Mehmet Özay 19.04.2018
Malezya’da 9 Mayıs’ta yapılacak 14. genel seçimlerde iktidarını yenilemek isteyen ‘ulusal ittifak’ ile iktidarı elde etme arzusunu bu kez gerçekleştirme çabası sergileyen ‘umut ittifakı’ arasında siyasi mücadele ağırlığını hissettiriyor. Bu süreçte, kadim ittifakların yenileriyle yer değiştirdiği, etnik yapılaşmanın siyasete vurduğu damganın yerini ise, şu veya bu şekilde ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durumun aldığı bir görünüm dikkat çekiyor.
Bununla birlikte, ülke siyasetinde sadece son derece parçalı ve etnik temelli parçalı bir yapı sunan siyaset dünyası değil, bu dünyanın ‘üzerinde’ bir yapı olan Monarşi’nin de bu süreçte nasıl bir yönelim sergilediği de dikkate alınması gereken bir husus. Bu noktada, bağımsızlıktan bu yana iktidarı elinde tutan siyasi güç ile monarşi arasındaki ‘bağ’, bugün giderek keskin bir ayrıma oturan siyaset dünyası üzerinde nüfuz ve etkileşimlerde bulunma çabasıyla birlikte gündeme geliyor.
Cohor Prensi ve Dr. Mahathir
Bu noktada, ülkedeki diğer sekiz sultanlık bir yana, ‘cesur’ çıkışlarıyla dikkat çeken Cohor Sultanı İbrahim’in yerine bu kez oğlu ‘prens’ İsmail siyaset dünyasındaki gelişmelere dair açıklamasıyla gündeme geldi. Prens İsmail, iktidar ve muhalefet ayrımı yapmaksızın siyasetçilerin ‘ajandalarını’ bildiklerini, ancak kendilerinin de bir ‘ajandalarını olduğuna dikkat çekiyordu. Prens bu bağlamda tıpkı babası gibi ‘ajandalarında’ genel anlamda Malezya toplumunun değil, Cohor eyaleti halkının refahı olduğuna değinmesi açıkçası şaşılacak bir durum değil. Bir sultanın, bir başka eyaletteki sultan adına görüş beyan etmesi ‘protokole’ uygun olmayacağı malum.
Ancak Prensin açıklamasının devamında 62 yıldır ülkeyi yöneten Birleşik Ulusal Malay Organizasyonu’nun (UMNO) Cohor’da kurulmuş olmasını bir siyasi taraf olarak gündeme getirip getirmediği tartışılırsa da, -bu hususa ‘işin en başında neler olmuştu’ bağlamında aşağıda değineceğim-, ülkeyi 22 yıl başbakan olarak yönetmiş olan Dr. Mahathir Muhammed’in UMNO’ya meydan okuyan çıkışlarının ‘Prensi’ rahatsız ettiği anlaşılıyor. Dr. Mahathir’in UMNO’dan niçin ayrıldığı, ‘kanlı bıçaklı’ olduğu muhalefetle niçin biraraya geldiği sıradan bir hadise değil.
Bunun da ötesinde, 92 yaşına gelmiş duayen bir siyasetçinin yaşadığı tüm tecrübelerden hareketle bugün, belki de günün getirdiği siyasi anlayışı benimsemesiyle bir çığır açtığını söylemek bile mümkün. Bu husus, bugünkü şartlarda henüz bu şekilde okunamasa da bile, hiç kuşku yok ki bu dönemin tarihi yazılırken, bu konu çokça tartışmalarda yer alacaktır.
Tabii, Prens İsmail’in Dr. Mahathir’i hedef alırken seçtiği alanlar örneğin, toplumsal ve ekonomik bir hastalık olarak kronizm ve yolsuzlukların başlatıcısı olması gibi, muhalefet çevrelerinin zaten uzunca bir süredir gündeme getirdikleri hususlardı. Ancak, Dr. Mahathir, daha 2013 yılı seçimlerinin ardından başlattığ eleştirilerini 2016 yılında partiyle bağlarını koparmak suretiyle, kendini UMNO yapısının geldiği noktadan ayrıştırmıştı. Öte yandan, Prensin çıkışını dikkate aldığımızda ne onun ne de temsilcisi olduğu monarşinin muhalefet ile aynı siyasi cenahta görünmek veya nötr kalmak gibi bir eğilim sergilemediğine tanık olunuyor.
Bunun aksine, Prens’in Dr. Mahathir’e yönelik eleştirilerinde, 1980’li yıllarda sultanların güçlerini sınırlandırma yönünde karar almasının başat bir rol oynuyor. Bu noktada Cohor monarşisinin Dr. Mahathir’e ve de dolayısıyla muhalefeti hedef alan bu çıkışını, Cohor eyaletinin ‘egemenliğinin’ tesisine bağlantılandırmaları kadar, ulusal siyaset üzerinde de bir etki oluşturmaya matuf bir yönü bulunuyor.
