Mehmet Özay                                                                                              12.01.2021

Malezya’da kovid-19’la mücadele amacıyla uzun süredir konuşulan olağan üstü hâl bugün ilân edildi.

Geçen yıl gerçekleştirilen sivil darbenin mimarlarından başbakan Muhyiddin Yasin, federal sultan Abdullah Ri’ayatuddin ile görüşmesinin ardından, sekiz ay süreyle ülkede olağanüstü hâl kararı alındı.

Bu kararın ardından ilk önemli gelişme Çarşamba gününden itibaren yürürlüğe girecek olan, beş eyalet yani, Cohor, Malaka, Selangor, Penang ve Sabah ile federal bölgeler Kuala Lumpur, Putrajaya ve Labuan Adası’nda toplumsal yaşama getirilen kısıtlamalar oldu.

Bu kararın alınmasında ise, tıpkı diğer bölge ülkelerinde olduğu gibi kovid-19 vakasında giderek görülen artış olması gösteriliyor. Bununla birlikte, söz konusu kararın, sadece kovid-19’la açıklanmayacak ve/ya bununla sınırlı olmayan siyasi sonuçları olduğuna da dikkat çekmek gerekiyor.

ASEAN’dan açıklama

Bu çerçevede, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (Association of Southeast Asian Nations-ASEAN) İnsan Hakları Grubu Parlamenterleri’nce bu gelişmeyle ilgili bir açıklama yapıldı.

“2020 yılı Mart ayında gizli görüşmelerin ardından Muhyiddin Yasin’in iktidara gelmesinden bu yana Malezya’nın karşı karşıya kaldığı siyasi istikrarsızlık dikkate alındığında, federal parlamentonun faaliyetlerini durdurması anlamına geline söz konusu olağanüstü hâl kararının, PN hükümetinin parlamento denetiminden muaf olması nedeniyle endişeleri artırdığı” şeklindeki açıklama, Malezya’daki gelişmenin bölge ülkelerince yakından izlendiğini ortaya koyduğu gibi, gelişmelerden duyulan gayet önemli kaygıdan da söz etmek gerekir.

Milletvekillerinden geciken karar!

Olağanüstü hâl kararının ardından, yaşanan bir başka önemli ise, iç politikada mevcut PN iktidarının sonu anlamına geliyor. İktidardaki Ulusal İttifak (Perikatan Nasional-PN) hükümetinin büyük ortağı Birleşik Malay Ulusal Organizasyonu’na (United Malay National Organization-UMNO) mensup üç milletvekilinin hükümete verdiği desteği çekmesiyle PN federal meclisteki zaten azınlık hükümeti yapısını da yitirmiş oldu.

Normal şartlarda hükümetin düşmesi anlamına gelen bu karar, olağanüstü hâlin kararı nedeniyle herhangi bir hükmü bulunmazken, aşağıda değinileceği üzere iktidar ortakları arasındaki anlaşmazlığın geldiği noktayı göstermesi açısından gayet önemli.

Geçen yıl, 24 Şubat’ta yaşanan gelişmelerin neden olduğu sivil darbe sonrasında, başbakan olarak atanan Muhyiddin Yasin ve onun kurduğu Ulusal İttifak (Perikatan Nasional-PN) hükümetinin bugüne kadar federal meclisten güven oyu almadan iktidarda kalması siyasi meşruiyet sorununun devam etmesi anlamına geliyor.

Seçimsiz 8 ay ve koalisyon sorunu

Söz konusu bu meşruiyetin bir an önce ortadan kaldırılmasının ve normal siyasal yaşama dönmenin en belirgin şartı olan erken genel seçimlerin, bu şartlarda önümüzdeki Ağustos ayının başına kadar gündeme getirilemeyecek olmasıdır.

Alınan bu kararın ardından başbakan Muhyiddin Yasin’in olağanüstü yetkilere sahip olması siyasi karar mekanizmalarının ne şekilde kullanılacağına dair endişeleri gündeme getirirken, geniş toplum kesimleri nezdinde ise hükümete yönelik güvensizliğin artışı anlamına geliyor.

Muhyiddin Yasin, parlamentodaki siyasi partilerde ve geniş kamuoyunda ortaya çıkan bu endişeyi gidermeye yönelik olarak, “sivil hükümet işlevini sürdürmeye devam edecek” açıklamasında bulundu.

1 Mart 2020 tarihinden itibaren başbakanlık koltuğunda oturan Muhyiddin Yasin’in kurduğu PN hükümeti çok parçalı koalisyon yapısıyla dikkat çekiyor.

Çıkarlar üzerine kurulu ittifaklar

Bununla birlikte, söz konusu koalisyonun zor bir dönemden geçmekte olan ülkede, siyasi partilerin ortak bir siyasi ve toplumsal reform çerçevesinde oluşturdukları bir konsensüsten bahsetmek mümkün değil.

