Mehmet Özay                                                                                                                 11 Şubat 2012

Sadece Çin ana kara parçasında değil, başta Güneydoğu Asya olmak üzere Çin/Budist azınlığın yaşadığı tüm coğrafyalarda yeni yıl Cumartesi akşamından başlayarak bir hafta sürecek kutlamalarla karşılanıyor. ‘Yılan Yılı’ adıyla anılan bu yeni dönemi belirleyici kılan sıradan bir takvim üzerindeki rakamsal değişikliği değil. Bunun ötesinde etkileri Çin toplumunun her kesimine nüfuz eden bir inanca tekabül etmesiyle önem taşıyor. Genel itibarıyla, yılan’ın insanlar üzerinde doğurduğu hoş olmayan bir gerçekliğe ve imgeye karşılık geldiği bilinir. Çin inanışında da böyle olmakla birlikte, yılan’a atfedilen özelliklere bakıldığında farklı algılamaların da ortaya çıktığı görülüyor.
Yeni yıla girildiği şu birkaç günlük süreç, dünya ekonomisinin ikinci sırasındaki Çin’de ‘kepenklerin kapanması’ anlamına geldiği gibi, ASEAN ülkelerinde ekonomi treninin lokomotifi konumundaki Çinli azınlıkların da bir haftayı bulacak ‘tatil modunda’ bir süreci yaşadıkları anlamına geliyor. Bölgenin ekonomi hayatında başat rol oynayan Singapur, Malezya, Endonezya, Tayland başta olmak üzere tüm ülkelerinde ekonomi sektöründeki kısa bir durgunluk söz konusu. Ayrıca,özellikle Müslüman unsurların da çok dinli/kültürlü toplumun bir özelliği olarak Çin geleneğini dolaylı olarak teneffüs ettiklerini söylemeliyiz.
Bu yıl Çin’deki kutlamaların bir tür siyasi müdahaleye maruz kaldığı dikkat çekiyor. Başkan değişiminin toplumsal yansımasının ilk meyvesini bu vesileyle vermiş oluyor. Havai fişek kullanımından, devlet teşekküllerinin vereceği gösterişli yemekli kutlamalara, restoranlardaki menü boyutlarına kadar bir tür kısıtlama gündemde yer etti. Çin bürokrasininden başlayarak toplumun derinlerine kadar nüfuz etmeye başlamış olan yolsuzluk geleneğinin önünü alma çabası olarak değerlendirilen bu ‘yaptırımın’, şu veya bu şekilde dini içeriği de bulunan bolluk, refah, mutluluk gibi olguların yeni bir tür anlayışa evrileceğini akla getiriyor. Yeni yılın daha ilk günü ‘şansı’ kapısında bulacağını düşünen otel ve eğlence sektörü patronları yılan’ın zehirli ucunun kendilerine doğru gelmekte olduğundan habersiz değiller elbette.
Dini bütün Çinliler Cumartesi gününü tapınaklarında geçirmeyi yeğlerken, herhalde çok daha geniş kitlelerse beş yıldızlı otellerden geniş aile boyutunda düzenlenen yeni yıl partilerine kadar değişik mekânlarda geçirmeyi yeğliyor. Çin topluluğu içerisinde aile bağının şu veya bu şekilde halen güçlü olduğu gözleminin yapılabileceği en önemli gösterge yılbaşındaki bu birliktelikler oluşturuyor. Dini törenlerde, cemaat mensupları tütsü çubuklarını ya da mumlarını yakıp, Sam Kwi Kiu Gauw adı verilen bir tür secdeye kapanarak Thian Kong denilen Tanrı’yı kutsuyorlar. Tabii bulunduğunuz coğrafyaya, mensubu olduğunuz sekte göre Tanrıların isimleri, işlevleri de değişebiliyor. Ancak es geçilmeyen husus ‘maddi zenginliğin, refahın’ öncelikli talepler arasında yer alması. Bu süreç, adaklar ve toplu yemek geleneğiyle sürüyor.
Adı bir tür dini referansa dayansa da günümüz ‘dini kutlamaların’ kapitalizmin tüketim nesnesi kılacağı cazip olanakları oluşturmasıyla da dikkat çekiyor. Haftalar neredeyse aylar öncesinde bu tüketimci hazzı gündeme taşıyan yerlisiyle uluslararasıyla neredeyse irili ufaklı tüm şirketlerin bu icraatlarını alış-veriş merkezlerinde istisnasız her nesnenin ‘kırmızıya allanmış pullanmışlığı’ sembolik olarak ortaya koyuyor. Bu sürecin en vazgeçilmezi ise oval kırmızı fenerler…
Yeni yıl Beijing’den Cakarta’ya uzanan hat boyunca Çin asıllıları ‘heyecana’ sevk eden, her ne kadar ‘Yılan’la özdeşleştirilse de, yeni bir yılın doğuracağı imkânları ‘şans’ faktörüne bağlamaları sohbetlerde, yazı-çizilerde kendini gösteriyor. Şans iyi ‘ruhların’ kötü ruhlara ‘galebe’ çaldığı ve sizin yanınızda olduğu anlamı taşıyor. Bu bağlamda, kutlamalardaki gösterge düzeyi yüksek havai fişeklerin renkli cümbüşü yanında, coğrafyayı adeta simulatif bir savaş alanına çeviren gürültüsü eğlencenin ötesinde ‘kötü ruhları’ kovmanın bir aracı olduğu hatırlandığında, daha ‘şans’ olgusunun yeni yıl denilen zaman diliminin ilk saniyelerinde ıskalanmadan gerçekleştirilmesi gereken temel bir ritüel olduğu hatırlanmalı.   
