Mehmet Özay 20.10.2020
Darbeler ülkesi Tayland’da iktidardaki darbeci hükümete yönelik tepkiler sürüyor. Göstericilerin hedefinde darbeci başbakan Prayut Chan-o-cha ve monarşi yer alıyor.
Başbakan Prayut, istifa çağrılarına olumsuz cevap verirken, toplantı yasağına rağmen gösterilerin devam etmesi karşısında, toplanma yasağı sonrasında, bazı yayın organlarına gösterilerle ilgili yayın yasağı getirildi.
Ülkede demokratikleşme talebiyle gündeme gelen gençler meydanları doldurmaya devam ediyor. Gösterileri orgazine eden liderlerin göz altına alınmasına rağmen, eylemlerin lidersiz devam etmesi yeni bir toplumsal tepki biçimi olarak değerlendirmek gerekiyor.
Yakın geçmişte kırmızı tişörtlüler ile sarı tişörtlülerin gösterilerine tanık olunan ve kanlı şekide bastırılar gösterilerin yerine, son üç aydır demokrasi talebiyle meydanları dolduran genç nesil ile yeni bir muhalefet oluşumunun ortaya çıktığı görülüyor.
Prayut hükümeti henüz orduyu göreve çağırmasa da, gelişmeler dikkate alındığında, parlamentonun sıkıyönetim ilân etmesi olasılıklar arasında bulunuyor. Gösterilerin hedefindeki bir diğer isim olan nonarşi kurumundan ise şu ana kadar kamuoyuna bir açıklama yapılmış değil.
Başbakan Yingluck Shinawatra’ya 2014 darbesi
2014 yılındaki darbenin ardından ülkeyi darbe hükümetiyle yöneten general Prayut ancak 2019 yılında seçimlere yeşil ışık yaktı. Bu süre zarfında, darbe anayasasını meclisten geçiren Prayut hükümeti demokrasi karşıtı bir sistem oluşturmasıyla eleştirilere hedef olmuştu.
2001 yılından bu yana darbe dönemleri hariç ülkeyi yöneten Shinawatra ailesine mensub yurt dışında bulunan iki sabık başbakan Thaksin Shinawatra ve Yingluck Shinawatra ise haklarında açılan davalar nedeniyle ülkeye dönemiyorlar.
Bu gelişmelerin sonucu olarak darbeci general Prayut’un kurduğu Palang Pracharat partisi hükümeti kurma şansı yakalasa da, Tay kamuoyu bu gelişmelerden memnun olmadığını açıkça ortaya koyuyor.
Darbe sonrası düzenlemeleri kendi lehine kullanan Prayut’un başında bulunduğu Palang Pracharat partisinin seçimleri kazanması, ülkede demokratikleşmenin önündeki en büyük engel kabul ediliyor.
Demokrasi çağrışı ve monarşide reform
Öğrencilerin başını çektiği gösterilerde iki temel hedef bulunuyor. İlki ülkede demokratikleşme süreçlerini askıya alan Prayut hükümeti ikincisi ise, monarşide reforma gidilmesi.
Ülkede siyasal rejimin temellerine bakıldığında monarşi, ordu ve Bangkok eliti ilişkisinin temel hedef olarak alındığını söylemek gerekiyor.
2000’li yıllarda ülke gündemini oluşturan ve uluslararası medyada yankı Thaksin yanlısı kırmızı tişörtlüler ile monarşi yanlısı sarı tişörtlülerin oluşturduğu iki siyasal grubun, en azından şu ana kadarki gelişmeler çerçevesinde gösterilerde yer almaması dikkat çekiyor.
Bununla birlikte, öğrenci kitlelerinin gösterilerde ağırlığı oluşturması ve lidersiz olarak gösterilerin devam etmesi, yeni bir toplumsal tepki biçiminin geliştiğini ortaya koyuyor.
Bu durum, 2006 ve 2014 yıllarında darbeye maruz kalan Shinawatra ailesine mensup iki başbakanın özellikle, ülkenin kuzeyindeki toplumsal tabanının öncülüğü yerine akla, geçen Şubat ayında yasaklanan Yeni Gelecek Partisi (Future Forward Party) destekçileri olduğunu hatırlatmak gerekiyor.
Shinawatra dönemi
O dönem ülkenin medya zengini kabul edilen Thaksin Shinawatra’nın ilk başbakanlık dönemi 2001 yılı Ocak ayında başbakanlık koltuğuna oturmasıyla başlaması, ülkede yeni bir döneme girildiğine ortaya koyuyordu.
