Mehmet Özay 03.08.2022
Luckman Sinar adı yıllar önce, ‘Serdang’ tarihini konu alan eseri ile karşılaşmam ile gündeme gelmişti.
Söz konusu bu eserin, gayet birikimli bir kişi tarafından kaleme alındığı konusunda edindiğim intiba aklımdan hiç çıkmadığı gibi, bu eseri bazı çalışmalarda kullandığımı da hatırlıyorum.
Medan ziyaretim sırasında adına, biraz da sürpriz bir şekilde rastlama şansı bulduğum Luckman Sinar’ın kendisiyle tanışamadım…
Hollanda sömürge dönemini, Sukarnolu bağımsızlık sürecini, yirminci yüzyılın son on yıllarında ülkede söz sahibi olmuş Suhatrolu yılları ve ardından gelen reform dönemine tanık olmuş bir Kuzey Sumatralı ile tanışmak ve sohbet etmek gayet ilginç olurdu!
2011 yılında merhum olduğunu öğrendiğim Luckman Sinar’la karşılaşamasam da, yukarıda ifade ettiğim intibaın derinleşmesine yol açacak yeni karşılaşmalar ve tanıklıklara ulaşma imkânı buldum.
Bu çerçevede, birinci derecede aile fertlerine, bir bölümü gayet önemli bir kütüphane-müzeye dönüşmüş olan evine ve eserlerine ulaşmak mümkün oldu.
Luckman Sinar ve kültür inşası
Bu taptaze tanıklığın, Tengku Luckman Sinar’ın kim olduğuna dair bende daha derli toplu bir fikir verdiğini söylemeliyim…
Luckman Sinar, mensubu ve -aşağıda değineceğim üzere- ‘manevi’ lideri olduğu toplumunun köklü ve tarihsel değerlerini yeniden inşada hayatının sonuna kadar, bitmeyen bir dinamizmle gayret göstermiş bir kişi.
Yukarıda dile getirdiğim ve birkaç kez ziyaret etmekten gayet haz aldığım ve gıpta ettiğim kütüphanesi kadar, ortaya koyduğu eserleriyle de bunu kanıtlamış bir kişi Luckman Sinar.
Bu anlamda, vefatının ardından biyografisini kaleme alan kızı Mira Sinar’ın dile getirdiği üzere, “toplumunun sahip olduğu köklü kültürü yeniden diriltme mücadelesi veren bir Malay üstadı”nın karşıma çıktığını söyleyebilirim.
Luckman Sinar’ın eserlerini kaleme alma nedeni, bu eserlerle neyi amaçladığı gibi birkaç soruyu peşpeşe gündeme getirmek gerekir.
Kayıp geçmiş ve hatırlama
Bununla birlikte, şunu söylemek gerekir ki, 2011 yılında merhum olduğunu öğrendiğim Luckman Sinar adı, sadece kaleme aldığı eserlerle anılmakla sınırlı değil.
Öyle ki, Lukcman Sinar adı, bazı eserlerinde kullandığı Tengku unvanıyla bize bir sultanlık ailesinden geldiğini ortaya koyuyor.
Bazı bölgelerde, İslam alimlerine unvan olan bu kelime, Kuzey Sumatra’da kadim geçmişteki hanedanlık mensuplarınca kullanılmış bir unvan(dı).
Bugün de Luckman Sinar gibi bazı bireylerce kullanılıyor olmasının, geçmişe yönelik salt bir öykünme olmadığını, aksine tarihsel bağın alçakgönüllü bir çaba olarak, bir şekilde devam ettirilmeye çalışıldığının ifadesidir.
Bu durum, aynı zamanda bugün karşımıza çıkan Tengku Lukcman Sinar adı bize, geçmişten bugüne bölgedeki sultanlıklara ne olduğu sorusunu hatırlatıyor ister istemez.
Özellikle de, Malaka Boğazı’nın karşı kıyısı boyunca uzanan Malezya’daki Malay Sultanlıklarının günümüzde halen varlıklarını sürdürmesine rağmen, Kuzey Sumatra’daki hemen hemen muadilleri diyebileceğimiz siyasi ve de kültürel yapıların ne olduğu sorusu gayet önemli bir tarihi sürece götürüyor bizi.
Bu noktada, Sumatra Adası’nda kadim sultanlık döneminden bugüne ne kaldığı sorusu, aynı zamanda bize ister istemez, sultanlık ailelerinin bugün ne yaptıkları ve neyle meşgul oldukları vb. soruları da gündeme taşımamıza yol açıyor.
