Malezya ya da tam adıyla ifade etmek gerekirse Malezya Federasyonu’nda siyasi yelpazede kendine özgü bir yeri olan Malezya İslam Partisi’nin (PAS), ülkede son dönemde yaşayan siyasi değişimler ve çalkantılar zincirinde nerede durduğu konusu önemli. Bir siyasi hareket olarak PAS, ülkenin kurucu siyasi yapısı kabul edilen Malezya Birleşik Ulusal Organizasyonu (UMNO) içinden doğmasıyla dikkat çeker. Öte yandan, derin köklerine gidilecek olursa, daha İngiliz sömürgeciliğinin sürdüğü yirminci yüzyılın ilk yarısında geleneksel eğitim kurumlarında yetişmiş ve bu kurumların yönetimini üstlenmiş ‘alimlerin’ öncülüğünde kurulan bir hareket olduğu görülür. Tabii bu yazı PAS’ın modern Malezya siyasetindeki yerini geniş anlamda ele almayı hedeflemediğinden, burada bu geçmişe değinmeyeceğim.
Ancak bir hususu başlangıç olarak ifade etmek gerekirse, PAS sadece Malay Yarımadası’ndaki Malay toplumunun İngiliz sömürgeciliğinden bağımsızlığını kazanmasını değil, bu bağımsızlığın getireceği yeni düzende temelleri İslam’la örtüşebilecek bir siyasi sistemi var etmeyi kendine hedef belirlemişti. Bugün partinin söylemine bakıldığında bu hedefte bir değişiklik olduğu söylenmeyebilir. Ancak Parti’nin, Malezya’nın 13 eyaletten müteşekkil federatif yapı ve çok etnikli/çok dinli toplumsal yapısı bağlamında bu hedefi nereye kadar taşıyabildiği önemli. Bu noktada, PAS’ın ülke genelinde nasıl bir toplumsal karşılığı olduğu önem arz ediyor.
Bunlardan ilki, bir İslamcı parti olarak hedef kitlesini doğal olarak Müslüman kitle ile sınırlandırması sebebiyle, ülkenin resmi istatistiki verilerinin ötesinde, reelde neredeyse yarı yarıya denilebilecek Müslüman nüfus ile ‘diğer’ kategorisi içinde ele alınabilecek bir nüfus yapısı karşısında hangi dengelerle hareket edebildiğiyle alakalıdır. Çünkü 13 Eyalet dağılımının bir başka kategoride, yani Batı Malezya-Doğu Malezya bağlamında değerlendirdiğimizde göz ardı edilemeyecek bir farklılaşmayla karşılaşılır. O da, Malay Müslüman çoğunluğun ülkenin batısında, bir başka deyişle Malay Yarımadası’nda yer alması; doğuda, yani Borneo Adası’ndaki Sabah ve Saravak Eyaletleri’n de ise bu oranın düşük olması kadar, ‘Malay etnik yapısının’ neye tekabül ettiğiyle alâkalı aidiyet noktasındaki tanımlamalardan neşet eden bir ‘dar alan kapsayıcılığı’ ortaya çıkar.
Bir diğer husus, ‘Malay’ ve ‘Malay olmayan’ Müslüman ayrımında da PAS’ın ‘arızalı’ denilebilecek bir duruşu olduğu görülür. Öyle ki, Malay-Müslümanlarla, sömürge döneminden başlayan zorunlu ve gönüllü göç hareketleri neticesinde ülkeye Arap Yarımadası, Sumatra ve Cava başta olmak üzere Takımadalar’dan, Hint Alt Kıtası’ndan gelen Müslüman gruplar ile sayısı görece az olmakla birlikte Hindu-Budist geçmişe sahip Hint ve Çin kökenli vatandaşlar arasında İslamla müşerref olanların oluşturduğu kitleler arasında siyasi bir kavrama dönüşmüş olan ‘bumiputra’, yani ‘toprağın gerçek sahipleri’ olgusu nedeniyle daha tanımlama sürecinde başlayan ayrım bugüne kadar varlığını sürdürüyor. Bu ayrım, ülkeyi yarım asrı aşkın bir süredir yöneten ‘Malay etnik partisi’ UMNO’nun ‘derin siyasetinin’ ürünü olurken, PAS’ın da bu ayrım üzerinden siyaset yaptığı parti sözcülerinin söylemlerinde kendini açık seçik ortaya koyuyor.
