20. yüzyıl başlarında İngilizlerin bölgedeki politikaları gereği Patani Sultanlığı’nın Siam Krallığı’na devrinin gerçekleşmesi, Müslüman toplumun bugüne kadar süren huzursuzlukların başlangıç noktasını oluşturur. Bu süreçte yaşanan değişimler karşısında ilk ciddi tepki 1940’larda gündeme geldi.Bu noktada adı anılması gereken ilk kişinin Hacı Sulong’dur.Döneminin Patani Malay dini liderleri arasında önemli bir yeri olan Hacı Sulong’u siyasi inisiyatif almaya iten neden hiç kuşku yok ki, Patani Malay Sultanlığı’nın fiili varlığına son verildiği 1902 yılından itibaren Budist Thai yönetiminin Patani Müslümanları üzerinde giderek politik baskısını artıracak bir şekilde uygulamaya koyduğu asimilasyon politikasıdır.[1]Moshe Yegar’ın ileri sürdüğü üzere, Güneydoğu Asya ulus-devletleri içerisinde varlık süren Müslüman azınlıklar, gayri müslim siyasi yönetimler altında varlıklarını özellikle de, dini ve kültürel yaşamlarını tehlikeye düşüren gelişmeler karşısında mücadeleyi seçmişlerdir.[2]
Merkezi yönetimin, Patani Malay Müslümanları kimliklerinden arındırmanın bir yolu olarak ‘Tay Müslümanları’ kavramını dikte ettirmesi karşısında Hacı Sulong ilk tepkiyi veren toplum liderlerindendir. Hacı Sulong, bu politikanın Kabul edilemeyeceğini açık bir dille şöyle ifade etmiştir: “Tay-İslamı veya Tay müslümanları kavramını kabul etmiyoruz. Hükümetten bizi Malay Müslümanlar olarak kabul etmesini talep ediyoruz.”[3]
Krallığı’n bu süreçte attığı en önemli adımlar arasında dini-kültürel-eğitim kurumlarda ciddi değişimi öngören ve Patani halkının geçmisiyle bağlarını kopartıp yeni Tay ulus devlet yapısına entegrasyonuna yönelik politikalar dikkat çeker. Bu çerçevede kültürel ve dini aidiyet konusunda okullarda Malay dili ve tarihini öğretiminin durdurulması, öğrencilerin bölgenin dini kültürünün yeni nesillere aktarılmasında önemli bir gelenek olarak zuhur eden menghaji adı verilen ev veya mescidlerdeki ilk dini öğretim sürecinin durdurulması, Tay kılık kıyafet yönetmeliğinin uygulanması, kamu binalarında Tay dilinin konuşulması zorunluluğu vb. zorlama ve baskılara varan uygulamaların temelinde Phibul Songgram’ın yönetimi ele geçirdiği 1938 yılı kritik bir dönemin başlangıcını ifade eder.[4]
Tüm bu gelişmeler karşısında reaksiyoner bir çıkışla Patani bağımsızlık mücadelesinin öncü ismi Hacı Sulong gündemi oluşturan bir aktördür. Hacı Sulong’u böylesi bir mücadeleye iten nedenlerden en azından bir ölümünü anlayabilmek için yaşamından bazı önemli kesitleri hatırlatmakta fayda var. Patani’nin yetiştirdiği önemli alimlerden ‘Tok Minal’ adıyla meşhur Şeyh Zeynel Aidin bin Ahmed el-Fatani’nin torunu olan Sulong, çocukluk ve gençlik yıllarında bu baskıya doğrudan maruz kalmış ve içinde yaşadığı toplumun sıkıntılarını yakinen tanık olmuş bir isimdir.
