Mehmet Özay 11.02.2025
Japon başbakanı Shigeru Ishiba’nın geçtiğimiz Perşembe ve Cuma günleri ABD’ye yaptığı ziyaret, sadece iki ülke ilişkileri açısından değil, Trump yönetiminin küresel yeniden yapılanma bağlamında da büyük önem arz ediyor.
Bu ziyareti, Japon-ABD ilişkilerinin ne denli birbirine yakın olduğunu kanıtlarken, Trump’ın son dönemde önerdiği projelerine önemli küresel destekçiler bulma noktasında da, umudunu artıran bir gelişme olarak görmek gerekiyor.
İkili ilişkiler kaldığı yerden…
Trump ikinci dönem başkanlığına, birinci dönemden kaldığı yerden devam ederken, en önemli rakibi olarak Çin’i görmesine paralel olarak Japonya, Doğu Asya’da ulusal güvenliğine temel tehdit olarak Çin’i bulması hiç kuşku yok ki, iki ülkenin birbirine bağını güçlendiren en önemli nedeni teşkil ediyor.
Buna Kuzey Kore’yi de eklediğimizde özelde, Japonya ve genelde, Doğu Asya güvenliği’nin ABD için kaçınılmaz önemi, bölgedeki en önemli müttefiki Japonya’yı diğer ülkeler arasında öne çıkartıyor.
Trump, Ishiba ile yaptığı ortak basın toplantısında bu hususa değinerek, ABD ve Japonya arasında güvenlik işbirliğine özenle vurgu yaptı.
Bu çerçevede, Trump’ın, Japonya’nın güvenliğine yönelik işbirliğinde bir değişiklik olmayacağını vurgularken, Çin ve Kore Yarımadası güvenliğine özenle değindiğini de söylemekte yarar var.
Trump, güvenlik konusuna somut bir açılım getirerek, hafta içinde ABD yönetiminin aldığı kararla Japonya’ya bir milyar dolarlık askeri malzeme satışı yapacağını açıkladı.
Hint-Pasifik
Son yirmi yıldaki küresel gelişmelere bakıldığında, Çin’in giderek artan ekonomik, askeri ve de siyasi gücü karşısında, Japonya ve ABD ittifakının her açıdan önem kazandığını ifade edebiliriz.
ABD’nin, Hint-Pasifik coğrafyasında deniz seyr-ü seferinin tüm aktörlere serbest ve açık olarak işlev göstermesi konusundaki yaklaşımına, Japonya ilk elden destek verirken, bu geniş suyolunun güvenliği noktasında oluşturulan uluslararası birliklerde ilk sırada yer alan yine Japonya oluyor.
Bu noktada, Quad adıyla anılan birliği hatırlamakta yarar var…
Bünyesinde ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan bulunan söz konusu birlik, 2004 yılında Hint Okyanusu’nda meydana gelen tsunami sonrasında oluşturulmuş ve ardından, güvenlik diyalog çerçevesine dönüştürülmüştü.
Son dönemde, askeri tatbikatlarla adını duyuran yapının Hint-Pasifik güvenlik süreçlerine paralel olarak yeni düzenlemeler gidebileceğini öngörmek mümkün.
Siyasal ve ekonomik işbirliği
Japonya ve ABD arasındaki bu güvenlik boyutunun yanı sıra, iki ülkenin siyasal ve ekonomik işbirliğinin kopmaz bir bağla tesis edildiğini söylemek abartı olmayacaktır.
Aşağıda değineceğim üzere Japonya’nın ABD’ye olan yatırımları konusunda Japon tarafı gayet agresif bir açılım sergileme arzusunda.
İki liderin görüşmelerinde Japonya’nın ABD’ye olan 800 milyar dolarlık dış yatırımının bir trilyon dolara çıkartılması hedefleniyor.
Bunun yanı sıra, enerji konusu hiç kuşku yok ki, önemli işbirlikleri arasında yer alıyor.
Bu noktada, Japonya’nın ABD’den sıvılaştırılmış gaz alımını artıracağı konusunda anlaşma yapıldığı açıklandı.
Ayrıca, iki ülkenin Alaska’da enerji sahasında ortak yatırımları olacağı da dikkat çeken konular arasında bulunuyor.
Trump’ın beklentisi
Trump, umduğu dış yatırımı Japon şirketlerinden bulabilecek mi?
Ishiba’nın ABD’ye yaptığı resmi ziyarette belki de, öne çıkan en önemli soru buydu.
