Mehmet Özay                                                                                           06.11.2018

 Malezya’da artık Yeni Malezya adıyla anılırken, bunu salt muhalefetin 9 Mayıs seçimlerinde elde ettiği seçim zaferine bağlamak yanlış olur. Yeni Malezya elbette, muhalefetin 62 yıl sonra gelen siyasi zaferi ile geniş toplumsal kesimlerin taleplerine yönelik değişim ve dönüşüm sürecine bir başlangıç anlamı taşıyor. Bununla birlikte, bu yöndeki gelişmelerin kısa bir süre zarfında ortaya konmasını beklemek hayalcilik olacaktır.

Bu noktada, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’ne mensup bazı ülkelerde yakın geçmişte yaşanan siyasal değişim süreçlerinin arzu edilir düzeyde gerçekleşmemesi ve hatta hayal kırıklıklarına neden olan gelişmeler konu olduğunu hatırlatmak gerekir.

Değişim nasıl gerçekleşecek?

Malezya’da beklenen değişimlerin, öyle tek bir alanda sınırlı olmadığı, yerel yönetimlerden ekonomik kalkınmanın paylaşımına, eğitimden üretim sektörüne kadar toplumsal yapının değişik alanlarında bir değişime ihtiyaç olduğuna kuşku yok.

Böylesi devasa ve köklü değişim için neler yapılması gerektiği ve ne kadar süre beklenileceği elbette ki, Malezya hükümetinin ve kamuoyunun en önemli gündem maddesini oluşturuyor. Tüm bu alanları kapsayan köklü değişiklerin temeli ise, ırk temelli politikalarda değişikliğin nasıl ve ne şekilde ortaya konacağıyla ilgilidir.

Yaklaşık yirmi yıllık reform çağrısının ve muhalefet liderliğinin ardından 9 Mayıs seçimlerinin kazanılmasında önemli bir siyasal aktör olan ve başbakanlık koltuğuna oturmak için bir süre daha beklemek durumunda olan Enver İbrahim, bugün Singapur’da gerçekleştirilen bir ekonomi forumu çerçevesinde yaptığı açıklamada bu konuya değinerek, söz konusu kapsamlı değişimin öncüsü niteliğindeki ırklar arası ilişkilerin yeniden düzenlenmesinin zaman alacağını söyledi. Bu durum, açıkçası Malezya’da işlerin sanıldığı kadar kolay olmayacağına işaret ediyor.

Demografi ve güç bağlamı

Malezya, kimilerin zannettiğinin aksine, halkının kahir ekseriyeti Müslüman ahaliden oluşan bir ülke değil. Yani bir örnek vermek gerekirse, ülke nüfusunun diyelim ki, yüzde 80’lik bir kesimi Malay-Müslümanlardan oluşmuyor. Aksine, ülkenin demografik dağılımında Malay-Müslümanlar, çeşitli etnik azınlıkların da dahil edilmesiyle ancak yüzde altmışa varan bir kitleyi oluşturuyor. Geri kalan yüzde kırklık kesim ise, Müslüman olmayan ve aynı zamanda farklı etnik ve dini topluluklardan müteşekkil.

Geçen altmış iki yıl boyunca ülkeyi yöneten siyasal yapının da, yine öyle sanıldığı gibi Malay etnik partisi olarak da bilinen Birleşik Malay Ulusal Organizasyonu (UMNO) partisinin tek başına iktidarına konu olmadı. Aksine, UMNO içinde Çin, Hint azınlıklarının yanı sıra, Borneo Adası’ndaki Sabah ve Saravak Eyaletleri’ndeki Iban, Dayak, Biyaduh, Kadazan gibi çeşitli küçük azınlık grupları temsil eden eyalet temelli siyasi partilerin ortaklığıyla iktidarı elinde tuttu.

Irk temelli politikalar sorunu

Adına ‘Ulusal İttifak’ hükümetleri denilen ve ülkenin 62 yıllık modern tarihine damgasını vuran siyasi yapılaşma, öyle kendiliğinden ortaya çıkmış bir gelişme değildi. Siyasal rejim ve yönetim ile toplumsal kesimler arasındaki keskin ayrım tastamam ırk politikalarına dayalı olarak ortaya çıkmıştı.

Bu politikaların ülkenin kurucu unsurlarının doğrudan kararı olmadığı da biliniyor. Sömürge dönemindeki adıyla Malaya topraklarında İngiliz sömürge yönetimin uyguladığı ırk temelli toplumsal yapılaşma bağımsızlık sürecinde de kendini masa başında dayatmıştı.

