Malezya siyasetinde ‘1 Malezya Kalkınma Fonu’ (1MDB) bağlamında süren eleştiriler, iktidar ile muhalefet arasında bir itiş kakış olmanın ötesine geçmiş bulunuyor. Bu süreçte, 59 yıldır iktidarda olan Ulusal Cephe koalisyonunun varlığını sona erdirmeye ‘and içmiş’ bir ittifaklar zincirinin doğması ve gelişmesine tanık olunuyor. Bunun en son örneği ise, eski Başbakanlardan Dr. Mahathir Muhammed’in hapiste beş yıllık cezasını çekmekte olan Enver İbrahim’le görüşmesi oldu. 18 yıl sonra gerçekleşen bu görüşme, bir iki yıl içerisinde yapılacağı tahmin edilen 14. genel seçimlerde Ulusal Cephe iktidarına son verme hesaplarında yeni bir açılım olmasıyla dikkat çekiyor.

Necib bin Rezak’ın 2009 yılında başbakanlık koltuğuna oturmasının ardından gündeme getirdiği 1MDB, ülkede yatırımların önünü açacak yeni bir olanak olarak belirmişti. Başbakan’ın bu fonu kurması, 2020 yılında kalkınmış ülkeler seviyesine çıkma hedefini (Wavasan 2020) gerçekleştirmeyle de bağlantılı. Dolayısıyla fonla ilgili yaşananlar sadece siyasi değil, aynı zamanda ekonomik sonuçları da bulunuyor.  Maliye Bakanı, fon’un kurucusu ve ardından fonun üst düzey yöneticisi sıfat ve sorumluluklarını bünyesinde taşıyan Başbakan Necib bin Rezak’ın bir de kişisel banka hesaplarının işin içine karışması gözleri doğrudan Başbakan ve hükümete çevrilmesine neden oldu. Aslında genel itibarıyla Malezya toplumunda, fonla ilgili para aklama işi ve bunun uluslararası çevrelerce gündeme getirilmesi karşısında bir tepki oluştuğunu söylemek güç. Bununla birlikte, daha çok ilgi çeken ise Başbakan’ın kişisel banka hesabına para aktarıldığı iddiası.

İktidar ve hükümet çevrelerinin bu gelişmelerdeki rolü ve takındığı tavır da, en az Başbakan kadar eleştirilerden payını alıyor. Bu nedenle, sorun salt bir fondaki paraların ne şekilde kullanıldığıyla sınırlı olmayıp, aksine devlet sisteminin işleyişinde sistemik bir yönetim sorununun görünür yönünü ortaya koymasıyla dikkat çekiyor. Birleşik Ulusal Malay Organizasyonu (UMNO) içerisinde bugüne kadar sadece azınlık bir kitlenin gelişmelere eleştirel tepki vermesi, öte yandan bir diğer azınlık kitlenin Başbakan adına öne çıkıp savunmacı bir çaba sergilemesine karşılık, parti teşkilatlarının çoğunluğunun sessiz kalmayı tercih etmesinde partinin köklü ve geleneksel hiyerarşisinin rolü yadsınamaz. Bu köklü ve hiyerarşik yapılanmada parti başkanının sadece parti siyasetini belirlemedeki rolü değil, parti ‘bütçesi ve fonlarının’ ‘yukarıdan aşağıya’ akışını da yönetmesini yabana atmamak gerekir. Söz konusu fonun kullanımında 3.5 ilâ 4 milyar doların kara para transferine konu olması, sadece muhalefetten bazı isimlerin ‘usulsüzlük’ söylemine konu olmakla kalmadı. Bu sürecin iki önemli temel noktası bulunuyor. İlki, UMNO içerisinde gelişen ve kopmalarla neticelenen tepki; ikincisi de uluslararası çevreler.

