Mehmet Özay                                                                                              17.10.2019

Ana kıta Çin’e bağlı Hong Kong özerk bölgesinde gösteriler sürerken, gelişmelerin uluslararası boyutu giderek ön plâna çıkmaya başladı.

Geçen Salı günü ABD senato alt komisyonunda Hong Kong İnsan Hakları ve Demokrasi Yasası’nın kabulü bu anlamda önemli bir gelişme olarak ele alınmayı hak ediyor. Bu gelişmenin ortaya çıkmasında hiç kuşku yok ki, Eylül ayı boyunca yaşanan gelişmeler oldukça önemliydi.

Sorun yasal düzenleme değil, demokratikleşme

Hong Kong’daki gösterilerin, sadece tek bir yasal düzenlemeye karşı gerçekleştirilen geçici bir eylem olmadığı artık son derece açık.

Ada yönetiminin başında bulunan Carrie Lam’ın, Eylül ayı başında Haziran ayındaki gösterilere neden olan yasal düzenlemeyi geri çekmesine rağmen, gösterilerin sona erme ihtimali bir yana, gösterilerin öncüsü kitlelerin Ada’daki direnişi canlı tutma konusundaki çabaları devam ediyor.

Bu çerçevede, Ada halkına demokratik hakların verilmesi ve hatta bağımsızlık taleplerin yükselmesiyle sürdürülebilir bir yönelim sergiliyor.

Öyle ki, bu talebin Ada ile sınırlı olmayan, hatta ana kıta Çin’de benzer bir talep ve gösteri eğilimini ortaya çıkarmaya matuf bir veçhesi olduğu da görülüyor. Bu bağlamda, daha önceki yazılarımızda öngörülerimizin doğrulanmakta olduğunu söyleyebiliriz.

Bu durum, ana kıta Çin yönetiminin bugüne kadar gösterilere güvenlik güçleri ile sınırlı bir karşılık vermesi, önümüzdeki dönemde devam edeceği anlaşılan demokratikleşme ve bağımsızlık talepleri karşısında nasıl bir alternatif geliştireceği sorusunu da akla getiriyor. Bu süreçte, Çin yönetimini meşgul edecek veya zorlayacak bir diğer husus ise, hiç kuşku yok ki, Hong Kong sorununun artık iyiden iyiye uluslararası bir boyut kazanmış olmasıdır.

Ada’da yaşanan gelişmelerin, sadece Hong Kongluların özerk parlamentodaki bir yasal düzenlemeye karşı ortaya koydukları bir tepkiyle sınırlı olmadığı, aksine ana kıta Çin yönetiminin, Hong Kong’u siyasi ve toplumsal bağlamda giderek daha çok kendine tabi tutma politikalarının bir an önce önüne geçilmesi anlamı taşıyor. Bu nedenledir ki, gösterileri yöneten öncü kitle demokratikleşme ve bağımsızlık taleplerini diri tutacak stratejiler geliştirmeye uğraşında.

Hong Kong yönetiminin bu süreçte göstericiler ile diyalog sürecini başlatma eğilimine karşılık kendine muhatap bulamamaması, yine gösterileri yöneten ve gençlerin başını çektiği hareketin kararlılığının bir ifadesi.

Ada’da gösterilere destek büyürse…

Gösterilerde öğrencilerin doğal bir liderliğinden ve katılımlarındaki devamlılıklarından bahsedebiliriz. Bunun toplumsal hareketlerin doğasıyla bir zıtlık taşımadığı, aksine doğrular mahiyette olduğunu da söyleyebiliriz. Gösterilerin öncü gücünü oluşturan öğrencilere geniş kitlelerden gelen desteğe yaz boyunca yapılan dev gösteriler sırasında tanık olunmuştu.

Öyle ki, Ada’da genç yaşlı toplumun her kesiminden insanların aileleriyle birlikte meydanları doldurmaları, ana kıta Çin yönetiminin kendini hissettiren baskısına karşı ciddi bir direnişin mevcudiyetine işaret ediyor.

