Mehmet Özay                                                                                              25.12.2018

Bangladeş, hafta sonu yapılacak 11. genel seçimlere hazırlanıyor. Demokratik usullerin bir gereği olarak 300 sandalyeli yeni meclisi oluşturmak için 30 Aralık Pazar günü yapılacak seçimlere yüz milyonu aşkın seçmenin oy kullanma hakkı bulunuyor.

Pazar günü yapılacak seçimlere dört temel partinin yarışması bekleniyor. Bunlar, iktidardaki Halk Partisi, Jattiyo Partisi, Ulusal Parti (BNP) ve İttifak Partisi. Siyasi yapılaşmaları ve ittifak ilişkileri bağlamında bakıldığında iki temel siyasi bloktan bahsetmek mümkün.

Üçüncü dönem iktidara taşınmayı hedefleyen Halk Partisi ve bu partiyi destekleyen Jattiyo Partisi ilk siyasi bloğu temsil ederken, Ulusal Parti geleneksel muhalefet kanadı oluşturmasıyla dikkat çekiyor.

Bu yapılaşma, ülkenin son otuz yılına damgasını vuran iki önemli siyasi figürü Şeyh Hasina ve Begüm Halide Ziya’nın mücadelesi olarak da okunabilir.

Başbakan Şeyh Hasina’nın başında bulunduğu Halk Partisi (Awami League) hükümetinin, özellikle son beş yıldır uygulamakta olduğu politikalar ülkeyi içe kapanan bir yapıya büründürmeye devam ediyor.

Muhalefet meydan okuyabilecek mi?

Hakkında açılan bazı yolsuzluk davalar sonrasında beş yıl ceza alan ve geçen Şubat ayından itibaren cezaevinde bulunan Ulusal Parti başkanı Begüm Halide Ziya, seçim öncesinde serbest bırakıldı.

Bu rağmen, Begüm Halide Ziya’nın yaşadığı sağlık problemleri nedeniyle partisinin seçim kampanyasında etkin rol alamamasının, partinin performansını olumsuz yönde etkilediğine kuşku yok. Öte yandan, bazı küçük siyasi partilerle koalisyon yaparak Ulusal Cephe İttifak’ı oluşturulsa da, bu yapının iktidarın etkin yapılaşması karşısında nasıl bir varlık göstereceği ise kuşkulu.

Aşağıda değinilecek gelişmelere rağmen, Cemaat-i İslami’nin gizli/açık BNP cephesinde yer alması bekleniyor. Yeni bir oluşum olan İttifak Partisi’nin ise toplumsal desteğinden söz edilememesi nedeniyle varlık göstermesi zor gözüküyor.

Ancak İttifak Partisi kurucuları arasında bağımsızlık sonrası ulusal anayasanın kaleme alınmasında rolü olan 81 yaşındaki Dr. Kemal Hüseyin’in varlığı, ülkede memnuniyetsizler kesimi arasında önemli bir aydın kitlenin de olduğuna işaret ediyor.

Bu partinin amacının, seçimlerde siyasi bir başarı kazanmaktan öte, ülkenin içinde bulunduğu siyasi baskılar ve belirsizlik karşısında yükselen bir ses olmaktan ibaret olduğu anlaşılıyor.

Seçim umut vaat etmiyor

Ülkede son on yıla varan yönetimiyle Halk Partisi döneminde ekonomik kalkınma konusunda başarıdan söz edilebilirse de, aynı başarının siyasal ve toplumsal barışın tesisi ve devamlılığı konusunda sergilendiğini söylemek zor.

Şeyh Hasina hükümetinin bir önceki dönemden devraldığı ve ülkenin en önemli dini-toplumsal hareketi olan Cemaati- İslamiye’ye yönelik baskıcı politikaları ve bu politikaların diğer toplumsal ve siyasal kesimlere kadar uzanan boyutu Pazar günü yapılacak seçimin pek de ümitvar bir sürece işaret etmediğini ortaya koyuyor.

