Dünyayın en kalabalık Müslüman nüfusuna ev sahipliği ve üçüncü büyük ‘demokrasisi’ olmakla öne çıkartılan Endonezya’da on beş yıldır süren reform sürecinin önemli kazanımlarından biri olan yerel yöneticilerin halk oyuyla seçilmesine olanak tanıyan yasa Parlamento’da dün yapılan bir oturumda kaldırıldı. Bu karar sivil bir darbe niteliğinde etki yaptığını söylemek mümkün. Bu darbe sadece ülkenin prematüre demokrasisine değil, yeni başkan Joko Widodo’ya vurulmuş bir darbe.

Bu değişiklikle, 2004 yılından itibaren uygulanmakta olan ilçe, il belediye başkanları ile valilerin halk oyuyla seçilmesinin öne kapanmış oldu. Son on yıldır Başkanlık koltuğunda oturan Susilo Bambang Yudhoyono’nun görevini tamamlamasına günler kala, mevcut parlamentoda alınan bu karar sadece Yudhoyono dönemine kara bir leke olarak düşmedi. Aynı zamanda, 1998 yılı Mayıs ayında 32 yıllık iktidarını bırakmak zorunda kalan ve bir yazımda kendisini Modern Kral olarak adlandırdığım Suharto’lu yılların ardından başlatılan reform sürecinin de geri tepmekte olduğunun emaresi olarak dikkat çekiyor.

Yasa değişikliğine neden olarak öne sürülen ‘seçimlerin masraflı’ oluşu söylemi herhangi bir rasyonalite taşımıyor elbette. Böylesi bir söylem yerine, bürokratların, siyasilerin, yerel yöneticilerin yolsuzluk suçlamalarına konu olmadan neredeyse bir günün bile geçmediği ülkede, dev bütçeli projelerin şeffaf, hesap verilebilirlik vb. ile hayata geçirilebilmesinin yolunu arayıp bulma çabasının sergilenmesi beklenirdi. Ancak bunun yerine, halkın yanı başındaki yöneticiyi belirleme hakkını gasp etmekde karar kılındı. Parlamento üyelerinin bu icraatı da, aslında gizli/açık bir tür yolsuzluk örneği olarak ülke siyasal günlüğüne kaydedilmiş oldu.

Aslında mevcut parlamentonun böylesi bir kararı alması için ne gibi bir ‘gerçekçi’ gerekçesi vardı diye sormak gerekiyor. Çünkü 9 Nisan parlamento seçimleri ardından, 9 Temmuz’da başkanlık seçimi ülkede yeni bir döneme girildiğini gösteriyordu. Bu dönemin hiç kuşku yok ki, belirleyici ismi Solo (Surakarta) Belediye Başkanlığı, ardından Cakarta Valiliği yapmış olan Jokowi’dir. Yaklaşık bir buçuk yıldır süren Başkanlık seçimleri yarışında ismi sürekli ön plânda olan ve nihayetinde seçim yarısında ipi göğüşleyen Joko Widodo halkın umudu olarak öne çıkıyordu. Görev devir tesliminin yapılacağı 20 Ekim tarihine az bir süre kala Ulusal Parlamento’nun ülkedeki mevcut demokratik yapılanma üzerine kara bir gölge olarak düşen kararın gerekçesi 9 Temmuz Başkanlık seçimiydi.

Başkanlık yarışının iki numaralı ismi, eski general, Suharto’nun üvey oğlu ve ülkenin en zengin ‘politikacısı’ Prabowo Subianto’nun seçimi kaybetmesinin ardından ortaya koyduğu reaksiyon, dün Parlamento’daki kararın alınmasının başlangıcını teşkil ediyor. Prawobo, seçim sonuçlarına itiraz etmiş, üstü kapalı bir şekilde taraftarlarının ‘sabrının taşabileceğini’ öne sürerek toplumsal kaosdan bahsetmiş ve konu Anayasa Mahkemesi’nde uzun süren bir görüşmenin ardından verilen kararla bu itiraza temel teşkil eden iddiaların yeter güçte olmadığına karar verilmişti. İşte bu kararın ardından Prabowo rakibinin elini sıkıp, Parlamento’da ülkenin önemli sorunlarının çözümü için mesai harcamak yerine, pek de gelişkin olmayan ancak umut vaad eden bir tür demokratik seçim sürecini ortadan kaldırmaya matuf bir icraatın öncülüğüne soyundu.

Prabowo, başkanı olduğu Büyük Endonezya Partisi (Gerindra), başkanlık sürecinde ittiak kurduğu partileri de yanına alarak, ‘belediye başkanları ve valilerin’ halk tarafından seçilmesini içeren yasayı değiştirme sürecini başlattı. Ve Suhartolu yıllara dönüş olarak yorumlanan karar dün yapılan parlamento görüşmelerinde 135’e karşı 226 oyla kesinleşmiş oldu. Gerindra’nın bu girişimin ardında Prabowo’nun seçimi bir belediye başkanına kaybetmesinin rolü büyük. Son on yıldır devlet başkanlığına hazırlanan Prabowo, bireysel bir hıncın ötesinde aslında damarlarında dolaşan Suhartoculuk kibrini ortaya koymuş oldu.

Herkes, 20 Ekim’de başkanlık  değişimine hazırlanır; Jokowi ve yardımcısı Yusuf Kalla yeni kabine üyelerini tespitle meşgul olurken, parlamento sadece ülke gündemine değil, ASEAN içerisinde de yankı bulacak bir girişimle meşguldü. Çünkü 9 Nisan ve 9 Temmuz seçimleri, Myanmar’da, Kamboçya’da, Malezya’da, Taylan’da kaoslara şu veya bu şekilde neden olmuş seçim süreçleri karşısında bu dev ülkede başarılı bir seçim sınavı verilmesi, kayda değer bir itibarın oluşmasına neden olmuştu.

Parlamento’da alınan bu karar, Jokowi’ye Başkanlığı öncesinde büyük bir süpriz olduğu kadar, Başkanlığa fiili olarak başladıktan sonra da Parlamento’daki ‘güçlerle’ sıkı bir mücadele içinde olacağının ipuçlarını veriyor. Jokowi’yi başkanlığa taşıyan, kendisini aday olarak gösteren Endonezya Demokratik Mücadele Partisi (PDI-P) ve görece siyasi desteği az partilerin desteğinin yanı sıra, muhalefet bloğunu oluşturan ülkenin önemli partilerinin destekçilerinden de kısmen oy almış olmasıydı. Ancak, Endonezya siyasi yapısında Başkan’ın önemi kadar, nihai karar mekanizmasında Parlamento’nun onayı işte önümüzdeki sürecin Jokowi açısından epeyce zorlu geçeceğinin ibarelerini oluşturuyor.

LEAVE A REPLY