Mehmet Özay                                                                                              10.07.2018

Malezya’da muhalefet lideri Enver İbrahim’in Haziran ayında Türkiye’ye yaptığı ziyaret, sıradan birkaç haberin ötesinde üzerinde kayda değer bir şekilde durulmayı hak ediyor.

Bu ziyaret, salt Türkiye-Malezya arasında bir ‘kardeşlik’ unsuru olarak kabul etmek kadar, Malezya’da yaşanmakta olan değişimin neye tekabül ettiğini anlama konusunda bir başlangıç vesilesi kılınabilir. Kardeşlik unsuru diyoruz, çünkü Enver İbrahim ziyareti sırasında İstanbul’da bir kurumda yaptığı konuşmada bu hususu açıkça dile getirmesiyle bu gerçeğe vurgu yaparken, bu hususun bir övünç vesilesi olmasının da abartılmaması gerektiğini söylemek gerekir. Hatta ve hatta, Enver İbrahim’in bu söyleminin nazik bir Malay ziyaretçiden beklenebilecek hoş bir söylem olduğunu kabul etmekte fayda var.

Malezya gerçeği

Bunun ötesinde Enver İbrahim’in bu ziyaretinin, bugün Malezya toplumunun ve bu toplumun siyasal hayatında önemli rol oynayan bu siyasetçinin temsil ettiği toplumsal kesimlerin nasıl bir değişim ve dönüşüm süreci içerisinde bulundukları, bu sürecin aktörleri ve nesneleri olarak hangi rolleri üstlendikleri üzerinde durulmalıydı ve hâlâ da durulabilir.

Tam da bu noktada, yukarıda dikkat çekilen ‘kardeşlik’ olgusunun Malezya toplumsal yapısının, şayet gerçekçi demografik data ortaya konulacak olursa neredeyse yüzde 40’ını aşkın Malay-Müslüman olmayan bir kitleyi içerdiği gerçeğiyle çeliştiğini söyleyebiliriz.

Bu tenakuzun aslında Enver İbrahim temelli ortaya çıkmadığını, belki de daha çok Türkiye’de Malezya toplum yapısının dayanaklarının neye tekabül ettiğinin bilinmemesinden veya bu geniş Malay-Müslüman olmayan kitlenin ülkenin siyasi, toplumsal ve kültürel bağlamında ne tür bir yer işgal ettiğini anlayamamaktan kaynaklanmış olabilir.

Oysa bu durum, bizzat ‘kardeşlik’ olgusuyla öne çıkartılan bizatihi Enver İbrahim’in bugün Malezya siyasetinde ve toplumunda uzunca bir süredir gündeme getirdiği çok etnikli ve çok kültürlü bir toplum ve siyaset inşa etme düşüncesi ve çabasıyla da çelişmektedir. Temelde söylemek istediğim de bu aslında… Böylesi bir bilgiyi sıradan, popüler, sığ haber anlayışının dışına çıkarak geniş kamuoyu olmasa bile, en azından okumuş yazmış kesime aktarma vazifesinde olması beklenen medya kurumlarının gerçekleştirmesi beklenebilir(di).

Türk basını Enver’i biliyor

Bu noktada, Türk basınında Enver İbrahim’le ilgili çıkan birkaç haberdeki içeriğe dikkat çekilmesinde fayda var. Genel bir ifadeyle söylemek gerekirse, bu haberlerde Malezya toplumu ve siyasetini anlama çabasına tanık olunmamaktadır. Önceliğin Enver İbrahim’in ziyaretinin gerçekleştiği zaman diliminin Türkiye iç siyasetindeki gelişmelere odaklandırılışına verildiği görülüyor.

Bunun anlaşılabilir bir yönünün olduğunu zaten yukarıda ‘nazik bir Malay ziyaretçinin’ yaklaşımı bağlamında söylemiştim. Medyanın bütün kurgularını bu husus üzerine yapması ise, bu kurumun yaşamakta olduğu sığlığın bir parçası olarak kabul etmek gerekir. Kaldı ki, Enver İbrahim, Malezya konularında bazı temel hususlarda bile büyük hatalara imza atılmış olması bu kurumun basit bir zaafiyet içerisinde olmadığı, üstüne üstlük profesyonellikten de uzak olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin, Enver İbrahim’in on yıl hapis yattığı ifadesi gerçek yansıtmamakta, herhalde olsa olsa haberi kaleme alan kişinin İngilizce çevirisinden kaynaklanan teknik bir hata olsa gerek.

