The global media are busier recently to be covering the social uplifts in the Middle Eastern countries and Brasil The recent global agenda. But in the other corner of the world, ASEAN and ten dialog partners came together to desing the future of both ASEAN and the East Asia. 46thASEAN Foreign Ministers’ Meeting was held in Bandar Seri Begawan, the capital city of Brueni few days ago. Though ASEAN does not seem to be consistent and agresif to implement a sound policy to mold the relations among the member countries, as a regional union is regarded as a ’hope’ for the people. In regard with this, 2015 Economic Community is being presented as a new milestone for the union’s future…
29 Haziran 2 Temmuz tarihleri arasında, 46. ASEAN Dışişleri Bakanları toplantısının gerçekleştirildiği Brunei Krallığı’nın başkenti Bandar Seri Begawan önemli ziyaretçileri ağırladı. Son zamanlarda küresel gündem değişik ülkelerdeki gösterilerle belirlenirken, Brunei’de doğudan batıdan çeşitli ülke Dışişleri Bakanları ve bürokratlarının bir araya geldiği ASEAN toplantısı, katılımcıları, tartışma konuları ve geleceğe dair projeksiyonlarıyla oldukça dikkat çekiciydi. ASEAN üye ülkeler ve işbirliği diyalogunun yürütüldüğü on ülkenin Dışişleri Bakanları’nın yanı sıra, Brunei Sultanı’nın davetlisi olarak Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu da toplantılara iştirak etti.
Liderler zirvesi, Dışişleri Bakanları zirvesi, ASEAN-APEC İşbirliği vs. derken sık aralıklarla düzenlenen ASEAN toplantılar dizisi, sadece bölge ülkelerini değil, doğudan batıya değişik ülkelerce takip edilen küresel oluşum olarak dikkat çekiyor. Bu bağlamda, önemi giderek artan bir şekilde vurgulanagelen ASEAN’a yönelik çeşitli çıkar odaklı yaklaşımların da ortaya çıktığı gözlemleniyor. Elbette bunda bir sakınca olduğunu söylemek mümkün değil. Bu toplantı öncesinde, ASEAN Dışişleri Bakanları’nın aklında hiç kuşkusuz Birliğin tarihinde ilk defa ortak deklarasyon yayınlanmadığı geçen yılki Kamboçya toplansının acı hatırası vardı.
Güvenlik, ekonomi ve politikanın öncellendiği bu toplantılar ASEAN ülkelerinin birbirine yakınlaşmasını hedeflediği gibi, çeşitli ülkeler bu Birlik’le imzaladıkları ikili anlaşmalarla bölgenin ekonomi ve stratejik derinliğinden istifadenin yollarını arıyorlar. Birlik ülkelerinin ekonomilerindeki görece istikrarlı bir süreci tecrübe etmeleri ve gelecek için ümitvar kılacak görünümler arzetmelerine karşılık, iç ve dış faktörlerin etkileşiminden kaynaklanan sıkıntılar da yok değil. Üzerinde zaman zaman durduğumuz Güney Çin Denizi’ndeki Adalar Sorunu’nun devamı; geçen birkaç hafta boyunca Sumatra Adası’ndaki kasıtlı orman yangınlarından neşet eden, özellikle Singapur ve Malezya’yı etkisi altına alan çevre sorunu; Myanmar’da tüm dünya kamuyounun, bilhassa Müslüman dünyanın liderlerinin “gözünün içine baka baka” tekrarlanan soykırıma varan şiddet hadiseleri; kaçak göçmen ve işçi sorunları vb. ASEAN içerisinde ortak bir hukuk alt yapısının oluşturulamadığını, oluşturulsa bile gündelik hayatın içinde henüz kayda değer çözüm olarak yansıtılamadığını ortaya koyuyor.
Bunun en son örneğine, Sumatra’daki yangınlar vesilesiyle tanık olduk. 2002 yılında ASEAN içerisinde gündeme getirilen “Sınır Ötesi Hava Kirliliği” anlaşmasına Endonezya’nın halen imza atmamış olması gibi irrasyonel bir durum söz konusu. Bir yandan Birliğin hamisi olduğunu ima edecek şekilde Genel Sekreterlik merkezinin Cakarta’da açılmasını sağlayan, öte yandan her yıl tekrarlanan ve sadece kendi halkını, topraklarını ve bölge ülkelerini değil, küresel çapta iklimi etkileyebilecek boyutlarda sonuçları olan yangınların önünü bir türlü almaya yanaşmayan bir ülkeden bahsediyoruz. Yetkililerin çevre korumasına yönelik yaptırımları içeren yasaları olduğunu söylemesi, söz konusu yasaları uygulayacak bir idari iradenin olmaması halinde bir şey ifade etmiyor. Yasal yollar yerine, uluslararası şirketlerle ‘nasıl baş edilmesi’ konusunda yeterli tecrübeye sahip olan Endonezya bürokrasininin yaşanan bu yeni sorun karşısında da benzer yöntemleri uygulayacağı düşünülebilir. Sadece Endonezya’da değil, neredeyse bölge ülkelerindeki idari yönetimlerin açmazı da zaten bu değil mi? Bu nedenledir ki, istikrarlı karar mekanizmalarının işletilemediği bir ASEAN olsa olsa bir ‘platform’ olarak kalmaya mahkum edilir. Brunei Dışişleri ve Ticaret bakanı Muhammed Bolkiah’ın toplantıların ardından –ne kadar kasıt olduğunu söyleyemesek de- yaptığı açıklamada “bağları güçlenmiş bir platform” olarak gördüğünü açıkladığı ASEAN’ın siyasi bir organ olarak nerede durduğu konusunda ister istemez soru işaretleri doğuruyor.
