Mehmet Özay 7 Nisan 2012
Ebubekir ve Cohor ilişkisine kaldığımız yerden devam ediyoruz… Cohor Sultanlığı özelinde Yarımada’daki Malay yönetimlerinde başgösteren modernleşme eğilimleri içerisinde Sultan Ebubekir’in rolü üzerinde durmaya devam ediyoruz. Yaşamı, eğilimleri ve yönetimi ile halkının kaderini etkilemiş bir lider olan Ebubekir’le ilgili düşüncelerimizi ortaya koyarken, tartışmanın sömürge dönemi eğitim ve yetişme koşullarından bağımsız olamayacağı aşikârdır.
1833 yılında dünyaya gelen Ebubekir’in, dönemin İngiliz valisinin babası Temenenggong İbrahim’e yaptığı “tavsiyeler” neticesinde 1840’lı yılların başında Singapur’a demir atan misyoner öncülerinden Benjamin Keasberry’nin kurduğu Malay okulunda öğrenime başlaması yabana atılacak bir hadise değildir. 1846 yılı ilk aylarından başlayan eğitim üç veya dört yıl sürmüştür. Bu bağlamda, Keasberry adının önemli olduğunu vurgulayalım. Çünkü Amerika’dan gelen bu misyonerin hedefi Çinli veya Hintli ailelerin çocukları değil, doğrudan doğruya Malay nüfusuna yönelik eğitim faaliyetleri yapmaktır. O dönem, Singapur Adası’ndan başlayarak Malay Yarımadası’nda özellikle Penang Adası ve Malaka’daki -nihayetinde giderek Batı sahili yerleşimleri boyunca yaygınlık kazanacak olan- misyoner okullarının sanıldığı gibi sadece Çin ve Hint/Tamil çocuklarının “eğitimine” odaklanmadıklarını; bizatihi Müslüman Malay çocuklarını da “hedef aldıkları” yapılanmanın en belirgin örneğini sergilemesiyle dikkat çeker.
Ebubekir’in ilkokul yılları hayatının geri kalan yıllarında belirleyici bir özelliğe sahip olduğu görülecektir. Bu okul, sadece Ebubekir’i değil, döneminin önde gelen Malay ailelerinin çocuklarının da öğrenim gördüğü bir kurumdu. Kaldı ki, Ebubekir sarayı Singapur Adası’ndaki Telok Belangah’dan Tanjung Puteri’ye, yani bugünkü Johor Bahru şehrine taşıdığında ilk icraatlarından biri 1864 yılında bir İngiliz okulu açmak olmuştur. Bu okuldaki öğrenim sürecinde kurulan ilişkiler ileride Ebubekir’in yol arkadaşlarının da belirleneceği bir kaynak işlevi gördü. Öyle ki, Ebubekir babasının vefatının ardından görevi devraldığında, Cohor modernleşmesini gerçekleştirmede saray bürokrasisinde ihtiyaç duyduğu insan sermayesi söz konusu bu okul mezunlarından oluşuyordu.
Bu safhada Cohor Sultanlığı’nın 1855 yılında nasıl kurgulandığına ve bunda Ebubekir’in rolüne değinmekte fayda var. Çünkü bu husus, süreçte ortaya çıkacak Malay Sultanlıklarına “doku kazandıracak” öneme sahiptir. Elbette burada bahsedilen Cohor Sultanlığı temelde bir kırılmanın neticesinde ortaya çıkmıştır. Bu husus, İngilizlerin Farquhar ve Raffles marifetiyle Singapur Adası’nı almasına kadar geri gider ve burada değinilemeyecek kadar uzun olduğundan kısaca şöyle ifade edebiliriz. Klasik Cohor-Riau Sultanlığı’nda tahtta varis olacak erkek üyenin olmaması Singapur’daki sultanlık haklarının -bu salt unvanla ilişkilidir, teritoryal bir bağlamı bulunmamaktadır- Ebubekir’in babası İbrahim’e devredilmesiyle sonuçlanır. Peki akabinde ne olmuştur? Ebubekir, babasının yerini almasıyla İngiliz yönetiminin “dostane” ilişkilerine mazhar olmuş ve bugünkü Cohor’un gelişme süreci başgösterdi. Manevi yani Sultanlık unvanı, maddi yani teritoryal genişleme süreçleri R. O. Winstedt’in “yönetimimizin isteklerini karşılama konusunda son derece istekli” şeklinde tasvir ettiği Ebubekir’in yönetimde, 1874 ilâ 1885 yılları arasında, refahın zirvesine çıkan Cohor, İngiliz sömürge yönetiminin takdirini kazanmakla kalmadı, diğer Eyaletlerdeki sultanlıklar için bir model olarak dikkat çekti. Tabii bu modelliğin Singapur’daki İngiliz bürokrasisinin örnek alınmasıyla sınırlı olmadığı, bunu tamamlayacak faktörlerin yani dönemin üretim araçlarının işlevselliği ile devşirilen maddi kalkınmayla bütünlük arz ettiği ortadadır.
Ebubekir’in diğer sultanlar nezdindeki “stratejik önemi” bizatihi sembolik değer olarak taşıdığı önemdne kaynaklanıyordu. Bu önem nereden geliyordu peki? Ebubekir’in Avrupa ziyaretleri kadar Asya ziyaretleri gerçekleştirdiği meşhurdur. Ancak bu ziyaretler arasında en önemlisi ve sembolik kıymeti öne çıkanı ise dönemin İngiliz Kraliçesi Viktorya tarafından kabul edilişidir. Bu sıradan bir ziyaret değil, yerli bir liderin medeni dünyanın beşiği İngiltere’de “medenileşmiş” ve “kültürlenmiş” bir şahsiyet olduğunun teyididir aslında. Carl A. Trocki’nin (1979) ifade ettiği üzere Kraliçe Viktorya bu “fırsatı” Ebubekir’e vermiştir. İngiliz sarayına ziyareti kadar, Ebubekir’in Ada’daki varlığı o dönemin küresel İngiliz sermaye çevreleriyle de ilişkisinin ortaya çıkacağı bir zemini hazırlamıştır.
Keasberry’in açtığı okulda başlayan bireysel modernleşme serüveni, İngiliz kurumlarıyla olan işbirliği ve akabinde siyasi bir lider olarak ortaya çıkışı, onun yani Ebubekir’in şahsında Cohor Malayları’nı İngilizlere yakınlaştıran unsurların devamlılık arz ettiğini göstermektedir. Daha tahtta çıkışının ilk yıllarında dönemin İngiliz Valisi Harry Ord, Ebubekir’den Malay Yarımadası’nda “medeni ülkeler düzeyindeki” tek Malay sultanı olarak bahsetmesi herhalde beyaz adamdan alınabilecek en büyük takdirdi.