Mehmet Özay 12.11.2020
Myanmar’da geçen Pazar günü yapılan genel seçimlerin ardından, belirsizlik sürerken, iktidardaki Ulusal Demokrat Parti (National League for Democracy-NLD) yetkilileri seçimi kazandıklarını açıkladı.
Seçimin ardından yapılan ilk açıklamalarda seçim yarışının galibinin NLD olduğu yönündeki açıklamalara karşın, orduya yakınlığıyla bilinen Birleşik Dayanışma ve Kalkınma Partisi (Union Solidarity and Development Party-USDP), seçim sonuçlarını itiraza devam ediyor.
Seçimler öncesinde ordudan yapılan açıklamada, seçim sonuçlarının kabul edileceği belirtilmişti.
Öte yandan, Pazar gününden bu yana ordunun gizli/açık desteklediği USDP, NLD’nin seçim zaferini tanımazken, seçimlerin ordunun gözetiminde yenilenmesi çağrısında bulundu.
Bu gelişme üzerine, gözler ordunun tavrına dikilmişken, bazı bölgelerde oy sayım işlemleri sürüyor. Seçimin kesin sonuçlarının açıklanmasının ise bir haftayı bulabileceğine dikkat çekiliyor.
NLD’den “kazandık” açıklaması
NLD’den yapılan açıklamada ise, federal mecliste üçte iki çoğunluğu sağlayan bir başarı elde edildiği belirtiliyor.
Federal ve eyalet parlamentoları için yapılan seçimlerde, toplam 91 parti 1119 sandalye için mücadele verdi. Özellikle Bamar etnik yapısının desteğine sahip olan NLD’nin seçimi kazanacağı yönündeki beklenti, tüm itirazlara rağmen gerçekleştiğini söylemek mümkün.
Ordudan bu gelişmenin aleyhine bir görüş ortaya konmadığı taktirde, söz konusu seçim sonucun resmileşmesi bekleniyor. Bu sonuçla, 2015 seçimlerinin ardından, ikinci kez seçimlerde başarı gösteren NLD ülke siyasetine damgasını vurmuş olacak.
Uzun dönemli demokrasi mücadelesi
1988’de demokrasi mücadelesine başlayan ve o dönem yapılan seçimlerde önemli bir oy almasına rağmen, askerin engeline takılan Suu Kyi, hafta sonundaki seçimlerin ardından yeniden iktidar olmanın sevincini yaşadığına kuşku yok.
NLD’nin bu seçim başarısı, ülkede sivil yönetimin varlığı açısından önem arz ederken, 2008 anayasasına göre meclisin dörtte birinin asker üyelerden oluşması ve üç kilit bakanlığı askerlere tahsisi ortada yeni bir tür demokrasi tecrübesi olduğu anlamı taşıyor.
Parçalı demokrasi olarak adlandırılabilecek bu yapı içerisinde NLD’nin gerekli reformları yapmasının mümkün olmadığı ortada. Öte yandan, bu durum etnik azınlıklarla barış süreçlerinin sağlıklı bir şekilde sürdürülememesine de neden oluyor.
Arakan meselesi ve demokrasiye gölge
Ülke içerisinde seçimle ilgili bu yöndeki gelişmelere karşın, uluslararası medya, aralarında Arakanlı Müslümanların da bulunduğu çeşitli etnik yapıların oy kullanmalarına olanak tanınmaması üzerinde durarak, seçimlere gölge düştüğüne dikkat çekiyor.
Bu çerçevede, federal mecliste 22 sandalye, Rakhine ve Shan eyalet meclislerinde ise toplam 32 sandalye boş bulunuyor.
Arakanlı Müslümanların oy kullanıp kullanamamaları konusunda ortaya konulan söylem ise önemli çelişkiler taşıyor.
2017 yılındaki şiddet olaylarının ardından ülkeyi terk eden ve sayıları neredeyse bir milyona yaklaşan Arakanlı Müslümanların ardından, bu etnik yapının ülke sınırlarındaki nüfusu hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değil.