Bunun ötesinde, ülkenin son otuz yılına damgasını vuran Halk Partisi ve Ulusal Parti arasındaki çatışmacı durum, her iki siyasi hareketi bölgedeki bazı ülkelerde görülen açılım ve reform politikalarına götürmek yerine giderek daha çok içe kapanmacı bir yönelim almasına neden oluyor.

Cemaat-i İslami üzerinden hesaplaşma

Yukarıda dikkat çekildiği üzere, son yıllarda ülkenin önemli dini-toplumsal hareketi Cemaat-i İslami’yi hedef alan baskıcı uygulamalar, sivil bir yapılaşma olan bu hareket kadar, geniş toplum kesimleri üzerinde de etkisini göstererek genel bir toplumsal güvensizliği ve içten içe çatışma ortamını körüklüyor.

Bununla birlikte, Cemaat-i İslamiye’nin önde gelen isimlerinin idam edilmesi bir bölümünün hapishanelere tıkılması, bu yapı içerisinde de en azından şimdilik içe kapanma sürecinin yaşanmakta olduğunu ortaya koyduğu anlaşılıyor.

Ülkenin toplumsal ve siyasal yapısının bir kaos ortamı oluşturmasında temel nedenin siyasi elitler arasında bağımsızlık sürecinde yaşanan gelişmeler konusundaki ayrışma rol oynuyor.

O dönem yaşananlarla ilgili yargı süreçleri sona ermesine rağmen, Şeyh Hasina önderliğindeki Halk Partisi’nin bu konuyu yeniden gündeme taşıması ve çeşitli devlet kurumlarında oluşturduğu yapılaşmaları da harekete geçirerek bir tür intikam yönelimiyle hareket etmesi, şu an için tek yanlı devam ettiği gözlemlenen bir çatışmacı yaklaşıma denk geliyor.

Cemaat-i İslamiye’nin öncü kadrolarının 1971 yılındaki bağımsızlığa giden süreçte ortaya çıkan bazı gelişmelerden sorumlu tutularak 2013 yılı Aralık ayından itibaren birer birer ölüm cezasına çarptırılmaları ülkede toplumsal barışa darbe vururken, uluslararası arenada da yalnızlaşan bir ülke konumuna düşmesine neden oluyor.

Bir anlamda ülke gündemine şok bir gelişme olarak düşen yargılamalar sürecinde 2014 yılında yapılan seçimler diğer siyasi partilerce boykot edilmesi karşısında ulusal meclis Halk Partisi temsilcilerinin çoğunlukta olduğu bir yapıya büründü.

Siyasi partilerin ve sivil kesimlerinin bir alternatif olarak gündeme getirdikleri seçimi boykot kararı, ülke siyasal yaşamında arzu edilen gelişmeyi getirmeye yetmedi. Aksine, Şeyh Hasina hükümeti meclisteki yegâne temsil hakkına sahip siyasi parti olmanın getirdiği ‘güvenle’ ülkedeki idari ve güvenlik mekanizmaları üzerinde belirleyici kararları ile geniş toplum kesimleri üzerinde tedrici olarak genişleyen bir baskı ortamının doğmasına neden oldu.

Arakanlıların göçü ve ulusal siyaset

Bu süreçte, uluslararası arenada Bangladeş adı, 25 Ağustos 2017 tarihinden itibaren Myanmar’ın batısında Arakan Eyaleti’nde Müslüman azınlığa yönelik başlayan şiddet olaylarının neden olduğu göçlerle gündeme gelmesi, aslında kendi iç toplumsal çelişkileri ve ekonomik sorunlarıyla boğuşan Bangladeş yönetimi için yeni açmazlar anlamı taşıyordu.

Şeyh Hasina hükümeti, yaşanan bu göç sürecinde Arakanlı Müslümanları ‘kabul etme kararı’ uluslararası çevrelerde sempati ile karşılansa da, iktidarın ülke içinde uygulamakta olduğu politikaları kamufle eden bir algıya yol açmaması gerekir.

Pazar günü yapılacak seçimin iktidardaki Halk Partisi veya küçük bir ihtimal dahilinde de olsa muhalefet tarafından kazanılmasının ülkede toplumsal barışa kapı aralayacak mı sorusunu gündeme getirecektir.

LEAVE A REPLY