Mehmet Özay 16.08.2024
Uzun uzun konuşmadan, hemen sadede geleyim… Tayland’da yeni başbakan, Paetongtarn Shinawatra…
Geçtiğimiz Çarşamba günü Anayasa Mahkemesi, Başbakan Srettha Thavisin’i görevinden azl etmesi, ülkede siyasal krizin yeni gündemi olarak gündeme gelmişti.
Thavisin’in görevden alınma nedeni ise, kabineye atadığı Pheu Thai partisi üyesi Pichit Chuenban’ın 2008 yılında Yüksek Mahkeme yetkililerine rüşvet verdiği iddiası oluşturuyor.
Mahkeme bu atamayı gerekçe göstererek, başbakanın siyasi etik kuralını ihlâl ettiğine hükmetti.
Böylece, Thavisin, son 16 yıl içinde görevinden uzaklaştırılan 4. başbakan oldu.
Yeni başbakan: Paetongtarn
Pheu Thai Partisi’nin başkanı, 37 yaşındaki Paetongtarn, Shinawatra ailesinden başbakanlık koltuğuna oturan 3. isim olarak ülkenin modern siyasal tarihine adını yazdırdı…
Bugün yani, 16 Ağustos’da 493 milletvekilinin bulunduğu parlamentoda yapılan görüşmelerin ardından yapılan açıklamayla, Paetongtarn ülkenin yeni başbakanı olarak atandı.
Bu sonucun ortaya çıkmasında, herhangi bir partinin Parlamentoda çoğunluğu bulunmaması partiler arasında ittifakı yine gündeme getirmişti.
Bu çerçevede, dün, yani Perşembe akşamı, Bhumjaithai (BJT), Palang Pracharath (PPRP), Chartthaipattana, Prachachat, Chart Pattana Kla, Sereeruamthai ve Thai Ruamphalang gibi muhalefet partileri arasında yapılan görüşme sonrasında, Paetongtarn başbakan adayı olarak destekleneceği açıklandı.
Parlamento’da 141 milletvekili bulunan Pheu Thai Partisi’ne aralarında, 71 milletvekiliyle, ikinci büyük çoğunluğa sahip Bhumjaithai partisinin de bulunduğu muhalefet partilerinin verdiği destek büyük önem taşıyor.
Böylece, Paetongtarn, toplam milletvekili sayısı 314’ü bulan muhalefetin desteği sayesinde başbakanlık koltuğuna oturmayı başardı.
Shinawatra’lar
Paetongtarn Shinawatra aileden biri…
Yani, başbakanlık koltuğuna 2006 yılında oturan, ülke monarşi ve başkent elitiyle uzun yıllardır sorunlu siyasal ilişkelere sahip, uzun süre ’kendi arzusuyla’ sürgünde yaşayan ve bir yıllık cezasının son günlerini yaşayan Thaksin Shinawatra’nın kızı…
Hatırlanacağı üzere Thansin’ın kızkardeşi Yingluck Shinawatra da başbakanlık yapmış ve yine, iki gün öncesine kadar başbakanlık koltuğunda oturan Srettha Thavisin’nin görevden alınmasına benzer şekilde başbakanlığı kaybetmişti.
Pheu Thai Partisi içinde başbakan adayı olarak adı geçen ve özellikle, Thaksin Shinawatra’nın da kendisini desteklediği belirtilen partinin önde gelen isimlerinden ve Yingluck Shinawatra’nın başbakanlığı döneminde Başsavcı olarak görev yapan 75 yaşındaki Chaikasem Nitisiri başbakan olma şansını böylece kaybetmiş oldu.
Bu süreçte karar değişikliğinde, Nitisiri’nin -tıpkı aşağıda önde gelen muhalefet partisinin kapatılmasına neden olduğu şekilde-, monarşiyi koruma yasasının gözden geçirilmesi taraftarı olduğu belirtiliyor.
Parti lider kadrosu onun yerine Thaksin Shinawatra’nın 37 yaşındaki kızı Paetongtarn Shinatra başbakan olarak atandı.
Bu kararda, Tayland siyasetine yeni ve genç bir soluk getirme çabası olarak algılanabilir…
Ancak, bu kararın alınmasında bir süre sonra özgürlüğüne kavuşacak ve siyasal yaşam içinde yer alması beklenen Thaksin Shinawatra’nın rolünü göz ardı etmemek gerekiyor.
Taylan’da istikrar mı?
Tayland’da birkaç haftadır hakim olan siyasal kriz, bugün parlamentoda yapılan görüşmeler sonunda Paetogntarn Shinawatra’nın ülkenin 31. başbakanı olarak atanmasıyla sona ermiş gözüküyor…
Ancak bu gelişmenin ülke siyasal yaşamına ne denli istikrar getireceğini söylemek ise şimdilik pek mümkün gözükmüyor.
