Mehmet Özay – Kuala Lumpur 03.07.2019
Dünya Bankası tarafından geçenlerde açıklanan ve kamu sektörünü doğrudan ilgilendiren raporda yer alan değerlendirmelerde Malezya’nın alt sıralarda yer alması farklı değerlendirmelere konu oluyor.
Söz konusu rapor, farklı çevrelerden gelen değerlendirmeler Malezya’da kamu çalışanlarının ve bürokrasinin işleyişi konusunun bir kez daha gözler önüne sermesi bakımından önem taşıyor.
Bu çerçevede, raporda hesap verilebilirlik, şeffaflık, tarafsızlık, hesap verebilirlik gibi değerlendirmelere dikkat çekilerek, Malezya’ya bu bağlamda ilgili ülkeler arasında alt sıralarda yer verilmesi üzerine, hükümeti temsilen Başbakan Dr. Mahathir Muhammed, kamu ve özel sektör çalışanları sendikası ve düşünce kuruluşlarından konuyla ilgili farklı açıklamalar geldi.
Kamu çalışanları sendikasından savunma
Kamu ve özel sektör çalışanları sendikası başkanı Aziz Muda tarafından yapılan açıklamada, Dünya Bankası’nın raporuna tepki gösterilerek, metni kaleme alanlar eleştirildi.
Sendika başkanı Muda, ülkede yaşanan siyasi değişim sonrasında yeni bir döneme girilmesiyle söz konusu alanlarda iyileştirme çalışmaları yapıldığını belirterek, raporu hazırlayanların hangi verilerle bu sonuçlara ulaştıklarını merak ettiklerini dile getirdi. Muda’nın biraz da sert denilebilecek bu çıkışını anlamak mümkün.
Bir sendika başkanı olarak kamu hayatına yönelik hele bir de böylesine önemli bir uluslararası kuruluştan gelen eleştiri karşısında çalışanlarını koruma güdüsüyle hareket ettiği söylenebilir. Muda’nın rapora karşı çıkarken gündeme getirdiği argümanlarından bir diğeri ise, Malezya’nın OECD ülkeleriyle kıyaslanmasıdır.
Dr. Mahathir temkinli
Konu Başbakan Dr. Mahathir Muhammed’in de gündemindeydi. Dr. Mahathir hafta başında başbakanlık çalışanlarına yönelik yaptığı konuşmada, Dünya Bankası’nı açıkça dile getirmemekle birlikte, rapora atıfta bulunarak, kamu çalışanlarının performanslarını artırmaları konusunda hassasiyetini dile getirdi.
Dr. Mahathir’in bu söylemi, raporu eleştirmek yerine, raporda dile getirilenleri dikkate almaya yönelik olduğu anlaşılıyor. Disiplinli bir devlet adamı olarak tanınan Dr. Mahathir’in birinci başbakanlık döneminde de kamuyu bürokrasiyi verimlilik, sürdürülebilirlik ve disiplin çerçevesinde yeniden yapılandırma süreçlerine konu ettiği biliniyor.
Düşünce kuruluşu nedenlere vurgu yapıyor
ASLİ kamu politikaları çalışmaları merkezi başkanı Ramon Navaratnam ise, Malezya kamu yönetiminin etkililiğine ‘göreceli’ sıfatıyla tanımlarken, sanki ilgili raporu teyit eder mahiyette bir görüş ortaya koyduğu görülüyor.
Navaratnam, buna neden olarak ise, son dönemde bürokrasiye alınan çalışanların niteliği ve İngilizce yeterliliklerine vurgu yapması sorunun daha başlangıç sürecinde ortaya çıktığına işaret ediyor.
Rapor ne diyor?
Dünya Bankası raporunda ilgili kriterler çerçevesinde gerilemenin 2015 yılından itibaren ortaya çıkmaya başladığı vurgusu önemli. Bu dönem itibarıyla bakıldığında, Birleşik Ulusal Malay Organizasyonu partisinin (UMNO) merkezinde olduğu ulusal koalisyon hükümetlerinin en azından son döneminde yaşanan gelişmelerle bağlantısını kurmak mümkün.
Dünya Bankası ya da ilgili araştırmalarda karşılaşılan yöntemler özelinde bakıldığında, kısa süreler değil, süreçler noktasında konuya eğildiğini söylemek gerekir.
