Mehmet Özay                                                                                              05.06.2022

Kamboçya’da halk yerel seçimler amacıyla bugün sandık başına gitti.

İlki 2002 yılında yapılan yerel seçimler, her beş yılda bir yapılırken, bu yılkı seçimlere toplam 17 siyasi parti katıldığı belirtiliyor.

15 milyonu aşkın nüfusa sahip olan Kamboçya’da, nüfuzun yüzde 88’ine yakının oy kullanma hakkı bulunuyor. 1652 yerel yönetim ve meclislerin belirleneceği ve 9.2 milyon seçmenin kayıtlı olduğu yerel seçimlere katılım oranı ise yüzde 77 civarında gerçekleşti.

Seçime dair ilk sonuçlar başbakan Hun Sen’in başında bulunduğu iktidardaki Kamboçya Halk Partisi’nin (Cambodia People’s Party-CPP) yarışı önde götürdüğü yönünde olurken, kesin sonuçların 26 Haziran’da açıklanması bekleniyor.

Muhalefet yenilenme peşinde

Ülkenin en önemli muhalefet hareketi olan Kamboçya Ulusal Kurtuluş Partisi’nin (Cambodia National Rescue Party)-CNRP) yasaklandığı 2017 yılının ardından, 2018 yılında yapılan genel seçimlerden sonraki ilk seçim muhalefetin yeniden kendini göstermesi açısından önem taşıyor.

Parti sayısının çokluğuna rağmen, muhalefetin bu seçimde Mum Işığı Partisi (Candlelight Party) ile yeniden varlık göstermesi bekleniyor. Bu partinin, 1995 yılında Sam Rainsy tarafından kurulduğu dikkate alındığında, sürgündeki politikacının gölgesinin ulusal politikada devam ettiği anlamına geliyor.

Bu çerçevede, seçim öncesi bazı siyasi partilerden yapılan açıklamalarda, en azından yerel seçimlerde muhalefetin varlığının yeniden ortaya çıkmasına çalışılacağına dikkat çekiliyordu.

37 yılı aşkın süredir ülkeyi yöneten Kamboçya Halk Partisi başkanı Hun Sen, özellikle 2010 yılından itibaren ortaya çıkan muhalefet hareketi üzerinde kurduğu baskıyla hatırlanıyor.

2010’dan itibaren önemli bir muhalefet hareketi gelişme gösterirken, tecrübeli politikacı Sam Rainsy’ın 2013 yılında kurduğu CNRP, Hun Sen karşısında ortaya koyduğu mücadele ile dikkat çekmişti.

2013 yılında yapılan genel seçimlerde CNRP gayet önemli bir çıkış yakalamış ve 125 üyeli ulusal parlamento’da Halk Partisi 68, Sam Rainsy liderliğindeki NRP ise 55 milletvekilliği kazanmıştı. O dönem, seçimlere hile karıştırıldığını ileri süren muhalefet partisinin itirazlarına karşın herhangi bir değişiklik olmamıştı.

2013 yılındaki genel seçimlerde ve ardından 2017 yılındaki yerel seçimlerde oyların yüzde 44’ünü alarak önemli bir başarı yakalamıştı.

Ancak parti hakkında açılan davalar nedeniyle kapatılırken, parti mensuplarının görevlerine de son verilmişti. Partinin kapatılmasında ise hiç kuşku yok ki, 2017 yılında yapılan yerel seçimlerde CNRP’nin önemli bir başarı yakalamış olması gösteriliyor.

Hun Sen iktidarına devam (mı?)

Bugün yapılan yerel seçimlerin önümüzdeki yıl yani, 2023 yılı ortalarında yapılması beklenen genel seçimler öncesinde bir tür prova niteliği taşıdığını söylemek mümkün.

Özellikle muhalefetin söz konusu yerel seçimlerde elde edeceği başarıya göre yeniden toparlanma sürecine girmesi beklense de, iktidar partisi ve başbakan Hun Sen’in iktidarı sürdürme konusunda kararlılığına şüphe yok.

Bu noktada, iktidarını 2028 yılına kadar sürdürmeyi plânlayan Hun Sen’in yerine ise oğlunu hazırladığı belirtiliyor.

Demokratik Kamboçya!

Adı, Khmer Rejimi döneminde yaşanan soykırımla birlikte anılan başbakan Hun Sen dün, yani 4 Haziran’da başbakan Hun Sen, seçim için ülkede bulunan uluslararası gözlemcilerle biraraya geldi.