Bunun en önemli göstergelerinden biri, de facto Pheu Thai Parti’sinin başkanı olan Thaksin’in kızı üzerinden hem, parti hem de, ülke yönetiminde söz sahibi olacağını söylemek kehanet olmayacaktır.
Bununla birlikte, ülke siyasetinin gayet dinamik ve haraketli bir ortamında iki gün içinde başbakan atanmasını başarı olarak görmek gerekiyor.
Sorunlu siyaset
Son günlerde yaşanan gelişmeler, başbakan’ın azliyle sınırlı değil.
Son dönemde, önemli bir muhalefet bloğu haline gelen İlerleme Partisi de (Move Forward Party) kapatıldı.
2014 yılı 1 Mayıs’ında kurulmasından itibaren ülke siyasetinde yer alan ve son dönemde, seçimlerde beklenmedik bir başarı kazanan partinin başkanlığını Natthaphong Ruengpanyawut yapıyor.
Anayasa Mahkemesi, partinin kapatılmasına gerekçesi olarak anayasal monarşi düzeni ve ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçe gösterdi.
Reform yanlısı ve genç seçmenin iltifat gösterdiği partiye yönelik olarak, ”monarşiyi devirme” suçlamasının ne kadar ciddiye alınacağı sorgulanabilir.
Bunun somut gerekçesi olarak 2023 seçimleri öncesinde ”monarşiyi koruma” veya bir başka deyişle ”monarşiyi eleştirme” (lese majeste) yasasının gözden geçirilmesi önerisinde bulunması gösteriliyor.
Bununla birlikte, kapatma karanının niçin bu zamana kaldığı da bir başka konu…
Ancak, parti kapatılsa da, Halk’ın Partisi (The People’s Party) adıyla yeni bir partiye evrildi. Yeni partinin böylesine hızlı bir şekilde kurulabilmiş olması, öyle anlaşılıyor ki, Parti’nin lider kadrolarında Anayasa Mahkemesi’nin kararının beklendiği şeklinde yorumlanabilir.
Ülkenin egemen kurumlarının, seçilmiş iktidar ve muhalefetin önemli isimlerine yönelik bu girişimini sonuçları itibarıyla düşünmek gerektiğinde aslında sözü geçen egemen kurumlar yani monarşi, Bangkok eliti ve ordu yanlısı bir yönetimin gelmesini sağlamadı.
Ortada olan bitene bakıldığında, temelde herkesin öngörülerde bulunduğu ve buna göre alternatif isimler ve partilerle siyaset yapmaya devam ettiğini gösteriyor.
Kısır döngü
Son birkaç haftada yaşanan gelişmeleri dikkate aldığımızda, Tayland siyasetinde yeni bir kısır döngünün başlamakta olduğunu söylemek yanıltıcı olmayacaktır.
Bunun temel nedeni Tayland’da siyasal taraflar arasında yani monarşi-Bangkok eliti ile sivil ve demokrasi eğilimleriyle dikkat çeken siyasi partiler arasında ciddi ve derin bir güven sorunu bulunuyor.
Bu sorunu aşma konusunda tarafların özellikle de, -ordu yapılaşmasını da dikkate alarak söylemek gerekirse- gücü elinde bulunduran monarşi çevrelerinin ötekilerle biraraya gelmeme konusundaki kararlılığının belirleyici olduğu aşikar.
Her bir askeri darbe veya sivil darbe sonrasında Merkez güçler olarak adlandırılabilecek yapı kendini doğrudan temsil eden veya gizli/açık temsilcisi hükmündeki siyasi partiler ve adayları yönetime taşıma beceresi gösterse de sonunda yeni bir değişim kendini ortaya koyuyor.
Bugün de aslında olan biten bundan ibarettir…
Ülkede var olan bu yapıyı, “demokratik durgunluk” (stagnation of democracy) kavramını önererek açıklama getirilebileceğini düşünüyorum.
Öyle ki, ne, siyasal sistem demokrasinin var olan mevcut temel kurallarına göre işliyor ne de, köklü bir kurum olma özelliğiyle varlığını büyük ölçüde her alanda sürdürme kararlılığında olan monarşi çevreleri bunu siyaset dünyasına tam anlamıyla yansıtabiliyorlar.
Önümüzdeki günler, baba-kız Shinawatra’ların siyaset dünyasında varlıklarına konu olacaktır.
Bu durum, son yirmi yıldır ulusal siyasette etkin olan Shinawatra’ların, Tay toplumuna vaatleri ve politikalarını yakından izlemekte yarar var.