Bu bağlamda, Başbakan Necib bin Rezak ve hükümete yönelik artarak devam eden eleştiriler, sadece iktidar ve muhalefet arasında ‘eleştiri-savunma’ arasında gidip gelen klasik bir sürece tekabül etmediği ortada. Neredeyse bir yılı aşkın bir süredir iktidarı oluşturan Ulusal Cephe koalisyonunun büyük ortağı UMNO içinden gelen gizli muhalefetin kendini açığa vurmasıyla yeni yönelimler kazanmaya devam ediyor. Başbakan yardımcısı ve Milli Eğitim Bakanı Muhyiddin Yasin’in önce parti ve hükümetteki görevlerinin dondurulması, akabinde ihracı kadar onunla birlikte hareket eden, örneğin Kedah Eyaleti Başbakanı Mukhriz Mahathir ve Sabah Eyaleti’nin önemli siyasetçisi konumundaki Şafii Abdal ile diğer bazı siyasiler ve parti teşkilatlarının da benzer sürece konu olmaları UMNO’da başlayan kan kaybının durdurulup durdurulmayacağı tartışmalarına yol açıyordu. Bu kopuş sürecinde Dr. Mahathir’in rolü ise şu veya bu ölçüde bir belirleyicilik taşıyor. Bununla birlikte, yakın zamana kadar bazı çevrelerin Dr. Mahathir ve Başbakan Necib bin Razak’ın ‘arasını bulma çabası sonuç vermediği gibi, artık iplerin tamamıyla koptuğu aşikâr. Zaten konu, iki lider arasında bir husumet şeklinde tezahür etseydi, ara bulucuların çabası da sonuç verirdi.

Öte yandan, ülkedeki ilgili kurumların fon ve de özellikle Başbakan’ın hesaplarıyla ilgili süreci ‘soruşturmasının’ ardından Başbakan’ın kişisel banka hesabına yatırıldığı belirtilen meblağla ilgili herhangi bir ‘usülsüzlüğe’ mahal olmadığına karar verdi. Ancak, 2013 yılı genel seçimlerinin ardından başlayan sürecin giderek ulusal boyuttan uluslararası boyuta evrilmesinde sırasıyla şu hususların rolü büyük: a) fonla ilgili para transferlerinin Singapur’dan başlayarak İsviçre bankalarına kadar ulaşması ve para aklama süreçlerine konu olması; b) Körfez ve Ortadoğu’dan birkaç ülke ve bu ülkelerdeki yatırım kurumlarının adının geçmesi; c) beş farklı ülkede resmi makamlarca para transferlerine yönelik soruşturmaların gerçekleştirilmesi; d) ABD Adalet Bakanlığı soruşturmasında ‘1 numaralı devlet memuru’ ifadesiyle açık/gizli gönderme yapılması. Tüm bu süreçler, Başbakan Necib bin Rezak ve iktidarının çok farklı süreçlerle karşı karşıya olduğunu ortaya koymakla kalmıyor, en azından bazı çevrelerce bağımsızlıktan bu yana yönetimde görülen en büyük zaafiyet olarak kabul ediliyor.

Bu çerçevede, fon kullanımındaki usulsüzlükler karşısında muhalefet ve UMNO içinde geliştirilen eleştirilerin etkisi, eski Başbakanlardan Dr. Mahathir Muhammed ile 18 yıl önce onun yardımcısı konumundaki Enver İbrahim’in buluşmasına kadar geldi. Dr. Mahathir, ulusal cephe iktidarının, daha doğrusu bu cephenin en büyük ortağı UMNO iktidarının sona erdirilmesinde tüm muhalefet güçlerinin birlikteliğine yaptığı vurgu bu buluşmanın nedenini ortaya koyuyordu. Dr. Mahathir’in Başbakan’a yönelik başlattığı ‘siyasi harekâtta’ Enver İbrahim’in merkezi role taşınması, ülke siyasetinde son yirmi yılda olan bitenle alâkalı. Aslında Enver İbrahim, son yirmi yılda reform hareketinin lideri olarak önemli bir rol oynuyordu. Öyle ki, bu sürecin özeti mahiyetinde olmak üzere şu söylenebilir. Enver İbrahim’in başlattığı reform hareketi ve bunun somut bir gelişmesi olarak Halkın Eylem Partisi (DAP) ve Malezya İslam Partisi (PAS) gibi biraraya gelmesi güç iki siyasi partiyi ‘Halk Cephesi Koalisyou’nda biraraya getirmesi; 2008 seçimlerinde ulusal cephenin oyların yüzde 51’ini alıp, mecliste üçte ikilik çoğunluğu kaybetmesine karşılık, muhalefetin 5 eyalet yönetimini kazanması; 2013 seçimlerinde ise, ulusal cephenin oyların yüzde 48’inden biraz fazlasını alarak gene mecliste üçte ikilik çoğunluğu yitirmesi bu sürecin hiç kuşku yok ki temel açılımlarını oluşturuyor.

