Mehmet Özay 13.09.2019
Endonezya’nın üçüncü devlet başkanı, Prof. Dr. Baharuddin Yusuf Habibie, 83 yaşında Cakarta’da vefat etti.
1936 yılında Sulavesi Adası’nda doğan Habibie’nin vefatı, bir devlet adamından ziyade bir bilim ve vicdan adamının kaybı anlamı taşıyor. 1950’li yıllarda Almanya’da başlayan yükseköğretimi ve ardından 1970’lerin ilk yarısına kadar süren profesyonel yaşamında havacılık alanında giderek öne çıkan bir isim oldu. Bu süreçte, Almanya’da aralarında devletin önemli havacılık sektörü de olmak üzere çeşitli kurumlarda çalıştı.
Habibie’nin profesyonel kariyeri, benzeri bireyler gibi ülkenin siyasi kaderinin değiştiği 30 Eylül 1965 sonrasıyla belirginlik kazandığını söylersek yanılmış olmayız. Habibie’nin nasıl bir Endonezya siyasal ve toplumsal yaşamı içerisinde yer aldığını, ancak o dönem yaşananlara kısaca göz atmakla mümkündür.
30 Eylül 1965 tarihinde, dönemin askeri istihbaratının başındaki Suharto’nun liderliğinde askerler, komünist partisinin sözde darbe girişimini bastırmak suretiyle, Yeni Dönem (Orde Baru) adıyla farklı bir siyasi yapılanmanın kapısını araladı.
Bu süreç, ülkenin Soğuk Savaş döneminde küresel ayrışmalarda yerini ABD yönelimli olarak gerçekleşmesine yol açarken, ekonomik anlamda da benzer bir sürecin başlaması anlamı taşıyordu.
Bu dönem, darbe söylemi çerçevesinde Takımadalar’da komünist tehdinin sona erdirilmesiyle ilişkilendirilse de, süreç yaygın kanının aksine, sadece komünist partisinin yasaklanması sınırlı bir gelişmeyle sonuçlanmadı.
Ülkede güçlü bir geçmişe sahip siyasal İslam da Suharto rejiminde önü kesilen ve devlet kontrolünde ve devlete eklemlendirilen sınırlı bir role kanalize edildi. Dönemin, İslami hassasiyetlere sahip olduğu söylenebilecek siyasi partilerinin tek bir çatı altında toplanmaya zorlanması, yukardan aşağıda siyasal modernleşmenin örneği olarak kabul edilecek boyuttadır.
Siyasi alanda bu gelişmeler yaşanırken, ulus devlet yapılanmasını tamamlayamamış bu devasa ülkenin, dönemin küresel ekonomik yapılaşması dışında kalması rasyonel bir gelişme kabul edilmesi mümkün değildi.
Bu nedenle, Suharto dönemini ele alan çalışmalarda belki de en öne çıkartılan konu ülkedeki kalkınma hamlesine yapılan vurgudur. Bu vurgu, Suharto’nun ‘kalkınmanın babası’ unvanıyla anılmasını sağlayacak ölçüde ulusal ve uluslararası düzeyde ses getirecek boyuta ulaşmıştır.
İşte Habibie, böylesi bir dönemde tıpkı diğer örnekleri gibi, yurt dışında eğitim görmüş bireylerin bürokrasiye ve/ya ulusal siyasete katılımı sürecinde, Suharto’nun ısrarıyla 1974 yılında ülkesine döndü. 1978 yılında, Suharto’nun başkanı olduğu Golkar hükümetinde araştırma ve teknoloji bakanlığı ile ulusal siyasete adım attı.
Habibie’yi öne çıkaran en önemli gelişmelerden en önemlisi, 1996-97 Güneydoğu Asya krizinin de etkisiyle 1998 Mayıs’ında Suharto’nun 32 yıllık devlet başkanlığını bırakmasıyla başladı. Suharto, başkanlık sarayında ulusal ve uluslararası kamuoyuna görevini bıraktığı açıklamasını yaparken, bu son derece kritik geçiş döneminde ülke yönetimi başkan yardımcısı Habibie’ye emanet edildi.
Habibie’nin, geçiş dönemi başkanlığına seçilmesinde sahip olduğu milliyetçi kimliği, bilimsel kişiliği ile uluslararası tanınırlığı, değişim yanlısı geniş kesimlerin taleplerini sivil bir siyasetçi olarak doğru bir seçim olduğu konusunda konsensüs olduğuna kimse itiraz etmeyecektir.