İlk eğitimini Patani’deki geleneksel dini kurumlarda alan ve sekiz yaşında hafız olan Sulong, İslami bilimlerde öğrenimini Mekke’de Malay öğrencilerce meşhur olan Ma’ahad Dar al-Ulum’da sürdürdü.[5]Hacı Sulong’un Mekke yıllarını iki döneme ayırmak gerekir.Birincisi, I. Dünya Savaşı’nınbaşladığı yıllara kadar olan dönem; ikincisi 1916’dan sonraki dönem. İslam dünyasında, özellikle de Ortadoğu’da önemli dönüşümlerin yaşandığı o yıllarda Hacı Sulong, bizzat görüşme fırsatı da bulduğu Muhammed Abduh ve düşüncesinden etkilenmiş bir Malay alimidir. I. Dünya Savaşı nedeniyle Malay topraklarına geri dönmek zorunda kalan Hacı Sulong, Patani’ye geçmeden önce eğitim vermek maksadıyla bir süre Kamboçya’da ikâmet etti. O dönem, Kamboçya topraklarında siyasi hakimiyetlerini sürdüren Fransızlar Hacı Sulong’dan Türk ajanı olduğu zannıyla tutuklanmış, ancak ardından serbest bırakılmıştır. Patani’ye dönmeden önce Bangkok, Açe ve Malaya’da bulunmuştur.[6]Hacı Sulong’u Malay dünyasının önemli merkezlerine ziyaretlere iten nedenler salt seyahat olamaz. Özellikle Açe gibi sömürgeciliğe karşı önemli mücadelenin verildiği topraklarda Ortadoğu’daki düşünce akımlarından edindiklerini paylaşmış olduğuna kuşku yok. Bu bağlamda, o dönemde genç yaşlarında olan Davud Beureuh, Tengku Hasan Krung Kale gibi önemli liderlerle görüşmüş olmalıdır. Aynı şekilde, bu seyahatleri sırasında ilgili coğrafyaların önemli şahsiyetleri ile karşılaşmaları, toplumun nabzını tutacak ilişkiler geliştirmesine ve de kendi şahsında Ortadoğu’da edindiği teoriyi pratikle buluşturmaya vesile olduğu düşünülebilir.Hacı Sulong sadece çok kısa bir süre kaldığı Patani’den sonra 1916 yılında yeniden Mekke’ye döndü. O dönem, Mekke’de “ulama jawi” lakabıyla tanınan Wan Ahmad ve Tok Kenali ile tanışarak onlara müntesip oldu. 1927 yılı sonlarında Patani’ye dönerek hocalık yapmaya başlayan Hacı Sulong Patani’deki yerleşik geleneksel İslami eğitime eleştiriler getirmekten geri kalmadı.Döneminin reformistler arasındaki yaygın kanaatinin bir göstergesi olarak Hacı Sulong, bu köklü kurumları Patani toplumunun geri kalmışlığından sorumlu tutarak reform çabalarına girişti.[7]
Buradan Hacı Sulong’ın Patani’de verdiği mücadeleye dönebiliriz. Sulong, 3 Nisan1947 tarihinde merkezi hükümete sunduğu raporda güneydeki dört eyaletin -ki buna Satun’da dahildir- otonom statüsü verilmesi talebinde bulundu. Sulong’un siyasi projesinde bölgenin bizzat Patanili Müslümanlar eliyle yönetilmesi, Malay dilinin eğitim ve kültür dili olarak kullanılması; bölgede toplanan vergi gelirlerinin bölge kalkınmasında kullanılması; yerel
yönetimde çalışanların %80’inin Patanili Malaylardan teşekkül ettirilmesi; İslami konularda ele alacak yerel bir komitenin kurulması. Dönemin Başbakanı Pridi Phanomyong, ilkesel olarak öneriye sıcak baksa da, merkezdeki geleneksel siyasi yapılar bu görüşe karşıydı.Güçlü merkez siyasi yapı ve anlayışı karşısında Hacı Sulong kabul edilmesi mümkün olmayan bir siyasi projeyle ortaya çıkmasıyla bir anda ayrılıkçı bir siyasi kişilik olarak damgalanarak 16 Ocak 1948 tarihinde tutukladı. Yargı sürecinin sonunda, hapse atıldı ve bir süre sonra da öldürüldü.[8]
yönetimde çalışanların %80’inin Patanili Malaylardan teşekkül ettirilmesi; İslami konularda ele alacak yerel bir komitenin kurulması. Dönemin Başbakanı Pridi Phanomyong, ilkesel olarak öneriye sıcak baksa da, merkezdeki geleneksel siyasi yapılar bu görüşe karşıydı.Güçlü merkez siyasi yapı ve anlayışı karşısında Hacı Sulong kabul edilmesi mümkün olmayan bir siyasi projeyle ortaya çıkmasıyla bir anda ayrılıkçı bir siyasi kişilik olarak damgalanarak 16 Ocak 1948 tarihinde tutukladı. Yargı sürecinin sonunda, hapse atıldı ve bir süre sonra da öldürüldü.[8]
Gelecek on yıllarda, Bangkok yönetiminin merkeziyetçi Tay milliyetçisi yaklaşımı güney eyaletlerinin asimilasyonundan öte bir çözümü gündeme getirmedi. Bunun en önemli göstergesi, bir zamanlar tıpkı Patani gibi yoğun bir Müslüman Malay nüfusuna ev sahipliği yapan Satun’un yoğun iç göçlerle asimile edilmesidir.
Bu dönemde Malaya topraklarında Malaya Birliği projesinin reddedilmesi üzerine önemli bir siyasi sorunla karşı karşıya kalan İngiliz yönetimi, dönemin Patani liderlerinden Tengku Mahmud Mahyideen’e sorunu Malaya’ya taşımamaları uyarısında bulundu.İngilizlerin Bangkok-Patani görüşmesi konusundaki çalışmaları, Tay ordusunun hükümete müdahalesiyle akamete uğrarken, Narathiwa’da 26-27 Nisan 1948 tarihlerinde yaşanan “Dusun Nyior” ayaklanmasında içlerinde kadın, çocuklarında bulunduğu-değişik kaynaklarda belirtildiğine göre- dört yüzü ila altı yüz civarında Patanili Müslüman öldürüldü.[9] Ayaklanmaya seep olarak polisin bir dini merasim için toplandığı ifade edilen yaklaşık seksen kişilik gruba ateş açmasıyla vuku buldu. Bu gelişme, hiç kuşku yok ki, 1948 yılı başlarında Hacı Sulong hadisesinin devamı mahiyetindedir.Hacı Sulong’un tutuklanmasının akabinde bölgeye olası bir toplumsal tepkiye önlem olarak Bangkok’dan özel birliklerin gönderilmesi bunun ilk işareti sayılabilir.[10]Araştırmacılar, Patani Malay Müslümanlarca“Dusun Nyior Savaşı” olarak da adlandırılan bu vakıanın 2004 yılı 28 Nisan’ında Kru-Ze Camii baskınıyla benzerliğine dikkat çekmektedirler.
