Uzun süredir gündemde olan Cakarta Valisi Joko Widodo’nun başkan adaylığı açıklandı. Jokowi’nin adaylığı, “Endonezya Demokratik Mücadele Partisi” (PDI-P)’nin kurucuus ve hamisi Megawati Sukarnoputri tarafından seçim kampanyasının başladığı geçen gün ilân edildi. Seçimlerin Jokowi ile nasıl bir yönelim sergileyeceğine bakmadan önce, seçimlere dair bazı bilgileri aktarmakta fayda var.
Endonezya’da genel seçimlere birkaç hafta kaldı. 9 Nisan’da ulusal parlamentodaki 550 milletvekilliği için 12 siyasi parti yarışacak. Ülke siyasal yaşamında devlet partisi hüviyetindeki Golkar, ve 1980’li yıllardan bu yana siyasal yaşamda yer alan “Ulusal Kalkınma Partisi” (PPP) dışında diğer partiler Suhartolu yılların sonunda, yani 1999 ve sonrasında kurulan partilerden oluşuyor. Partilerden biri yani, Ulusal Demokrat (NasDem) yeni parti olarak ülke siyasetinde yer alıyor. Önceki seçimlerle kıyaslandığında parti sayısında bir artış gözleniyor.
Ancak bunun siyaset yapma biçiminde bir kaliteyi getirip getirmediği ise tartışmalı. Uzmanlar bu sayıyı bile çok bulurken, kimi gözlemciler seçmenlerin ilgilerinin kendi yaşam alanlarıyla sınırlı olduğundan hareketle kaliteli bir siyasal yaşamı tetikleyecek unsurların tabanda yer almamasına gönderme yapıyorlar. Öyle ki, önümüzdeki günlerde yapılacak seçimlerde birkaç parti dışında tüm partiler ‘popüler’ adaylara yönelmeyi ve böylece başta genç seçmen olmak üzere geniş toplum kesimlerinden ‘popüler’ ol almayı hedeflemiş gözüküyor. Bunun somut nedeni ise 29 milyon yeni ve genç seçmenin sandık başına gideceği hesabı. Buna ilave olarak, İstatistik kurumu verileri dikkate alındığında, ülke genel nüfusunun yaklaşık 54 milyonunu oluşturan 17 ilâ 29 yaş grubunun -ki nüfusun %29’una tekabül ediyor- yabana atılır bir seçmen grubu değil.
Endonezya’da seçim kampanyasının başladığı ilk gün, PDI-P’nin hamisi Megawati Sukarnoputri partinin başkan adayını da açıkladı: Joko Widowo. Bir süre önce de dile getirdiğimiz üzere, Jokowi’nin adaylığı aslında hangi partiler arasında koalisyonun gerçekleşeceğiyle de yakından ilintiliydi. PDI-P’den bu adaylık açıklaması, sessiz sedasız Megawati’nin ani çıkışı ve de diğer potansiyel devlet başkanları adaylarına karşı meydan okuma olarak değerlendirilebilir. Jokowi adıyla tanınan Cakarta Valisi’nin 2014-2019 yılları arasında Devlet Başkanlığı için adı neredeyse bir yıldır gündemdeydi. Gazetecilerin yönelttiği sorulara, Başkanlıkla ilgilenmediğini ve Cakarta’yı yönetmekle meşgul olduğunu söyleyen Jokowi, Cakarta Valilik görevinde daha ikinci yılı dolmadan ulusal siyasetin odağına oturdu.
Bu gelişme, Jokowi’nin siyasetteki kısa tarihinde bir tekrar anlamı taşıyor. Tıpkı Orta Cava’da tarihi Surakarta şehri Belediye Başkanlığı’nın ikinci döneminde daha görevini bitirmeden Cakarta Valiliği’ne adaylı ve kazanmasında olduğu gibi benzer bir süreç izliyor. Ancak henüz bu sürecin ilk safhası gerçekleşti. İkinci, yani Başkan olup olmayacağı önce 9 Nisan’daki parlamento ve ardından muhtemelen Haziran ayının sonlarında yapılacak doğrudan başkanlık seçimi sonunda belli olacak.
Megawati gibi bir muhalefet liderinin niçin ‘başkan adayı’ olarak ortaya çıkmaması önemli. Öyle ki, bu kadın siyasetçi, modern Endonezya siyasetinde 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren Suharto’ya karşı muhalefetin önemli isimlerinden biriydi. Önceki yazılarda değindik. Ancak kısaca hatırlatmakta fayda var. Ülkenin kurucu babası Sukarno’nun kızı Megawati, 2001-2004 yılları arasındaki kısa süreli Devlet Başkanlığı’nın ardından 2004 ve 2009 yıllarındaki seçimlerde başarısız oldu. Ardından partinin başına kızı Mariana geçse de, ülkenin siyasal geleneğinde kök salmış bir uygulama olarak partinin ‘manevi büyüğü’ olarak etkisini sürdürdü. Kimi gözlemciler, bu dönem partinin başkan adayı olarak kızının adının geçeceğini tahmin ediyordu. Ancak Megawati, Parti’nin siyasi varlığını “yıldızı çabuk parlayan” Jokowi ile devam ettirebileceğini iyi okumuş olmalı ki, ne kendisi ne de kızı başkanlık yarışında yer alıyor.