Haziran ayından bu yana yaşanan gelişmelerde öğrencilerin havalimanı ‘kuşatması’ gerilimindeki bazı eylemleri dışında genelde bir hata yapmadıkları gözlemlenirken, hareketin liderliğini yürüten öğrencilerin Ada’daki sorunu aktif olarak uluslararası arenaya taşıma sürecini aktif olarak yürütmeye başladılar.

Demokrasi taleplerine Batı’dan destek

Yaz boyunca yapılan gösterilerde bazı katılımcıların ABD bayrağı taşıması dikkat çekmişti. Ardından, Eylül ayı başlarında ABD konsolosluğu önünde yapılan gösterilerle ABD yönetiminden Hong Kong sorununa müdahil olması çağrısı, yine aynı günlerde Alman şansölyesi Angela Merkel’in Çin’e yaptığı resmi ziyarette başbakan Li Keqiang’a Hong Kong’da hak ve özgürlüklerin “garanti altına alınması” gerektiği konusunda görüşlerini dile getirmesi hiç kuşku yok ki, ana kıta Çin yönetimi tarafından hoş karşılanan gelişmeler değildi.

O günlerde Alman basını, yatırımlar ve ticari ilişkiler çerçevesinde Merkel’e eşlik eden iş çevrelerini hedef alarak Hong Kong’daki yaşanan özgürlük sorununa dikkatleri çekiyordu. Ada’daki gelişmelerin Almanya’yla belki de en önemli bağlarından biri, geçen Mayıs ayında ilk defa iki Hong Kong’lu aktiviste siyasal sığınma hakkının verilmiş olmasıydı.

Destek arayışları sadece Ada sınırları içerisindeki gelişmelerle sınırlı kalmadı. Hong Kong’daki gösterilerin ve de 2016 yılı Nisan ayında kurulan Demosisto partisinin genç lideri Joshua Wong proaktif bir yaklaşım sergileyerek, Eylül ayı başlarında Alman dışişleri bakanıyla Berlin’de görüşmesinin ardından, ABD’de Kongre üyeleriyle biraraya geldi.

Wong’un Washington’da ABD Kongresi Çin komisyonunda yetkililerle yaptığı görüşmede, Çin’e yaptırım konusunda kongreye çağrıda bulundu.

Bu çağrının ardından, Hong Kong insan hakları ve demokrasi yasası adıyla belgenin çıkması konusunda gelişme sağlanması için Demokrat ve Cumhuriyetçilerin ortak hareket etmesi konusundaki eğilim, geçen Salı günü yapılan görüşmelerde Senato alt komisyonunda somut bir hal aldı ve yasalaşması konusunda görüş birliğine varıldı.

Alınan bu kararın yasalaşması halinde, Hong Kong yönetimine bazı ekonomik yaptırımlar ile bazı siyasetçilere yasaklar gelmesi söz konusu olacak.

Bu son gelişme, Eylül ayında ABD Savunma Bakanı Jim Mattis’in gösterilerin Çin’in iç işleri olmayan bir boyuta taşındığı ve ABD’nin göstericilere ‘moral destek’ sağlaması gerektiği şeklinde yaptığı açıklamayı tamamlar maiyette gözüküyor.

1997 yılında İngiliz sömürge yönetiminden Çin’e devredilen Hong Kong’da son yirmi yılda yaşananların Ada halkına vaad edilen haklarının korunamamış olduğunu ortaya koyuyor.

Joshua Wong’un, Çin yönetiminin Ada gençliğini karşısına aldığını ileri sürmesi bunun en bariz göstergesi durumunda. Gelinen noktada, toplumsal huzursuzluğun Çin ve Batılı ülkeler arasındaki bir sürtüşme kadar, Çin’in geneline yansıma ihtimalini de içinde barındıran kritik bir noktada bulunmasıdır. Bu süreçte, ana kıta Çin yönetiminin nasıl bir politika izleyeceği hiç kuşku yok ki, Ada siyasetinde belirleyici olacaktır.

LEAVE A REPLY