Mehmet Özay                                                                                                                    7 Ekim 2013 

Dr. Mahathir Başbakanlığı’nın son yıllarında gündeme getirdiği Kuzey Malezya Boru Hattı projesini bu kez Çin Devlet Başkanı ile yüzyüze görüşme fırsatı buldu.

Dr. Mahathir Mohamad, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Malezya’ya yaptığı resmi ziyarette önümüzdeki süreçte belki de üzerinde çokça konuşulacak bir projeyi, yani Kuzey Malezya Petrol Boru Hattı inşasını gündeme getirdi. Gündeme bomba gibi düşmesi gereken, ancak Malezya basınında ara sayfalarda verildiği göz önünde bulunduralacak olursa, şimdilik pek de dikkat çekmediği anlaşılan bu girişim Jinping’in ziyaretinin üçüncü günü gerçekleşen görüşmenin -dışarıya yansıyan bağlamı ile söyleyecek olursak- ana konusu teşkil ediyordu. Dr. Mahathir, Çinli misafiriyle Malezya-Çin ticaretteki belirgin dengesizliğin nasıl giderilebileceğinden hareketle bu öneriyi gündeme getiriyordu. Yani, Malezya’nın yatırımlarına karşın, Çin’in henüz Malezya’da arzu edilen büyüklükte yatırımı olmaması karşısında Dr. Mahathir küllenmiş projesini yeniden masaya koyuyordu. Oldukça rasyonel bir temellendirme. Ancak bu ‘önerinin’ bölgesel ve küresel etkilerini göz ardı edebilmek ne mümkün!
Ülke iç politikasını işgal eden ‘sıcak’ konular ve çevre ülkeleriyle kimi dalaş ve bir miktarda barış konulu görüşmelerinin mevzu bahis olduğu dış ilişkilerde bugüne kadar hiç de gündeme getirilmemiş, üzerinde durulmamış ve tartışılmamış bir konuydu bu boru hattı projesi. Dr. Mahathir, hükümette resmi bir görevi bulunmamakla birlikte, Malezya’nın sadece ekonomik kazanımlarının değil, uluslararası ilişkilerinin de yeniden değerlendirilemesine neden olacak güçlü bir argümanla Jinping’in karşısına çıktı. Eski ‘kurt’ Mahathir, yaklaşık on yıl önce, yani ‘siyasetten emekliliğinden belki de aylar önce gündeme getirdiği Kedah-Kelantan hattında inşa edilecek yaklaşık 300 kilometrelik Kuzey Malezya Petrol Boru Hattı projesini ortaya atmıştı. Bugünse bu konuyu bir kez daha gündeme taşıyarak Çin’in güler yüzyü Başkanı Jinping’le ikili görüşmesine konu etti. Dr. Mahathir fikir babası olduği bu projeyle öyle böyle değil, küresel alanda etkileri olacak bir jeo-stratejik ataktan bahsediyor.
Bu projenin rasyonalitesi nedir diye sorulacak olursa, Dr. Mahathir’in cevabı dünyanın en işlek, en stratejik deniz yollarından biri hüviyetine sahip ve dünya petrol ticaretinin yarısının aktarılmasına konu olan Malaka Boğazı’ndaki deniz ticaretinin yoğunluğu, maliyetlerin artışı, iş günü kaybı, çevre kirliliği(!) ve belki de bir ölçüde bölgede yüzyılların sorunu ‘korsanlık’ olacaktır. Ancak ‘kurt’ politikacının Malaka Boğazı’nı ‘by-pass’ edecek ve yukarıda zikrettiğim rasyonellere dayanan ve Malezya’yı ekonomik ve stratejik ‘derinlik’ kazandıracak bu düşüncesinin Singapur’u bitirme plânı olmadığını kim iddia edebilir? Çin açısından meseleye bakıldığında önce birtakım ideolojik çıkışlarla Hint-Çini’ndeki gelişmeleri ‘kaçırmayan’ ve ortaya çıkan ilk fırsatta söz konusu bölge ülkelerindeki yer altı kaynaklarının işletilmesi ve alt yapı inşaatları konusunda neredeyse kayda değer tek aktör konumuna yükselen Çin, bu sefer Malezya’dan gelen bu öneriyi nasıl göz ardı edebilir? Bir süredir Myanmar’ı kamuflaja almış Çin’den bahediyoruz. Bunun en önemli ayağını ise Arakanlı Müslümanların yaşadığı coğrafya’dan başlayan dev liman ve boru hattı inşatı oluşturduğunu zaten vurgulayageliyoruz. Çin’in, bunun bir benzerini, Malezya gibi ‘ılımlı İslam’ söylemini giderek daha ısrarla seslendiren bir ülkenin topraklarında gerçekleştirmekten onu alıkoyacak bir güç var mı?
Bu nedenledir ki, bu projenin hayata geçirilmesi bölgesel ve küresel dengeleri etkileme potansiyeli içeriyor. Nedin bu dengeler? Öncelikle Singapur, ardından Ortadoğu petrolüne bağımlı Japonya ve Çin, bir bağlamda Endonezya. İşin öte yanında Tayland ve de ülkenin güneyindeki ‘Patani’. Burada, söz konusu bu hususlardan en azından bazılarına değinebiliriz.
