Mehmet Özay 11.05.2021
Singapur, Haziran ayı başında yapılacak Shangri-La güvenlik ve barış temalı toplantıya hazırlanıyor.
4-5 Haziran günlerinde yapılacak toplantılara 40’a yakın ülkeden değişik düzeyde katılım beklenirken, bu yılki ana temayı Hint-Pasifik bölgesini çevreleyen suyollarında serbest dolaşım konusu oluşturuyor.
2007 yılında dönemin Japonya başbakanı Shinzo Abe’nin ilk defa gündeme getirdiği, ardından özellikle ABD’nin tarafından sahiplenilerek sabık devlet başkanı Donald Trump döneminde, 2018 yılında bir strateji belgesi haline dönüştürülen Hint-Pasifik konusu oluşturuyor.
Toplantılarda ele alınması beklenen diğer konular arasında çevre, yapay zekâ ve yeni teknolojiler gibi alanlar bulunuyor.
Kovid-19 engeli
4-5 Haziran günlerinde Ada devleti Singapur’da gerçekleştirilecek olan, geleneksel Shangri-La savunma toplantıları öncesinde kovid-19 nedeniyle, bölgede gergin bir durum yaşandığını söylemek mümkün.
Geçen yıl, kovid-19 salgını nedeniyle ilk defa ertelenen toplantının, bu yıl kovid-19’un yeniden neden olduğu fiziki şartların sınırlandırılmasına rağmen, gerçekleştirileceği yönündeki açıklama geçtiğimiz Ocak ayında yapılmıştı.
Son haftalarda özellikle, Hindistan’a en üst düzeye çıkan kovid-19 salgını, etkisini Güneydoğu Asya’da da yeniden hissettirirken, Singapur’da hükümet gelişmeleri yakından takip ettiğini açıklıyor.
Bu çerçevede, daha önce plânlandığı üzere, Shangri-La toplantılarının en azından şu anki durum itibarıyla iptali söz konusu değil.
Son dönemde Kuzey Avrupa, Brezilya ve Hindistan’ın ardından Güneydoğu Asya’da da yükselme eğilimi sergileyen kovid-19 sorununun gölgesinde kalmış olsa da, bölge güvenlik konularının, bu toplantıyla yeniden gündemde ilk sırayı alması bekleniyor.
Açılış konuşması Suga’dan
Her yıl bölge ülkelerinden birinin devlet veya hükümet başkanının açılış konuşmasını yaptığı toplantılarda bu yıl Japonya başbakanı Yoshihide Suga bu görevi üstlenecek.
Suga’nın konuşmasının, Doğu Çin Denizi’nden başlayarak Hint Okyanusu’na uzanan geniş suyolları üzerinde serbest dolaşım hakkı üzerinde olacağı bekleniyor.
Suga’nın konuşması, geçen Mart ayında ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya’nın hükümet ve devlet başkanlarının katılımıyla sanal ortamda yapılan ve ‘Dörtlü Yapı’ (Quad) olarak adlandırılan Hint-Pasifik’te yeni bir ittifak oluşumunun yüksek sesle dile getirilmesi anlamı taşıyacaktır.
Japon başbakanı’nın Nisan ayı ortalarında ABD’ye yaptığı resmi ziyarette ele alınan konuların başında da, Çin’in bölge güvenliğini tehdit eden yaklaşımları karşısında ortak politikalar geliştirilmesi bulunuyordu.
Bu çerçevede, Suga’nın yapacağı konuşmanın alt yapısının yukarıda zikredilen iki gelişme ile belirlendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Öte yandan, ABD savunma bakanı Lloyd J. Austin de “ABD’nin Hint-Pasifik Stratejisi’nin Geliştirilmesi” başlıklı bir konuşma yapması kesinleşmiş gözüküyor.
Nisan ayının sonunda ABD başkanı Joe Biden’in Amerikan Kongresi’nde yaptığı konuşmada, NATO’yu örnek göstererek, Hint-Pasifik bölgesinde “çatışmayı önlemek amacıyla askeri varlığı harekete geçirebileceklerini” söylemişti.
Biden’in bu söyleminin savunma bakanı Austin tarafından detaylı bir şekilde gündeme getirilmesi muhtemel.
Çin bölgede paradigma değişimi peşinde
Çin’in özellikle 2012 yılından bu yana, devlet başkanı Şi Chinping başta olmak üzere Çinli üst düzey siyasi elitin yüksek sesle dile getirdikleri ve çeşitli politik adımlarla güncelledikleri Güney Çin Denizi teritoryal egemenlik iddiası, bölge ülkeleri başta olmak üzere yukarıda zikredilen dört ülke tarafından da bölgede statükonun değiştirilmesi çabası olarak değerlendiriliyor.
Daha önceki yazılarımızda da dikkat çektiğimiz üzere, Şi Chinping, deniz ve kara deniz İpek Yolları; Tek Yol Tek Kuşak (One Belt-One Road) projelerini gündeme getirmesinde olduğu gibi, aynı zamanda Güney Çin Denizi’nin yüzde doksanına ulaşacak düzeyde, teritoryal hak iddiasında bulunuyor.
