Mehmet Özay 03.02.2020
Malezya’da hükümete yönelik sivil darbenin ardından Muhyiddin Yasin, Ulusal İttifak adı verilen koalisyonun başbakanı olarak görev başında.
23 Şubat’tan itibaren Malezya siyasetinde kırılmalar, kopuşlar ve yeniden oluşumlar şeklinde yaşanan değişimler birbiri ardına gelişme gösteriyor. Bununla birlikte, olan bitenin hiç kuşku yok ki, geniş halk kesimlerinde demokratikleşme ve reform sürecine olan inancın zedelenmesine neden oluyor.
Bir haftalık icraat
2018 yılı Mayıs ayındaki 14. genel seçimler sonrasında iktidara gelen Umut Koalisyonu başbakanı Dr. Mahathir Muhammed’in görevinden istifası ve ardından partisi Yerli Birlik Partisi’nin (Parti Pribumi Bersatu) söz konusu koalisyondan ayrılması; istifasından sadece birkaç gün sonra Federal Sultan tarafından bu sefer geçici başbakan olarak atanması; aynı hafta içerisinde Federal Sultan’ın meclisin neredeyse yarısıyla yüz yüze görüşmesi ve nihayet federal sultanın Bersatu’nun başkan yardımcısı Muhyiddin Yasin’i başbakan olarak ataması… Tüm bunlar sadece bir hafta içinde olması Malezya siyasetinin ne kadar dinamik unsurlar taşıdığının delili kabul edilmeli.
Aslında tüm bu süreçlerin gerçekleştirilmesinin ne denli siyasi marifet gerektirdiği düşünüldüğünde, Malezyalı siyasetçilerin ve aynı zamanda federal sultanın işlerinde mahir olduklarını söylemek bile mümkün.
Bir başka vecheden bakıldığında, istifalar ve birbiri ardına başbakan atamaların bu kısa sürede gerçekleşmesi, ülke sevgisinden ve halka karşı beslenen sorumluluktan ötürü siyasi krizi bir an önce çözme iradesi bağlamında sergilendiği şeklinde de değerlendirilebilir.
Bu iyi niyetli değerlendirmelere haklılık verilebilirse de, bu gelişmelere neden olan husus, aslında, tam da bu krizi çıkaranlar üzerinden krizin çözülmesi yönündeki sergilenen çabaların siyasi ahlak ve rasyonel eylemle çeliştiğini söylemek gerekiyor.
Şu anda Muhyiddin Yasin, federal meclisin onayını almadan başbakanlık makamında bulunuyor. Kamuoyuyla paylaşılmayan listeler üzerinden kendisine meclisteki milletvekillerinin kahir ekseriyetinin destek verdiği iddiası üzerine başbakanlık koltuğunda oturan bir siyasetçi ile karşı karşıyayız. Öte yandan, ülkenin federal bir idareye konu olması nedeniyle, bazı eyaletlerde bir önceki iktidar döneminin meşru yöneticilerinin değiştirilmesi süreci de başlamış durumda.
23 Şubat sivil darbesi
23 Şubat’ta ansızın denmese bile, iktidarı oluşturan siyasi unsurlar arasında var olan krizin yol açtığı kopuş ihanet kavramıyla tanımlanırken, ihanetlerin birbiri ardına gelmesi aslında siyasal ve toplumsal karmaşanın en iyi göstergesidir.
Nedir bu ihanetler diye sorulacak olursa sadece öne çıkanları hesaba katarak şunları saymak mümkün: Halkın Adaleti Partisi (Partai Keadilan Rakyat-PKR) içinde başkan yardımcısı ve ekonomi bakanı Azmin Ali’nin parti başkanı ve koalisyon hükümetinin doğal lideri Enver İbrahim’e; Bersatu içinde başkan yardımcısı Muhyiddin Yasin’in başkan Dr. Mahathir Muhammed’e ihaneti ilk sırada zikredilmesi gerekenler. Gerek federal mecliste gerekse eyalet meclislerindeki gelişmeler ise işin cabası…
Bu sürece hiç kuşku yok ki, Dr. Mahathir’in Umut Koalisyonu iktidarından ayrılışının hem koalisyona ve hem de 2018 yılında bu iktidarı seçen halka ve demokratik temellere yönelik bir tür ihaneti içerip içermediğini de eklemek gerekiyor.
