Mehmet Özay                                                                                              11.11.2021

Asya-Pasifik bölgesi, yeni yılla birlikte 15 ülkenin üyesi olduğu, ‘Bölgesel Kapsamlı Ekonomik İşbirliği’ (Regional Cooperation of Economic Partnership-RCEP) anlaşmasını uygulamaya hazırlanıyor.

Bölgenin çokça ihtiyaç duyduğu ekonomik işbirliği anlaşmasının 1 Ocak 2022’den itibaren pratiğe geçirilmesi ve özellikle, kovid-19’un ekonomi alanında açtığı yaraların sarılması açısından gayet önemli.

Ulaşım, eğitim ve turizm gibi doğrudan insan hareketliliğine imkân tanıyan alanları da içeren geniş kapsamlı ticaret ve ekonomi işbirliği Asya-Pasifik bölgesinde yeni bir dönemin başlangıcı anlamı taşıyor.

Bununla birlikte, RCEP, 2018 yılında yürürlüğe giren ve Çin’in üyesi olmadığı Kapsamlı ve Gelişimci Trans Pasifik İşbirliği Anlaşması’na (Comprehensive and Progressive Agreement for Trans-Pacific Partnership-CPTPP) bir rakip olabileceği düşünülebilir.

Öte yandan, her iki blog içerisinde yer alan ve sağlam ekonomik alt yapıları bulunan Japonya, Singapur, Güney Kore, Avustralya gibi ülkelerin süreçte en kârlı çıkacak ülkeler olarak düşünmek mümkün.

Ticaret savaşları sonrası önemli adım

Bu durum, özellikle 2016’dan bu yana büyük ölçekli olarak ABD-Çin arasında küçük ölçekli olarak bölgedeki Japonya, Malezya gibi diğer bazı ülkelerde gündeme gelen ticaret savaşının ve kovid-19’ın neden olduğu ekonomik durgunluğu aşmada önemli bir işlev görecektir.

Söz konusu bu gelişme, Asya-Pasifik bölgesinde yaşanan ekonomi krizlerin ve çatışmacı ortamın ardından bugün, yeni bir ümit olarak kendini ortaya koyuyor.

2012 yılında, ASEAN üyesi on ülke ile Doğu Asya’dan Çin, Japonya, Güney Kore ile Pasifikler bölgesinde Avustralya, Yeni Zelanda’nın biraraya gelmesiyle başlatılan ekonomi bloğu süreci geçtiğimiz yıl Hanoi’deki toplantıda 15 Kasım’ında imzaların atılmasıyla önemli bir safhaya ulaşmıştı.

Hindistan’ın üretim alt yapısında yaşadığı sorunlar nedeniyle birliğe katılmaktan vazgeçse de, süreçte dahil olabileceğini düşünmek mümkün.

Şu ana kadar on üye ülke parlamentolarının onayladığı anlaşmanın önümüzdeki yıl uygulanması bekleniyor. Söz konusu on ülkenin altısını ASEAN’a mensup Singapur, Tayland, Bruney, Kamboçya, Vietnam ve Laos oluştururken, diğer dört ülke Çin, Avustralya, Yeni Zelanda ve Japonya.

Çin’den ‘hazırız’ mesajı

Geçtiğimiz hafta sonu Çin Ticaret Bakanlığı yetkilileri yaptıkları açıklamalarla, RCEP’i uygulamaya hazır olduklarını ortaya koydular.

Küresel ekonominin ikinci sırasında bulunan Çin’den gelen bu açıklama, bloğun üye ülkeleri tarafından da olumlu karşılandığına kuşku yok.

Şu ana kadar altı üye ülkenin parlamentolarında onaylanan birlik anlaşmasın 2022 yılı başından itibaren işlerlik kazandırılması bekleniyor.

Çin, RCEP anlaşmasında öngörülen ve bağlayıcılığı olan toplam 701 alanda hazırlıkları tamamlamış gözüküyor.

ASEAN merkezli yapılanma

Karşılığını, on üye ülkeli ASEAN+1 formülünde bulan serbest ticaret anlaşması modelinin uygulanacağı RCEP sayesinde, Asya-Pasifik’de ekonomik kalkınma daha kapsayıcı ve sürdürülebilir bağlamlarda gerçekleştirilmesi hedefleniyor.

Asya-Pasifik bölgesi ekonomik işbirliği süreci, odağında ASEAN’ın olduğu bir yapıda gelişme gösteriyor. Asya-Pasifik bölgesinde 16 üye ülkeli RCEP adı verilen ekonomik blog, gelişmiş ve gelişmekte olan bölge ülkelerinde ekonomik oryantasyonun yeni adı olarak dikkat çekiyor.