Aynı cümleler arasında, Enver İbrahim’in aslında aldığı ceza olarak verilmesi belirtilmesi gereken açıklamada bunun nedeni olarak yolsuzluk ve adaletsizlik olgularının yanı sıra ‘terör’ kelimesinin de kullanılmış olması oldukça şaşırtıcı. Enver İbrahim’in hangi terör vak’aları ile ilişkilendirilmiş olduğunu herhalde aynı basın yayın organları kamuoyuyla paylaşmış olmalıdır veya paylaşmalıdır. Yoksa bu ‘terör’ kelimesini, hiç ciddiye almadan, bir sürçü lisandır diyerek geçiştirilmeli midir?

Malezya derin siyaseti

Malezya siyasetinin temel dinamiklerinden seküler-milliyetçi, İslamcı, İslamcı-milliyetçi diyebileceğimiz siyasal yelpaze bağlamında Enver İbrahim ve Dr. Mahathir Muhammed’in pek de yan yana geldiğini söylemek mümkün değildir. Dr. Mahathir’in 1981 yılında Başbakanlık koltuğuna oturmasının ardından hemen bir yıl sonra Enver İbrahim’in Birleşik Malay Ulusal Organizasyonu (UMNO) partisine alması ve ardından 1998 yılına kadar sırasıyla çeşitli bakanlıklarda yer vermesi ve nihayetinde başbakan yardımcılığına kadar yükselmesi bu iki siyasetçinin dava arkadaşı olması anlamına gelmiyor.

Aksine, yine Türkiye’de pek de bilindiği şüpheli olan UMNO siyaset yapma biçiminin pragmatik, çıkarcı temeller üzerine bina edilen yapılaşmasının bir sonucu olarak aktivist, Müslüman gençliği yönlendirme kabiliyetinde olan genç birini UMNO’ya alarak ülke toplumsal hareketliliğini kontrol altında tutma amacı olduğunu söylemek mümkün. Ya da Enver İbrahim’in temsil ettiği zihniyetten hareketle ifade etmek gerekirse, bu süreci ana akım siyasetin merkezi UMNO saflarında siyaset yapmak suretiyle kaleyi içerden kuşatmanın bir tür metodu ve pratiğini uygulamaya geçirme olarak kabul edebiliriz. Bence, başta Türk basını olmak üzere siyaset bilimi çevrelerinin bu konu üzerinde biraz daha kafa yormasında yarar var…

Bahsi geçen haberin ilerleyen bölümünde Enver İbrahim’in lideri olduğu siyasi hareketin seçim başarılarına örnek verilmek isteniyor yanılmıyorsam. Ve bu çerçevede, onun ağzından “20 seçimden 13’ünü kazandığı”na dikkat çekiliyor. Modern Malezya Federasyonu siyasal tarihinin 1957 yılında başladığı ve bugüne kadar genel seçimlerin 14 kez yapıldığı dikkate alınacak olursa “20’de 13”ün neye tekabül ettiğini herhalde ilgili medya organının editörlerinden hiç kimsenin sorgulamasına maruz kalmadığı anlaşılıyor. Hadi diyelim ki, genel seçimler artı “yerel seçimler” kastediliyor gibi bir cümleye sığınılabilir. Ancak Malezya Federasyonu’nda eyalet valiliği, belediye başkanlığı, muhtarlık gibi yerel seçimler gibi bir siyasi seçim sistemi mevcut değil.

Malezya’da demokratik yapıyı savunmak

Enver İbrahim, 2015 yılı Şubat ayında ikinci hapis sürecinde Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Malezya başbakanı Necib bin Rezzak ve Dr. Mahathir Muhammed’e kendisinin hapiste olmasının ülkede, yani Malezya’da demokratik uygulamalar ve adalet konusuna vurgu yaptığını dile getirmesi oldukça önemlidir. Ancak bu satırları okuyunca, bir süre önce Malezya’da tanık olduğum bir durum aklıma geldi.