Çin ve Şi Cinping bu iddiasından vazgeçmediği gibi aksine, ısrarla Güney Çin Denizi’ndeki egemenlik iddiasını pekiştirmeye devam noktasında, askeri ve sivil yapılaşmalar ile balıkçı tekneleri şemsiyesi altında bu denizde boy göstermekten kaçınmıyor.
Bu noktada, geçtiğimiz 22 Ocak’ta ulusal halk kongresinde ilgili komitede alınan ve 1 Şubat 2021’de yürürlüğe giren kararla Çin, sahil güvenlik güçlerine Güney Çin Denizi’nde hak iddia ettiği bölgelerde diğer ülke gemilerine ateş açma hakkı tanıyan yasası, bu konuda sürecin tehlikeli bir boyuta doğru evrildiğine işaret ediyor.
ASEAN’ın yaklaşımı
Bununla birlikte, ASEAN ve Asya-Pasifik olgularının ardından, yakın geçmişte gündeme getirilen Hint-Pasifik yapılaşmasının özellikle, bölgenin diğer ülkeleri tarafından nasıl algılanacağı ve bu süreçte ne tür rol üstlenecekleri meselesi ise şu an için belirsizliğini koruyor.
Başkan Joe Biden’in konuşmasına atıfla yukarıda dikkat çekilen Hint-Pasifik’te NATO benzeri oluşuma ASEAN’ın kuruluş temelleri dikkate alındığında kolay kolay ‘evet’ denmeyeceğini ileri sürebiliriz.
Bu noktada, Shangri-La toplantılarına ev sahibi yapacak olan Singapur’un da üyesi olduğu Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’nin (Association of Southeast Asian Nations-ASEAN), ABD’nin bu yeni bölgesel tanımlama ve kavramsallaştırma sürecine nasıl baktığının da daha net olarak ortaya çıkacağını düşünmek mümkün.
Öte yandan, bölgesel bir birlik olarak ASEAN’ın Shangri-La toplantısında ortak bir karar açıklayıp açıklamayacağı da merak konusu.
ABD’de şahin politikacıların bölgede ABD’nin askeri varlığını artırma yönündeki çabalarına karşın, ortada her ne kadar Çin tehdidinden bahsedilebilse de, ASEAN farklı mekanizmalarla bu tehdidin önünün alınmasından yana. Bir başka deyişle, ASEAN’ın önceliğinin bölgenin silahlandırılması veya olası bir çatışma ortamı değil.
Genel itibarıyla ve tarihsel olarak ASEAN’ın güttüğü gizli/açık bu politika üye ülkeler arasında benzer düzeyde talep görüp görmediği de tartışmaya açıktır.
Özellikle Çin’in kendisine yakın hissettiği ve çeşitli yatırımlarla desteklediği Laos ve Kamboçya, her ne kadar görece bölgenin küçük ülkeleri olsalar da, ASEAN ortak kararlarının alınmasını engellemeye yetecek güçleri bulunmaktadır.
Tarihe referanslar ve uluslararası politika
Hint-Pasifik yapılaşmasında ‘Hint’ vurgusu, akla Hindistan’ı ve tabii ki başbakan Narendra Modi’yi getirirken, bu yapılaşmada söz hakkının Hindistan’dan ziyade daha çok ABD’de olduğu ortada.
Öte yandan, Hint-Pasifik kavramının tarihsel olarak ilk defa gündeme gelmediğini burada ifade etmekte yarar var. Shinzo Abe’nin 2007 yılında Hindistan’ı ziyareti sırasında Yeni Delhi’ye yaptığı konuşmada zikrettiği ‘Hint-Pasifik’ olgusu veya kavramı 17. yüzyıl ortalarında bir Mogul prensinin kaleme aldığı bir kitapta kullanılmıştı. Bu tarihsel bilginin önemli olduğuna işaret etmekte yarar var.
Yukarıda dikkat çekildiği üzere, Çin’in Güney Çin Denizi’nde teritoryal hak iddiasını da “… Beş yüzyıl önce de bizim balıkçı teknelerimiz buradaydı” söylemiyle tarihe referans yaparak meşruiyet kazandırma peşinde.
Kalkınmacı ekonomi politikalarla önce çıkan Doğu ve Güneydoğu Asya bölgesinde Çin’in yerleşik güç parametrelerine yönelik çıkışı bölge ülkeleri kadar, başta ABD olmak üzere Batı tarafından dikkatle izleniyor.
Bu çerçevede, bugüne kadar ASEAN, Asya-Pasifik bölgesel birlikleri çerçevesinde ele alınan jeo-stratejik gelişmeler Hint-Pasifik kavramsallaştırmasıyla yeni bir safhaya evriliyor. Konu her ne kadar kovid-19 salgını karşısında ikinci plâna düşmüş olsa da, Haziran ayı başında Singapur’da yapılacak olan toplantılarda gündemde yeniden ilk sırayı alacaktır.
2002 yılından bu yana her yıl, Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü’nce (IISS) organize edilen ve her yıl Singapur’da Shangri-La otelinde yapılan toplantıya Asya-Pasifik bölgesindeki ülkelerin savunma bakanları başta olmak üzere, önemli sayıda siyasetçi, düşünce kuruluşu, gazeteci katılıyor.