1. ASEAN Genel Kurul toplantısı, dönem başkanı Malezya’nın ev sahipliğinde hafta sonunda başkent Kuala Lumpur’da gerçekleştirildi. Toplantıların odağında, 2016 yılı itibarıyla hayata geçirilmesi plânlanan ASEAN “Ekonomi Birliği Deklarasyonu” imzalandı. Böylece, 2003 yılında gündeme getirilen Ekonomik Birlik olgusu, aradan geçen on iki yıllık süre sonunda imzalanmış oldu. Söz konusu bu toplantı çerçevesinde, ASEAN’la stratejik ortaklığı bulunan sekiz ülke devlet ve başbakanlarının varlığı toplantıları daha da önemli kılan bir unsurdu.  ASEAN ile stratejik ortaklar arasındaki görüşmeler de, ASEAN Ekonomik Birliği toplantıları kadar önem arz ediyordu.

Malezya hükümetinin toplantılara “Halkımız, Toplumumuz ve Vizyonumuz” başlığını belirlemiş olması, Başbakan Necib bin Razak’ın, yaklaşık bir yıl önce ASEAN’ın ‘insan merkezli’ bir birlik olarak gördüklerini açıklamasının bir sonucu. Toplantıların bir yanında da, bu insan merkezli duruşa atıf olarak değerlendirilebilecek örneğin, insan kaçakçılığı, giderek yaşlanan nüfus, kadın ve çocuklara yönelik şiddet gibi bazı çalışmalar ve anlaşmalar gündeme geldi. Bununla birlikte, insan merkezlilik konusunda bölge ülkelerinin ne denli bir ‘merkezi’ konum aldıkları veya ilgili konular üzerinde ne denli ciddi bir şekilde durdukları hususu da, özellikle sivil toplum ve akademi çevrelerinde tartışılmaya devam ediyor. Bu çerçevede, bölgenin değişik bölgelerinde sonlandırılmış veya halen devam eden çatışmalardan doğrudan veya dolaylı olarak etkilenmiş kitlelerin hak mücadelelerine ulusal hükümetlerin ve de bölgesel organizasyonların sonuç almaya matuf bir yaklaşım sergilememeleri, herhalde insani duruşdaki yoksunluğun ne anlama geldiğini göstermektedir.

Bunun yanı sıra, nadir de olsa bazı siyasilerin de öne çıkıp eleştirel yaklaşımlarına tanık olunuyor. Singapur Başbakanı Lee Hsien Lhoong imza töreni akabinde yaptığı açıkmalarda bu hususa dikkat çekti. Lee, bölge ülkeleri vatandaşlarının ASEAN’lılık aidiyetindeki zaaflarının, aslında ülkelerin yönetimleri arasında ekonomi dahil olmak üzere işbirliklerinin de istenen hızda ilerlemesi önündeki nedeni oluşturuyor. Bölge ülkelerin halkları, özellikle ekonomik koşutlanmışlıkla üretim araçları sürecinde birer ‘atıl’ figür rolü oynamanın dışındaki etkinliklerine olanak tanınmamasıyla dikkat çekiyor. Bunu belki de en çok, görece ekonomisi gelişmiş ülkelerin diğer bölge ülkelerinden insane göçünü konu edinmeleri oluşturuyor. Bu husus bile tek başına, insane kaçakçılığı gibi bölgenin en önemli ‘insani’ sorunlarının ortaya çıkmasındaki başat nedeni oluşturuyor.

Bu noktada, durup acaba Myanmar’dan başlayıp, Endonezya Takımadaları’nın en ucuna kadar uzanan toprakların dini-kültürel ve sosyal gerçekliklerinin birbirleriye teması, birbirlerini anlama ve tamamlama süreçlerine tabii olup olmadıkları yüksek sesle dillendirilmeyi hak ediyor. Bir yanıyla Budist çoğunluğun egemen olduğu bölgeler, öte yanıyla Malay ırkının kahir ekseriyetini oluşturan İslamiyetin varlığı, şu veya bu şekilde Çin gibi kadim bir medeniyet mensubiyetiyle öne çıkan Çin diasporası bir zenginlik unsur kadar, aynı zamanda toplumsal dışlanmışlıkların da sebebi olabiliyor. Ve bu noktada kat edilmesi gereken epeyce bir yol var.