Bu noktada, ilk akla gelen soru ABD ve Japonya arasındaki ticaret açığı… Trump, bu hususa değinerek açığın 100 milyar dolar civarında olduğuna işaret etti.
Ancak, Trump, herhangi bir yaptırımdan bahsetmezken, bu açığın giderilmesi konusunda özellikle petrol ve gaz gibi enerji alanlarındaki yatırım ve işbirlikleriyle bu açığın kapatılmasına dolaylı bir vurguda bulundu.
Sorun aşıldı!
Ishiba ve Trump görüşmesinin en önemli süreçlerinden biri Nippon çelik firmasının Amekina çelik endüstrisine yatırımı konusuydu.
Bu husus, Biden döneminde Nippon Çelik Firması’nın, Amerikan çelik endüstrisinin en önemli merkezi konumundaki Pittsburg üretim merkezini alma çabası olumsuzlukla sonuçlanmıştı.
Sabık başkan Joe Biden yönetimi, çelik endüstrisinin Amerikan ulusal güvenliğiyle doğruna ilintili olduğu yönlü yaklaşımı nedeniyle 15 milyar Dolarlık Japon yatırımına ‘hayır’ demişti.
İşin ilginç yanı, çelik endüstrisi çalışanları şirketin Japonlara geçmesinden yana tavır sergiliyordu.
Taraflar arasında yapılan görüşmeler sonrasında Trump yaptığı açıklamada, Nippon şirketi’nin Pittburg’daki çelik üretim merkezini tümüyle satın almasının mümkün olmadığını ancak, önemli bir yatırımın yapılacağını söyleyerek konuya açıklık getirmiş oldu.
Sorunun bu şekilde aşılması, öyle anlaşılıyor ki, Trump yönetiminin pazarlık konusundaki gücünü gösteriyor.
Trump, bunun ipucunu geçen SoftBank ceosuyla yaptığı görüşme sonrasındaki açıklamalarıyla ortaya koymuştu.
Trump, geçen ay yaptığı ilgili açıklamasında, Japon teknoloji firması SoftBank önümüzdeki dört yıl boyunca ABD’ye yüz milyar dolarlık yatırım yapacağını ifade etmişti.
Trump, Biden yönetiminin ‘ulusal güvenlik’ sorununu gündeme taşımamakla birlikte, Pittburg’daki oluşumun satılmayacağına değinirken, Japonya’dan gayet önemli miktarda bir yatırımın geleceğini söyleyerek orta yol takip ettiğini söyleyebiliriz.
Bu karar, hiç kuşku yok ki, Donald Trump’ın neredeyse, tüm dünyayı Amerika’ya yatırıma davet etmesiyle doğrudan bağlantılı bir husus.
Japonların yatırım ısrarı
Japonların ABD’de yatırım konusundaki ısrarlarının temelinde, birkaç temel husus dikkat çekiyor. Bunların başında, son dönemde Çin’e yatırımlarda yaşadıkları zorluklar geliyor.
İkincisi, yaşlanan nüfus nedeniyle Japon firmalarının yurt dışı yatırımları öncellemeleri. Üçüncüsü, Japon para birimi Yen’in uluslararası piyasalardaki düşük değeri…
Kanımca, Japonya ile ABD arasında son yetmiş yılda gelişme gösteren ikili ekonomik ilişkilerin doğasından kaynaklanan bir durumun da, ağırlıklı olarak bu süreçte önemi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Öyle ki, devlet destekli Çin firmaları karşısında yaşanan yatırım zorlukları nedeniyle yönünü büyük ölçüde ABD’ye çevirmiş olan Japonların 2019 yılından bu yana, ABD’de en büyük dış yatırımcı olmaları bunu kanıtlıyor.
Söz konusu Japon yatırımlarının, Trump yönetiminin dış yatırımcılara sağlayacağını vaat ettiği en önemli imtiyazlardan sonuna kadar yararlanacaklarını söylemek gerekiyor.
Japon başbakanı Ishiba’nın ABD’ye yaptığı resmi ziyaret, iki ülke ilişkilerinin tahmin edildiği üzere hasarsız bir şekilde devamı konusunda önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.
Bu sorunsuz yapının oluşmasında son yaklaşık yetmiş yıllık işbirliği gibi bir birikimin olması kadar, yaşadığımız süreçte Japonya ve ABD’yi yan yana olmaya zorlayan çeşitli nedenler olduğunu unutmamak gerekiyor.