Hun Sen, geçmişin üzerine bir perde çekme adına, 1970’li yılların ikinci yarısında gerçekleşen ve üç milyon kişinin ölümüyle sonuçlanan soykırımla ve 1991 yılında sona eren sivil savaşla anılan ülkenin, aradan geçen süre zarfında yaşanan demokratikleşmenin önemine dikkat çekti.

İki haftalık seçim kampanyası döneminde herhangi bir şiddet olayına rastlanmaması, Kamboçya toplumunun seçimi soğukkanlılıkla beklediğini gösteriyor.

Güneydoğu Asya’nın büyüyen ülkesi

Kamboçya, son beş yılda özellikle, kovid-19 salgını ve bunun neden olduğu ekonomik daralmaya rağmen, her iki süreçten de fazla yara almadan çıktığı gözlemleniyor.

Bölgenin küçük ülkesi Kamboçya, diğer benzeri ülkeler gibi son dönemin ekonomide gelişme kaydeden ülkelerinden biri konumunda. Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (Association of Southeast Asian Nations-ASEAN) üyesi olan Kamboçya, bu birliğin tüm bölgesel ilişkilerine iştirak etmesiyle benzer bir modern ekonomik kalkınmayı takip ettiğini söylemek mümkün.

Bu çerçevede, Kamboçya geçtiğimiz yıl Kasım ayında, Çin liderliğinde hayata geçirilmesi için nihai imzaların atıldığı on beş üye ülkeli ‘Bölgesel Kapsamlı Ekonomik İşbirliği’nin (Regional Cooperation of Economic Partnership-RCEP) bir üyesi.

Aradan fazla bir süre geçmemekle birlikte, birliğin ekonomi faaliyetleriyle ilgili raporlarda Kamboçya doğrudan gelir artışı bakımından Vietnam ve Malezya’dan sonra üçüncü sırada olması dikkat çekiyor. Kamboçya RCEP bünyesinde özellikle Çin, Güney Kore ve Japonya ile ekonomik ilişkileri geliştirmekte olduğu görülüyor.

Bununla birlikte, Çin’in ASEAN içindeki Laos ile birlikte en yakın işbirliğine sahip ülkesi konumunda olması dikkat çekiyor.

Çin faktörü

Bu çerçevede, Çin’in doğrudan yatırım ve işbirliği antlaşmaları, Kamboçya’da kalkınmanın dinamosunu oluşturduğunu söylemek mümkün. Söz konusu ekonomik kalkınmanın Çin’le yapılan serbest ticaret antlaşması merkezli olması dikkat çekiyor.

Buna göre, iki ülke arasındaki ticaret hacminin bu yılın ilk dört ayında geçen yıla oranla yüzde 30 artması, -her ne kadar Çin lehine olsa da, önemli bir gelişme olduğuna kuşku yok. İki ülke arasındaki ticarette, Kamboçya tarım ve tekstil ürünleri satışıyla geniş Çin pazarında yer bulurken, tahmin edileceği üzere Çin makine ve teknolojik ürün ihracıyla öne çıkıyor.

Kamboçya’nın Çin’le olan yakınlaşmasına rağmen, ABD ile olan ticaret hacminin de azımsanmayacak bir önem taşıdığını söylemek gerekiyor.

Öyle ki, Kamboçya ABD’ye benzer şekilde tekstil ürünleri ihraç ediyor ve karşılıklı ticaret hacmi 2020 yılındaki 6.9 milyar Dolar’dan, 2021 yılında 9 milyar Dolar’a çıkması özellikle, ABD yönetiminin çelişkili politikalarına rağmen ticari ilişkilerin devam ettiğini ortaya koyuyor.

Bununla birlikte, gözlemciler, 2023 yılında tekstil sektöründe Çin’e yapılan ihracatın, ABD’nin önüne geçeceğini dile getiriyorlar.

Küresel güçler ve jeo-politik yapılar

ASEAN’ın küçük ancak, stratejik ülkesi konumundaki Kamboçya’daki yerel seçimler, hiç kuşku yok ki, ASEAN kadar, ABD ve Çin tarafından da yakından takip ediliyor.

