Mehmet Özay                                                                                                            22.03.2024

Malaka’da olmanın anlamı sadece, bu şehrin sınırları ile anlaşılamaz. Malaka, 15. yüzyıl başı gibi (1411), tarihin önemli bir dönüm noktasında kurulan ve gelişme kaydeden bir şehir olmasıyla dikkat çeker.

Bu varlık, geniş Malay dünyası içerisinde varlık sürmüş devlet yapılarının bir modeli olması kadar, -tıpkı diğer bazı benzerleri gibi-, döneminin uluslararası ticaret ve bununla bağlantılı eko-politiğiyle ilişkilidir.

Elimizde mevcut yazılı kaynakların Malaka tarihine vurgusuna kuşku bulunmuyor. Bununla birlikte, tarihsel verilerin zenginleştirilmesi, var olan ‘tarihsel açıkların’ tamamlanması ve hatta yeni bulguların ortaya konması açısından Malaka ve bölgesi bize önemli bir potansiyel sunuyor.

Bu noktada, hem Malaka ve bölge hem de dünya tarihine katkısına kuşku olmayan araştırma alanını, kara ve deniz arkeolojisi ile bunları destekleyecek diğer ilgili çalışmalar oluşturuyor.

Böylesi kapsamlı ve uzun erimli çalışmanın niçin önemli olduğuna kısaca aşağıda değinmekte yarar var.

Uzun dönemli bakış

Adı, 20. yüzyıl son çeyreğinden başlayarak, uluslararası denizcilik ve ticaret dünyasının Doğu ve Batı’yı birbirine bağlayan suyollarından biri olarak gündeme gelmesi, bir tesadüf değildir.

Aksine, tarihin yeniden bu bölge üzerinden kendini güncellemesi anlamı taşır.

Bugün bu suyolunun her açıdan önemini korumasını ve küresel güçlerin ‘koruması’ altında olmasını ancak, bölgenin tarihsel gerçekliği ile anlamlandırmak mümkündür.

Bu tarihsel bütünlükten yoksun bakış açılarının, bölgeyi anlayabileceğini varsaymak pek mümkün gözükmüyor.

Başlangıç

Malaka’nın Malay Yarımadası’nda kuruluşu, merkezi Sumatra Adası’nın güneyinde bulunan Srivijaya’nın hükmünün sona erdiği ve ardından, egemenliğini Cava Adası’nın orta kesiminden tüm bölgeye yayan Majapahit’in belki de, gerilemeye başladığı bir sürece denk geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Öyle ki, Mansur Şah döneminde, Majapahit’e yönelik askeri girişim bize, böylesi bir tarihsel gerçekliği hatırlatıyor.[1]

Malaka’nın kuruluşunda temel amil, neredeyse tüm Takımadalar bölgesine şamil olacak şekilde, siyasi çekişmelerin, taht kavgalarının neticesinde, yeni bir siyasi elitin farklı bir bölgede kendi gücünü tesis etme mücadelesinin bir sonucudur.

Malaka şehir devletinin kurucusu olarak zikredilen Pramaswera’nın Güney Sumatra’dan Boğaz’ın öte yakasında, Malay Yarımadası’nda kendine yer bulmasının da, böylesi bir siyasal geçmişi var.

Temeller konusu

Ancak, her yeri başlangıcın baraşıyla devam ettiğini söylemek mümkün değil. “Malaka’nın kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayan nedir?” sorusu bizi, Boğaz’da egemen başka siyasi yapıların mevcudiyetiyle ilgili daha geniş bir perspektifi gündeme almamızı gerektirir.

Bu noktada, Malaka’yı siyasi, ekonomik ve entellektüel olarak besleyen yapı, Pasai olarak karşımıza çıkması şaşırtıcı değildir.

Aslında bu durum, Takımadalar’da farklı bölgeler arasındaki iletişimin, ilişkinin, devamlılığın sürdürülebilirliğin bir uzantısıdır.

Pasai’nin tek başına varlığı kabul edilmekle birlikte, temelde Marco Polo’nun bölgeyi ziyaretinden hareketle kuruluşunu 13. yüzyıl yerine, kanımca en azından bir yüzyıl öncesine taşıyarak, 12. yüzyıla tarihleyebileceğimiz Samudra-Pasai’nin kurucu özelliğini organik bir şekilde taşıdığına kuşku yok.