Bu soruyu biraz daha sınırlandırmak gerekirse, bugün Kuzey Sumatra Eyaleti olarak bilinen coğrafyada dünün Deli, Serdang, Asahan, Langkat gibi site devletlerine ne olduğu sorusu önemi…
Birer site devleti hükmünde olan söz konusu bu siyasi yapılar, birbirinden farklılaşmakla birlikte, ‘Malaylılık’ kimliği ile bu kimliği oluşturan kültürel unsurlarıyla birbirine yakınlaşıyorlardı.
Günümüzde, Kuzey Sumatra’daki yer isimlerine bakıldığına, dünün kendi coğrafi ve siyasi yapısı içerisinde gayet anlamlı birer yapı olan bu site devletlerinden geriye sadece, isimlerin kaldığı intibaı ortaya çıkıyor.
Ancak bu yapıların sahip oldukları kültürel yapılarının varlığını gizli/açık toplumsal yapının derinliklerinde sürdürmekte olduğu da bir gerçek.
Bilinçaltından bilince değerler manzumesi
Bu kültürel yapıların bir bölümü, toplumun gündelik yaşamına veya yaşamın akışı içerisinde ortaya çıkan olağan/olağanüstü olaylarda, -belki de çokça zaman- bilinçsizce verilen tepkilerde ve pratiklerde kendini ortaya koyuyor.
Öte yandan, gerçekte bir elin parmaklarının sayısını geçmeyecek kişilerin bireysel gayretleriyle bir şekilde geçmişte yaşanan siyasal ve sosyal çalkantıların sonucu mevcudiyetini yitirmiş ya da zamanın akışı içerisinde önem ve anlamını yitirerek küllenmiş gerçeklikler ortaya çıkarılmaya çalışılıyor.
Hiç kuşku yok ki, herkese aşikâr bir durum olmasa da, bu tür konuları gündeme taşıyan tarihçi, kültürolog, folklorist vb. adlarla anılabilecek kişilerin eserleri ve çalışmaları ilgililerine ulaşabiliyor.
Tam da bu noktada, Luckman Sinar adı, bölge tarihinin yeniden keşfi için büyük önem arz ediyor.
Geleneğe bağlılık nosyonu: “adat”
Yaşanan tüm siyasal ve toplumsa değişimlere veya bir başka deyişle ifade etmek gerekirse modernleşme ve sekülerleşme süreçlerine rağmen, Takımadalar’daki kahir ekseriyeti Müslüman olanlar kadar, azınlıktaki Müslüman olmayan toplumsal grupların tümü için geçerli olan, sosyal ve kültürel yaşamlarını çekip çeviren ‘geleneksel değerler bütünü’ne bağlılık bir başvuru kaynağı olmaya devam ediyor.
Müslüman toplumlar özelinde söylemek gerekirse, dini inanç ilkeleriyle örtüşen ve bu anlamda neredeyse kopmaz bir bağ niteliği taşıyan bu geleneksel yapı ile düşünce ve eylem biçimleri, Endonezyaca dile getirildiği üzere ‘adat’ kurumu olarak anılıyor.
Bu kurumsal yapı, -yazılı ve hatta bundan da önce ve öte, sözlü kültürün nesiller boyunca birbirine aktardığı canlı ve dinamik unsurlar olarak dikkat çekiyordu.
Tengku Luckman Sinar, mensubu bulunduğu Serdang Sultanlığı’nın geçmişte sahip olduğu böylesi tarihsel ve geleneksel değerlerin yeniden hatırlanmasında başat bir rol oynamış bir şahsiyet.
Öyle ki, Luckman Sinar yaşamı boyunca sergilediği çok çeşitli faaliyetlerle; ortaya koyduğu araştırmalar ve çalışmalarla, toplumsal yapı içerisinde kendini Serdang sultanlığı varisi topluma mensup olanlar kadar, -daha geniş çerçevede- Malaylılık kavramına yakınlaşan tüm toplumsal kesimler için geniş bir anlam evreninin yeniden kazanılmasında işlev görmüştür.
Geride bıraktığı kütüphanesi ve eserleri ile bu işlevin devam etmekte olduğunu memnuniyetle söylemek mümkün.
Bu noktada, Tengku Luckman Sinar’ın, kayıp bir sultanlığın izinden giden bir hanedan mensubu olmadığı ortada. Onun derdi, sultanlığa anlam katan ve aynı zamanda sultanlıkla birlikte gelişme kaydeden İslamiyetle varoluşsal olarak bağdaşık Malay kültürünün/Malaylılık olgusunun yeniden anlaşılması ve hayata geçirilmesidir.