Mehmet Özay                                                                                              03.08.2018

ASEAN’da dönem başkanlığını yürüten Singapur’da 51. dışişleri bakanları zirvesi yapıldı. Zirvede gündeme gelen konular arasında özellikle üç konunun öne çıktığını söyleyebiliriz. İlki on üye ülkenin teknoloji alanındaki işbirliğini geliştirmeye yönelik öneriler;  ikincisi ise, ASEAN ile Çin arasında Güney Çin Denizi bağlamında süregiden anlaşmazlığın kontrol edilebilir bir yapıya kavuşturulması çabası. Bunlara ilâve olarak üçüncü konu ise, yakın gelecekte hayata geçirilmesi plânlanan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik İşbirliği  (BKEİ) anlaşmasında ASEAN’da çabaların artırılması konusuydu.

Birlik içerisinde Singapur’un özel bir yeri olduğuna sürekli dikkat çekiyoruz. Bu zirve vesilesiyle alınan kararlara bakıldığında ülkenin bu yöndeki farklılığının öne çıktığı bir kez daha görülüyor. Bu yıl dönem başkanlığını yürütürken Ada ülkesinin kendine has özelliklerinin ASEAN’ın iç ilişkileri ile stratejik partnerler ve özellikle de, Çin’le olan ilişkilerin yönünün tayininde ve/ya başlatılan süreçlerin devamlılığının sağlanmasında öne çıkacağına daha önce değinmiştik.

Teknolojik gelişimde önemli aşamalar kaydetmiş olan Ada, birliğin diğer ülkelerini bu yönde teşvik etme konusunda oldukça ısrarlı. Bu bir anlamda, 2016 yılı başından itibaren yürürlüğe giren ASEAN Ekonomi Birliği (AET) için de hayati bir önem taşıyor. Singapur yönetimi, teknolojik gelişmişliğinin birlik üyesi ülkelere yaygınlaştırılmasını, bir yandan birliğin ekonomi işbirliği alt yapısının oluşturulmasının da anahtarı olarak görüyor.

Bu bağlamda, birliğin diyelim ki, küresel güçlere bağımlılığını aşan, birlik içi katılımı ve işbirliğini öncelleyen bir politikanın Singapur yönetimince gündeme getirildiği anlaşılıyor. Bu iki husus, toplantının açılış konuşmasını yapan Singapur başbakanı Lee Hsien Loong’un da gündemindeydi. Başbakan Lee, birliğe üye ülkeler arasında açığın kapatılmasını hedeflediklerini ve bunu ASEAN Entegrasyon İnisiyatifi (AEİ) adıyla hayata geçirmek istediklerine dikkat çekerek, öncelikle Vietnam, Laos ve Kamboçya ile bu alanda işbirliğini öncellediklerine vurgu yapıyordu.

Teknolojik işbirliğinin bölge içi ticaretten güvenliğe kadar çok farklı alanları kapsaması, bir anlamda Singapur marifetiyle bölge ülkelerinin modernleşmesinde itici bir faktör özelliği gösteriyor. Burada, teknolojik işbirliğinin ‘siber güvenlik’ gibi günümüz güvenlik konusunun aciliyet içeren alanının da görüşmelerde ele alındığını söylemek gerekiyor. Bu konu, sonuç bildirgesinin 14. Maddesi’nde detaylı bir şekilde vurgulanıyor.

Temelde Singapur yönetiminin bu politikası, bölge ülkelerine bir menfaat sağlamaktan ziyade, bizatihi Singapur gibi küçük bir ada ülkesinin kendi ayakları üzerinde durmasının birincil şartı olmasından kaynaklanıyor. Bu anlamda, yanı başındaki Malezya ve Endonezya’dan başlayarak giderek genişleyen çeperde kalkınmacı süreçlerin önemin gelişmelerine adapte olacak şekilde yapılandırılması Singapur’un en birincil hedeflerinden birini oluşturuyor. Bu bağlamda, Singapur’daki değişik düzeylerde gerçekleştirilen toplantılarda teknoloji konseptli politikaların paylaşılması doğal bir sürece işaret ediyor.

Teknolojik ve endüstriyel alt yapısıyla küresel bir temsiliyete sahip Singapur’un ASEAN’ı bağlayıcı politikalar hayata geçirmesi, özellikle içinden geçilmekte olan içe kapanmacılık, ticaret savaşları, ekonomik belirsizlikler gibi süreçlerde daha bir önem kazanıyor.