Habibie, olağanüstü bir dönemde de olsa, Cava Adası dışından devlet başkanlık koltuğuna oturan ilk ve -şu an akadar- son siyasetçi olma unvanına sahip. Öyle ki, kendisinden önceki ve sonraki tüm devlet başkanlarının ülkenin siyasi beyni olarak da adlandırılan Cava Adası’nın doğusundan çıktı.
Habibie’nin 1998-99 arasında toplam on yedi ay boyunca geçiş dönemi başkanlığı, ülkede uzun bir aradan sonra gerçek anlamda çok partili ve demokratik seçimlere hazırlık bakımından önem taşıyordu.
Bu kısa sürede ülkeyi seçimlere hazırlarken, siyasi tutukluların serbest bırakılması, yeni siyasi partilerin siyasi yaşama katılımı, basın faaliyetlerine özgürlük sahasının açılması gibi bir dizi değişiklik gündeme geldi. Ancak bu sürece damgasını vuran, tıpkı onun geçici devlet başkanlığına atanmasında olduğu gibi ordunun rolünün ulusal siyasetteki rolünün geriletilmesi oldu.
Habibie’nin serbest bırakılmalarını olanak tanıdığı siyasi tutuklular arasında Doğu Timor (Timor Timor) bağımsızlık hareketi lideri Xanana Gusmao’nın ayrı bir önemi olduğunu söylemek gerekir. Öyle ki, 1999 yılında seçimlerin ardından devlet başkanlığı koltuğuna oturan merhum Abdurrahman Vahid Doğu Timor’da referanduma imkân tanıması sonrasında Gusmao 2002 yılında ilk devlet başkanı oldu.
Adı o günlerin etkin komutanları arasında geçen Prabowo Subianto’nun başkente yakın bir askeri karargâhta Cakarta’da başkanlık sarayına yönelik hazırlık içinde olduğu hatırlandığında, Habibi’nin gerek atanması ve gerekse çok kısa süren başkanlığı sürecinde oynadığı rol daha iyi anlaşılacaktır.
Burada bir parantez daha açarak 1998’den 2010’lara siyasal aktörler açısından nasıl bir değişimin gündeme geldiğini Prabowo üzerinde görmek mümkün.
Prabowo’yu, Büyük Endonezya Partisi (Gerindra) lideri olarak, 2014 ve 2019 yıllarında yapılan devlet başkanlığı seçimlerine başkan adayı olarak gördük.
Seçim süreci boyunca kaleme yayınladığımız yazılarda, Prabowo’nun sadece ülkenin en önemli dönüm noktalarından biri olan 1998 süreci ve diğer önemli insan hakları ihlâlleri vb. ideolojik arka plânına dikkat çekmiştik. Her iki seçimde de, Prabowo’yla ittifak eden sözde İslamcı partiler ve bazı İslamcı çevrelerin ne denli hatalı bir siyasi karara imza attıklarını bir şekilde ortaya koymaya çalıştık.
Habibie, siyasi kişiliği, bilimsel faaliyetleri, ülkenin demokratikleştirilmesine katkı olarak değerlendirilecek icraatlara sebep olmasıyla önem taşıyor.
Yukarıda vurgulandığı üzere, kendi döneminde kapsamlı demokratik yaşama hazırlık sürecinde ordunun rolünü kısıtlama çabasının sürdürülebilir olup olmadığı tartışılabilir.
Bunda Habibie’nin bir eksikliği veya hatasını gündeme getirmekle değil, ülkede onun da öncülüğünde kurulan ve/ya sonrasında yeniden yapılandırılan siyasal kurumların ve buna destek olması beklenen toplumsal unsurların sivil siyaset ile ordu ilişkisinde istikrarlı bir yönetimin sergilemede başarılı olup olamadıklarıyla ilgilidir.
Kendisinden sonra gelen başkanların çeşitli konularda görüşlerine başvurduğu bir isim olan Habibie, Endonezya Müslüman Entellektüeller Merkezi’nin kurucusu ve kendi adıyla hizmet veren araştırma kurumuyla ulusal ve uluslararası bilimsel faaliyetler ve ülkenin demokratikleştirilmesi süreçlerini sürdürülebilir kılmaya yönelik faaliyetler gerçekleştirdi.
Bapak Habibie’ye Allah’tan rahmet diliyorum.