Mehmet Özay 25.09.2020
Malezya’da iktidar mücadelesi gizli/açık gelişmelerle ve çok aktörlü yapısıyla kendini ortaya koymaya devam ediyor.
24 Şubat 2020’de başlayan ve sivil darbe olarak adlandırılmayı hak eden özellikleriyle dikkat çeken gelişmeler zinciri, Umut Koalisyonu (Pakatan Harapan-PH) hükümetinin yıkılmasına yol açmakla kalmadı.
Bunun ötesinde, mevcut koalisyon yapılarının bozulması; yeni koalisyon yapılarının oluşturulması; bazı milletvekillerinin partilerinden ayrılması; ve bunların bir bölümünün yeni partiler kurması kovid-19 süreciyle at başı giden son sekiz aylık sürede Malezya siyasetinin olağanüstü bir dönemden geçtiğinin kanıtıdır.
Bu sürecin, zaten zor günler yaşayan ülke ekonomisine, çok etnikli toplum yapısındaki hassas dengelerin varlığına etkisi kaçınılmaz görünüyor. Öte yandan, bu süreçte aktör olarak öne çıkan isimlerin, Malezya siyasetinde 1980’lerden bu yana var olan siyasilerin varlığı ve gücü siyasetin bir anlamda kişileştirilmesine neden oluyor.
Bunlar arasında Dr. Mahathir Muhammed, Enver İbrahim, Muhyiddin Yasin, Abdul Hadi Awang, Ahmed Zahidi Hamid, Necib Rezzak, Musa Aman, Rais Yatim, Anifah Aman, Abdul Taib Mahmud ilk akla gelen isimlerdendir.
Bununla birlikte, söz konusu bu isimlerin gerek bireysel olarak gerekse içinde yer aldıkları siyasi partiler ve hareketler olarak dayandıkları belirli toplumsal kesimlerin olduğunu unutmamak gerekir.
Her ne kadar, çeşitli çevrelerden, söz konusu adı geçen bu siyasilerin biyolojik yapılarından ötürü, “yaşlılar siyasetine” yönelik eleştiriler getirilse de, adına genç nesil denilen bu belirli çevrelerin apolitik yaklaşımları, bırakın ülke siyasetinde yapılaştırıcı unsurlar olarak yer almalarını, olan biteni anlamlandırabilme konusunda sahici fikirlere sahip olduklarını söylemek bile mümkün gözükmüyor. Bu noktada, bugün söz konusu siyasi elitin ülke siyasal yaşamında belirleyiciliklerinin devam etmesine şaşmamak gerekiyor.
Bu noktada, söz konusu ‘yaşlılar siyasetinde’ yer alan unsurların gerçeklikte nasıl karşılık bulduğunun iyi anlaşılması gerekiyor.
Müslüman eksenli çoklu siyaset ve reform
Bir üniversite-Müslüman gençlik hareketi olarak başlayan Enver İbrahim’in siyasi serüveni, bu yapılaşmanın kırdan kente göçle birlikte Müslüman Malay bireylerin yüksek öğrenim imkânlarından istifade, giderek şehrin yeniden ve farklılaştırıcı toplumsallaştırma ortamında kendilerine uygun zemin oluşturma mücadelesi, bunun sivil toplum merkezli açılımı ile belirginlik kazanmıştır.
1998’de Enver İbrahim’in başbakan yardımcısı olarak, o dönem mensubu bulunduğu UMNO’dan ihracı ile birlikte ülke siyasetine ‘reform’ kavramını taşıması, ilk hapis süreci ve eşi Wan Azizah önderliğinde reform hareketin siyasi partiye dönüşmesi, daha sonra alacağı adla Halkın Adaleti Partisi (Partai Keadilan Rakyat-PKR) söz konusu şehirli/genç-orta yaş toplum kesimlerinin siyasi arenada yer almalarına imkân tanımıştır.
Bu yapı, ağırlıklı olarak Müslüman-Malay toplumunu temsil ettiği gibi, örneğin aşağıda değinilecek olan PAS (Partai Islam Se-Malaysia) yapılaşmasından, yine Malay-Müslümanları temsil ettiği iddiasındaki Birleşik Malay Ulusal Organizasyonu’ndan (United Malay National Organization-UMNO) ayrışan noktaları bulunmaktadır.