O dönem, tıpkı en azından bazı Avrupa basınında olduğu gibi Malezya basınında da Türkiye Cumhurbaşkanı’na yönelik eleştirel yaklaşımlar gündeme getiriliyordu. Bu durum karşısında, ülkesinin Cumhurbaşkanını savunmak isteyen bir Türk ‘yetkili’, Malezya’nın muhalif medyasında bir karşıt metin yayınlatmış ve metinde Türkiye Cumhurbaşkanı’nın da tıpkı Malezya başbakanı gibi demokratik yollarla seçilmiş liderler olduğunu ortaya koyarak, Malezya toplumu ve de basınında bir tür meşruiyet sağlama çabası sergilemişti.

Böyle yaptığını bizzat bana telefonda anlatan bu ‘yetkili’nin bu açıklamasına tebessüm ederek karşılık vermiş ve yüz yüze geldiğimizde bu yazıyla ilgili görüşümü kendisiyle paylaşacağımı söylemiştim. Ancak yüz yüze gelme fırsatı bulamadığımızdan, bu vesileyle burada aktarmış olayım. Meşruiyet sağlamaya matuf bu yazının içeriğinin de alelacele verilmiş bir karar olduğu, Malezya siyasetinde seçimlerin, bu siyasetin ana damarı UMNO’nun bir siyasal parti olmanın ötesindeki anlamı, her iki ülkede adına seçim denilen siyasi yöntemin uygulanırlılığına rağmen, karşılıklarının ve sonuçlarının pek de benzer olmadığını söylemek gerekiyor(du).

Hele hele, iki ülkenin siyasi liderlerinin ‘demokratik’lik üzerinden benzerliklerine vurgu yapılan o yazının çıktığı dönemde, Malezya toplumu dönemin başbakanı Necib bin Rezzak’ın “1 Malezya Kalkınma Fonu”yla (1MDB) ilgili usulsüzlükleriyle çalkalanmaktaydı. Bu minvalde, Malezya’nın dönemin belki de birkaç muhalif basınından biri olan söz konusu yayın organında o yazının çıkması da bir basiret örneği ve bir hoş seda olarak hatıralarda yer etmiş oldu. Zaten Enver İbrahim’in İstanbul’da davetli olduğu konuşmanın başlığı da “İslam dünyasının geleceği ve Malezya’nın Demokrasiye Geçişi” olduğuna göre, Malezya’da demokrasinin, en azından 9 Mayıs seçimleri öncesinde olmadığı da dolaylı olarak ortaya konmuş oluyor.

Wikipedyacılık iş yapıyor (!)

Haberin son bölümünde, genel okuyucu kitlesine hitap edildiğini ilan edercesine, Enver İbrahim’in tanınmadığından hareketle kısa bir biyografisi verilmesi uygun bulunmuş. Her zamanki gibi, wikipedyacılık yöntemiyle bir yerlerden alıntılanan bu bölümde de bariz bilgi yanlışlıkları, bizatihi haberi kaleme alan ve bu habere onay veren editörlerin konuya yaklaşımlarındaki basiretsizliklerini görmek mümkün.

“Enver İbrahim’in 1981-1988 yıllarında Uluslararası İslam Üniversitesi’nin başkanlığını yürüttüğü”ne dikkat çekilirken, cümlenin devamında “bu görevinin ardından ülkesine dönerek siyasette yükselmeye başladığı” belirtiliyor. Doğru adı ‘Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi (International Islamic University of Malaysia –IIUM veya Malayca adıyla Universitas Islam Antarabangsa Malaysia -UIA) olan bu kurum 1983 yılında kurulduğundan Enver İbrahim’in 1981 yılında başkan olması mümkün gözükmüyor.

Enver İbrahim’in üniversitenin ‘başkanlığı’ yani, rektörlük gibi akademik bir makamın dışında bir bakan veya önemli bir üst düzey bürokratın atandığı makamda ikinci başkan olarak bulunması 1988-1998 yılları arasındadır. Bu bölümdeki wikipedia aktarımlarından biri 2014’de Malezya’da seçim olduğu yönündeki cümle. Malezya’da beş yılda bir yapılan seçimlerden son üçünü sıralayacak olursak 2008, 2013 ve 2018 karşımıza çıkar. 2014’de seçim olmadığı ortadadır… Editörlerin birkaç yıl önceki basit bir tarihi aktarımı da es geçtikleri sürçü lisan babında değerlendirilmelidir.