Aslında “Jokowi adının” aday olarak açıklanması erken olarak değerlendirebilir. Bununla birlikte, PDI-P’nin bu çıkışının, diğer potansiyel başkan adaylarının ve de partilerin önünü alma gibi bir yönü olduğuna şüphe yok. Öyle ki, son bir yılda Jokowi adını duyup da tabiri caizse ‘irkilmeyen’ lider yoktu. Bunların başında da Prabowo Subianto geliyor. Prabowo, her ne kadar, “Jokowi benim sayemde Cakarta Valisi oldu” dese de, Jokowi’nin arkasında kimler olduğu oldukça geniş. Örneğin, bir mobilya tüccarı olan Jokowi’yi Surakarta Belediye Başkanlığı’na taşıyan PDI-P’nin Surakarta’daki önemli ismi Hadi Rudyatmo’dan, onu Cakarta Valiliği’ne taşıyanlar arasında Yusuf Kalla, Megawati ve Prabowo’nun adını zikretmek mümkün. Bu isimler, Jokowi adını bizzat ‘kendilerinin’ ortaya çıkardığını söylese de, tek tek bağımsız ‘müdahalelerden’ ziyade, ortada bir ‘Jokowi ittifakı’nın varlığından söz edilebilir.
Bunun göstergelerinden biri, yukarıda adı geçen ve geçmeyen başkan adaylığını kamuoyuyla paylaşmış veya bu hazırlık içerisindeki liderlerin geçen zaman zarfında şu veya bu şekilde kendilerini veya birtakım çevrelerin ‘siyasi yakıştırmalarıyla’ Jokowi adıyla birlikte anılmaktan memnuniyet duyuyorlardı. Ülkenin köklü partisi Golkar’ın Açe Eyaleti Başkanı Süleyman Abda’ya “Nedir bu siyasetçiyi öne çıkaran?” diye sorduğumda, “Aslında Jokowi olağanüstü bir siyasetçi değil. Ancak halkla iç içe olması en önemli özelliği gibi gözüküyor. Buna, birilerinin pohpohlaması ve basının yönelimini de eklersek, ortaya bugünkü Jokowi çıkar” cevabını vermişti. Geniş halk kitleleri, bugüne kadar ülke siyasetinde asker-siyasetçi ve zengin işbirliğinden pek de başka bir açılıma tanık olmadıklarından, habersizce yanı başlarında dikiliveren bir siyasetçiye ‘naif bir sempatiyle’ yaklaştıklarına kuşku yok. Jokowi’nin bu ‘duruşu’ siyasetçiler arenasına yeni bir ‘marka’ olarak girdiği yönündeki değerlerdirmelere hak vermek gerekiyor. Bununla birlikte, Jokowi’nin önce Belediye başkanlığının ikinci dönemi sona ermeden Cakarta valiliğine sıçraması, akabinde Cakarta gibi bir metporolün valiliği görevinde henüz ikinci yılı dolmadan ülkenin devlet başkanlığına aday olması ne tür hizmetlerle geniş kitlelere yönelebildiği sorusuna verilebilecek cevabı muğlak bırakıyor. Jokowi’nin bireysel ‘duruşu’, siyasi para
Öte yandan, bu açıklamanın ülke siyasal yaşamında yeni bir döneme işaret ettiğini bir kez daha vurgulamakta fayda var. Jokowi, bir parti başkanı değil, partinin alt katmanlarından mücadeleyde üst düzey kadroları arasına yerleşmiş ve siyasetin her türlü ‘detayını’ bilen biri olarak oradan da “imkânları” değerlendirmesiyle ülke siyasal yaşamının odağına sıçramış değil. Dolayısıyla, ana akım siyasetçi tipolojisinden son derece farklı bu adayın ülke siyasetine katabilecekleri konusunda birşeyler söylemek için beklemek gerekiyor.
Bunu söylerken, ‘Jokowi’nin seçileceğini nereden biliyorsun?” sorusu da gelebilir tabii. Ancak Jokowi’nin kısa siyasi yaşamına baktığımızda ‘günü kurtaran’ bir siyasetçi, ‘siyasetin medya-iş çevreleri-nepotizm’ ve de yolsuzluk gibi ülke siyasal yaşamının içkin olduğu “kurallarına” eğilim göstermediği görülür. Aksine, birileri ona “muhtaçmışcasına” bir atmosferin oluşturulduğu ve bu atmosferin de “alçakgönüllü” Jokowi’nin giderek her seferinde siyasi statüsünün ilerleme kaydettiğine geçen yıllar şahit. Yukarıda değindiğimiz, geleneksel siyasetçi tipolojisine uymayan yapısı ile Jokowi halkın gönlünde taht kurdu. Halkın kendinden birini siyaset sahnesinde görmesi onun ulusal ve uluslararası kalibresine pek de bakmadan güncel yaşamın getirdiği sorunlara yaklaşım ve varsa çözümleri noktasında Jokowi’de buldukları karşılık sempati düzeyinden siyasal destek düzeyine çıktı. İşte tam da bu nokta son bir yıldır yapılan kamuoyu yoklamalarında Jokowi adının ilk sırada hem de potansiyel rakipleri karşısında epeyce önde yer almasına neden oldu. Megawati’nin daha seçim kampanyasının ilk gününde biraz da süpriz bir şekilde “Jokowi, PDI-P’nin Başkan adayıdır” açıklaması da bu kamuoyu tepkisini iyi okuduğunun bir göstergesidir.