Daha önceki göç süreçleri de dikkate alındığında, Rakhine Eyaleti’nde birkaç yüz bini geçmeyecek bir nüfusdan söz etmek mümkün. Bu kitlenin vatandaş olarak tanınmaması hiç kuşku yok ki, seçimlerde oy kullanamamaları önündeki en büyük engel.
Kaldı ki, bu kitlenin kendilerini temsil edecek bir siyasi yapılanmadan yoksun olmaları, karşılarına ancak NLD’den başka seçenek bırakmayacak bir siyasi profil sunuyor.
Tarihin “intikam”
Batılı ülkelerin ortaya koydukları tepki, ülkedeki demokratikleşme sürecinde gelinen noktayı göstermesi açısından oldukça önemli bir duruma işaret etse de, Myanmar halkı özellikle de, ülkede çoğunluğu oluşturan Bamar etnik yapısının desteklediği Suu Kyi’nin başında bulunduğu NLD ikinci kez iktidara getirdiğini söylemek mümkün.
Tarihin intikamı şeklinde adlandırılabilecek bu gelişme, gerek ülke içindeki olumsuz gelişmeler gerekse uluslararası arenadaki tepkilere rağmen, NLD’nin başarısında farklı faktörleri aramak gerekiyor.
Bunların başında, Suu Kyi’nin halk arasında popülaritesinin devam ediyor oluşu kendi başına bir faktör.
Yukarıda dikkat çekildiği üzere, Bamar etnik çoğunluğunun desteği kadar, yeni kurulan birkaç siyasi partinin henüz kamuoyunda tanınmaması ve olası bir sivil zaafiyette ordunun yeniden yönetime gelebileceği endişesini dikkate almak gerekiyor.
Parçalı demokrasi
Bu seçimleri, 2015 yılındakinden ayıran ise, NLD iktidarı döneminde ülkenin farklı bölgelerinde süren çatışma ortamının varlığıdır.
Bu noktada, özellikle ülkenin Batı bölgesindeki Rakhine Eyaleti’nde Arakanlı Müslümanlara yönelik etnik soykırım boyutuna varan gelişmeler, uluslararası camiadan tepki almasına rağmen, NLD hükümeti gerekli adımları atmadığı gibi, gelişmelerde savunmacı bir dil kullanarak özellikle orduyu aklamaya yönelik açıklamalarda bulundu.
Arakanlı Müslümanların birbiri ardına maruz kaldıkları şiddet olayları sonrasında, uluslararası camianın tepkisiyle Myanmar devletine karşı uluslararası insan hakları mahkemesinde açılan dava geçen yıl (2019) Sonbaharı’nda görülürken, ciddi bir kararın alınmamış olması da bir başka çelişki olarak dikkat çekiyor.
Öte yandan, yaşanan insani drama karşın, bir dönem kendisini demokrasi kraliçesi olarak adlandırdığımız Suu Kyi’den ve de NLD iktidarından aradan geçen beş yıllık süre zarfında, savunmacı açıklamalar dışında bir tepki gelmedi.
Söz konusu bu gelişme, adına demokrasi denilen siyasi kavramın ve bunun pratiğe geçirilişi konusunda yeni bir tecrübenin yaşanması anlamına geliyor. Burada söz konusu olanın, sadece Arakanlı Müslümanlarla sınırlı olmadığına da işaret etmekte fayda var.
Ülkenin özellikle sınır boylarındaki çeşitli etnik yapıların merkezi hükümetle yaşadıkları çatışma ortamının şu ya da bu şekilde devam ediyor oluşu, neredeyse bütün etnik yapıların katılımıyla yapılan barış görüşmelerinde büyük umutlara rağmen, arzu edilen gelişmenin sağlanamaması, bugün Myanmar türü bir demokrasinin ortaya çıkması anlamı taşıyor.
NLD’nin seçimi kazanması kesinlik kazandığında, ülkedeki yeni tartışma hiç kuşku yok ki, devlet başkanlığına kimin atanacağı konusu olacak. 2015 seçimlerinin ardından Suu Kyi’nin devlet başkanı seçilmesine karşı çıkan ordunun bu sefer nasıl bir tavır takınacağı merak konusu.