Mehmet Özay                                                                                              01.01.2022

Asya-Pasifik bölgesi çalışmalarında, kabaca son on yılın gündeminde, Çin’in büyümesi ve genişlemeci yaklaşımının rolü olduğu ve buna karşı bir reaksiyon olarak ABD’nin tavır alışından söz ediyoruz.

Oysa, diğer bazı aktörlerin, görünürde ve giderek çatışmacı bir yönelim sergileyen bu iki aktörün dışında bunların uzantısı ve/ya bağımsız olarak değerlendirilebilecek, diğer bazı aktör devletlerden de bahsetmek ve varlığından haberdar olmak gerekir.

Bununla, “geniş Asya-Pasifik” olarak değerlendirdiğim alanda yer alan Hindistan ve Rusya’yı kastediyorum. Bu iki ülke devlet başkanının geçtiğimiz Aralık ayı başında, Yeni Delhi’de buluşması gözden kaçmış gibi bir intiba uyandırsa da, aslında yukarıda dikkat çekilen ve küresel görünürlüğü yüksek gelişmeden bağımsız değil.

Savunma işbirliği gündemi

Hindistan başbakanı Narendra Modi ve Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in, 6 Aralık 2021’de Yeni Delhi buluşmasının görünür yüzünde savunma işbirliği bulunuyor.

Bu işbirliği, Hindistan’ın Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi talebi bulunuyor. İki ülke arasında, 2018 yılında varılan anlaşmada son nokta, Putin’in bu ziyaretiyle konularak, söz konusu savunma sistemlerinin tedarikine başlanmış oldu.

İki ülke arasında varılan anlaşmanın 2031 yılına kadar geçerli olması, işbirliğinin sadece bir defalık olmadığını, önümüzdeki dönemde benzer bazı gelişmelerin olabileceğini ortaya koyuyor.

Bu işbirliğinin Rusya açısından vurgulanan önemi ise, 2021 Temmuz’unda yayınlanan ‘Rusya Ulusal Güvenlik Strateji” belgesinde Hindistan’ın “özel imtiyazlı stratejik partner” olarak zikredilmesinde ortaya çıkıyor.

Öte yandan, söz konusu bu anlaşmanın fiiliyata geçirilmesiyle birlikte, ABD’nin tepkisi ve Hindistan’a yönelik herhangi bir yaptırımının olup olmayacağı sorusu akla geliyor. Ancak bugüne kadar ABD ‘açık’ bir karşılık vermiş değil.

Kaldı ki, bazı çevreler Hindistan’ın ABD ve İsrail’le gayet önemli savunma anlaşmaları olmasına rağmen, S-400 benzeri ürünlerin üç kat daha maliyetli olmasını öne çıkartıyorlar. ABD’nin en azından şimdilik sessiz kalmasının belki de en önemli nedeni, hedefte Çin’in olmasıdır.

Çin faktörü

Hindistan’ın böylesi bir sisteme ihtiyaç duymasının arkasında ise Çin yer alıyor.

Öyle ki, Hindistan’ın Çin’le olan hem kara yani, Himalayalar sınırında, hem de deniz yani, Hint Okyanusu’nda karşı karşıya gelmesi ve Yeni Delhi yönetiminin bu iki alan üzerinden kendisini sıkışmış hissetmesidir.

Çin’in Kara ve Deniz İpek Yolları projesi, Hindistan’la Çin’i bir yandan, dünyanın zirvesi yani Himalayalar ile öte yandan, sıcak deniz yani, Hint Okyanusu’nda karşı karşıya getiriyor.

Aşağıda değinileceği üzere Himalayalar’daki çatışma ortamının Yeni Delhi yönetimine verdiği ve bunun iç politikaya kadar uzanan rahatsızlığının çok daha ötesinde, Çin-Pakistan ilişkisinin Kara ve Deniz İpek Yolları Projesi’nin her iki ayağını da birleştiren bir boyut taşımasıyla, Hindistan için hiç kuşku yok ki, varoluşsal bir önem taşıyor.

Soğuk dağ, sıcak deniz

Hindistan’ın Rusya’dan savunma sistemi talebinde Himalayalar’daki sınır sorunu ve çatışmacı süreç, belirleyici bir özellik taşıyor.

Daha açık söylemek gerekirse, Hindistan ve Çin’in Himalayalar bölgesindeki sınırında ‘tanımlanmamış’ alanlarda süren ve anlaşma olasılığından ziyade, devam edeceği anlaşılan çatışmacı süreçte, Hindistan ‘hava savunma sistemleri’ne duyduğu ihtiyacın belirleyici olduğu görülüyor.

Pekin yönetiminin tıpkı Doğu Çin Denizi’nin yüzde 90’lık alanını kendi egemenlik sahası ilân etmesi, bunu teyit ve destek anlamında var olan kayalıklar üzerine ticari ve askeri altyapı ve lojistik tesisler inşasına benzer şekilde Himalayalar’da da önemli girişimleri olduğu biliniyor.

İşte bu nedenle Hindistan kuzey sınırında ciddi bir tehdit altında görüyor. Bunu engelleyeme matuf olarak da Rusya ile savunma işbirliğini önemsiyor.

Rusya Asya-Pasifik’te

Hindistan ve Rusya arasındaki bu savunma işbirliği anlaşmasının Rusya’yı, Asya-Pasifik/Hint Pasifik bölgesinde bir aktör konumuna getirdiğine kuşku yok.

