Mehmet Özay 24 Şubat 2017
Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da işlenen cinayet sonrasında başlatılan soruşturma süreci çeşitli yönleriyle ‘cinayet ötesi’ krizler halini alma eğilimi göstererek Malezya ve Kuzey Kore arasında siyasi krize doğru evriliyor. Bu durum akıllara, hiç kuşku yok ki 2014 yılında biri ‘kaybolan’ diğeri Ukrayna’nın doğusunda düşürülen iki uçakla ilgili olarak Malezya’nın Çin ve dolaylı olarak da Rusya ile yaşanan gerginliği akla getiriyor.
Bu cinayet çerçevesinde Malezya makamları istihbarat konusunda, başta Güney Kore olmak üzere bazı ülkelerle ‘yakın’ işbirliği içerisinde olduğu görülüyor. Bu vechesiyle bile cinayet sonrası gelişmeler zanlıların bulunmasıyla sınırlı olmayacak, aksine Kuzey Kore’nin ulusalararası kamuoyunda olumsuz imajının daha da etkilenmesine neden olacaktır. Bu anlamda, özellikle şu ana kadar Güney Kore’nin cinayetten doğrudan Kuzey Kore yönetimini sorumlu tutması, Kuzey Kore’yi “teröre destek veren ülkeler” listesine eklenmesi gibi bir sonuca yol açabilecektir.
Güney Kore böyle bir hedefi açıkça ortaya koyarken, hiç kuşku yok ki, Kuzey Kore’ye müdahaleye bağlamında ABD yönetiminin dikkatine çekmeye çalıştığı da ihtimaller arasında bulunuyor. Bir diğer hedef ise, Malezya ile Kuzey Kore arasındaki ‘bağı’ sona erdirmek olduğuna kuşku yok. Kuzey Kore’nin ulusalararası arenada daha da yalnızlaşması Güney Kore için talep edilmeyecek bir husus değil.
Bu kriz sürecini ortaya koymadan önce, cinayetle ilgili doğrudan ortaya konulan göz altılara kısaca değinmekte fayda var. Kuzey Kore devlet başkanının üvey abisi olduğu iddia edilen Kim Jong-nam’ın Kuala Lumpur uluslararası havalimanında 13 Şubat Pazartesi günü sabah saatlerinde bilet işlemlerini yapmakta olduğu sırada iki kadın tarafından kimyasal bir madde ile öldürülmesi üzerine şu ana kadar dört göz altı var. Kuzey Kore vatandaşı dört kişinin olay günü Jakarta-Dubai- Vladivostok üzerinden Pyongyang’a geçtiklerini ve interpol aracılığıyla arandıkları ifade edilmişti.
Emniyet genel müdürü Çarşamba günü yaptığı basın toplantısında, olayla ilgili olarak Kuzey Kore’nin Malezya büyükelçiliği ikinci sekreteri ve Kuzey Kore havayolları çalışanı bir kişinin görüşlerine başvurulacağını açıklandı. Büyükelçilik makamlarının bu işbirliğine olumsuz yanıt vermesi halinde ise, ikinci sekreter hakkında tutuklama kararı çıkartılacak. Bu göz altılar ve şüphelilerin varlığına rağmen, Kim Jong-nam olduğu belirtilen kurbanın ne şekilde hayatını kaybettiği ise henüz açıklığa kavuşturulabilmiş değil. İki kadın tarafından kullanıldığı belirtilen kimyasal maddenin nasıl bir zehir etkisi içerdiğine dair veriler emniyete ulaştırılmadı. Öte yandan, havalimanı güvenlik kameralarındaki görüntülerin uluslararası medyaya sızdırılması da Malezya’da “güvenlik” konusunda yeni bir sorun olarak eklenmiş durumda.
Kuzey Kore yönetiminden bugüne kadar konuyla ilgili doğrudan herhangi bir açıklama gelmezken, cinayet sürecini ‘Kuala Lumpur’daki büyükelçi Kang Chol ile yönetmeyi tercih ettikleri anlaşılıyor. Bu süreç aynı zamanda, Malezya emniyetince sürdürülen soruşturmanın farklı bir yöne doğru evrilmesiyle de doğrudan bağlantılı. Geçen Cuma günü Kuzey Kore’nin Malezya büyükelçisinin soruşturmayla ilgili olarak Malezya makamlarını suçlayan açıklaması sürecin ilk aşamasını teşkil ediyordu.
