Hint-Çini bölgesindeki Kamboçya’da halk demokrasi sınavı veriyor. Ülkede altıncı ayı bulan siyasi istikrarsızlık giderek kronik bir hal alırken, iç siyasette çözüm yolları için dış faktörler devrede.
Halk Partisi başkanı ve Başbakan Hun Sen’in uzun yıllar süren iktidarına karşı başlatılan muhalefetteki Kamboçya Ulusal Kurtuluş Partisi, geçen Temmuz ayındaki seçimlerde aldığı oy oranıyla meşruluğunu kanıtlamış gözüküyor. 125 sandalyeli mecliste 55 sandalye kazanan muhalefet partisi, aslında seçimlere hile karıştırıldığını, ileri sürerek önce başta ABD olmak üzere uluslararası çevreleri ardından da muhalefeti destekleyen kitleleri harekete geçirme amacı güttü. Avrupa Parlamentosu’nun 16 Ocak’ta aldığı kararla Temmuz seçimlerinin araştırılması konusundaki kararı dikkate alınacak olursa bunda da kısmen başarılı olduğu söylenebilir. Ayrıca halkın desteğini sokak gösterileri şeklinde ortaya koymasıyla aradan geçen altı aydı kayda değer bir karşılık bulduğunu söylemek mümkün.
Bu anlamda adına demokrasi denilen sistemin bölge ülkeleri kadar Kamboçya’da da etkin olabilmesi için verilen mücadelelerde iktidar/muhalefet ikilisinin etkileşiminde farklı faktörler ve yönelimler söz konusu. Şeffaf olmayan seçim sistemi, hilenin karıştığı bir süreç sonunda parlamentonun kilitlenmesi ve sokak gösterileri şeklinde tezahür ediyor. Gösterilerde, özellikle ülkedeki yabancı yatırımların gelişmesine parallel olarak kayda değer bir sektör haline gelen tekstil işinde çalışanlar oluşturuyor. Bu kitlenin de %90’ının genç kadınlardan teşekkül ettiği göz önüne alındığında, ülkede hükümete yönelik tepkinin temelinde fakirlik olgusu kadar, genç kitlenin farklı taleplerinin olduğu da bir gerçek. Örneğin, aylık geliri 85 Dolar olan bu kitlenin talepleri karşısında hükümet, maaşları 95 Dolara yükseltirken, işçilerin taleplerini göz ardı ettiği tepkisini almaktan kurtulamıyor. Çünkü işçiler asgari ücret olarak 160 Dolar talep ediyor. Kimi STK yetkilileri ise, insanlık onuruna uygun yaşam standartlarını sağlamakla yükümlü olan hükümetin bu ücret politikasıyla ilgili anayasa maddesini ihlâl ettiğini ileri sürüyor. Gösterilerin hedefinde ise, meşruiyeti sorgulanan başbakan Hun Sen’in istifası ve yeni ancak adil bir seçime gidilmesi bulunuyor. Ancak bu sürecin nasıl gerçekleştirileceği ise şimdilik bir muamma.
