Mehmet Özay 30.08.2021
Güneydoğu Asya bölgesinde, 33 milyona yaklaşan nüfusuyla önemli bir ulus-devlet olan Malezya Federasyonu, bugün bağımsızlığın 64. yılını kutluyor…
Monarşik-parlamenter sistemle yönetilen Malezya Federasyonu çok etnikli, çok dinli ve çok kültürlü yapısıyla bilinen Malezya, bir alamda ‘farklılıkların birliği’ ilkesiyle kendini tanımladığını söyleyebiliriz. Yıllar önce Turizm Bakanlığı’nca, ‘Malezya Gerçek Asya’ (Malaysia Truly Asia!) sloganı, bu toplumsal gerçekliği yansıtmasıyla gündeme gelmişti.
Sömürge yapılaşması
31 Ağustos 1957 tarihinde İngiltere sömürgeciliğinin sona ermesi, Malay Yarımadası’nda bir ulus devletin ortaya çıkması anlamı taşıyordu.
İngilizlerin Malay Yarımadası’nda nasıl ve ne şekilde hakimiyet kurduğu ve bunun unsurları uzun bir yazının konusudur. Bununla birlikte, teritoryal olarak İngiliz Krallığı’na bağlı Doğu Hint Şirketi’nin Hindistan ve Çin arasında deniz ticareti organizasyonunun önemli bir parçası olarak Penang Adası’na 1786 yılında konuşlanmasıyla başladığını söylemek gerekiyor.
Teritoryal hakimiyet, siyasal egemenlik, askeri varlık gibi sömürgecilik süreçlerinin farklı boyutlarının zamanla ortaya çıkması, bölgede İngiliz varlığının olup olmadığının sorgulanmasının ötesinde gerçekliklerdir.
Bu noktada, 1894 yılındaki Pangkor Anlaşması başat bir tarihsel veri olarak gündeme getirilse de, bundan çok daha önemli gelişmelerin 1819, 1824, 1871 gibi süreçlerle bölgedeki sömürgecilik varlığı, İngiliz ve Hollanda Krallıklarınca yapısallaştırıldığını unutmamak gerekir.
Bu gelişmeleri, sadece sömürgecilik olgusunun kendinde alanları olarak görmek gerekir. Yoksa, İngilizlerin ticaret egemenliği ile sınırlı olsa bile, bölgedeki varlığının klâsik Malay sultanlıkları ve bunlara bağlı toplulukların siyasal, ekonomik egemenlik haklarına nüfuz noktasında bir etkisi olduğu aşikârdır.
Bağımsızlık, tedrici gelişme ve bölgesel yapılanma
Bugün adına Malezya Federasyonu denilen Malay Yarımadası ve Borneo Adası’nda toplam 13 eyaletten müteşekkil ulus-devletin bağımsızlık sürecinin bir evrime tabii olduğu görülür.
Öyle ki, 30 Ağustos 1957 tarihinde İngiliz Krallığı bir başka deyişle, İngiliz İmparatorluğu’nun (British Empire) sömürgeciliğinin sona ermesi ortaya sadece, Malay Yarımadası ile sınırlı ve içinde klasik dokuz sultanlığı barından Malay Federasyonu ile anılan bir ülkeyi çıkarttı.
Bölgenin, 1945 yılında Pasifik Savaşı sonrasında halen önemini koruduğu ve dönemin Batılı küresel güçleri için vazgeçilmez öneme sahip olduğunu gösteren gelişme, 1963 yılında o dönem yine İngiliz Krallığı’na bağlı Singapur Adası ile Borneo Adası’nda Sabah ve Sarawak bölgelerinin Malaya Federasyonu’na siyasal ve teritoryal olarak eklemlenmesiyle oluşan yeni yapıya Malezya Federasyonu adı verildi.
