Myanmar ASEAN’a ev sahipliği yapıyor. Birliğe 17 yıl önce üye olan Myanmar’ın bu ilk dönem başkanlığı olmasıyla dikkat çekiyor. Ülkenin kuzeyindeki tarihi ‘Bagan’ şehrinde dün başlayan üst düzey yetkililerin katıldığı toplantının ardından bugün Dışişleri Bakanları toplantısı düzenleniyor. Söz konusu bu toplantı, Myanmar yönetiminin reform sürecinde uluslararası faaliyetlere ev sahipliğinde önemli bir aşama olarak değerlendiriliyor. Yakın geçmişte “Doğu Asya Dünya Ekonomi Forumu” ve “Güneydoğu Asya Oyunları”na ev sahipliği yaptığına dikkat çeken Myanmarlı otoriteler, ASEAN toplantısının da altından kalkabileceklerini ileri sürüyorlar.

Öte yandan, dönem başkanlığı çerçevesinde Myanmar yönetimine kimi uyarılar gelmiyor değil. Özellikle 2012 yılında Kamboçya’nın dönem başkanlığı sırasında, Çin’in nüfuzuyla ASEAN tarihinde ilk defa sonuç bildirgesi açıklanamamış olması hatırlatılıyor. Çin’in, Mekong Bölgesi’nde güçlü ekonomik ilişkileri ve bu bölge devletlerinin görece zayıf siyasi yapıları, söz konusu yönetimleri kimi manipülasyonlara ve yönlendirmelere açık kılıyor. Bu nedenle, Çin’in Myanmar’daki güçlü ekonomik faaliyetleri bu dönem başkanlığı sırasında kimi istenmeyen gelişmelere konu olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Bu noktada, belki Myanmar’ın bir ikilem içinde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bir yanda Batılı devletlerin ve ulusaşırı şirketlerin desteğini arkasına almış bir Hükümet ve iş çevreleri öte yanda, Çin gibi bölgede etkin olan bir güç… Myanmar yönetiminin, özellikle ASEAN dönem başkanlığı sırasında bu ikilemi sürekli yaşayacağını ileri sürebiliriz.

Myanmar’daki Dışişleri Bakanları toplantısı temelde 2015 yılındaki Ekonomik İşbirliği’ne hazırlık anlamı taşıyor. Bununla birlikte sabah açılış konuşmasını yapan Myanmar Dışişleri Bakanı Wunna Maung Lwin, bölgede süre giden son gelişmelere, özellikle de Tayland ve Kamboçya’daki siyasi krizlere dikkat çekti. ASEAN’da süreç Ekonomik İşbirliği’ne doğru giderken, aslında bir yandan da kimi kaygılar devam ediyor. Dünyanın gözünün üzerinde olduğu bölgede insan hakları, ‘klan’ temelli siyasi yapılanmalar, yolsuzluklar vb. kadar ASEAN topluluğunun sosyo-kültürel bağının dahi gerçekleştirilememiş olması gündeme getirilen konular arasında yer alıyor. Myanmar Dışişleri Bakanı’nın çevre ülkelerini değerlendirirken, kendi ülkesindeki insan hakları, etnik ayrımcılık gibi alanlardaki ‘günah defterini’ açmaması dikkat çekici. Bunu gündeme getirmekte kimi ‘bağımsız’ uluslararası kuruluşlara düşüyor.

Bu çerçevede, bölge ülkelerinin ne kadar ‘birlik ruhunu’ yakalabildiği de sorgulanırken, toplantılarda hedef dünyada ASEAN’ın giderek güçlenen bir yapı olduğunu kanıtlamak. Bunun temel ayağını da ekonomi dışında başka bir şeyin oluşturamadığı da gerçek. Tabii bu noktada, ‘Birlik Anlaşması’nda yazılı ve halen geçerliliğini koruyan “diğer ülkelerin içişlerine karışmama” maddesi üye ülkeleri diğerleri üzerinde siyasi angajmanlara girmeyi engelliyor. Her ülkenin kendi sorunları ile yüzyüze kaldığı bir ortamda, ASEANlılık ruhunu ne siyasi ne de toplumsal anlamda ortaya koymak en azından şimdilik pek de mümkün gözükmüyor.

Myanmar, 2011 yılında cunta rejiminin sivil yönetime evrilmesiyle birlikte, uluslararası medya tarafından vaatler ülkesi olarak gündeme geldi. Bu süreçte, Batılı ve de Batı sistemine endeksli Doğulu devletlerin ve ulusaşırı şirketlerinin önemli yatırım alanı olarak dikkat çeken Myanmar, bir anlamda bölgenin yükselen yıldızı konumuna yerleştirildi. Ekonomi temelli bu yaklaşımda dünyada yaşanan ekonomik krizden çıkışı sağlayacak alternatif kaynak arayışları, Myanmar’ın henüz bakir yer altı ve yer üstü zenginliklerini paylaşma hırsı, ucuz iş gücü pazarı ve de tüketimci kültüre endekslenmeyi bekleyen kalabalık nüfusu gibi faktörleri göz ardı etmemek lazım.