ABD’nin deniz sınırları üzerinde kendisini bir Asya-Pasifik bölgesi ülkesi olarak tanımlarken, Rusya’nın hem kara hem deniz sınırlarının olması Moskova yönetimi gayet doğal ve fiili bir aktör konumuna getiriyor.

Bu çerçevede, Rusya’yı Hindistan’la yakınlaşmasına yol açan ve odağında Çin’in ve ABD’nin bulunduğu birkaç neden üzerinde durmak mümkün.

Rusya’nın Doğu sınırları dolayısıyla Doğu Asya’ya bağlanması, Doğu Çin Denizi’nde Japonya ve Çin’e sınır olması; öte yandan, Çin’in adı pek de gündeme gelmese de, potansiyel ticaret ve güvenlik evreni içinde yer alan Bering Boğazı keşifleriyle Rusya ile karşılaşması söz konusudur.

Bunun yanı sıra, Rusya ve Çin çokça bilindiği üzere Orta Asya Türk Cumhuriyetleri coğrafyasında güç inşasındaki rekabeti/işbirliği ile gündeme geliyor.

Bu çerçevede, Yeni Delhi’de Hindistan başbakanı Narendra Modi’ye konuk olan Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in Asya-Pasifik veya Hint-Pasifik’e yönelik ilgisinde itici güç olarak Doğu Avrupa ekseninde ABD öncülüğünde NATO ile karşı karşıya gelmesi, kürenin bir başka ve de gayet önemli bir bölgesi olan Hint Okyanusu ve ilintili coğrafyalarda ABD’yi sıkıştırmaya yönelik çabası gözardı edilemeyecek bir öneme sahip.

Hindistan-Çin rekabeti

Hindistan’ın ise Çin’le daha derin bir ve doğrudan çatışmacı bir bağlama denk düşen bir ilişkisi olduğu her halükârda ortada.

Çin’de devlet başkanı Şi Cinping’in parti başkanlığına getirildiği 2012 yılından itibaren, bir anlamda ‘gelecek vizyon belgesi’ olarak değerlendirilebilecek açıklamalarının önemli bir bölümünü, Kara ve Deniz İpek Yolları Projeleri oluştururken, bunun çıkarlar noktasında çakıştığı yer Hindistan oluyor.

Küresel güç tesisinde uzak ve yakın tarih gelişmelerine şöyle bir bakıldığında bile dikkat çekecek şekilde denizlerin önemi, Çin’in deniz İpek Yolu bağlantısı ile güney eyaletlerindeki liman şehirlerinden başlayıp Doğu Afrika’ya uzanan bir suyolunda ana arter Hint Okyanusu’na fiziki olarak hakim devletin Hindistan olması, iki ülkeyi karşı karşıya getirmede belirleyici bir faktör.

Ancak, ABD, İngiltere ve Avustralya gibi Anglo-Sakson dünyasının temsilcilerinin bu önemli suyolunu çokça önemsemesi, ilk etapta Hindistan’ı birincil karşıt aktör olarak öne çıkarmasa da, ABD’nin Hint-Pasifik söylemi ve bunun ardından gelen, Quad ve Aukus gibi askeri/güvenlik ve stratejik plânlamasında tanık olunduğu üzere, gizli/açık Hindistan’a rol biçmesi gayet belirgin bir şekilde ortada.

Putin’in ziyaretinin Hindistan’ın ABD ile örneğin, Quad çerçevesindeki birliğine mani veya ondan hareketle gerçekleşmesi mümkün olmayan bir ilişkiye tekabül ettiğini söylemek mümkün değil.

Öyle ki, Hindistan’ın bizatihi geniş bir coğrafya üzerinde yükselmesi ve sahip olduğu egemenlik sahası; Pakistan ve Çin örneğindeki gibi, komşularıyla gayet sorunlu ilişkilere sahip olması; her açıdan potansiyel tehdit anlamı taşıyan ve dış aktörlerce gayet işlevsel bir şekilde ele alınabilecek Keşmir gibi bir çatışma alanı, hiç kuşku yok ki, Yeni Delhi’yi küresel aktörler için vazgeçilmez bir ‘partner’ kılmaktadır.

Bundan, Hindistan’ın memnun olmadığını söylemek de mümkün değil. Bu noktada, tıpkı diğer ülkeler gibi Hindistan da kendi ulusal güvenliği için birden fazla blok/birden fazla güç ile yakın işbirliğine girerek, siyasi-askeri ve stratejik konumunu güçlendirmeyi hedefliyor. Rusya’yla yakınlaşmasını da, bu açıdan değerlendirmek gerekir.

Hindistan’ın Rusya ile olan askeri işbirliğinin Soğuk Savaş yıllarına dayandığı ve ordusunun ihtiyaç duyduğu malzemelerin yarısına yakınını Rusya’dan tedarik ettiği dikkate alınacak olursa, bugün bu ilişkinin hava savunma sistemleriyle gelişme göstermesine şaşmamak gerekir.

Buna ilave olarak 600 milyon Dolar değerinde, Rus yapısı AK-203 tüfenklerin Hindistan’ın kuzeyinde Uttar Pradesh’de ortak üretime konu olması da işbirliğinin önümüzdeki dönemde de devam edeceğinin bir işareti.

Kaldı ki, bu durum, Rusya’yı Asya-Pasifik/Hint Pasifik bölgesine giderek daha da yakınlaştıran bir öneme sahip ki, genelde Batı ve özelde ABD ile küresel karşılaşmasında Putin yönetiminin bu gelişmeye sıcak bakacağına kuşku yok.

LEAVE A REPLY