PAS’ın kuruluş aşamasında öne çıkan Eyalet ile (Kelantan), aradan geçen süreçte siyasi bir hareket olarak gene kendine merkez seçtiği Eyaletler noktasında da bir şeyler söylenmelidir. Bu husus, aslında en az yukarıdaki hususlar kadar önem taşır. Dün olduğu gibi bugün de Malezya toplumunda tarihi ve geleneksel olarak İslami eğitim, öğretim ve birikim noktasında Malay Yarımadası’nın doğusundaki Kelantan, Terenganu ve kuzeyindeki Kedah Eyaletleri başı çeker. Bu üç Eyalet, örneğin Cohor, Selangor, Penang, Perak gibi Yarımada’nın batı ve güneyindeki endüstriyel olarak gelişmiş, yoğun göçler nedeniyle çok kültürlü ve dinli bir toplum yapısının aksine, kendini sayılan bu eyaletlerden ziyade Malay-Müslüman nüfusun ağırlıkta olduğu ve  tarihte bölgesel rol oynamış Patani Sultanlığı’yla ilişkilendirir. Tarihsel süreçler noktasında belirginleşen bu keskin ayrıma rağmen, batı ve güneydeki eyaletlerde Malay Müslümanların varlığını göz ardı etmiyoruz. Kaldı ki, bu ayrışmada, sömürgecilik sürecini Penang ve Singapur Adaları’ndan başlatarak Yarımada’nın batı ve güneyinde ekonomik, siyasi ve de kültürel olarak var İngiliz varlığının belirleyiciliğinin de bir yere not edilmesi gerekir.
Yukarıda kısaca dile getirdiğimiz bu temel hususların ulusal siyaset içerisinde PAS’ı dar bir alana hapseden etkenler olarak ortaya çıktığını ileri sürebiliriz. Peki bu durum, bizi, PAS’ın ‘alimler’ kitlesinin kuruluşundan bu yana fark edemediği ya da etmek istemediği gibi bir sonuca mı vardırır? Şimdilik bunu bir soru olarak burada bırakalım.
Dün olduğu gibi bugün de PAS’ın seçmen kitlesi Kelantan, Terenganu ve Kedah’da yoğunlaşır. Selangor, Cohor, Negeri Sembilan, Perak ve Pahang’da kısmen bir karşılığı olsa da, Penang, Malaka, Sabah ve Saravak’da neredeyse yok hükmündedir. İşte bu nedenle PAS, söz konusu bu bölgesel dağılım gerçeği karşısında ulusal bir siyasi hareket olarak karşılığını dar bir alanda bulmaktadır. Yukarıda dile getirilen Eyaletler bazında karşımıza çıkan genel toplumsal yapının dini/etnik ayrımından neşet eden ‘siyasi alan daralması’nın, PAS’ın hem UMNO hem de 2000’li yılların başından itibaren giderek güçlenen Halkın Adaleti Partisi’yle (PKR) aynı dini/kültürel/toplumsal kitleye hitap etmesiyle derinleştiği görülür. Tam da bu noktada, rakip konumunda olan ve üçü de Malay–Müslüman kitleye ulaşmayı hedefleyen siyasi yapıların ‘çatışmacı’ kimi zaman da ‘uzlaşmacı’ siyasi formülasyonlarını görürüz. Burada, özellikle UMNO’nun siyasi geçmişinden neşet eden duruşunun güçlü bir ‘Malay milliyetçiliği’ damarına oturması, PAS’ı aynı hedef kitleye ulaşma siyasi yalpalamalara maruz kalmasına da yol açıyor.