Bugüne kadar, Myanmar’da, özellikle çeşitli etnik azınlıklarla çatışma bölgelerindeki sorunları gidermeye yönelik programlarına dikkat çekildi. Bu gruplara mensup siyasi tutukluları salıvermesiyle, medya üzerindeki baskıların kaldırıldığı yönündeki ifadelerle bir anda kimilerince özgürlükçü açılımların hızla ilerlediği yanılsamasına neden oldu. Bu süreçte, başka Rakin Eyaleti’nde yaşayan Arakanlı Müslümanlar olmak üzere ülkedeki Müslüman azınlığa yönelik baskı, şiddet ve yok sayma konularında kayda değer bir çaba ortaya konamadığı gözleniyor. Mart ayında yapılması plânlanan Sivil Toplum Forumu, diğer azınlıklar konusu kadar Arakanlı Müslümanlar konusunun da ne denli ciddi bir şekilde ele alındığı ve çözümler noktasında ne gibi ciddi adımlar atıldığı ve atılacağının sınanacağı bir süreç olacak.

Muhalefet lideri konumundaki Suu Kyi’nin on beş yıl süren ev hapsi sona ererken, ara seçimlerde Parlamento’ya seçilmesi sağlandı. Ülke iç siyasetinde bunlar olurken, bölgesel değişim sürecinde Myanmar’ın ne gibi katkı sağlayabileceği tartışılıyor. Bununla birlikte, üyesi olduğu ASEAN’da dönem başkanlığını yürütmesi kimi çevrelerde ülkedeki reform sürecini destekleyeceği düşüncesiyle dikkat çekiliyor.

Myanmar’ın dönem başkanlığı, sadece ülkedeki reform sürecinin devam ettiği sürece değil, aynı zamanda ASEAN içerisinde de köklü bir yapılanma olarak dikkat çeken 2015 Ekonomik İşbirliği arefesinde hazırlık sürecini yönetme sorumluluğu ile gündemde. Bununla birlikte kimi gözlemciler, Myanmar’a, Birliği söz konusu ekonomik işbirliğine hazırlama sorumluluğu verilmesine gereğince fazla umut bağlanmasının yanlış olduğuna vurgu yapıyor. Bu yaklaşımın bir yanında Myanmar’da yapısal unsurların eksikliği kadar, ülke içinde gerekse ASEAN bünyesinde insan hakları, azınlık meseleleri, dini özgürlükler kadar teritoryal hak iddiları gibi hâlâ çok temel sorunların halledilememiş olmasından kaynaklanan nedenler başı çekiyor. Cunta rejiminini ürünü anayasanın ülkenin gerçeklerine aykırı yapılanmasının aşılamamış olması kadar, mevcut sivil yönetimin halen ‘nonimal’ olarak adlandırıldığı da unutulmamalı.
Devlet Başkanı Thein Sein, 2015 yılındaki Genel Seçimler yaklaştıkça ve de Batı’dan gelen tepkilere paralel olarak “ulusal, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlar dikkate alınarak Anayasa’da değişikliklere gitmenin yerinde olduğunu” açıklaması gündemde yer alıyor. Anayasa çalışmalarında ise önceliğin, Suu Kyi’nin başkanlık adayının önündeki engelin kaldırılmasına yönelik olduğu dikkat çekiyor. Anayasa, devlet başkanı ve devlet başkan yardımcısı gibi üst düzey görevlilerin ailelerinde yabancı milletten kimse olmaması şartı taşıyor. Yıllar önce bu şart Suu Kyi’nin devlet başkanı olma girişiminin önünü almak için Anayasa’ya konmuştu. Bugün de gene Suu Kyi’e devlet başkanı olmasının önünü açacak en önemli değişiklik olarak gündeme taşınıyor. Tabii Anayasa değişikliğini gerçekleştirecek Parlamento’da %75’inin desteğinin alınması şart. Ancak iş bununla bitmiyor… Geri kalan ve ordu mensuplarına ayrılmış %25’lik kesimin ise veto etme hakkı bulunuyor. Aslında bu bile demokratikleşme yolunda önemli adımlar attığı ileri sürülen Myanmar’da ordunun sivil siyaset üzerindeki hegemonyasının ciddi şekilde devam ettiğinin bir göstergesi. Bu engeller karşısında Suu Kyi ve muhalefet anayasa’da gerekli değişmeler yapılmadığı taktirde 2015 seçimlerini boykot edeceklerini çoktan ilân ettiler bile. Ancak unutulmamalı ki, Myanmar’da adına demokratikleşme süreci denilen yapılaşmada merkezi yönetimin, ‘çevre’de, en azından bugüne kadar görmek istediği tek isim olan Suu Kyi’nin Arakan Müslümanları meselesindeki tavrından ötürü sadece Müslüman kitle nezdinde değil, diğer azınlıkların haklarının savunulması konusunda Naypyidaw yönetimi karşısında sergilemekten kaçındığı siyasi duruşdan ötürü de çok çeşitli gruplarca eleştirildiği unutulmamalı. ASEAN dönem başkanlığı Myanmar’daki açılımların daha farklı evrelere taşınmasında kayda değer bir rolü olabilir. Ancak Myanmar’ın bu süreçte ASEAN’ın gelişmesine ne denli katkı yapabileceği ise oldukça şüpheli.

http://www.dunyabulteni.net/asya/286641/myanmar-aseanin-yeni-donem-baskani-oluyor

LEAVE A REPLY