Singapur üzerinden meseleye bakalım ve Singapur’un bu işin neresinde durduğunu sorabiliriz. Bu çerçevede bir başka soruyla, yani ‘Singapur’u Singapur yapan nedir?’ olduğu sorusuna cevap verebildiğimiz ölçüde bunu anlamak mümkün. Malay dünyasının bağrındaki Güneydoğu Asya’nın ‘İsrail’i Singapur’un dünkü varlığı başta bilimum baharat, çay, afyon, ipekli kumaşlar vb. ticaretine dayanıyor idiyse, yirminci yüzyılın ortalarından itibaren de Ortadoğu-Güneydoğu ve Doğu Asya arasında önceliğini petrol ticaretinin ve diğer emtianın değiş tokuşuna konu olan deniz güzergâhının tam da ortasında yer almasına dayanmaktadır. Malaka Boğazı deniz ticaretindeki bir kopma karşısında Singapur’un ekonomik varsıllığına çok büyük darbe olacaktır. 
Bir diğer dikkat çekilmesi gereken ise Patani… Tayland’ın güneyinde tarihi, kültürel ve de milli bağlamındaki tüm haklılığıyla devam eden bağımsızlık mücadelesi hedefli harekete konu olan Patani bölgesinin ne denli stratejik bir konumda olduğuna zaman zaman değiniyoruz. Bölgenin “ekonomik ve siyasi” haritasını değiştirmeye matuf olarak bir süredir Kuala Lumpur-Bangkok arasındaki görüşmelerde dosyaların en üstünde ortak sanayi bölgesi inşası bulunuyor. Kuala Lumpur bu hamle ile bir yandan, zaten barış görüşmelerine çoktan ev sahipliği yapmaya başladığı Patani’deki savaşı sona erdirmekle kalmayacak, üstüne üstlük barışın tetikleyeceği ekonomik kalkınma süreçlerinden -bir ölçüde bunun tersini düşünmek de mümkün- azami şekilde istifade etmek.
Ancak Dr. Mahathir’in yukarıda zikredilen önerisi bu sanayi bölgesi projesini alt edecek öneme sahip. Tabii petrol boru hattının Malezya sınırlarında olmasını dikkate alırsak, Patani’ye etkisi sınırlı olacağı düşünülebilir. Ancak çatışma bölgesinin yanı baş
ında olması dolayısıyla güvenliğinin tam sağlanabileceğini düşünmek güç. Peki Dr. Mahathir bu boru hattı projesini gündeme getirmiş olmasının ardında başka bir neden bulunamaz mı?
Tam da bu noktada, Patani bölgesinin ve bu bölgedeki bağımsızlık hareketinin varlığını küçümseyenlere Dr. Mahathir’in yukarıda zikrettiğim projesi ‘yeter’ bir cevap olabilir. Bunu biraz daha anlaşılır kılmak için kısaca geçmişe bakmak gerekiyor. 16. yüzyılın başlarında, tıpkı bölgenin diğer önemli İslam Devletleri/Sultanlıkları ile birlikte yükseliş dönemini tecrübe eden Patani Doğu-Batı ticaretinde başat bir rol oynuyordu. Bu rolü, doğuda Japonya ve Çin’den gelen malların Doğu Çin Denizi’ne bakan Patani limanından gene Patani’nin Batı’da Bengal Körfezi’ne bakan bugünkü Satun Eyaleti limanına taşınması ve aynı ticaret güzergâhının Hindistan ve de Ortadoğu’dan getirilen malların bu sefer tersi istikamette Çin ve hatta Japonya’ya ulaştırılıyordu.
Peki Patani’nin üzerinde yükseldiği topraklar bugün Tayland sınırları içerisinde Bengal Körfezi ile Güney Çin Denizi arasındaki en dar geçiş noktayı oluşturması dolayısıyla diyelim ki, Süveyş benzeri bir kanalın açılmasına hiç olanak tanıyamaz mı? Kedah ve Kelantan arasında 300 kilometrelik mesafe yerine, Patani sınırları içerisinde bu mesafenin neredeyse yarısı kadar bir alanda açılacak bir su kanalının kazanımı Patani için ne ifade eder acaba? Budist Tay yönetiminin Patani Malay Müslümanlarına özerklik ya da bağımsızlık vermemesinin ardında da, bölgenin bu jeo-stratejik farklılığından kaynaklanacak kazanımların Patani Malay Müslümanların eline geçmesini engellemeye yönelik bir politika yok mudur acaba?

Dr. Mahathir’in petrol boru hattı projesi Malaka Boğazı’nın doğu ucundaki Singapur’un ekonomik etkinliğine önemli ölçüde darbe alması anlamına gelir. Öte yandan, Patani’nin olası bir siyasi kazanımı sonrasında ‘fiiliyata geçirebileceği’ bir kanal projesini akamete uğratabilir. Singapur şimdilik belki Tayland’ın güneyindeki güvenlik probleminin devamından yana olduğunu ifade edebilir. Ancak Dr. Mahathir’in bu önerisi karşısında bir hamlesi olmadığını düşünmek yanlış olur. Bu noktada konu, Çin yönetiminin Malezya-Singapur ikilemini aşıp aşamayacağına gelip dayanıyor. En çok kim Çin’den yana: Singapur mu, Malezya mı? 

LEAVE A REPLY