekonomik olduğunu vurgulamıştı.

Jeo-politik yapılaşma

Ve AUKUS çerçevesinde son bir buçuk yıldır yaşanan gelişmeler ve bunun yakın vadede ortaya çıkacak yansımaları, ABD’nin 1950’den bu yana -ki, o dönem benzeri teknolojileri İngiltere ile paylaşmıştı, ilk defa nükleer güçlendirilmiş denizaltıları bir başka ülkeyle paylaşması anlamına geliyor.

Bugün yapılan anlaşmayı, bu sürecin bir parçası olarak değerlendirmek gerekiyor.

Ve bu gelişmeyle bağlantılı bir diğer husus, 2027 yılından başlayarak, ABD ve İngiltere deniz kuvvetlerine bağlı nükleer güçlendirilmiş denizaltıların Avustralya limanlarını ziyaret edecek olmasıdır.

AUKUS çerçevesinde nükleer denizaltılar meselesi, geçen yıl gündeme gelmiş ve Avustralya’nın, uzun vadede nükleer enerjiyle güçlendirilmiş denizaltı satın alacağı belirtilmişti.

Süreç içerisinde ortak üretimin de söz konusu olduğu anlaşmayı, Asya-Pasifik özelinde, yeni bir jeo-politik gelişme olarak değerlendirmek gerekiyor.

Küresel belirsizliklerin ve buna paralel olarak tehditlerin arttığı bir ortamda, henüz birkaç yıllık bir geçmişi olmasına rağmen, AUKUS yapılaşmasının Batı Pasifikler’in güvenliği açısından önemli adımlar atmakta oluşunu dikkatle izlemekte yarar var.

LEAVE A REPLY