Günümüzde küçük-büyük demeden ulus-devletlerin taşıdıkları önem son dönemde yaşanan gelişmelerle kanıtlanmış durumda. Özellikle, bölgesel ittifaklar ve ikili ilişkilerde kilit konuma gelen bu tür ülkelerde siyaset dünyasındaki gelişmeler, sadece ilgili ülke toplumu tarafından takip edilmiyor.

Bunun ötesinde içinde yer aldıkları merkez ile bu bölgelerle doğrudan irtibatlı küresel güçlerin odağı oluyorlar. Kamboçya’da yapılan yerel seçimleri ve bununla bağlantılı siyasal gelişmeleri, bu şekilde değerlendirmek gerekir.

Küresel ekonominin ikinci gücü konumundaki Çin’in son dönemde, hem ASEAN bölgesinde hem de geniş Asya-Pasifik bölgesinde Solomon Adaları, Samao Adaları gibi Ada ülkeleri örneğinin yanı sıra, Laos ve Kamboçya gibi ülkelerle giderek artan yakın işbirlikleri bunun en iyi göstergesi. Ve Çin’in bu ülkelere ilgisi sadece alt yapı yatırımlarıyla da sınırlı değil.

Bunun ötesinde, örneğin -her ne kadar başbakan Hun Sen tarafından doğrulanmamış olsa da-, Kamboçya’da Ream bölgesinde deniz üssü ile Dara Sakor havalimanı yakınlarındaki pist çalışmalarını, Çin’in deniz ipek yolu projesinin bir safhası olarak dikkat çekiyor.

Bununla birlikte, yönetimin politikalarına eleştirel yaklaşan kimi çevreler ise yayınladıkları açıklamalarda, ABD’de Biden hükümetinin henüz bu gelişmeleri dikkate alacak bir politika geliştiremediğine dikkat çekiyorlar.

Temelde vurgu, teritoryal ve nüfusları bakımından küçük addedilen Kamboçya ve Laos gibi ülkelerin, jeo-stratejik öneminin artışı karşısında adım atılamamış olması, ABD’nin genel itibarıyla Asya-Pasifik bölgesindeki varlığı konusunda bir eksiklik olarak değerlendiriliyor.

Aslında tam da bu ve benzeri gelişmeler Joe Biden’ın başkan yardımcısı olduğu Barack Obama dönemi politikalarına muhalif olmasıyla da bir anlamda çelişki arz ediyor.

Söz konusu bu eleştiriler, daha önceki benzer konulardaki yazılarda dile getirdiğimiz üzere, ABD yönetiminin küresel gelişmelerin odağına demokrasi ve insan hakları gibi liberal-kapitalizmle doğrudan bağlantılı “ortak değerler” olgusu üzerine inşa etmesi bulunuyor.

Oysa, Çin gibi bir güçle karşılaşmada veya ASEAN ve Asya-Pasifik bölgesinde ABD’nin geleneksel müttefikleriyle birlikte söz konusu bu küçük ülkeler üzerinde çok daha kapsamlı işbirliklerinin oluşturulması mümkün gözüküyor.

Aslında bunun örneğini, Barack Obama dönemindeki Vietnam açılımı ile göstermiş bir ABD var karşımızda. Ayrıca, bu noktada geçtiğimiz aylarda ABD’ye resmi ziyarette bulunan Singapur başbakanı Lee Hsien Lhoong’un bir bölge lideri olarak bu yöndeki eleştirisinin, ABD yönetimince dikkate alınması gayet önemli olduğuna kuşku yok.

Günümüzde küçük kabul edilen ülkelerin jeo-stratejik önemleri artarken, bu gelişme bir yandan, bu tür ülkelerin ekonomik modernleşmelerinin kapısını aralarken, öte yandan küresel güçler arası rekabetin odağı haline geliyorlar.

Bu durum, aynı zamanda ülke içi toplumsal ve siyasal gelişmeleri de tetiklemesiyle ortaya gayet dinamik bir sürecin çıkmasına neden oluyor.

Kamboçya’da bugün yapılan yerel seçim ülkede iktidarın varlığını sürdürebileceği bir sonuç ortaya koyabilir. Bununla birlikte, muhalefet özellikle 2017 yılında yaşanan CNRP’nin kapatılmasının ardından yeniden toparlanma sürecinde olduğu dikkate alındığında bir anlamda 2023 yılındaki genel seçimlere bir hazırlık niteliği taşıdığını da söylemek mümkün.

LEAVE A REPLY