Medeniyet

Prameswara’nın ‘Muzaffer Şah’ adını alması ile sembolleşen dönüşüm, Pasai bağlamı ve ilintisiyle bir medeniyet dönüşümü anlamı taşır.

Bir başka ifadeyle söylemek gerekirse, bu dönüşüm, Malaka’yı İslam medeniyeti içerisine alması, mekân boyutuyla Takımadalar coğrafyasının İslamlaşmasına dönemi itibarıyla açıklık getirdiği gibi, kısa bir sürede Malaka’nın yine, döneminin uluslararası ticaretine konu olmasında da pekiştirici bir özelliğe sahiptir.

Her ne kadar, Montgomery ‘Pasai’ adını zikretmese de,[2] İslamlaşma sürecinde coğrafi yakınlık, siyasi varlık ve kozmopolitlik özellikleriyle, Pasai’nin bu süreçteki rolünü göz ardı etmemek gerekir.

Doğu-Batı ekseni

Dönemin uluslararası ticaretinden kasıt, hiç kuşku yok ki, tarihi Milâttan öncesine dayanan doğ-batı ticaret güzergâhına ve/ya doğudan batıya akan ticari emtianın devamlılığına vurgudur.

Bu vurgunun açılımı, uzun suyolları bağlantısına konu olan ticari emtianın yani, her türünden baharat ile ipek temelli ürünlerin Takımadalar-Hindistan ve Arabistan üzerinden Doğu Akdeniz’e ulaşması anlamına gelir.

Bu bağlantının diğer bir yöneliminin Çin’le olduğunu unutmamak gerekir…

Malaka şehri’nin önemi, hinterlandının yukarıda dikkat çekilen ürünler noktasındaki zenginliğine dayanmaz.

Aksine, -suyoluna da adını verdiği üzere-, Malaka Boğazı’nın doğu çıkışına hakim noktasının, Takımadalar’ın farklı bölgeleriyle bağlantısındaki merkeziliğinden bahsedebiliriz.

Bu merkezilik bir yandan, Takımadalar toplumları ile öte yandan, Çin ve Hindistan menşeli toplumların buluşma noktası olmasını sağlamıştır.

Toprağı bol olsun, son dönem Malezya tarihçileri arasında önemli bir yeri olan Koy Kay Kim’in vurgusu dikkate almak gerekirse,[3] 15. yüzyılda Malaka’da doksan farklı dilin konuşuluyor olması, bu geniş coğrafi bütünün bu şehir devleti özelinde bir mikro-kosmoz oluşturduğu anlamına gelir.

Yeni veriler

Malaka şehir devleti tarihine dair Çin, Hind ve Malay yazılı kaynakları ile sömürgecilik döneminde Portekiz, İngiliz ve Hollanda kaynaklarının dışında, ilgimizi çekmesi gereken önemli bir alan arkeolojik çalışmalardır.

Böylesine önemli bir denizci merkezi olmuş şehrin hem şehri ikiye kesen ve geçmişte, kısmen de olsa, deniz trafiğine açık nehri ile sahil şeridinde yapılacak deniz arkeolojisi çalışmalarının sadece bölge tarihine değil, dünya tarihine katkısı olacaktır.

Bu inisiyatifi kimin alacağı meselesi, aynı zamanda mevcut tarihi varlığa neyi nasıl eklemleyeceğimizle de alâkalıdır.

Bölgede bu alanlarda insan kaynağı sorununa rağmen, mevcutlarının en azından başlangıç süreçlerini yönetibilirliğine kuşku bulunmamaktadır.

Tıpkı, diğer alanlarda olduğu gibi, burada da temel sorun bu çalışma alanının önemini anlayabilecek kurumsal yapıların varlığına olan ihtiyaçtır.

Böylesi yapıların ortaya çıkması veya oluşturulması halinde, bölge tarihini yeni bulgularla küresel boyuta taşımak mümkün olacaktır.


[1] T. J. Newbold. (1839). Political and Statistical Account of the British Settlement in the Straits of Malacca, Vol.1, London: John Murray, s. 276-277.

[2] Montgomery Martin. (MDCCCXXXVII / 1837). The British Colonial Library, Vol. X. London: Whittaker&Co., s. 139.

[3] Kim, Koy Kay. (2011). “Tradition and modernity in Malay Society (1830s-1930s)”, Intellectual Discourse, Vol. 19, No. 1, s. 18. (15-40).

LEAVE A REPLY