Bu nedenle yeni yıl karşılamalarında dikkat çeken en önemli sözcük ‘şans’ (luck) olmasına ve bunun da salt ekonomik zengilikle özdeşleştirilmesine şaşırmamalı. Bu noktada iş, orada burada cirit atan Feng Shui ‘uzmanlarına’ müracaat etmekte kalıyor. Söz konusu bu ‘uzmanlarca’ tüm yılın nasıl geçeceğine dair ihtimaller ‘Yılan figürü’nün hareketleriyle, örneğin, ‘hızlı’, ‘saldırgan’, ‘keskin’ ve ‘kurnaz’gibi sıfatlarla koordineli olarak açımlanıyor. Bu bağlamda, uzmanın ne tür bir yılanla ‘temasa’ geçtiği de önemli. Genel kanı yılan’dan sakınılmasını öngörür ve bunun için yılanla baş edebilen bir hayvan olmasından hareketle maymun figürü taşıyan kolyelerin takılmasını salık verirken, kimi uzmanlarsa bu yılki yılanın mülayim özellikler taşıyan su yılanı olduğunu hatırlatarak bir tür sempati geliştirilmesini öneriyor.
Bu mitolojik/spiritüel kültürün sadece Çin halk kitleleri üzerinde etkisi olduğunu düşünmek yanlış olur. Tıpkı Sukarno’nun Suharto’nun doğduğu yetiştiği ve ait olduğu Doğu Cava kültürünün izlerinin Endonezya siyasi geleneğinde azınsanmayacak etkisi gibi, Çin/Budist inancının uzantılarının siyasete şekil vereceği düşünmek yanıltıcı olmayacaktır. Aslında bu tür mitolojik/spritüel ilişkileri sadece Doğu kültürleri ile sınırlamak da yanlış olur. Daha birkaç on yıl öncesinde ABD Başkanlarından Ronald Regean’ın önemli kararlar arefesinde yanı başındaki ‘büyücülerin’ görüşlerine başvurduğunu hatırlayabiliriz.
Yeni yıl, yılan olunca geçmişte bu sembole tekabül eden yıl
larda neler olmuş diye de bakmakta fayda var. 20. yüzyıldaki ‘Kara Yılan Yılları’na tekabül eden tarihlerde Kara Pazartesi olarak da anılan 1929 yılındaki New York Borsası’nın çöküşü; Japonların Pearl Harbour saldırısı; 1989’daki Tiananmen Meydanı vak’ası; 9/11 saldırısı ilk hatırlanan ‘kara yıllar’ sıralamasında başı çekiyor. Hani bu kara tabloyu görünce, yakın geçmişte popülarite kazanan Mayaların ‘dünyanın sonu’ inancı akla gelmiyor değil. Çinlilerin bu inanışı öyle böyle değil, cahili okumuşu fark etmeden genel bir kabul görüyor. Kimi basın yayın organlarının çeşitli toplum katmanlarından bireylerle yaptıkları mülâkatlara bakınca işin ‘antropoloji müzesinde’ yerini aldığı düşünülebilecek küçük bir kitleden mütevellit Mayalar karşısında milyarı bulan nüfusuyla Çinlilerin en azından azımsanmayacak bir bölümünce bu türden ‘hurafelere’ eğilim gösterenler az değil.
Geçmişteki bu ‘badireler’e dikkat çekildiğinde, önümüzdeki yılın ‘garantiye’ almak için de tedbirler elden bırakılmayacaktır. Kimi feng shui uzmanlarının ABD ekonomisini şekillendirmesinde Obama’ya akıl verecek boyuttaki yorumları bu anlamda uluslararası politika açısından da ilginç bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ayrıca, Singapur’lu bir astrologun Mayıs ortasında Avrupa Birliği’nin dağılacağı ve Hong Konglu bir diğerinin aynı dönemde bir Çin-Japon savaşı öngörülerini de yabana atmamak gerekir.
Çin’in bir yandan Japonya  ve ASEAN ülkeleri, öte yandan ABD ile dolaylı ve doğrudan etkileşiminin yılan yılına dair öngörüler ve beklentilerin ABD/Batı siyasi kurumlarınca da dikkate alınacağına kuşku yok.

LEAVE A REPLY