Pozitif ayrımcılık sonlanmalı

İşte, 9 Mayıs seçimlerinin ardından ortaya çıkan Yeni Malezya’nın bu geçmişle hesaplaşması gerekiyor. Enver İbrahim’in kolay olmayacağını söylediği şey de tastamam bu gerçeklik.

Irk temelli politikalar denildiğinde akla, hiç kuşku yok ki, bu toprakların ana sahipleri kabul edilen (bumiputra) Malay-Müslümanlara yönelik ‘pozitif ayrımcılık’ bağlamında ortaya konulan ve toplumsal alanların neredeyse tamamını içine alan yapılaşma kastediliyor.

Enver İbrahim, Malay Müslümanların bugüne kadar kendilerine yönelik ırk temelli-pozitif ayrımcılık olgusu yerine, birey ve toplumsal kesimlerin ihtiyaçları temeline dayalı yeni bir yapılaşmanın önünü açacak kitle olduğuna işaret ediyor.

NEP ve ahlâki yapılaşma

Ancak bu kitlenin bugüne kadar ‘anayasal haklar’ bağlamının yanı sıra, her daim iktidarda olması nedeniyle özellikle, UMNO üzerinden devşirdikleri çıkarlar ve kazanımlardan ne şekilde ferâgat edip etmeyecekleri bir siyasal yaklaşım kadar ahlâki bir sorun olarak da ortada duruyor.

Bu durumun ortaya çıkmasında önceki süreçler bir yana, özellikle 1969 yılı Mayıs ayındaki anarşi ortamına da neden olan Malay-Müslüman kitlenin ekonomik geri kalmışlığına çözüm bulma adına uygulamaya konulan Yeni Ekonomi Politikası’dır (NEP).

1990 yılında sona erdirilmesi öngörülen bu politikanın bugüne kadar devam etmiş olması bile, Malay-Müslüman kitle üzerinde nasıl bir psikolojik ve ahlaki yapılaşma oluşturduğunu ortaya koymaktadır. Bu ekonomi politikasının uygulanması kadar, diğer toplumsal alanlardaki örnekleriyle de aslında, Malay-Müslüman kitlenin kendi ayakları üzerinde durabilen bir toplumsal kesim olup olamadığının da sorgulanmasını gerektiren bir durumla karşı karşıyayız.

Sorunun hiyerarşik dağılımı

Sorunun ahlâki yönüne dikkat çekme nedenim ise, sıradan Malay-Müslüman bireyin sorumluluğunun ötesinde ve dışında olmak üzere, 1969’daki gelişme baz alındığında son elli yıldır iktidar nimetini Malay-Müslüman kitle adına paylaştırma hakkını elinde tutan UMNO’nun, parti içinden başlayarak devlet ve kamu kuruluşlarına kadar uzanan derin yapılaşması rolü göz ardı edilmemeli.

Nihayetinde Malay-Müslüman bireyi pozitif ayrımcılık uygulamalarına adapte eden ve bu uzun süreçte bu uygulamalara bağımlılığa yol açan ve nihayetinde bunlara mecbur bırakan UMNO karar mekanizmaları ve bunların ürettiği politikalardır.

Buna ilâve olarak, demokrasi pratiğinin seçim ve oy ilişkisi çerçevesinde Malay-Müslüman kitlenin UMNO’yu tek başına iktidar yapacak bir siyasi güce karşılık gel/e/memiştir. Bu nedenle, UMNO’nun iktidar olabilme adına sürekli olarak diğer etnik temelli örneğin, Malay Çin Birliği (MCA) partisi ve Malay Hint Kongresi (MIC) gibi partilerle kurduğu ittifak süreçlerinin, bu siyasi hareketler ve toplumsal karşılığı olan kitleler nezdinde ürettiği bir ahlâki durum söz konusudur.

İktidar olma adına siyasi ittifak kuran UMNO, MCA ve MIC gibi etnik temelli partiler, kendi yandaşları ve destekçileriyle, özellikle ekonomik dağılımdan pay almaları üzerine inşa edilmiş bir ilişki kurarken, parti merkezlerinden toplumun ana gövdesine doğru yayılan bir ahlâki yozlaşmaya da neden olmuştur.

Bu süreçte, çiçeği burnunda iktidarın Yeni Malezya kavramının salt sözde değil, icraatta da ortaya konması için mevcut iktidarın, öncelikle geniş Malay-Müslüman kitlenin psikolojisinde ve düşünce dünyasında değişimlere kapı aralayacak araçlara ve bunların neler olduğu ve nasıl uygulamaya gerileceği tespitine ihtiyacı var.

LEAVE A REPLY