Malezya, dört ay içerisinde ikinci büyük uçak kazasını yaşıyor. Boeing 777 MH-17 Sefer sayılı uçak, Amsterdam-Kuala Lumpur seferini yaptığı sırada Ukrayna’nın doğusunda, Rusya sınırına 50 km. mesafede düşürülmesi sadece Malezya’da değil, tüm dünyada yankı uyandırdı. Uluslararası araştırma ekipleri şu ana kadar çalışmalarına tam anlamıyla başlamamış olsa da, ortak kanı uçağın Rus yanlısı milislerce düşürüldüğü yönünde. Bu durum kesinlik kazandığında Malezya tarihinde Malezya Havayollarının ikinci kez terörist eyleme konu olması anlamına gelecek. 1977 yılında korsan/larca kaçırılan MAS uçağı Cohor’da Tanjong Kapang bölgesinde düşmüştü. Ancak ne korsan/lar ne de uçağın nasıl düştüğüne dair bulguya ulaşılamamıştı. Tarihe geçen bir başka husus ise, bir havayolunun çok kısa aralıklarla iki uçağını birden kaybetmesi oldu.

8 Mart’ta Kuala Lumpur-Beijing Seferi’ni yaparken kaybolan ve bugüne kadar yapılan tüm aramalara rağmen bulunamayan uçak kazasının ardından ikinci bir felâketle karşı karşıya Malezya. MH-17’iyle ilgili haberlerin ajanslarda geçmesinden sonra Başbakan Necib Bin Razak ilk demecini Perşembe günü gece yarısında twitter üzerinden “Şoktayım” ifadesiyle verdi. Başbakan’ın bu ifadesi aslında Başbakan ve bir Malezya vatandaşı olarak kendisinin değil, aradan geçen çok kısa sürede tepkiler dikkate alındığında neredeyse tüm dünyanın benzer bir ‘şok’ içinde olduğunu ortaya koyuyor. ABD Başkanı Barack Obama ise tıpkı birinci uçak kazasında olduğu gibi Malezya’nın yanında yer aldığını ortaya koyan demeçleri ile gündemde. Obama, uçağın düşürülüşünü ‘küresel bir trajedi’ olarak yorumladı.

Birinci uçak vak’asının ardından iç kamuoyunda ciddi eleştiriler alan Malezya hükümeti, bu ikinci kazanın ardından bir kez daha sorgulanmaya başlandı. Cuma günü gazetecilerin karşısına çıkan, henüz göreve yeni atanan, Ulaştırma Bakanı Liow Tiong Lai’ya yöneltilen sorular MAS’ın çatışma bölgesi hava sahasında uçmasıyla ilgiliydi. Aslında Necib Bin Razak, bu soru daha sorulmadan önce verdiği ilk demeçlerde, ‘Uluslararası Hava Taşımacılığı Kurumu’nun (IATA) ve ‘Uluslararası Sivil Havacılık Organizasyonu (ICAO)’nun verilerine dayanarak MAS’ın bu rotada uçuşunda bir sakınca olmadığını söylüyordu. Ancak Avrupa, Doğu ve Güneydoğu Asya’da ve Avustralya’da çeşitli hava yolu şirketleri aylardır Ukrayna’nın doğusundaki çatışmalar nedeniyle bu rotayı kullanmadıkları biliniyor. Bu nedenle tartışmaların bir yerinde de söz konusu bu iki havacılık organizasyonu bulunuyor. Bu noktada herhalde, Rusya yanlısı milislerin uçağın düşmesinden sonraki ses kayıtlarında geçen “Malezya Havayolları’nın Ukrayna hava sahasında ne işi var? Burada savaş var. Buradan uçmamalıydı.” cümleleri yabana atılacak gibi değil.

Bundan dört ay öncesine gidersek, MH- 370’in kaybolmasıyla uçağın yol alabileceği olası rotalar dikkate alınarak Malezya’nın 25 ülkeyle birlikte yürüttüğü arama faaliyetleri havayolları tarihinde çoktan farklı bir yer edinmişti. Ukrayna sınırlarında meydana gelse de, bölgenin ayrılıkçı Rus milislerinin hakimiyetinde oluşu, Rusya’nın milislere askeri, lojistik, siyasi destek verişi gibi özellikler, kazayla ilgili açıklamaların gündeme Ukrayna’dan ziyade Rus yanlısı milisleri ve de dolayısıyla Rusya’nın hedef alınmasına neden oluyor. Bu noktada, Başbakan Necib bin Razak’ın Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin’i telefonla araması önemliydi. Putin yardım sözü verse de hedefinde Ukrayna vardı gene.