Kuşku yok ki muhalefet geçen Temmuz ayında yapılan ve son otuz yıllık iktidarını pekiştiren (!) Hun Sen’e karşı parlamentoda çoğunluğu kazandığı yönündeki iddiasını sürdürüyor. Seçimler öncesi ve sonrasında uluslararası kurumları adil bir seçim yapılmasını sağlama yönündeki çağrı mevcut iktidar tarafından kabul görmemişti. Muhalefet lideri San Rainsy ise, sokak gösterileri ile tepkisini ortaya koyacağını ifade etmişti. Aradan geçen süreçte ülke temsili demokrasisinin kitlendiği gözleniyor. İktidar, muhalefet gösterilerine ‘sıfır tolerans’ politikası ile emniyet birimlerini harekete geçirirken, muhalefet ise kendi toplumsal dayanaklarından beslenerek haklılığını ortaya koymaya çalışıyor. Muhalefetin girişiminin bir yanında, mecliste kayda değer sayıda milletvekili kazanmasına rağmen, meclis çalışmalarına katılmaması yer alırken, öte yanında, yukarıda zikredilen toplumsal yapılar etkileşimiyle tepkisini sokakta gösteriyor. Muhalefetin sahaya sürdüğü güçler arasında, uluslararası şirketlerin yatırımları sonucu oluşan imalat sanayiinde çalışan işçilerinin önemli bir yer var. Hükümetin daha Temmuz ayındaki seçimler ertesinde göstermeye başladığı güvenlik güçlerini göreve çağırma kartı, Aralık ayının sonunda göstericiler üzerine ateş açılmasıyla ölümlerin meydana gelmesiyle artık gündemde ciddi bir şekilde yer almış gözüküyor. Ölümlerle birlikte Batılı ülkelerden tepkiler de gelmeye başladı. Özellikle bu ay başında gerçekleşen ölümlerin ardından AB Parlamentosu söz konusu vakaların araştırılması kararı aldı. Ayrıca, Başbakan Hun Sen, BM özel rapörtörüyle başkent Phnom Penh’de biraraya geldi. Bu görüşmede, BM yetkilisinin iktidar ve muhalefet arasında arabuluculuk yaparak iki tarafın masaya oturmasını istiyor.
Muhalefetin, Hun Sen hükümetinin meşruiyetini sorgulama sürecinde önümüzdeki günlerde Birleşmiş Milletler Konseyi’nin Cenova’daki toplantıları önem taşıyor. BM Konseyi’nce “Dönemsel İzleme Raporu” görüşmeleri yapılacak. Bu toplantılarda hükümet tarafı, son görüşmelerin yapıldığı 2009 yılından bu yana ne gibi gelişmeler kaydedildiğini BM üye devletler temsilcileri önünde ortaya koyacak. BM sitesinde ise toplantılara üye ülkelerin yanı sıra STK’ların katılabileceği belirtiliyor. Öte yandan, BM’nin muhalefet lideri Sam Rainsy’i de toplantılara davet ettiği ifade edildiği ve bu amaçla Rainsy’in, toplantılara katılmak üzere Cenova’ya gittiği belirtiliyor. Ancak, hükümet yetkilileri muhalefet liderinin toplantılara katılamayacağını ileri sürüyor. Rainsy’in Avrupa ziyareti Cenova’daki toplantı ile sınırlı değil. Buradan Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nu ziyaret ederek çeşitli temaslarda bulunacak. Hiç kuşku yok ki, bu temaslar yukarıda dile getirilen seçim ve güvenlik güçlerinin göstericilere yönelik saldırılarında ölümlerin araştırması konusunda Avrupa Parlamentosu’nun aldığı kararın AB Komisyonu’nca onaylanmasını sağlamaya yönelik. Bunda başarı sağlandığı ölçüde, Hun Sen hükümetine yönelik siyasi ve ekonomik baskıların gerçekleştirilmesine yönelik bazı girişimleri beklemek mümkün.
Muhalefet, tüm olasılıkları göz önünde bulundurarak alternatif eylem plânları hazırlıyor. Bu bağlamda, hükümeti istifaya ve yeni seçimler yapılmasına iknaya yönelik olarak Mart ayında yeni girişimler olabileceği belirtiliyor. Bununla birlikte, muhalefet liderleri amaçlarının kesinlikle şiddet kullanmamak olduğunu da ısrarla vurguluyorlar. Bir yanda düşük ücrete tabi tutulan tekstil işçileri ve kırsalda yaşayan nüfusun büyük bölümünün ekonomik sıkıntıları, öte yanda gençlerin yeni ve farklı talepleri karşısında hükümet bugünlerde uluslararası baskıyla da karşı karşıya kalabilir. Bu süreçte iktidar aygıtını elinde tutan Hun Sen’in muhalefetin ve uluslararası çevrelerin taleplerine nasıl karşılık vereceğini kestirmek ise güç.

 

LEAVE A REPLY