Yeni diyoruz, çünkü gündeme geldiği 2012 yılında başlayan ve geçtiğimiz yıl sonunda imzaların atıldığı ticaret işbirliğinin, aradan geçen on yılın ardından önümüzdeki yılbaşında uygulanması bekleniyor.

Küresel gayri safi milli hasılanın yüzde 30’una denk gelen bir büyüklüğü içinde barındıran RCEP ekonomi blogu -veya ekonomi kuşağı- olarak adlandırılmayı hak eden yapı, nüfus büyüklüğü açısından da dünyanın yarıya yakınını temsil etme potansiyeline sahip.

Ekonomik kalkınmanın istikrarlı yaygınlaştırılması

Bir yanda, ABD-Çin ticaret krizi öte yanda, kovid-19’un neden olduğu uzun dönemli kapanmaların ardından RCEP, bölge ülkelerinin ekonomik büyümelerinde katalizör işlevi görecektir. Özellikle, ticarete konu olan metalarda tedrici olarak, yüzde 90 oranında gümrük indirimi öngörmesi, bu anlamda gayet çarpıcı bir duruma işaret ediyor.

Bir anlamda eşitlikçi kalkınma olarak da adlandırılabilecek bu blog içerisinde Çin, Japonya, Singapur, Güney Kore gibi kalkınmış ülkeler bulunurken, diğer üye ülkelerin de benzer ekonomik kalkınma süreçleri tecrübe etmesi amacı taşıyor.

RCEP’in işlevsel olabileceği alanlara bakıldığında mal ve hizmet ticareti, yatırım, ekonomik ve teknik işbirliği, e-ticaret, küçük ve orta ölçekli işletmeler gibi standart denilebilecek bağlamları kadar, belki de en önemlisi anlaşmazlıkların çözümlenmesi gibi bir alanı da içerisinde taşıyor olması.

ABD-Çin ticaret anlaşmazlığının bölge ülkelerine gayet açık bir şekilde öğrettiği üzere, anlaşmazlıkların çözümü, diğer alanlardaki gelişimci işbirliklerinin de bir anlamda garantisi hükmünde.

İlgili ülkelerin ikili ilişkilerine bakıldığında örneğin, Çin-Japonya, Çin-Hindistan, Çin-Avustralya gibi merkezinde özellikle, Çin’in olduğu bir çatışmacı siyasal ortamın gerçekliğine kuşku bulunmuyor. Bununla birlikte aynı Çin, hem üretim gücünü elinde bulunduran, hem de tüketici piyasa olmasıyla kaçınılmaz bir partner olma özelliği taşıyor.

RCEP’i, yakın ve orta vadede güçlü kılacak ve yapılaşmasını daha da anlamlı hale getirecek olan çatışma alanları ile işbirliği alanlarını ayrıştırmak ve mümkün olduğunca ikinci alandan hareketle birinci alanı yani, çatışma alanlarını azaltmaya çalışmak.

Bu noktada, özellikle kovid-19 sürecinde gayet açık bir şekilde gözlemlendiği üzere, Çin’in üretici gücü, tedarik ve lojistik yapısının kırılganlığı karşısında RCEP üyesi ülkeler, önümüzdeki dönemde Çin’den diğer ülkelere, özellikle de gelişmekte olan ülkeler doğru bir yayılımından veya genişlemeden söz etmek mümkün olacaktır.

Geçen hafta sonu Çin makamlarının yaptıkları açıklamalarda bu noktaya da değinilmişti. Öyle ki, önümüzdeki süreçte, RCEP’in tedarik zincirlerinin istikrara kavuşturulmasının öncelikler arasında olduğu görülüyor.

Bu noktada, Çin makamları açıkça dile getirmeseler de, tedarik zincirinin Çin üzerinde küresel bir yük haline dönüşmesi nedeniyle, bu yükün RCEP üye ülkeleriyle paylaşımı, bu alanın rasyonel bir zemine oturtulması anlamı taşıyacaktır.

CPTPP’nin ardından RCEP’in Asya-Pasifik bölgesinde hayata geçirilmesi, son iki yıldır kovid-19 engeline takılan bölgesel ticaretin ve ekonomik yaşamın yeniden canlanması anlamı taşıyor. Bu ekonomi bloglarının varlığı ve geliştirilmesi aynı bölgede, çeşitli süreçlerde kendini ortaya koyan çatışması yaklaşımların da önünün alınmasına katkı sağlayacaktır.

LEAVE A REPLY