Genel itibarıyla bakıldığında, barışçıl bir halk ve hükümet olarak tanınan Malezya’nın ulusal havayolu şirketinin Ukrayna’nın doğusunda jeopolitik eksenli gelişmelerin bir sonucu olarak düşmesi hiç kuşku yok ki, Malezyalılar kadar Ukrayna sorununa taraf olan ve olmayan tüm ülkeleri bu sorunun içine çekmiş durumda. Bunun sembolik ifadesi ise, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon uçağın düşürülmesiyle ilgili uluslararası soruşturma açılması çağrısı oldu. Elbette MH 17’nin akibetinin nedenleri, düşüşünden sorumlu olanlar ve bu kişi veya grupların yargılanması gibi hususlar ve de süreçler Malezya’nın tek başına altından kalkabileceği bir sorun değil. Malezya yönetimi elbette bunun farkında. Bu nedenledir ki, gerek Başbakan gerekse Dışişleri bakanlığı yetkilileri uçağın Hollanda Havayolları’yla aynı kodu paylaşması nedeniyle Hollanda, uçağın düştüğü yer itibarıyla Ukrayna ve yolcuların vatandaşı oldukları ülkelerle iletişime geçti. Ancak vak’adan sonraki ilk birkaç saatte, Başbakan Necib Bin Razak’ı arayan liderlerden biri var ki, o da ABD Devlet Başkanı Barack Obama. Obama’nın Necib Bin Razak’ı araması bir başsağlığı dilemenin ötesinde Rusya’nın Ukrayna sınırlarındaki etkinliğinin başlangıcından bu yana sorunlar yumağının sadece ülkenin doğusu ve güneydoğusuyla sınırlı olmadığını ortaya koyuyor. Yaşanan tehdit ve savaş ortamı MH-17’nin düşmesiyle küresel bir boyut kazanmış durumda.

Çeşitli ülke yöneticilerinin tepkileri Rusya ve Ukrayna’nın Güneydoğusu’ndaki Rus milislerine yönelirken, Malezya kamuoyunda, temelde uçağın nasıl olup da böylesi bir felâkete konu olduğu sorusu sorulmaya devam ediyor. Coğrafi olarak uzak sayılabilecek ve kültürel olarak etkileşimin olmadığı bir bölgede süregiden ve bölgesel jeopolitik dengelerle doğrudan ilintili bir gelişme Malezya’da tarafı aslında olan biteni anlamaya çalışıyor. Ancak bu anlama işinin entellektüel ve siyasi boyutu bir yana, Başbakan bir önceki uçak kazasının tesirlerini yeniden yaşamamak için en azından yolcu yakınlarına cesetleri iade etme konusunda ciddi bir çaba sergilemekte olduğu gözleniyor. Başbakan ve hükümet kanadında bu durum, sadece yolcu yakınlarına değil, tüm Malezya halkına karşı hissedilen bir sorumluluk olduğuna kuşku yok.

MH-370 sefer sayılı uçağın 8 Mart’ta kaybolmasından sonra uluslararası işbirliği konusunda bir ilk yaşandı. Öyle ki, Başkan Obama Nisan ayı sonunda Malezya ziyareti öncesinde ve sırasında kayıp uçağın bulunmasının ‘öncelikleri’ olduğunu ifade ediyordu. Uçak -henüz- bulunamasa da, 26 ülkenin işbirliği, Malezya hükümeti tarafından ‘dostane ilişkilerin geliştirilmesine’ zemin hazırladığı yönündeydi. Uçaktaki yolcuların büyük bir bölümünün Çinli olması dolayısıyla bir süre Çin makamları ve kamuoyunun baskısını üzerinde hisseden Malezya hükümeti iki ülke arasındaki ilişkilerin 40. Yılı münasebeti dolayısıyla büyük bir efor sarf ederek ekonomik işbirliğinde ilk sırada bulunan bu ülkeyle arasının bozulmasına izin vermedi.

Başbakan Necib Bin Razak jeopolitik hesapları olan ülkelerin işlerine karışmak istemediklerini, çabalarının uçağın düşürülmesine sebep olanların bulunarak yargı önüne çıkartılması olduğunu söylese de, aslında bu gelişme genel anlamıyla Batı ile Rusya arasındaki ilişkileri belirlemeye matuf bir yön içeriyor. Geçen Perşembe günü düşen uçak, Malezya’nın dışında Doğu-Batı arasında aylar önce başlayan krizin yeni bir boyuta evrilmesi anlamına geliyor. Bu noktada, şayet uluslararası araştırma ekibince, uçağın Ukrayna’da Rusya yanlısı milislerce düşürüldüğünü kanıtlaması halinde nasıl bir süreç işleyeceği de merak konusu. Bu ortamda, sorumluların yargı önüne çıkartılıp çıkartılmayacağı, Rusya’nın milislere verdiği desteğin sona erip ermeyeceği ve Ukrayna’ya barışın gelmesi gibi bir sonuca yol açıp açmayacağı ise belirsizliğini koruyor.

https://mail.google.com/mail/u/0/?pli=1#sent/1475404dedaea511

LEAVE A REPLY