Bu iç sarsıntıların, geçen günkü toplantıda ne kadar ele alındığı bir yana, özellikle geçen yıldan miras kalan Güney Çin Denizi sorununa dair bir gelişmenin yanı sıra, Doğu Asya sınırları içerisindeki sorunlara yönelik bazı açılımlar olmadı değil. Bu çerçevede, Güney Çin Denizi’ndeki Adalar Sorunu’na yönelik bir süredir konuşulan Kılavuz Deklarasyon’u üzerinde prensip olarak uzlaşma sağlandı. Detay çalışmalarının ise, önümüzdeki Eylül ayında Çin’de yapılacak toplantıya havale edilmesi sürecin henüz bitmediğini göstermeye yetiyor. Bir diğer girişim ise doğrudan Kuzey Kore’yi ele alıyordu. ASEAN üye ülkeleri ve ABD, Çin, Japonya, Kuzey Kore ve Güney Kore’den oluşan temas grubu toplantısı ‘Nükleer’ tehditler savuran Kuzey Kore masaya yatırılırken, görüşmelerin odağında yardım karşılığı silahsızlanma vardı.
Henüz Güney Çin Denizi sorunuyla baş etmede çekingen bir davranış sergileyen ASEAN’ın nükleer tehdit sorununu çözmede aktörlük oynayabileceğini düşünmek hayalcilik olarak değerlendirilebilir. Yukarıda zikredilen toplantının da, olsa olsa Batılı güçler ve yedeğindeki bölge devletlerinin geliştirdikleri bir inisiyatif olması ve bu sürece ASEAN toplantılarının aracı kılınması olarak bakılabilir. Tüm bu handikaplara rağmen, Batılı devletler ile Kuzey Kore arasında kopan etkileşimin yeniden sağlanmasında ASEAN’ın kasıtlı veya şartlar gereği bir tür ‘arabulucuk’ mekanizması olarak işlev görmesi kayda değer bir husus.
ASEAN iç ilişkilerinde neşet eden sorunlara da kısaca değinmekte fayda var. Bu sorunların önemli bir bölümünün çözümünün temelinde bölge halklarının birbirleriyle olan iletişimsizliğinin yattığını söyleyebiliriz. Sivil inisiyatiflerin prematüre yapılanmalar sergilediği, bölgeyi tümüyle kuşatacak kümülatif bir işbirliği projesinin de en azından somut bir şekilde ortaya konmaması ümitsizliği artırmaya yetiyor. ‘Seçilmiş’ öğrencileri toplantılara taşıyarak, şen şakrak törenler organize ederek sivil toplum inşa ediyoruz mesajı vermenin de gerçek
likte hiç bir karşılığının olmadığını liderlere birilerinin hatırlatması gerekiyor.
likte hiç bir karşılığının olmadığını liderlere birilerinin hatırlatması gerekiyor.
Bununla birlikte, bölge halklarının nasıl bir etik, kültürel ve sosyal birliktelik gerçekleştirebilecekleri konusunun hakkıyla ele alındığını söylemek güç. Zengin kültürel birikimleri olan bir bölgede halkların on yıllarca ithal ideolojileri “savunma-karşı çıkma” ikilemine kurban olması nedeniyle paylaşım imkânı bulamadıkları bir gerçek. Ancak son on yılda bu yönde ciddi adımlar atacak olanakların yeşertilmesi için de siyasi elitlerin, akademyanın, sivil inisiyatiflerin girişimlerine rastlamak oldukça güç. ‘Kültür diplomasisi’nin en fazla ihtiyaç duyduğu bu bölgede, diplomasi neredeyse her üye ülkede belli ailelerin ve bunlara eklemlenmiş “kronilerin” güdümündeki siyasi arenada arz-ı endam eden siyasi elitlerin ASEAN özelinde karşılıklı etkileşiminin gündemi belirlemede başat rol oynuyor.
Kimi gözlemcilerin dikkat çektikleri üzere “2009-2015 ASEAN Yol Haritası”nda kayda değer yeri olduğu intibaı veren üye ülkelerde, ASEAN Kültür Merkezleri oluşturma projesinde maalesef tatminkâr bir “yol alındığını” söylemek güç. Bu noktada durup bir an için düşünüldüğünde, ekonomiyi ve bu ekonomiyi garanti altına alacak güvenlik meselesini öncelleyen güçlerin Batı eko-politikalarına eklemlenme projesi ile karşı karşıya oldukları ve buna bizatihi teşne oldukları izlenimi edinilmiyor değil. Bölge halklarının, bu noktada görüşlerini ortaya koyabilmelerine olanak tanıyacak ne bir araç var ne de böylesi araçların inşasına yönelik ciddi gayretlerden bahsedilebiliyor. Ekonominin başat olmakla kalmayıp, neredeyse değerler arenasında “tek yüce değer”e tekabül ettirilmesi çabasının altı yüz milyonu bulan nüfusuyla ASEAN’ın salt bir “Pazar” mesabesinde değerlendirilmesine neden oluyor.
Avrupa Birliği’ne öykündüğünü daha önce ifade ettiğimiz ASEAN’da -Avrupa’daki yapılanmanın aksine- bir ortak değerler skalasının oluşturulamamış olması da nasıl ASEAN Kültür Merkezleri projesinde neyin “merkeze” alınacağını da muğlak kılıyor. Tam da burada kimileri “Asyalılık değerleri” anımsatmasında bulunabilir. Unutmayalım ki, bu değerler bazı siyasi liderlerin yönetimlerine meşruiyet kazandırma adına ortaya attıkları ve savunucusu oldukları ilgili toplumların siyasi biçimlendirilmesiyle bağlantılı. Yoksa üzerinde yükseldikleri halk katmanlarının aktif katılımlarına, onları öne çıkaracak ve önemsetecek açılımlara kapı aralamıyor.