Bu ihanetler zincirlerinin bir anlamda teyidi olacak açıklamaların süreçte karşımıza çıktığını görüyoruz. Bunlardan bir kısmı bu gelişmeleri eleştiriken bazılarının da ihanetlere neredeyse meşrulaştırma işlevi gördüğü anlaşılıyor.
Bir önceki hükümette Gençlik ve Spor Bakanı olan ve Bersatu’nun gençlik kolları başkanı Seyyid Saddiq’ın Muhyiddin Yasin’in eski partisi Birleşik Malay Ulusal Organizasyonu (UMNO) ile işbirliğini kastederek, “ben yolsuzluklara bulaşanlarla birlikte siyaset yapmam”; PKR ve Demokratik Eylem Partisi’ne (DAP) mensup siyasetçilerin, “Muhyiddin Yasin’in federal mecliste çoğunluğa sahip değil”; Malezya İslam Partisi (Partai-Islam Se-Malaysia-PAS) lideri Hadi Awang’ın, “Muhyiddin Yasin’in federal meclisten onay almasına gerek yok”; ‘Temiz Seçim Hareketi’ (Bersih) eski lideri ve avukat Ambiga Sreenevasaan’ın, başbakan olarak atanan Muhyiddin Yasin’in meclis desteği olup olmadığının kesinleştirilmesi amacıyla “demokratik teamüllerin bir gereği olarak federal meclisi acilen toplanmalıdır” çağrısı dahil bu yöndeki tüm açıklamalar, olan bitenler hakkında bir fikir verirken, sağduyu sahiplerinin siyasi vicdanlarına da dokunan ifadeler.
İç faktörler ve dış müdahaleler
Ülkede yolsuzluklarla mücadelede, merkez ve yerel yönetimlerde, çok etnikli ve çok dinli toplumsal yapıda çatışmaları önlemeye yönelik toplumsal içerikli reform çalışmaları vb. alanlarda değişimlerle gündeme gelen Umut Koalisyonu iktidarının sonlandırılmış olması sadece ülke içi dengelerle mi anlaşılmalıdır?
Yoksa sadece iki ay önce, yani 2019 yılı sonunda Kuala Lumpur Zirvesi’ne ev sahipliği yapmış bir ülkede böylesine önemli bir uluslararası etkinliği düzenleyen iktidarın ortadan kaldırılması uluslararası bir nedeni bulunmakta mıdır?
İkinci soruyla ilgili şu kadarını söylemekte fayda var. Yüzyılın yolsuzluk skandalı olarak anılan 1 Malezya Kalkınma Fonu’yla (1MDB) ilgili gelişmelerin uluslararası boyutunda, bazı körfez ülkelerinin işin içinde olması ulusal siyasette yaşanan sivil darbenin bir nedeni olabilir mi? Bu soru üzerindeki tartışmaları şimdilik bir yana bırakıp, biz birinci soruyla ilgili görüşlerimizi paylaşalım.
23 Şubat’ta PKR içinde parti genel başkan yardımcılarından ve dönemin ekonomi bakanı Azmin Ali’nin UMNO’nun önde gelen isimleriyle yaptığı görüşmenin Umut Koalisyonu iktidarını düşürmeye yönelik olduğu artık anlaşılmış durumda. Bu girişimin hedefe ulaşabilmesi için başbakan Dr. Mahathir’in ikna edilmesi kritik noktayı oluşturuyordu.
Dr. Mahathir 2016 yılından bu yana UMNO karşıtı duruşu ve yolsuzluklarla mücadelede bu partinin önde gelen isimlerinin yargı sürecine bakışı ortadayken, nasıl olup da Umut Koalisyonu iktidarını oluşturan bloğa mensup bir başbakan olarak görevinden edip, partisi Bersatu’nun bu koalisyondan ayrılmasına izin verdiği sorgulanmaya değer. Dr. Mahathir’in içine düştüğü bu durum, siyasi ahlâk ve rasyonel düşüncenin yadsınması olduğu aşikâr olan bu girişim olsa olsa basiretsizlikle tanımlanabilir.