Bunun temel nedeni 1880’lerde, özellikle İngilizlerin siyasi ve entellektüel etkileşimleri sonucu ulus-devlet anlayışının geliştirilmesine büyük destek veren Kral Chulalongkron’un (1868-1910) üniter devlet yapısını öncelleyen siyasi açılımıdır. Bu dönemde kaleme alınan metinlerde Patani Malay Müslüman kitlelerinin kültürel ve dini kimliklerine dair atıfların olmaması dikkat çekicidir.[11] Öyle ki, bu kralın hükümdarlığının sonyıllarında Patani Malay bölgesinin giderek daha yoğun bir siyasi hegemonyaya konu olması dikkate alındığında çoktan siyasi bir proje olarak yapısallaştırılmış olan ‘ulus-devlet’ olgusunun Patani Müslümanlarını ‘yabancılaştırıcı’ etkisi olduğuna kuşku yok.
Hacı Sulong’un merkez güç karşısındaki bu siyasi çıkışı, modern Patani Malay milliyetçiliğinin nüvesini teşkil etmiş ve nihayetinde bu yaklaşımın merkez tarafından olumlu bir karşılık bulmaması neticesinde 1967’dan itibaren bağımsızlık hareketine evrilmiştir.Hacı Sulong, Tay yönetimince hapse atılması ve şüpheli ölümü üzerine Patani direnişi 1969 yılı Eylül-Aralık aylarında saldırıları artırmış ve akabinde Hacı Yusuf al-Tamani’nin bulunduğu Patani birlikleri “Patani Cumhuriyeti Ulusal Özgürlük Cephesi” (Barisan Nasional Pembebesan Repablik Patani) adını almıştır. Tay yönetiminin, Hacı Sulong’un ‘çözüm projesine’ destek vermek yerine, Müslüman eyaletlerin bulunduğu güneye Budist Tay kitlelerini iç göçe teşvik etmesi, yozlaşmış ve konularınde ehil olmayan yerel yöneticilerin atanması, bölge ekonomisinin can damarı alanlarda örneğin kauçuk üretiminde uygulanan yanlış fiyat politikaları gibi nedenlerle Patani Müslümanları arasında merkeze yönelik tepkilerin dozunun artmasında başat bir roy oynadı.[12]
[1]Dennis Walker. (1972). “Conflict Between The Thai and Islmaic Cultures in Southern Thailand: 1948-197”, In Studies inIslam, Indian Institute of Islamic Studies, New Delhi, s. 135.
[2]Moshe Yegar. (2009). Some Comparative Notes on Three Muslim Rebellion Movements in southeast Asia (urma, Thailand and the Philippines)” In Southeast Asia and the Middle East: Islam, Movement, and the Longeu Duree, (eds.) Eric tagliacozzo, Singapore: NUS Press, s. 320.
[3]Mariya Johanna Futchs. (1970). A Comparative Study of Thai and Filipino Muslims, Master Thesis, Washington: The American University, s. 68.
[4]Scot Barmé. (1993). Luang Wichit Wathakan and the Creation of a Thai Identity, Social Issues in Southeast Asia, Signapore: ISEAS, s. 144; Chris Baker&Pasuk Phongpaichit. (2005). A History of Thailand, Cambridge: Cambridge University Press, s. 173; Dennis Walker, s. 142.
[5]Joseph Chinyong Liow. (2009). Islam, Education and Reform in Southern Thailand, Singapore: ISEAS, s. 81.
[6]Joseph Chinyong Liow. (2009), s. 82.
[7]Joseph Chinyong Liow. (2009), s. 84.
[8]Duncan McCargo. (2009), s. 60.
[9]Nik Anuar Nik Mahmud. (2008). The Malays of Patani: The Search for Security and Independence, Kuala Lumpur: MPH Group Printing, s. 46, 51. (51 naratiwa olayı sadece)
[10]Chris Baker&Pasuk Phongpaichit. (2005). A History of Thailand, Cambridge: Cambridge University Press, s. 174; Chaiwat-Satha-Anand. (2006). “The Silence of The bullet Monument: Violence and Truth Management, Dusun-Nyor 1948 and Kru-Ze 2004”, In Critical Asian Studies, 38 (1), Roudledge, s. 18-9.
[11]Patrick Jory. (2007). “From ‘Melayu Patani’ to ‘Thai Muslim’: The Spectr eof Ethnic Identity in Southern Thailand”, ARI Working Paper, No. 84, Singapore: Asia Research Instituten, s. 4.
[12]Dennis Walker, s. 135, 136, 137.