Bugün, bölge ülkeleri arasında Ekonomi Birliği’nin gündeme gelmesi bir tesadüf eseri değil. ASEAN’ın 1967 yılındaki kuruluşundan bu yana, siyasi ve kültürel ilişkilerden ziyade, bölge ülkeleri arasında ekonomi temelli bir yaklaşım olmasına rağmen, bunun kurumsal bir yapılaşma çerçevesinde ekonomik birlik sürecinin yakalanması için uzun yıllar geçmesi gerekti. Bu bağlamda, ASEAN’ın Avrupa Birliği’ni model aldığı biliniyor. Pazar günü imzalanan deklarasyon ile 2003 yılında karar verilen süreç sonuca ulaşmış gözüküyor. Ancak, Singapur Başbakanı Lee Hsien Lhoong’nun imza sonrasında yaptığı açıklamada ortaya koyduğu üzere, anlaşmanın pratikte bir karşılığının olabilmesi için yapılması gereken işler o kadar da azımsanacak kadar değil. Bu noktada, ortak pazar, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı, üretim süreçlerinde standardizasyon vb. gibi konularda bitirilmesi gereken süreçler bulunuyor. Yapılan açıklamalarda anlaşmaya konu olan hususların %80’inin bitirilebildiği belirtiliyor. Zaten bu nedenledir ki, aynı günlerde ASEAN 2025 Deklarasyonu’n imzalanması ASEAN içinde ekonomik yapılaşmanın daha uzun sürece yayıldığının ip uçlarını veriyor.

Söz konusu ekonomi birliğinin ve 2025 Deklarasyonu’nun imzalanması, bölge ülkeleri arasında yakınlaşmayı tetikleyeceğine kuşku yok. ASEAN’ın kuruluşundan bu yana adım adım ‘nitelikli’ bir birlik haline gelmesinin önündeki zorlukların başında yaşanan ic savaşlar, askeri rejimlerin rolü son derece büyük. Bu etkinin bugün en azından bölgedeki kimi sivil yönetimler bağlamında tam anlamıyla ortadan kalktığını düşünmek de yanlış. Bunun en son örneği kuşku yok ki, Myanmar. Myanmar demişken, akla 2. Dünya Savaşı sonrasının gelecek vaad eden Güneydoğu Asya’nın ‘parlayan yıldızı’ Myanmar geliyor. Bugün de, Ekonomi İşbirliği Anlaşması imzalanmasıyla en azından orta vadede geleceğe umutla bakan bir ASEAN doğduğuna dikkat çekmek gerekir. Bu umut vaat eden geleceğin bir yanında Myanmar’ın bir sıçrama yaparak, bundan yaklaşık 80 yıl önce kendisine biçilen rolü yerine getirip getirmeyeceği de Birlik içerisinde önem taşıyor.

Bu noktada ABD, Çin, Japonya, Hindistan, Güney Kore, Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada gibi dünyanın endüstrileşmiş ülkelerinden oluşan stratejik ortakların birbirlerine yakınlığı kadar rekabetleri de ASEAN ile ilişkilerde belirleyici bir unsur. Bu ortakların siyasi ve ekonomik yapılarına geniş bir perspektiften bakıldığında Çin ve Hindistan hariç tutulduğunda, diğerlerinin benzer bir platformda yer aldıkları görülecektir. ASEAN’ın stratejik partnerlerle ilişkisinde ilgili ülkelerin küresel eko-politik stratejileri belirleyici olmaktadır. Bu noktada, Doğu ve Güney Çin Denizi, Malaka Boğazı ve Hint Okyanusu gibi son derece önemli su yolları ve dünya ticaret ağının vaz geçilmez ülkeleri ve siyasi bloglarının varlığı akla güvenlik unsurunu getiriyor. Bu nedenledir ki, ana toplantılara eklemlenmiş olarak gerçekleştirilen ikili görüşmelerde ekonomik işbirlikleri, ticaret ve yatırım olanakları kadar, güvenlik konusu da kayda değer bir şekilde yer aldı. Özellikle, son dönemde Avrupa’ya kadar uzanan terör saldırıları, bölge ülkelerinde de hassasiyet oluşturuyor.

Kuala Lumpur’daki Zirve, aynı zamanda 2016 yılı dönem başkanı Laos’a görev teslimi anlamı taşıyordu. Önümüzdeki yıl, ASEAN toplantılarının, dünyada pek de fazla tanınmayan Laos’da gerçekleştirilecek olması bölgenin bu küçük ülkesi için kuşkusuz ki bazı avantajlar anlamı taşıyor.

 

http://www.dunyabulteni.net/haber-analiz/346941/aseanda-yeni-bir-donem

LEAVE A REPLY