Enver’siz iktidar arayışları
Burada hatırlanması gereken husus 23 Şubat sivil darbe girişiminin bir nüve değil bir sonuç olduğudur. Son bir yıldır, Umut Koalisyonu iktidarında Başbakanlığın Dr. Mahathir’den Enver İbrahim’e devri konusunda yaşanan tartışmalara bakmak gerekiyor.
Bu dönemde, Dr. Mahathir, bir önceki UMNO iktidarında yaşanan yolsuzluklar nedeniyle ülke ekonomisinin içinde bulunduğu olumsuzluğun aşılmasının ancak kendisi vasıtasıyla olabileceği yönündeki söyleminin bir karşılığı olduğu düşünülebilir.
Ancak, 2018 Mayıs seçimleri öncesinde koalisyon ortakları arasında alınan kararın siyasi niteliğinin de bir o kadar önemli olduğu dikkatlerden kaçırılmamalıdır. Kendisine yönelik girişimleri sezen Enver İbrahim, Dr. Mahathir’in başbakanlıktan ayrılması halinde dahi ona kabinede senyor bakan, -tıpkı bir dönem Singapur’da Lee Kuan Yew için oluşturulan bakanlık- olarak yer vereceklerini açıklamıştı.
Bu süreçte Dr. Mahathir’in süreci giderek zorlaştırmasında siyasi gücü elden bırakmama kararı değil, bunun ötesinde ekonomi bakanı Azmin Ali’yi Enver İbrahim’e karşı bir rakip olarak çıkarma girişimidir.
Dr. Mahathir, Azmin Ali adını kendi siyasi amacı için bir manivela olarak kullanmak istemiş olabilir. Ancak 23 Şubat sürecinin aktörünün Azmin Ali olduğu artık ortadayken, bu gelişme olsa olsa yine Dr. Mahathir’in basiretsizlikle karşı karşıya kaldığına işaret eder.
Şayet Dr. Mahathir gerçekten Azmin Ali’nin kendisinden sonra başbakan olacağına inanıyor ve bu yönde bir siyasi irade sergiliyor ise, Azmin Ali’nin hangi meclis desteğiyle başbakanlığa seçileceği sorusunu sormak gerekiyor.
Umut Koalisyonu iktidarını oluşturan siyasi partiler yani PKR, DAP ve Amanah içinden Azmin Ali’ye destek olmadığı ortadaydı. Bu durumda, Azmin Ali’nin yakın gelecekte başbakan olmasının tek şartı UMNO ve PAS temelli siyasi yapı üzerinden gerçekleştirilebileceğidir. Bu durum bile, Dr. Mahathir’in Umut Koalisyonuyla mı, yoksa yolsuzlukları neden gösterip istifa ettiği UMNO -ve bu partiye eklemlenmiş PAS- ile mi siyaset yapacağı konusunda arada kaldığına işaret ediyor.
Evet, Dr. Mahathir 94 yaşında… Yaşının getirdiği bir takım zaafiyetler ve farklılıklar olabilir. Ancak ülkenin başbakanı olmaya layık görülmesi, yukarıda zikredilen süreçleri hakkıyla yönetebileceğini akla getiriyor. Bununla birlikte, ortaya koyduğu eylemler silsilesinin niyetlenilmemiş sonuçlar doğurduğu artık çok net bir şekilde ortada durduğu da bir başka gerçek.
Dr. Mahathir artık ne başbakan, ne Bersatu’nun başkanı, ne de Umut Koalisyonu’nun bir üyesi. 23 Şubat sürecinin en çok yıprattığı isim Dr. Mahathir. Eski siyasi rakiplerin yan yana gelebilmesinin çok kolay olduğu, siyasi ahlâkın son derece dejenere olduğu bir ortamda yeni sürprizler beklenebilir. Açıkçası olan biten artık sürpriz de değil. Sadece hangi siyasetçinin veya siyasi hizbin ne tür bir siyasi kurnazlık ve çıkar ilişkileri ile mevcut siyasete yön vereceğiyle bağlantılı bir durum.
Şu an başbakanlık görevini üstlenen Muhyiddin Yasin’in hükümeti oluşturması, ancak federal mecliste yapılacak toplantılarla kesinlik kazanacak. İki rakip koalisyon içerisinde sayısal desteğin değişebileceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu nedenle, Malezya siyasetinde çok kısa sürede yeni gelişmeler beklenebilir.