Öte yandan, Enver İbrahim’in başını çektiği hareketin, ülkenin çok etnikli ve çok dinli yapısında gayet önemli bir yer teşkil eden Çinli ve Hintli Malezyalılarla buluştuğu noktalar, onu hem siyasi ilkeler ve hem de toplumsallaşma noktasında evrensel bir yere oturtmaktadır. Bu durum, onun siyasal hareketinin omurgasını oluşturan kitlelere yani, Malay Müslümanlara hitabında ve bu kitleleri dönüştürme kabiliyetinde ortaya çıktığı kadar, aynı zamanda Çinli ve Hintli kesimleri de ülkenin kaçınılmaz olarak ‘asli unsuru’ olan kitlelerin yani Malayların, Malaylılık ve Müslümanlık olguları ile anlamlı ilişkiler kurabilmelerine imkân tanımaktadır.
Enver İbrahim’in PKR’ı çok etnikli bir parti haline getirmesi ülke siyasal yaşamı için yeni bir olgu olmamakla birlikte, daha 1950’lerin başlarında Dato Onn bin Jaa’far tarafından gündeme getirilen siyaseti hareketin ardından, son yirmi yılda geliştirdiği söylem ve siyasi başarılar ile ülke için önemli bir kazanım olduğunu ortaya koymuştur.
1946 yılında Dato Onn bin Jaa’far’ın kurucusu olduğu UMNO’dan ayrılmasına sebep o dönemde partiyi diğer etnik yapılara da açma düşüncesine karşı gelinmesiydi. Bugün de, 1990’ların ikinci yarısında Güneydoğu Asya krizinin de tetiklediği gelişmelerle Enver İbrahim UMNO’dan ihraç edilirken, başına geçtiği siyasi hareketin ilkelerinin Dato Onn bin Jaa’far’ın yarım yüzyıl önceki görüşleriyle benzerlik taşıması Malezya’da ortak bir siyasal aklın varlığının derin izlerine tekabül etmektedir.
PAS’ta dönüşüm
Bugün Malezya İslam Partisi (PAS) başkanı olan Abdül Hadi Awang’ın içinden çıktığı Kelantan Eyaleti’nin kendine özgü İslami toplumsal dokusu içerisinde değerlendirmek gerekmektedir. Bu yapının en önemli kurumsal unsuru olan geleneksel İslami eğitim kurumlarının varlığı etrafında örüntülenen ve bu anlamda gayet sivil bir yapılaşma olan yerel siyasal unsurlar, merkez siyasetten ayrılmaktadır.
Abdül Hadi Awang’ın ve içinde yer aldığı PAS’ın temsiliyetinin yüksek olduğu Kelantan-Trengganu-Kedah gibi kuzeydeki üç eyaletin merkez siyasetten ayrıştığı nokta, İslami değerlerin sadece teorik düzeyde değil, pratikte de karşılık bulacağı bir toplumsal-siyasal yapılaşmanın ortaya konulması noktasındadır.
Bununla birlikte, özellikle merhum Nik Aziz’in 2015 yılında vefatının ardından PAS’ın başına geçen Abdülhadi Awang’ın ulusal siyasetteki varlığı, o döneme kadar içinde yer aldığı koalisyon bloğu yerine, daha çok merkeze yani UMNO eksenli siyasi odağa eklemlenmesine neden olmuştur. Bunda, PAS lider yapısının sahip olduğu derin geleneksellik kadar, bireysel tavır alışların da, merkezdeki derin siyaset profili ve yapılaşması karşısında bir zaafiyet olarak neşet eden unsurlar olduğunu söylemek gerekiyor.
Bu noktada, aynı gelenekselci tutuma sahip olan merhum Nik Aziz döneminde, PKR’la siyasi işbirliğinde, aynı zamanda Umut Cephesi (Pakatan Harapan-PH) koalisyonu bağlamında Demokratik Eylem Partisi (Democratic Action Party-DAP) ile de birlikte hareket edebilme imkânını siyasi pratik olarak kanıtlamış olması, bireysel tutumların tutarlılığı kadar, merkez siyaseti iyi okuyabilmenin de bir ürünü olduğu ileri sürülebilir.
PAS’ın 2013 sonrasında, bir başka deyişle Nik Aziz sonrası dönemde, gelenekselci kanattan ayrılan bir grup milletvekilinin partiden ayrılarak Emanet Partisi’ni (Partai Amanah) kurmasının ardında böylesi bir siyasi söylem ve pratik farklılaşmasını aramak gerekir.
Nik Aziz sonrasında, merkez siyasetin ana omurgasını oluşturan UMNO ile yakınlaşan Abdül Hadi Awang liderliğindeki PAS’ın, 2019 yılında adına Muafakat denilen bir siyasi ittifak kurması açıkçası aradan geçen çok kısa süre içerisinde siyasi düşünce pratikteki değişimi ortaya koyması açısından gayet önemli.