2014 yılında gündeme gelmeye başlayan ve süreçte muhalefetin çabası; UMNO’da iç tepkiler çerçevesinde Başbakan yardımcısının görevinden alınması ve ardından partiden ihracı; Dr. Mahathir Muhammed’in Başbakan’ı ve UMNO’yu hedef alan ağır ithamları ve UMNO üyeliğinden istifası; Muhyiddin Yasin’le birlikte ve belki de bundan da öte bugün Enver İbrahim’i ulusal siyasetteki meşruiyetine daha da vurgu yapan bir sürece işaret ediyor. Eski başbakan yani Dr. Mahathir ve yardımcısı yani Enver İbrahim arasındaki görüşme, ülke siyasal yaşamında son yirmi yılın yeniden değerlendirilmesi anlamı taşıyor. Bu görüşme yirmi yıl önce ne olduğu ve akabinde gelişen süreçlerin önemi kadar, ülke siyasal yaşamının yakın geleceği için de ipuçları taşıyor. Bu nedenle Dr. Mahathir’in Enver İbrahim’le görüşmesi Malezya siyasetinin geleceği açısından belirleyicilik özelliğine sahip.

Enver İbrahim’in, tıpkı 1998 yılında hakkında açılan davanın bir benzeri suçlamaya maruz kalarak uzun süren yargılanmanın ardından 2015 yılında beş yıllık hapis cezası aldı. Farklı etnik siyasi merkezler arasında birleştirici unsur olan Enver İbrahim’in cezaevine  gönderilmesinden kısa bir süre sonra, Malezya İslam Partisi (PAS) Halk Cephesi koalisyonundan ayrılarak UMNO ile siyasi flörte başladı. Muhalefet içinden Enver İbrahim’in yerini alacak bir lider çıkmadığı için yaşanan iç sıkıntılar iktidara yönelik hesaplaşmada kan kaybı anlamı taşıyor. Bu durumdan hareketle, Dr. Mahathir, UMNO karşıtı tüm çevrelerin ittifakı olmaksızın gelecek seçimlerde iktidarda büyük bir değişim beklemenin hayal olduğuna vurgu yapması ‘kurt’ politikacının ülke siyasetini yakinen okuyabildiğinin bir göstergesidir. Bunun ilk adımını da kendisi atan Dr. Mahathir, öncülük yaptığı “Halk Deklarasyonu ve Malezya’yı Kurtaralım” hareketi çerçevesinde geçmişte neredeyse kanlı bıçaklı olduğu Çin kökenli politikacılarla bile aynı masaya oturdu. Dr. Mahathir’in bu kışkırtıcı çıkışı, etnik ‘monotonluğa’ dayalı siyasi partilerin temelde modern Malezya siyasetinde ne denli etkin olduğu gerçekliğine işaret ediyor. Dr. Mahathir’in 1998 yılında, o dönem yardımcısı olan ve kendisinden sonra UMNO başkanlığı ve de doğal olarak Başbakanlığın en güçlü adayı konumundaki Enver İbrahim’e yönelik o dönemki iddialara verdiği karşılığa yönelik bir iç hesaplaşma içinde olduğunu söylemek de mümkün. Bununla birlikte, en azından şimdilik Dr. Mahathir’in, bu iç hesaplaşmadan “Enver İbrahim’e haksızlık yapmışım” sonucunu çıkartıp çıkartmadığını bilmiyoruz. Ancak yapılan görüşme böylesi bir ihtimali içinde taşıdığına da kuşku yok.

http://www.dunyabulteni.net/haber-analiz/377776/mahathir-enver-ibrahim-bulusmasi-malezya-siyasetinde-yeni-donem

LEAVE A REPLY