Burada bir an için durup, bağımsızlığın niçin 1945-1957 yılları arasında gelmediği; 1945 yılında kurulan Birleşik Malay Ulusal Organizasyonu’nda (United Malay National Organization-UMNO) kurucu başkanın niçin 1951 yılında değiştirilme gereği duyulduğu; yine 1951 yılında UMNO içerisinde var olan İslamcı olarak bilinen kadroların niçin ayrıştırıldıkları; bağımsızlığın geldiği 1957 yılı ile 1963 sürecinde neler yaşandığı; 1963-1965 yıllarındaki iki yıllık tecrübenin niçin Singapur Adası’nın Malezya Federasyonu’ndan ayrıldığını, cevapları bir yana, sadece sorular şeklinde gündeme getirmekte yarar var.
Singapur’un bugün siyasal ve de ekonomik bir güç olarak durduğu yer dikkate alınarak kısaca son soruya bir atıf yapabiliriz….
Yeni ulus-devletin yani, Malezya Federasyonu’nun özellikle, Çin etnik yapısının çoğunlukta olduğu Singapur Adası siyasi yönetimi ile Malezya Federasyonu’nun Malay siyasal eliti arasında yaşanan ciddi görüş ayrılıkları iki yıl sonra yani, 1965 yılında Singapur Cumhuriyeti ile yeni bir ulus devleti ortaya çıkaran sürece tekabül eder.
Sözü geçen ülke
Bölgesinde önemli bir ekonomik güç, siyasal gelişmelerde yapıcı politikalarıyla gündeme gelen Malezya, uluslararası medyaya adını bu yönleriyle zaman zaman duyurmaktadır.
Günümüz küresel ve bölgesel ilişkilerinde başat unsur ekonomi olmasından hareketle, Malezya’nın bu alanda nerede durduğuna dair bir fikir vermesi açısından, şu iki hususu belirtmekte yarar var.
İlki, ASEAN’ın 3. büyük ekonomisi olması, ikincisi ise Çin-ASEAN ticari ilişkilerinde ASEAN’da ilk sırada yer almasıdır.
Kurucu figürler ve ekonomik modernleşme
Bununla birlikte, ülkenin adının kurucu figür Tunku abdul Rahman ile birinci dönemi yirmi üç yıl, ikinci dönemi on sekiz ay olmak üzere toplamda yaklaşık çeyrek asra varan başbakanlığı ile önemli bir siyaset adamı olan Dr. Mahathir Muhammed ile özdeşleştirildiğini söylemek mümkün.
Dr. Mahathir’in rolünün sadece başbakanlık süreci ile sınırlı olmadığı, ülkenin biranlamda ekonomik modernleştirilmesindeki yönlendiriciliği, katkısı ile 2003 yılında iktidardan çekilmesinin ardından başbakanlık koltuğuna oturacak isimleri belirleyen kurt bir politikacı olmasıyla da siyasetteki etinliğini sürdürmüştür.
Bugün 97 yaşındaki Dr. Mahathir’in bu özelliğinin bugün de devam ettiği 2020 yılı Mart ayından itibaren yaşanan gelişmelerle ortaya olduğuna kuşku bulunmamaktadır.
Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’nin (Association of Southeast Asian Nations-ASEAN) üyesi olan Malezya, tarihsel olarak sahip olduğu jeo-stratejik konumu ve hinterlandındaki zengin endüstriyel tarımsal kaynaklarıyla bölgesel ve küresel güçlerin dikkatini çekmekle kalmayan, aynı zamanda teritoryal hakimiyet kurmaya çalıştığı bölgelerden biri olmuştur.
Bugünkü siyasal yapısı itibarıyla Malaka Boğazı’nı kontrol eden üç ülkeden, yani Singapur ve Endonezya’dan biri olması, öte yandan Malay Yarımadası ve Borneo (Kalimantan) Adası’ndaki iki eyaleti ile Güney Çin Denizi ile Malaka Boğazı’nın güneydeki geçiş bölgesinde, kıta sahanlığı/ekonomik bölgelerin varlığı, yukarıda dikkat çekilen özelliğinin artarak devam ettiğine işaret etmektedir.