Thaksin’in 2005 seçimlerini de kazanmasının ardından, 2006 yılında ‘Demokrasi için Halk İttifakı’ adı verilen grubun Thaksin’in istifaya zorlaması ve ardından darbeyle yerinden edilmesi, ülkede geçiş hükümetini iş başına getirdi.
Thaksin’in kızkardeşi Yingluck’un başında bulunduğu Pheu Thai Partisi’nin 2011 yılındaki seçimleri kazanması, darbeci sistemin toplumun önemli bir bölümü tarafından kabul edilmediğinin kanıtıydı.
Yincluck Shinawatra hükümeti, sivil demokrasiyi egemen kılma adına başbakan bazı reform girişimlerinde bulunurken, bu gelişme yukarıda dikkat çekilen köklü kurumlarda uyandırdığı rahatsızlık sonucu gizli/açık darbe gerçekleştirildi.
Bu süreçte, ordu ve Bangkok eliti, hakkında açılan davalar nedeniyle 2008 yılında ülkeyi terk eden Thaksin’in perde arkasından ülkeyi yönettiğini ileri sürerek, 2014 yılında bu sefer başbakan Yingluck Shinawatra’yı istifaya zorladı.
Kendilerini, ‘Halkın Demokratik Reform Komitesi’ olarak adlandıran bir grubun başbakanlık binasını basmasının ardından, Yingluck seçimlere gidilmesi şartıyla görevinden istifa etmişti. Ancak seçimler yerine, general Prayut Chan-o-cha’nın darbesi ve ardından beş yıl süren darbe hükümeti göreve geldi.
2006 ve 2014 darbelerindeki benzerlik, önce ortaya sivil bir grubun çıkması ve ardından ordunun darbe yapması şeklinde gerçekleşmesi, ordunun doğrudan sivil yönetime müdahale etmeyip, monarşi ve darbe yanlısı sivilleri harekete geçirmesi şeklinde gerçekleşti.
Ülkede geniş halk kesimlerinin Thaksin’in liderliğini yaptığı demokrasi yanlısı ile monarşi ve Bangkok elitini desteleyen çevrelerin oluşturuğu iki temel bloğa ayrılması 2000’li yılların ortalarından itibaren ülkede zaman zaman ortaya çıkan gösterilere neden oldu.
Yeni muhalefet kimliği
Bugün gelinen noktada ise, farklı bir toplumsal kesimin ve yeni bir muhalefet biçiminin ortaya çıktığı görülüyor.
Öyle ki, ülke gündemini meşgul eden gösterilerde toplumsal kitle, sadece güçlü bir darbe geleneğine sahip ülkede orduyu hedef almıyor.
Bunun ötesinde, bu yapının ardındaki siyaset dışı alanla da bağlantılı olarak, bir tür kutsallığı içinde barındıran Tay Krallık makamında reform çağrısında bulunması hiç kuşku yok ki, önemli bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.
Ülkenin modern tarihinin başlangıcı kabul edilebilecek olan 1932 yılındaki reform çağrısı ile karşılaştırılabilir yönleri olduğunu söylemek mümkün. O dönem çağrıyı yapan çevreler arasında ordunun da olmasına karşın, bugün öğrenciler başta olmak üzere geniş toplum kesimlerinin varlığı, Tay toplumunda dönüşen sosyal yapının ve farklılaşan taleplere de ışık tutuyor.
Yincluk Shinawatra geçen gün yaptığı açıklamada altı yıl önce olanlara gönderme yaparak, kendisini istifaya zorlayan çevrelerin bugün benzer bir süreçle karşı karşıya kaldıklarına dikkat çekerek, darbeci general Prayut’un dolaylı olarak istifaya davet etti.
Göstericiler taleplerinde kararlı olduklarını ortaya koyarken, Başbakan Prayut’un gösteriler karşısında şu ana kadar toplantı ve gösteri yasağı ile medya organlarını hedef alan kararları ile gelişmeleri kontrol etmeye çalışıyor.
Ancak Prayut, daha önce yaptığı açıklamalarda sıkıyönetim ilân edebileceğini söylemesi, ülkede durumun gergin olduğunu ortaya koyuyor. Mevcut hükümetin böylesi bir karar alması, ülke genelinde daha geniş gösterilern meydana gelmesine yol açabilir.