Bu çerçevede, 2009 yılından 2018 yılına kadar iktidarda olan Necib bin Rezzak hükümetlerinde, özellikle 1 Malezya Kalkınma Fonu (1MDB) özelinde gündeme gelen suistimaller üzerinden dahi bakıldığında, hükümet-bürokrasi-özel sektör arasında beklenen kriterler dışında gelişmeler yaşandığı ortada.
Uzunca bir süre üzeri örtülmeye çalışılan 1MDB’deki suistimallerin, 2018 Mayıs’ında iktidarın değişmesiyle birlikte sadece ulusal değil, uluslararası yargı konusu olması konunun ne denli derinlikli bir boyut kazandığını ortaya koyuyor.
Süreçte yapılan açıklamalara bakıldığında sorunun uluslararası boyutta bu denli önem arz etmesinin Dünya Bankası’nca hazırlanan rapora da şu veya bu şekilde yansımış olabileceğini akla getiriyor.
Kaldı ki, daha önce dile getirdiğimiz üzere, UMNO merkezli ulusal ittifak hükümetleri dönemlerinde adına suiistimaller, yolsuzluklar denilen süreçlerin sadece birkaç kişi veya birkaç kurumla sınırlı olmadığı/olamayacağı aksine, meşruiyet zemini hazırlanması halinde toplumu yukarıdan aşağıya saran bir nitelik kazanabileceğini dile getirmiştik.
İğne mi çuvaldızı mı?
Tam da bu noktada, Dr. Mahathir’in başbakanlık çalışanlarına yaptığı konuşmada tabiri caizse, kendinize çeki düzen verin mesajını doğru okumak gerekir. Dr. Mahathir’in kamuda olup bitenleri Dünya Bankası raportörlerinden daha iyi bildiğine kuşku yok. Bu noktada, ilgili raporda dikkat çekilen olumsuzlukların açıklanmasını, kamuya verilecek önemli bir mesaj için vesile kıldığını söyleyebiliriz.
Tarafların raporla ilgili açıklamalarında gizli/açık ortaya konulan bir diğer husus ‘etnik farklılık’ konusu. Örneğin, Navaratnam’ın açıklamasında kamuya alımlarda ehil olma hususunda sanki bir etnik yapıya öncelik tanınıyormuş gibi bir eleştiri sezilmiyor değil. Bunu da, kamuya eleman alımlarda liyakat temelli olarak tüm etnik yapılardan bireylere kapıların açılmasına vurgusuyla dile getiriyor.
Dr. Mahathir’in de konunun ‘etnik’ veçhesine dair bir yaklaşım sergilediğini söyleyebiliriz. Yeni bir iktidar yapısının 61 yıllık geçmiş üzerine inşa edilmiş bürokrasi üzerinde değişim sergilemesinin çok kısa sürede gerçekleştirilebilecek bir husus olmadığı ortada.
Bu noktada, Dr. Mahathir kamu sektöründe farklı etnik yapıdan gelenlerin işbirliğinin önemine vurgu yapması, bu konunun ne denli hassas olduğunu bir kez daha gösteriyor. Toplumsal önyargıların iş sektörüne taşınmasının verimliliği, şeffaflık, hesap verebilirlik, disiplin gibi olguların hayata geçirilmesine engel olduğu vurgusu titizlikle ortaya konuyor.
Bu bağlamda, 2018 Mayıs seçimlerinin ardından iktidar değişikliğinin yaşandığı ülkede, her sektör gibi kamu sektöründe de yansımaları ve bu bağlamda önemli değişimler bekleniyordu. Bu konuda sürecin bitmesinden değil, devam etmekte hem de zorlu ve çelişkili bir süreçten geçilmesini gerektiği anlaşılıyor.
Hükümet çevrelerinin aradan geçen bir yılı aşkın süre boyunca seçim kampanyası döneminde gündeme getirilen reformları yapamadıkları yönündeki öz eleştirilerine hak vermek gerekiyor.
Bununla birlikte, Dünya Bankası’nın raporunda değinilen hususların salt raporda geçtiği için değil, ülkenin ulusal refahı ve kalkınması için iç mekanizmaların işletilmesiyle halledilmesi yoluna gidilmesi gerekiyor.