Mehmet Özay 30.07.2024
ABD dışişleri bakanı Anthony Blinken, 24 Temmuz’da başlayan ve 3 Ağustos’a kadar sürecek toplam onbir günlük Asya-Pasifik bölgesi ziyaretlerini gerçkeleştiriyor.
Geçen Çarşamba günü başlayan ve bugüne kadar Vietnam, Laos, Japonya ve Filipinler’i ziyaret eden Blinken bugün Singapur’a geçti. Blinken, bölge ziyaretini Moğolistan ile tamamlayacak…
ABD Kasım ayı seçimlerine yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleşen bu ziyaret, mevcut Biden yönetiminin Asya-Pasifik politikalarını teyit etmesi anlamına geldiğini söyleyebiliriz.
Laos’da ASEAN’la
ABD dışişleri bakanı Blinken’in onbir günlük Asya-Pasifik bölgesi ülkelerine yönelik ziyaretleri güvenlik ekseninde gerçekleşiyor.
Blinken ilk ziyaretini Laos’a yaparken, başkent Vientina’da 57. ASEAN dışişleri bakanları toplantısı vesilesiyle birlik bakanlarıyla biraraya geldi.
Blinken’in toplantıda, son dönemde Filipinler’in merkezinde yer aldığı Güney Çin Denizi’nde, Çin’in egemenlik tesisi çabalarına vurgusu dikkat çekti.
Aslında, bölge ülkelerinin bu konuya yabancı olmadığı gibi, tek yanlı politikalarla ne Çin, ne de ABD yanlısı politika takip ettikleri biliniyor.
Komünist parti başkanına saygı
Blinken ikinci ziyaretini Vietnam’a yaparken, geçtiğimiz hafta vefat eden, komüsint partisi başkanı 80 yaşındaki Nguyen Phu Trong’un cenaze törenine katılması dikkat çekiciydi.
Komünist parti yönetimine rağmen, Vietnam’ın geliştirdiği ‘bambu diplomasi’siyle Çin ve ABD arasında denge politika gütmesi son birkaç on yılın en önemli gelişmelerinden biri olarak değerlendirmek gerekir.
Temelde, bu iki süper güç arasında denge politikasının, ASEAN içinde de paylaşıldığını söylemek doğru olacaktır.
Hatırlanacağı üzere ABD ve Vietnam ilişkileri Barack Obama döneminde ivme kazanmıştı…
Blinken-Wing görüşmesi
Blinken, Vientina’da Çin dışişleri bakanı Wang Yi ile de görüştü…
İki bakan arasında yapılan görüşmelerde, Blinken mevkidaşına “Çin’in, Filipinler ve Tayvan’la yaşanan gelişmelerden dolayı eleştirilerini yöneltirken, Wang Yi, Çin’in “doğal askeri gelişmesini ve ulusal savunma politikasına uygun hareket ettiğini” ifade etti.
Wang Yi, görüşmede ABD’nin söylemlerinin aksine, Çin’in “ABD olmadığını ve bu anlamda, herhangi bir küresel egemenlik iddiasında bulunmadığını” dile getirmesi önemliydi.
Çin dışişleri bakanının bu açıklaması ilk olmazken, özellikle Güney Çin Denizi’ndeki gelişmeler dikkate alındığında, Çin’in söylem ve eylem ikilemini sergilediğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Bugüne değin, sınır yakınlığı dolayısıyla Vietnam ve Filipinler ile karşı karşıya gelen Çin’in neredeyse, tüm Güney Çin Denizi’nde egemenlik iddiası karşısında, ASEAN üye ülkelerinin temkinli ve tedbirli olmayı tercih ettiklerini söylemek gerekir.
Wang Yi’nin açıklamaları arasında, ABD ve Çin arasında giderek artış gösteren gerilimin doğurduğu riske dikkat çekmesi, aslında tam da yukarıda dikkat çektiğim hususla bağlantılıdır.