Seçimler öncesinde monarşi ile sivil siyaset arasında yaşanan bu gerilime karşılık acaba dün ne olmuştu sorusunu sorarak bazı hadiseleri hatırlatmakta fayda var…
‘Çoğul Monarşiler’
1786 yılında başlayan İngiliz sömürgeciliği, sadece ticaret ve ekonomi dünyasını ve bunun alt yapısını oluşturan üretim araç ve yöntemlerini üretmekle kalmamış, aynı zamanda ve ötesinde idari ve siyasi yapının dönüşümü ve yeniden yapısallaştırılmasında da rol oynamıştı. Bu bağlamda, 30 Ağustos 1957 tarihinde İngilizlerin bahşettiği bağımsızlık sonrasında köklü monarşik yapıya ne olduğu sorusu kadar bugün bu monarşik yapının nerede durduğuyla da alâkalıdır.
Tabii sayısı dokuzu bulan ve günümüzde her biri bir eyaleti temsil eden klasik sultanlıkların aynı ve benzer siyasi duruşlar sergilediklerini söylemek açıkça mümkün gözükmeyebilir. Ancak, dünyada kendine özgü yapısıyla Malezya Federasyonu’nundaki ‘çoğul monarşilerin’ varlığının, bağımsızlık sürecinde aktör olan UMNO ve bu siyasi yapının 62 yıllık iktidarıyla özdeş olduğu söylenebilir. Bu noktada, bölge tarihine göz atıldığında daha çok öne çıkan Cohor Sultanlığı, bugün Cohor Eyaleti sınırları içerisinde varlığını sürdürürken, ulusal siyasete zaman zaman müdahil olma yaklaşımını da tanık olunmaktadır.
Cohor Sultanı İbrahim’in zaman zaman açık/gizli siyasi söylemlerle gündeme gelmesi ve bugün bu sürece oğlu Prens İsmail’in de katılmış olması, sadece atalarının bir geleneğini sürdürmesinden kaynaklanmıyor. Bunu da içine alacak şekilde Cohor eyaletinin, tıpkı dün olduğu gibi bugün de -ilk sırada olmasa bile, ülkenin önde gelen bir ekonomik üretim kapasitesine sahip bölgesi ve bunun sürdürülebilir bir nitelik kazanması arzusundan kaynaklanıyor. Öte yandan, Cohor’un iktidardaki ‘ulusal ittifak’ın omurgası olan UMNO’nun kurulduğu ve gelişme gösterdiği yer olmasıyla da monarşi ailesi kendini bu yapıyla aynı yere konumlandırmaktadır.
Değişim ve Durhaka
Burada hatırlanması gereken önemli husus, Malay milliyetçiliği köklerine sahip olan UMNO 1946 yılında kuruluşu sırasında, Cohor Sarayı önünde dönemine göre dev bir göstergi yaparak, Malay tarihinde belki de ilk defa sultanlara yeni dönem siyasetinde nerede durmaları konusunda ‘yüce otoriteye’ rehberlik etmesidir. Henüz yeni bir inisiyatif olmasına karşılık, UMNO’nun kısa sürede Yarımada’da halk arasında önemli bir destek bulması ve bunun ‘yüce otorite’ önünde bir tür isyan hareketine yönelmesi, aslında devrim niteliğinde kabul edilebilecek bir gelişmeydi.
Ancak bu yönelmenin devrimle tamamlanamamış yani, monarşinin ortadan kaldırılması gibi bir sürece evrilmemesi de, Yarımada’daki Malay toplumunun sultanlarıyla İslam öncesi dönemden başlayan varoluşsal ilişkiye dayanmaktadır. Öyle ki, UMNO’nun Cohor sultanlığı sarayı önünde gerçekleştirdiği gösteri de, kadim metinlerde ve sözlü kültürde ‘kral/sultan–halk’ arasındaki ilişkiyi belirleyen hiyerarşik otorite düzeneğinin ihlâli (durhaka) haline tekabül etmektedir.
İngilizlerin 2. Dünya Savaşı sonrasının siyasi şartlarında Malaya topraklarından ayrılmak bir yana, o güne değin bir şekilde sembolik de olsa ‘siyasi güç’ mekanizmasında yer verdikleri sultanları neredeyse bir ‘müftü’ konumuna indirgemek suretiyle siyasetin dışına itme kararlılığı karşısında, geniş Malay toplumunun temsilcisi olarak ortaya çıkan UMNO’nun Sultanları atılan imzaları geri çekmeleri konusundaki uyarısı sonuç getirmişti. Bu süreçle, monarşi sembolik de olsa varlığını sürdürürken, hiç kuşku yok ki, iktidar çevreleriyle ilişkileri de devam etmişti.
Bugün bir siyasi değişim arefesinde olduğu gözlemlenen ülkede, olası bir değişimin monarşi tarafından nasıl algılanacağı meselesi de önem arz ediyor. Bu noktada, monarşinin olası bir değişim süreci karşısında nötr bir tavır mı takınacağı, yoksa statükonun değişmemesi yönünde tercihte mi bulunacağı sorusu sorulmayı hak ediyor.