Türkiye’de öne çıkan kitapevlerinde acaba Malezya siyaseti ve toplumu, Enver İbrahim, Dr. Mahathir Muhammed vb. konuları ele kaç kitapla karşılaşabiliniyorsa, Türk medyasında da bu ve benzeri konularda görüş beyan edildiğinde o kadar sağlam bilgi ve haberlere ulaşılıyor demektir.

“Affetmeye hazır mısın?”

Enver İbrahim’le yapılan bir mülâkata dayanan haberde ise, tuhaf cümlelerle okuyucu karşısına çıkıldığı izlenimi ediniliyor. Sanki, konu anlaşılmasın diye bilinçli mi yapılmış, yoksa haberi yazan gazetecinin üstün bir marifetinin eseri mi diye sormak gerekiyor. Haberde şöyle bir ifade var: -İbrahim, ‘Bana affetmeye hazır mısın’ şeklinde bir mektup geldi. Affetmem çok da önemli bir şey değil. Ben de bir şart öne sürdür”… diye devam ediyor.

Ancak burada neyi kimin niçin affedeceği, mektubu kim neden İbrahim’e gönderdiği gibi önemli soruların cevabını bulamıyoruz. Aynı haberin girişinde “İslam dünyasının geleceği ve Malezya’nın demokrasiye geçişi” ile Enver İbrahim’in konuşmasının başlığı verilmekle birlikte, haberde bu başlıkla bağlantılı bir tek cümlenin olmaması da oldukça ilginç. Bu da yeni bir habercilik anlayışı olmalı herhalde.

Cezavinden çıkmış!

Türkiye’nin önce medyası iddiasındaki yayın organı biraz da sürpriz bir şekilde hiç de anlamadığı konuya el atarak Enver İbrahim’le röportaja kalkışmış. Başlığını da “Cezaevi’nden çıktı Türkiye’ye geldi…” diye atmış. Bölgeyi takip eden biri olarak Enver İbrahim’in Endonezya’ya giderek devlet başkan yardımcısı Yusuf Kalla ile ve bazı önemli şahsiyetlerle görüştüğünü, ardından İngiltere’ye giderek hem kendi mahkeme sürecinde önemli rol oynayan avukatlarıyla biraraya geldiğini okumuştum.

Başbakanlık görevini üstlenen Dr. Mahathir Muhammed’in ise bir İslam ülkesinden önce 1980’lerde gündeme getirdiği ‘Doğu Politikası’nın devamı mahiyetinde olduğu izlenimini verecek şekilde Japonya’ya gittiğini biliyorduk. Ancak Enver İbrahim’in cezavinden çıkar çıkmaz soluğu Türkiye’de aldığını da bu basın organından öğrenmiş olduk!…

Haberin bir de görseli var ki, yazık… Röportajı yapan kişinin beden dili, önemli bir siyasetçinin oturtulduğu mekân, fotoğrafçının kadraj zenginliği (!) herhalde önemli bir ders malzemesi olarak okutulabilir. Ya da sömürgecilik derslerimize konu olacak denli, iki doğuludan kendini “superiority” makamında görme eğilimindeki basını ile bu basının diğer doğuluyu “inferiority” konumuna hapsetme muamelesinde bulunması gibi derin bir bağlamını da gündeme getirmek mümkün.

Bu mülâkatta önemli sorular gündeme gelmiş.  Enver İbrahim de bu fırsatı kaçırmayarak ‘dava adamı’ kimliğini öne çıkartarak ders verircesine cevapları paylaşmış. Tabii sorulardan yeni şeyler de öğrenmiyor değiliz. Örneğin, Enver İbrahim’in “pek çok kez cezaevine” girdiğini burada öğreniyoruz! Soruları da fotoğraftaki beden diline benzeyen gazeteci bu sorularının bir bölümüyle, “Acaba Türkiye’ye mi yansıtma yapıyor?” dedirtiyor. Haberde Enver İbrahim’in cezaevi süreci ve Türkiye-Malezya ilişkilerine dair bilgilendirileceğini anlayan okuyucu maalesef bu haberde de sükutu hayale uğruyor. Belki de şu soruyu mu sormak gerekiyor acaba: Ortada Malezya’yı öğrenmek isteyen bir okuyucu kitlesi var da basın mı haber yapmıyor?

LEAVE A REPLY