Farklılıkta birlik ve tarihsel süreklilik
Bölgedeki diğer bazı ülkelerin de paylaştığı bir hususiyet olan bu demografik yapıdaki çoğulculuk, ‘farklılıkta birlik’ olgusuna tekabül ediyor…
Bu çerçevede, modern döneme damgasını vuran Batılı çoğulculuk (plurality) kavramı ve bu kavram etrafında örüntülenen paradigmaların karşılığının, bir toplumsal gerçeklik olarak Malezya özelinde karşımıza çıktığı görülmektedir.
Bu tespite rağmen, Batı’nın çoğulculuk kavramı ile Malezya örneğinde Doğu’da var olan çoğulculuğun epistemolojik temelleri itibarıyla farklı olduğunu da hatırlatmakta yarar var.
Batı, sömürgeci yapılaşmanın bir devamı olarak bu ve benzeri kavramları kendi dışındaki toplumlara empoze etme çabası sergilerken, temelde bölge toplumlarının uzun tarihsel geçmişinde, Batı da karşılaşılmadık denli çoğulculuğun, biraradalığın var olduğuna tanık olunmaktadır.
Öyle ki, bu toplumsal gerçeklik, bölgenin ne yeni kazanılmış ne de sömürge döneminde üretilmiş bir gerçekliğidir.
Aksine, sömürgecilik öncesinde Hint Okyanusu-Güney Çin Denizi havzasında ve bu havzanın tam da ortasında yer alan Malay Takımadaları’nda devamlılık gösteren denizcilik ve ticari faaliyetler bölgede yaşam süren milletlerin birbirleriyle ilişkilerinin barış temelli olarak yapılandırıldığını ortaya koymaktadır.
Uzun dönemdir medeniyet krizi yaşadığı söylenen İslam dünyasında, Malay Takımadaları (Nusantara) bölgesinin ürettiği kültür ve medeniyet unsurlarının, yapılaşmalarının, kavramlarının niçin medeniyet çalışmaları bağlamında diğer Müslüman toplumlarda gündeme taşınmadığını burada gündeme getirmekte yarar var.
Haddi zatında, medeniyet krizi yaşadığı belirtilen toplumların belki de bu krizi atlatmalarında işe yarayacak verilerin, tam da bu Malay Takımadaları kültür coğrafyasında var olabileceği ihtimalini bile akıllarına getirmeyenlerin başvuru kaynaklarının Batı olmasına şaşırmamak gerekiyor.
Bununla birlikte, bağımsızlık sonrasındaki gelişmeler, özellikle de Batı’da geçen yüzyılın sonlarına doğru yaşanan siyasal ve toplumsla değişmeler ve bu yüzyılın başında Müslüman kimliği üzerine temellendirilen ‘yeniden ötekileştirme’ süreci karşısında Malezya siyasi eliti, akademi çevreleri ve entellektüellerinin “Ilımlı İslam” (moderate Islam) kavramını gündeme getirmeleri ve bunu politika olarak yapısallaştırmalarına tanık olunmaktadır.
Bu yönelimde bir haklılık payı aranmakla birlikte, buna temel olan çıkış noktasının Batı merkezli gelişmelere karşı ‘reaksiyoner’ tutum olarak gelişmesi, zaten var olan ilişkiler ağının ve bu ağ içerisinde Müslüman kitlelerin rol, işlev ve katkılarını gizli/açık zedelendiğine işaret etmektedir.
Malezya Federasyonu’nun 64. yılı, yukarıda dile getirilmeye çalışıldığı üzere pek çok anlamı içinde barındırmaktadır. Bu anlam, başta Malezya toplumu ve geniş Malay toplumları tarafından anlaşılmaya el verdiği gibi, kendini bir yandan Müslüman öte yandan Doğu/cu olarak adlandıran ve sömürge karşıtlığında durduklarını söyleyenlerce de öğrenilmesi ve anlamlandırılması gerekmektedir.
Malezya’nın 64. bağımsızlık yılı kutlu olsun.