Dikkatlerden uzak tutulmaması gereken husus, UMNO’nun kuruluş ilkeleri ve bugüne kadar temel politikaları dikkate alındığında, İslamcı bir hareket olmayıp, Malay milliyetçiliği temelli bir siyasi hareket oluşudur. Bu durum, UMNO içerisinde İslami yönelimleri olan ve bunun zaman zaman genel politikalara yansıyan yönü olmadığı anlamı taşımıyor. Kaldı ki, özellikle Dr. Mahathir Muhammed’in yirmi üç yıllık başbakanlığı döneminde ‘devlet eliyle’ bir tür İslamlaşma sürecinin yaşandığı da vakidir. Ancak bu süreç, daha çok pragmatizm üzerine oturan bir yapısal özellik arz eder. Bu pragmatizmin, bugün dahi bölgesel ve küresel çapta ses getiren başat kurumsal yapılaşması ‘İslami bankacılık’, ‘helâl gıda endüstrisi’ olmaktadır. Haddi zatında, bu ve benzeri yapılaşmalar, temelde bir ekonomik çıkarcılık ve bütünsellik içerisinde değerlendirilmeyi hak eder. Bu noktada, 1940’lı yılların ortalarında UMNO’nun kuruluşu sürecinde, PAS’ın henüz kendisi ortada olmamakla beraber, orijinini oluşturan siyasilerin partiden ayrışmaları da, UMNO ile PAS arasında bugüne kadar halledilememiş bir sorunu yani, ülkede İslami duruşu veya Müslüman kitleleri kimin temsil ettiğiyle alâkalıdır. Öyle ki, Dr. Mahathir dönemindeki PAS’ın UMNO’yu neredeyse tekfire kadar giden söylemiyle, UMNO çevrelerinin PAS’ın ‘gerçek bir İslamcı yönelim’ olmadığı yönlü sert eleştirilerini hatırlamak gerekir.
Bu süreçte PAS’ı giderek kendi kabuğuna çekilmeye iten ve daha çok Malay Yarımadası’nın kuzey ve doğusundaki üç eyalete ‘kapatan’ gelişme ise, üniversite yıllarında Müslüman gençliğin lideri olarak ortaya çıkan Enver İbrahim’in 1982 yılında Dr. Mahathir Muhammed tarafından göz ardı edilemeyecek bir ‘beyin’ olarak UMNO’ya kazandırılmasıyla gerçekleşti. O dönem, çeşitli iç yapısal sorunlarla boğuşan PAS’ın lideri olacağı konusunda görüşler serdedilen Enver İbrahim, Dr. Mahathir Muhammed tarafından UMNO’ya ‘transfer edildi’. Bu gelişme, Dr. Mahathir’in Enver İbrahim seçiminde yanılmadığını ortaya koyacak şekilde, Müslüman gençliğin liderinin zamanla UMNO içerisinde ve de tabii ki çeşitli hükümetlerde giderek artan etki ve konuma ulaşması ortaya koymuştur. Bununla birlikte, Dr. İsmail Faruki’nin arabulucuğuyla Dr. Mahathir’in Enver İbrahim’i partiye kazandırdığı, Enver İbrahim’in de ‘UMNO içinden İslamlaşma sürecini’ gerçekleştirmeyi hedeflediği de bilinen bir konudur.