Girişte dile getirildiği üzere, toplantının ikinci önemli konusu olarak ortaya çıkan ve ASEAN’a üye Malezya, Vietnam, Filipinler ve Bruney ile Çin arasında Güney Çin Denizi’nde yaşanan anlaşmazlığın kontrol edilebilirliğine yönelik çaba dikkat çekiyor. Bu durum, toplantı sonrasında yayınlanan ortak bildirinin üçüncü maddesine de yansıdığı görülüyor.

Yine Singapur faktörünün öne çıkardığı üzere, birlik içerisinde ve birlik ile komşular arasında diplomatik süreçlerin barış ve istikrarlı bir yönetime tabi olması konusundaki açılıma vurgu var. Singapur’un elini kuvvetlendirmede başvuru kaynağını ise uluslararası yasa ve uygulamalar geliyor. Bu anlamda da, Güney Çin Denizi’nde Çin’in ASEAN’a üye dört ülke ile yaşadığı egemenlik hakları anlaşmazlığının Birleşmiş Milletler’ce 1982 yılında kabul edilen deniz sözleşmesi (UNLOS) çerçevesinde ela alınıp mümkünse sonuca bağlanması konusunda bir vurgu var.

Neredeyse her ASEAN zirve toplantısında gündeme gelen UNCLOS’la ilgili olarak bu sefer bu anlaşmanın fiiliyata geçirilmesi konusunda bir karar oluştu. Birlik içerisinde bu konuda bir ortak görüşün oluşması, Çin’le geçen Mart ayında başlayan ön görüşmelerin sürdürülebilirliği açısından önemli. Hiç kuşku yok ki, ASEAN ile Çin arasında başlatılan görüşmelerin sürdürülebilirliği kararı önemli bir başarı kabul ediliyor.

Bu başarı, belki büyük ölçüde Singapur’un başarı hanesine yazılması gereken bir durum. Bunun sebebi de, Singapur’un bu yıl ASEAN ile Çin arasındaki koordinasyonu yürüten ülke olmasından kaynaklanıyor. Öte yandan, ilgili ülkelerde egemenlik hakları konusunda bugüne kadar yaşanan sorunu tek tek ülkelerle çözme niyetini açıkça ortaya koymuş olan Çin yönetiminin ASEAN’la birlik olarak masaya oturma kararı alması önemli bir adım.

Bu durum, Singapur dışişleri bakanı Vivian Balakrishnan’ın da vurguladığı üzere ülkeler ve birlikler arasında güven tesisinin bir yolu olarak da değerlendirilebilir. Bu sürecin tarafları nereye getirecek sorusu önemli. Bunun cevabı, Güney Çin Denizi’nde ilgili tarafların nasıl hareket edeceklerini belirleyen ve 2002 yılında imzalanan deklarasyonun tam anlamıyla hayata geçirilmesi olacak.

Bugüne kadar yapılan görüşmelerin bir sonucu olarak ilgili suyolunda ortaya çıkabilecek herhangi bir gelişmenin özel iletişim kanalıyla taraflar arasında ele alınmasının 2017 yılında uygulamaya başlanması sürecin işleyişine dair bir fikir veriyor.

Ayrıca, bu dönemde Trans Pasifik İşbirliği Anlaşması’nın (TPPA) yerini almaya aday gözüken Bölgesel Kapsamlı Ekonomik İşbirliği’nde (RCEP) sona yaklaşıldığı müjdesi de Singapur yönetimince paylaşıldı. ABD’de Trump yönetiminin TPPA’dan çekilme kararıyla akamete uğramasının ardından bölgede Singapur başta olmak üzere bazı ülkelerin ABD’den bağımsız bir TPPA veya bunun yerine ikame edilecek yeni bir oluşum konusundaki istekli yaklaşımları meyvesini vermekte olduğu anlaşılıyor.

RCEP, ASEAN’ın yanı sıra Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Kore, Çin ve Hindistan’ı içine alan, toplam 16 ülkenin üyeli bir ekonomik işbirliği olacak. Tüm bu gelişmelere bakıldığında, ASEAN dönem başkanı Singapur’un ödevini iyi yapmakta olduğu anlaşılıyor. Ada ülkesinin bu başarısının ardında, bilgi ve teknoloji temelli güçlü bir ‘soft power’ı barındırması yatıyor.

 

LEAVE A REPLY