UMNO Merkezli siyaset ve kırılmalar
Dr. Mahathir Muhammed, Muhyiddin Yasin, Necib Rezzak, Ahmed Zahidi Hamid gibi isimlerin, aynı köke yani, UMNO’ya bağlıdır.
Bugün bu isimlerden ikisinin yani, Dr. Mahathir ve Muhyiddin Yasin’in özellikle, 2013 yılından itibaren parti içerisindeki temiz siyaset, doğru yönetim bağlamındaki yaklaşım farklılıkları nedeniyle başlattıkları eleştiriler sonrasında, parti yönetiminde değişiklik gerçekletirememeleri üzerine, 2016’da UMNO’dan ayrılarak Malay Birlik Partisi’ne (Parti Pribumi Bersatu Malaysia-Bersatu) kurmasıyla farklı bir zemine kaymıştır. Bununla birlikte, bu partinin kendini mevcut siyasi ortamda kanıtlama imkanı bulamadığını, 24 Şubat 2020 tarihinde yaşanan sivil darbe sonucunda kanıtlanmış oldu.
Dr. Mahathir, bu darbe sonucunda başbakanlığı yitirmekle kalmamış, kurucusu olduğu partiden de ihraç edilmiştir. Partiyi birlikte kurdukları ve parti başkan yardımcısı olan Muhyiddin Yasin ise bu sivil darbenin ardından başbakanlığı ve doğal olarak Bersatu’nun başkanlığına getirilmiştir. Dr. Mahathir’in “ihanete uğradım” dediği gelişme tastamam buna dayanmaktadır.
Aslında çok kısa tarihi içerisinde Bersatu özelinde yaşanan siyasal değişim ve tartışmalar Malay politikacıların ne türden entrikalarla karşı karşıya kaldıklarının en son örneği olarak kendini ortaya koymaktadır. Bugün, Muhyiddin Yasin gayri-meşru olarak edindiği başbakanlığını sürdürürken, Dr. Mahathir Muhammed 95 yaşında siyasatten çekilmek bir yana, kurduğu Vatan Mücadelesi Partisi’yle (Parti Pejuang Tanah Air-Pejuang), yakında yapılacak seçimlere hazırlanıyor.
Malay-Müslüman siyaseti
Burada dikkat çekilmesi gereken önemli husus, yukarıda adı zikredilen siyasilerin ve bunların içinde yer aldıkları siyasi hareketlerin, genel itibarıyla söylemek gerekirse, tamamının Malay-Müslüman topluma hitap etme iddiasında olmalarıdır.
Bununla birlikte, söz konusu liderlerin ve siyasi hareketlerin birbirinden ayrışmasına sebep Malay-Müslümanların nasıl bir toplumsallık içerisinde varlık sürdürüp sürdürmeyecekleriyle ilgilidir. Ancak Malay-Müslüman toplumun tek bir toplumsal bütün olmadığı, söz konusu siyasi partilerin farklılaşmasında ortaya çıkmaktadır. Bu durumda, PAS ile PKR arasında belirgin farkın, kır-kent arasındaki toplumsallaşmalarda aramak mümkündür.
Bu farka rağmen, bu iki yapıyı yani PAS ve PKR’ı, örneğin UMNO ile birlikte hareket etmekten çok daha yakınlaştıran unsurların olduğu da aşikârdır. Bu husus, Nik Aziz dönemindeki Umut Cephesi (Pakatan Harapan-PH) koalisyonu ile gizli/açık ittifakta ortaya konmuştur. Belki de, bundan da öncesinde Enver İbrahim adının bir dönem PAS liderliği için geçtiğini hatırlamak, bu iki hareketin siyasal ve toplumsal kökenlerinin birbirine eklemlenebileceğini ortaya koymaktadır.
Bu iki yapının dışında, UMNO’nun durumu farklı vecheleriyle ortaya çıkmaktadır. Toplumsal kökenini salt bağımsızlık dönemi siyasal ilişkileri ve yapılaşmalarıyla anlamlandırılamayacak derinlikli unsurlara sahiptir. Bunların başında hiç kuşku yok ki, klasik dokuz sultanlık ve bunlara eklenlenmiş soylular/elitler ve bunlarla organik ilişkilere sahip toplum kesimleridir.
Bugün, modern Malezya Federasyonu anayasasında sultanlara ve bunları federal düzeyde temsil eden federal sultanın siyaset dünyasında rolleri olmaması, aksine kendilerine sembolik özellikler bahşedilmesine rağmen, güçlü bir toplumsallaşmayı gizli/açık içinde barındırmaya ve bunu siyasi arenaya taşımaya devam etmektedirler. Bu bağlamda, söz konusu sultanların ve/ya yakın çevrelerinin bizatihi siyaset içerisinde yer almamış olmalarına rağmen, böylesi bir toplumsallığın siyaset dünyasında temsil ediliyor oluşunu, bu istikamette siyaset yapan aktörlerin niteliklerinde aramak gerekir.