24 Şubat’ta sivil darbeye maruz kalan Umut Koalisyonu hükümetinin ülke siyasal yaşamına yeni bir form kazandırma çabasındaki reformcu politikalarının önüne geçilmesi ve bu çerçevede, özellikle Çin etnik partisi olarak bilinen ‘Demokratik Eylem Partisi’nin (Democratic Action Party-DAP) siyasi ağırlığı neden gösterilerek, ülke yönetiminde Malay koalisyonunun olması argümanına dayanıyor.

Darbeden bu yana ortaya konulan gelişmelere bakıldığında, Birleşik Malay Ulusal Organizasyonu (United Malay National Organization-UMNO), Malezya İslam Partisi (Parti Islam SeMalaysia-PAS) ve Yerli Birlik Partisi’nin (Parti Pribumi Bersatu Malaysia-Bersatu) oluşturduğu söz konusu ittifak yapısının kayda değer politikalar ürettiğini söylemek mümkün değil.

İttifakın büyük ortağı konumundaki UMNO ile Bersatu lideri ve başbakan Muhyiddin Yasin arasında yaşanan çekişme, özellikle kabinede UMNO’nun önemli bakanlıklar alamamasına dayanıyor.

Sözde Çin karşıtlığı ve bunun karşısında Malay birliği/ittifakı söyleminin hakim edilmeye çalışıldığı bu süreçte biraraya gelen yukarıda zikredilen partilerin, 2009 yılından bu yana özellikle başta 1 Malezya Kalkınma Fonu (1MDB) olmak üzere çeşitli yolsuzluklarda birleşmeleri 24 Şubat sivil darbesinin arkasındaki gerçek nedene işaret ediyor.

Bu durum, ülke siyasetinde bir kangren olarak telâkki edilen, tipik particilik ve siyaset pastasından mümkün olduğunca çok pay alma yarışı anlamı taşıyor.

Kovid-19 gerçekliği ve siyasi beceriksizlik

Son dönemde Güneydoğu Asya’da kovid-19 vaka sayısında görülen artış Malezya’da da etkisi ortaya koyuyor. Son bir haftalık gösterelerde günlük vaka sayısı 2000’i (iki bin) aşarken, birkaç gün önce vaka sayısı 2433’e ulaştı.

Öte yandan, komşu ülkelerde vaka sayılarındaki artışa rağmen, olağanüstü hâl ilânına giden ülke olmaması, Malezya’da durumun farklı yorumlanmasına sebep olan bir başka nedeni teşkil ediyor. Malezya’da kovid-19 nedeniyle bugüne kadar ölümlü vaka sayısı 555’i bulurken, bu artışın Kasım ayı başlarından itibaren ilk on aydaki rakamın iki katına çıkması dikkat çekiyor.

Ülkede, kovid-19’un giderek artış göstermesinde özellikle 26 Eylül’de Sabah Eyaleti’nde yapılan yerel seçimlerde gerekli tedbirlerin alınmaması önemli rol oynadı. Bu durum bile, Muhyiddin Yasin hükümetinin yerel seçimler sürecinde kovid-19 tedbirlerini alamadığı şeklinde yorumlara neden oldu.

Bugün gelinen noktada, başbakan Muhyiddin Yasin arzu ettiği olağanüstü hâl kararını federal sultandan aldı.

Pazartesi akşamı federal sultan tarafından kabul edilen ve Salı günü ilân edilen olağanüst hâl uygulamasında ilk olarak sınırlarda güvenlik kontrolünün artılılacağı ve ordunun polis güçlerine yardımcı olacağı belirtiliyor.

İktidardaki PN hükümeti geçtiğimiz Ekim ayı içinde de kovid-19 neden gösterilerek federal sultanlık makamına başvurmuş, ancak sultanlar konseyi toplantısında olumsuz karar çıkması nedeniyle olumlu sonuç alınamamıştı. Bu çerçevede, 25 Ekim günü yapılan açıklamada, sultanlar konseyinin “ülke genelinde veya bir bölümünde olağanüstü hâl ilânına gerek olmadığı” yolunda açıklaması belirleyici olmuştu.

O tarihlerde sultanlar konseyinin olağanüstü hale gerek olmadığı yolundaki söylemlerinin ardında  kovid-19 gerçeğinin böylesine önemli bir siyasi karar alınmasına gerektirecek boyutta olmaması kadar, hiç kuşku yok ki, konseyde kamuoyunun nabzını tutan bazı etkili sultanların etkili olduğunu söylemek mümkün.

Olağanüstü hâl kararının ardından, önümüzdeki sekiz ay gibi uzun süre iktidarda kalmayı garantilemiş olan Muhyiddin Yasin’in en önemli hedefi, koalisyon ortakları arasındaki derin anlaşmazlığı ortadan kaldıracak formül arayışı ve akabinde bir erken seçim kararı almak olacaktır.

LEAVE A REPLY