Bununla birlikte, ABD’nin bölgeye yönelik politikalarını ‘ulusal politikaların’ dışında ve ötesinde ‘uluslararası’ vurguyla açıklamasının ABD’yi bir adım öne çıkardığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Temelde, iki ülkenin karşı karşıya geldiği noktaların neler olduğu sorulduğunda, Çin’in Güney Çin Denizi gibi küresel ticaret ağında önemli roy oynayan su yolunda, teritoryal yayılmacılık olarak yorumlanmaya açık olan politikalarıdır.
Çin bu anlamda, sadece bu yaklaşımını başta devlet başkanı Şi Cinping’in açıklamalarıyla ortaya koymakla kalmıyor.
Aynı zamanda, bir yandan Tayvan ve öte yandan, Güney Çin Denizi’ndeki sınırları kontrol etme amacıyla deniz gücüyle teyit ediyor.
İki güçlü müttefik
Blinken’in Japonya ve Filipinler ziyaretine ABD savunma bakanı Lloyd Austin’in katıldığını söylemek gerekiyor.
Bu noktada, Japonya ve Filipinler ziyaretlerinin güvenlik açısından gayet önemli toplantılara ve gelişmelere konu olduğu görülüyor.
Bu yöndeki gelişmelerin izi, Blinken’in dünkü Japonya ziyaretinde, Quad ülkeleri yani, Japonya, Avustralya ve Hindistan dışişleri bakanlarıyla biraraya gelmesiyle ortaya çıktı.
Tokyo’da yaplan görüşmenin odağında, siber ve deniz güvenliğinin yer alması, hedefte açıkça Çin olduğunu ortaya koyuyor.
Japonya’nın ardından, bugün Filipinler’e geçen Blinken, ABD savunma bakanı Lloyd Austin eşliğinde Filipinler devlet başkanı Ferdinand Marcon ve savunma bakanı Gilberto Teodore ve dışişleri bakanı Enrique Manalo ile görüştü.
Filipinler’e askeri modernizasyon
Blinken’in Filipinler ziyaretine, ABD savunma bakanı Austin’in eşlik etmesi ve Filipinler ordusunun modernizasyonu amacıyla 500 milyon Dolarlık bağış, bölge ziyaretlerinin dostluk ziyaretleri olmadığının ilk göstergesi olarak yorumlanmaya açık.
Söz konusu bu bağış, ‘Çin’in saldırgan politikalarına karşı ABD senatosunun Hint-Pasifik ülkelerine yönelik 2 milyar Dolarlık yardımı çerçevesinde yapıldı.
Özellikle, Haziran ayı ortalarında, Filipinler sahil güvenlik birimlerinin Çin sahil güvenlik birimlerince Batı Filipinler Denizi’ndeki ‘hırpalanması’nın ardından gelen bu yardımın, Çin’e karşı savunma işbirliğiyle doğrudan ilişkili olduğu aşikâr.
Görüşmeler sürecinde Filipinler devlet başkanı Ferdinan Marcos’un, “Batı Filipinler Denizi ve Hint-Pasifik bağlamında, olası herhangi bir gelişmeye anında cevap verecek şekilde gelişmeleri izliyoruz” yönündeki açıklaması, ABD ve Filipinler arasında var olan “Ortak Savunma Anlaşması” çerçevesindeki işbirliğinin bir kez daha teyidi anlamına geliyor.
ABD, Kasım ayında yapılacak olan seçimlere hazırlanırken, Joe Biden yönetimi son dört yıllık sürede Asya-Pasifik politikasını Hint-Pasifik olarak güncellemesi ABD’nin bölgedeki varlığını yenilemesi anlamına geliyor.
ABD’de seçimler dolayısıyla yaşanan gergin iç siyasete rağmen, dış politikada daha doğrusu küresel politikalalarında gayet önemli bir yeri bulunan Asya-Pasifik bölgesine verdiği önemi göstermekten geri durmuyor.
Son bir hafta boyunca bölgeyi ziyaret eden ABD dışişleri bakanı Anthony Blinken’in yaptığı görüşmeleri ve alınan kararları bu açıdan dikkatle izlemekte yarar var.