Tarihin bir cilvesi olarak Enver İbrahim 1998 yılında UMNO ile ilişkisinin kesilmesiyle birlikte UMNO içerisinde ‘Enverci’ olarak addedilen politikacıların ve de halk katmanlarından üyelerin bir bölümünün PAS’a yönelmesi sonucunu doğurdu. Ancak Enver İbrahim hapsedilmesinin ardından eşinin gayretleriyle reform hareketi bir siyasi partiye (PKR) dönüşürken, PAS karşısında yeni bir rakip bulacaktır. Bu rekabet, Enver İbrahim’in PAS’la ayrışmayı değil, UMNO’nun ortak siyasi ‘rakibi’ konumunda görmesiyle, bir yerde PKR ile PAS’ın ittifakına yol açtı. PKR’in ikibinli yılların ortalarında reform hareketinin güçlenmesiyle toplumsal ve siyasal talepler noktasında yüksek öğrenimli, modern yaşam koşulları içerisinde var olan, şehirli Müslüman kitlenin sözcülüğüne soyunduğu yöneldiği bir siyasi platform olması kadar, kendini Çin ve Hint kökenli seçmenlere de açacak yapısal unsurlarla bezemesi, PAS’ın böyle bir yapıyla ‘ittifak’ içerisine girmesi, uzun bir aradan sonra ulusal siyasette yeniden güçlü bir duruş kazanmasına yol açtı. En azından böylesi bir imajın ortaya çıktığı konusunda şüphe yok. Buna ilâve olarak, 2008 ve 2013 seçimlerinde PKR, PAS ve kahir ekseriyeti Çin kökenlilerden oluşan Demokratik Eylem Partisi (DAP) ittifakıyla PAS hem geniş kitleler nezdinde meşru bir yere taşınırken, söylemlerinde de kapsayıcı bir sürece evrildi. Tabii bu noktada, PAS’ta siyaset yapan sadece ‘alimler’ grubunun değil, seküler eğitimli İslamcı kimliği taşıyan entellektüellerin de olduğunu hatırlamak gerekir.
Bu inişli çıkışlı tarihi süreçte bugün gelinen noktada PAS, 2013 seçimleri ardından önemli bir kırılma daha yaşadı. Bunda seçimlerin, muhalefet bloğu için oy oranı anlamında tatminkâr olsa da, reel bir başarı kazandırmamasının doğurduğu iç gerilimin etkisi var. Ancak nasıl ki, 1980’lerin başında Enver İbrahim’in UMNO’ya geçişi PAS’ın o dönemki yapılaşmasını etkilediyse, benzer şekilde Enver İbrahim’in hakkında açılan yeni bir davadan ötürü 2015 yılında hapsedilmesi de PAS’da bazı taşların yerinden oynamasında, en azından faktörlerden biri olarak etkin oldu. Parti kongresinde ‘alimler’ kesimiyle ‘entellektüeller’ arasındaki çatışma, ikinci grubun partiden ayrılması ve yeni bir siyasi parti kurmasına kadar gitti.
Böylece PAS ülke genelinde giderek temsili noktada kaybettiği prestijini, kendi ‘köklerine’ yani, özellikle de oldukça güçlü bir seçmen tabanına sahip olduğu ve yirmi yılı aşkın bir süredir yönettiği Kelantan Eyaleti’nde ‘had’ cezalarını uygulama talebini bir kez daha yüksek sesle dillendirerek kazanmaya çalıştı. Ancak tahmin edilebileceği üzere, dini/etnik ayrışmanın yoğun olarak yaşandığı Malezya’da, PAS’ın, bırakın ülke genelinde sadece Kelantan Eyaleti’n de dahi ‘had’ cezalarının uygulanması ısrarı bu siyasi partiyi daha da içe kapanmaya götürüyor.
Gelinen noktada PAS, çok etnikli ve çok dinli Malezya Federasyonu’nda geniş kitleleri kuşatıcı politikalar geliştiremedi. Oysa, kimi noktalarda aynı hedefleri güttüğü söylenebilecek UMNO gibi bir rejim partisi karşısında, sivil yanı ağır basan bir PAS, çok daha kapsayıcı siyasi söylemlerle sadece Malay-Müslümanları değil, Hint Alt Kıtası kökenli Müslümanlar ve ‘muallaflar’ kadar, Çin ve Hint kökenlileri de yanına alabilme potansiyeline sahipti. Bu potansiyel harekete geçirilemediği gibi, PAS, gerek iç çelişkiler gerekse dış zorlamalar ve müdahalelerle daralma sürecini sürdürüyor.

 

LEAVE A REPLY