Bu anlamda, UMNO’nun özellikle ülkenin kurucu başbakanı olan Tunku Abdul Rahman’ın Kedah Sultanlık çevresinden gelmesi şaşırtıcı değildir. Tunku’nun İngiltere’de öğrenim görmüş liberal nitelikleriyle öne çıkan bir siyasi kişilik olması bizi şaşırtmamalı. Dönemi itibarıyla, 1951 yılında UMNO başkanlığına getirilmiş ve başbakan olarak görevini 1957-1970 yılları arasında icra etmiştir. Ancak, Tunku Abdul Rahman’ın başbakanlığının ardından ve özellikle de, 1980’lerden itibaren Malay-Müslümanların hamisi olma iddiası, o dönemden bugün vaz geçilmez siyasal argüman olarak yer tutmaktadır.
Peki burada UMNO neyin siyasetini yapıyor, niçin siyaset yapıyor soruları, bugün UMNO’nun kendisini temsil ettiği toplumsal kesimle doğrudan ilintilidir. Bunun kısaca karşılığı Malay-Müslümanların haklarını korumak… Bu durum, anayasada yer alan bazı maddelerle karşılık bulduğu gibi, toplumsal sözleşme adıyla diğer etnik yapılarla farklılaşan pozitif ayrımcılıklara konu olmasıyla da önem taşımaktadır.
Pozitif ayrımcılığın temellerinin ekonomik yoksulluk/varsıllık kavramları ile eşgüdümlü ele alınıyor oluşu, ortada belirgin bir maddi ilişki türünün varlığına gönderme yapmaktadır. İşte tam da bu durum, yukarıda dikkat çekilen PAS ve PKR siyasal gerçekliklerinden ayrışmakta ve bir anlamda, ekonomik yoksullukla kendini tanımlayan geniş Malay-Müslüman kesimlerin ister/istemez destek verdiği bir siyasi yapıya dönüşmektedir.
Ancak gerek 1980’ler, gerekse Necib Rezzak’ın 2009-2018 yılları arasındaki başbakanlığı döneminde Malaylılık olgusunun siyasal bir açılım olarak veya Malay-Müslümanlık kavramının toplumsal bağlamı itibarıyla nasıl bir kültür ve medeniyet inşası ve programı ortaya koyduğu noktası belirsizlik içermektedir.
Bunu söylerken, yine 1980’lerde Dr. Mahathir Muhammed’in başbakanlığı döneminde, -ancak sadece onun karar vericiliği ile gerçekleştirilmiş olmayan- toplumsal yaşamın çeşitli alanlarını İslami kurumsal unsurlarla destekleme, zenginleştirme ve yapılaştırma sürecini yadsıyor değilim. Ancak, bu kayda değer yapılaşmaların bugün dahi dünyanın farklı bölgelerine bir model olarak sunulabilirliğine rağmen, ülkenin tarihsel olarak gerçekliği olan Çinli ve Hintli olmak üzere çeşitli azınlık gruplarına yönelik adaletli yönetim ve paylaşım ilkelerine sahip olup olmadığı sorgulaması halen devam etmektedir.
Bu noktada, ülkede yaşam süren söz konusu bu azınlık unsurlar siyasal yapının Malay etnik yapısına yönelik pozitif ayrımcılık politikalarına karşın kendi ayakları üstünde durabilecekleri, ekonomik ve sosyal yaşamda söz sahibi olabilecekleri kurumları hayata geçirmiş olmalarını da bir başarı olarak görmek gerekiyor. Öte yandan, söz konusu bu azınlık grupların nasıl olup da, dünyanın farklı bölgelerinde ve toplumlarında modellikleri ile dikkat çeken Malezya’daki İslamileşme yönündeki çalışmalara mesafeli durdukları sorusunu da gündeme getirmek gerekiyor.
Malezya siyasetinde öne çıkan isimlerin genel itibarıyla aynı etnik/dini toplumsal temelden geldikleri görülmektedir. Bununla birlikte, söz konusu etnik/dini yapının yeksenak bir nitelik arz etmediği gerek coğrafi özellikler, gerek toplumsal değişme süreçleri ile bağlantılı yönleri içermektedir. Oldukça tartışmalı kabul edilebilecek süreçleri de içinde barındıran Malezya siyasetinde yaşanan gelişmeleri bu çerçeve değerlendirmek mümkün.