Büyükelçi, geçen Cuma günü konuyla ilgili açıklamalarında Malezya makamlarının soruşturma sürecindeki yaklaşımlarına yönelik sorgulayıcı bir uslüb kullandı. Bu çerçevede, söz konusu cinayete kurban giden kişinin cesedi üzerinde yapılmakta olan otopsi sonuçlarını tanımayacaklarını, cenazenin derhal kendilerine iade edilmesi gerektiğini söylerken, soruşturma sürecinde ‘yakın işbirliği’ önerisinde bulunmaktan da geri durmadı. Bu eleştirilerin ardından, eleştirilerini Pazartesi ve dün de devam ettirmesi ve Malezya’nın “dış güçlerin etkisi altında olduğu”, “konuyu politize ettiği ve Kuzey Kore’nin çıkarlarını ihlâl edecek şekilde düşmanı Güney Kore ile işbirliği yaptığı” yönündeki açıklaması krizin yükselmekte olduğunu ortaya koyuyor. Bu süreçte, Başbakan Necib bin Rezzak ve Dışişleri Bakanı Hanifah Aman, büyükelçinin bu çıkışı karşısında ‘diplomatik nezaket’ten uzaklığa dikkat çekerken, Büyükelçi Kang Chol, açıklamaları nedeniyle Malezya dışişleri bakanlığına çağrıldı. Malezya yönetimi, Kuzey Kore’ye doğrudan bir mesaj verme adına da Pyongyang’daki büyükelçisini de ‘görüşmeler’ için ülkeye geri çağırdı.
Kuzey Kore’nin bu süreçte geri adım atmayacağı anlaşılıyor. Öyle ki, dün emniyet genel müdürünün basın toplantısından kısa bir süre Kuzey Kore büyükelçiliğince basına dağıtılan yazılı açıklamada, “Malezya’nın uluslararası anlaşmalara aykırı hareket ettiği”, “Kuzey Kore’nin egemenlik haklarını müdahale ettiği”, “Güney Kore’yle işbirliği yaptığı” şeklindeki açıklaması iki taraf arasında suların durulması yerine daha da sert yaklaşımların sergilenmesine yol açtı. Açıklamada, henüz cinayete kurban giden şahsın nasıl öldürüldüğüne dair otopsi raporunun açıklanmaması yeniden gündeme taşınırken, göz altındaki iki kadın ve bir Kuzey Korelinin salıverilmesi talebi de yer alıyordu.
Başta Malezya kamuoyu olmak üzere, bölge ülkelerince de dikkatle izlenen cinayette suçluların izinin sürülmesinde cinayete kurban giden kişinin ‘gerçek kimliği’, Kuzey Kore elçilik çalışanlarının da içinde bulunduğu bazı Kuzey Korelilerin cinayet saatlerinde havalimanında olduklarını ortaya koyan güvenlik kameraları görüntüleri ve bunlar üzerine yapılan yorumlar başta olmak üzere bugüne kadarki gelişmeler Malezya ve Kuzey Kore arasında siyasi bir kriz halini almakta olduğunu ortaya koyuyor. Bu noktada iki ülke arasındaki ilişkilere kısaca değinmekte fayda var. İki ülke arasında siyasi ilişkiler noktasında en önemli husus vize muafiyetinin olması; Kuzey Kore havayolları merkez ofisinin Kuala Lumpur’da bulunması geliyor. Ticaret alanında ise, örneğin Kuzey Kore, Malezya’dan otomotiv, palmiye yağı ve kauçuk ihraç ediyor. Söz konusu ticari ve ekonomik ilişkilerin varlığı bugüne kadar Malezya’nın bölgede ve uluslararası arenada Kuzey Kore ile ilgili endişeleri en azından ‘kayıtsız’ kaldığı şeklinde yorumlanabilir.
Öte yandan, cinayetle ilgili olarak iki komşu ülke Endonezya ve Vietnam yönetimleriyle de bazı temaslar dikkat çekiyor. Özellikle, göz altına alınan Endonezya ve Vietnam vatandaşı iki kadın şüpheliyle ilgili olarak iki ülke yetkililerinin Malezya makamları nezdinde girişimde bulundular. Siti Ayşe adındaki Endonezyalının, bir ‘oyuna’ kurban gittiği yolunda Endonezya’da en üst düzeyden yapılan açıklama ve basında çıkan haberlere rağmen, Malezya emniyet müdürlüğünün aksi iddiaları iki ülke arasında düşük profilli bir kriz halini almış durumda. Şu ana kadar cinayeti doğrudan işleyen iki kişi oldukları anlaşılan bu iki kadın zanlıyla Endonezya ve Vietnam makamlarının yanı sıra, Kuzey Kore büyükelçiliğinin de görüşme talepleri Malezya yönetimince reddedilmiş durumda.
Söz konusu cinayet son dönemdeki istihbarat mücadelesinin en yoğun yaşandığı bir süreci ortaya koyuyor. Bununla birlikte, gözaltındaki kişilerin cinayetteki rolü, olayın plânlayıcıları olduğu iddia edilen Kuzey Koreliler, öldürülen kişinin ‘gerçek kimliği’, bu cinayeti işleyen veya işleten çevreler ve hedefler konusundaki belirsizlikler devam ediyor. Ancak olayın aydınlanmasında öyle gözüküyor ki halen bekleyen otopsi raporu ile öldürülen şahsın birincil dereceden yakınından alınacak DNA örnekleri büyük rol oynayacak. Malezya makamlarının, tıpkı uçak kazalarında olduğu gibi bu badireyi de en iyi şekilde atlatacaklarına kuşku yok.
http://www.dunyabulteni.net/haber-analiz/394702/son-cinayet-ve-malezya-kuzey-kore-iliskileri