Mehmet Özay                                                                                              23.12.2021

Güneydoğu Asya bölgesinde, yılın farklı dönemlerinde meydana gelen aşırı yağışlar, tayfun vb. doğal hadiseler bir süredir etkili olmaya devam ediyor.

Birer doğal afet olarak gündeme gelen ve önemli can kaybı ve maddi hasarlara neden olan tayfun, seller, heyelanlar ve benzeri gelişmeler, aynı zamanda ulusal güvenlik konusu olarak da ele alınmayı hak ediyor.

Geçtiğimiz hafta Takımadalar ülkesi Filipinleri vuran tropikal Rai Tayfun’u, -bir başka adıyla Odette Tayfunu- ile Malezya’nın özellikle başkent Kuala Lumpur ve Selangor Eyaleti’nde etkili olan aşırı yağışlar sadece, bu iki ülke ile sınırlı olmayan, aksine bütün bir bölgeyi ilgilendiren boyutlarıyla dikkat çekiyor.

Filipinler’de özellikle, ülkenin orta bölgeleri olan Visayas’da bazı alanlar ile güneydeki Mindanao Adası’nda Lanao del Sur ve Maguindanao bölgelerinde etkili olan şiddetli yağış ve tayfun yüzlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden olurken, on binlerce kişi ise güvenli yerlere tahliye edildi.

Malezya’da ise, ülkenin gelişmiş yerlerinden kabul edilen Selangor’daki felâkete, son yüzyıl içinde görülen en şiddetli yağışların neden olduğu anlaşılıyor.

Yaşanan can kayıpları ile maddi zararların ötesinde, ortaya hem ulus-devlet hem de, ASEAN gibi bölgesel birlik yapısı içerisinde ulusal ve bölgesel güvenlikleri tehdit eden bir boyutun olduğuna işaret etmekte yarar var.

Küreselleşme ve iklim değişikliği

Bölgenin genel iklim özelliklerinden olan tayfunlar bir yandan, küresel iklim değişikliği öte yandan, yerel ve merkezi yönetimlerin yerleşim yerleri altyapı çalışmalarının yetersizliğinin de kurbanı oluyor.

Yıl içerisinde yaklaşık yirmi tayfunun görüldüğü Filipinler’de, geçtiğimiz hafta yaşanan ve ülkenin güneyini vuran Rai Tayfunu, bunlardan biri olarak dikkat çekiyor.

Tayfun ve benzeri hava olaylarının şiddetli rüzgâr ve yağışla birlikte özellikle sahil şeritlerindeki yerleşim yerlerini etkilerken, özellikle geniş toplum kesimlerinin tarım ve balıkçılıkla geçindiği dikkate alındığında kayıpların hayatını kaybeden ve yaralananlar ile yerle bir olan yerleşim yerleriyle sınırlı olmadığı görülüyor.

Adına, doğal afetler denilen bu süreçlerin, küreselleşmenin etkisiyle yaşanan iklim değişiklikleriyle bağlantısı olmadığı söylenemez.

Bu noktada, hiç kuşku yok ki, dünyanın farklı bölgelerinde ve özellikle de gelişmiş ülkelerinin üretim-tüketim yönelimleriyle doğrudan ilintilidir.

Düne kadar, “endüstrileşmiş” denilen ülkelerin aradan geçen zaman zarfında teknolojik yeniliklere paralel olarak endüstri kelimenin yerini gelişmiş sıfatının alması, iklim değişikliği üzerindeki bazı gerçeklerin örtülmesine de gizli/açık aracılık ediyor.

Oysa, sadece kömür gibi katı yakıt tüketimiyle sınırlı olmayan ve gündelik yaşamda konutlardan, sanayi üretim süreçlerine kadar uzanan farklı yaşam pratiklerinin neden olduğu iklim değişikliği söz konusudur.

Ulusal güvenlik sorunu

Geçtiğimiz hafta Filipinleri etkisi altına alan Rai Tayfunu’nun, bazı adalardaki sahil güvenlik birimleri ve alt yapısına verdiği zararın açıkça ortaya koyduğu üzere, yaşananlar aslında ulusal güvenlikle yakından ilişkilidir.

Öte yandan, yukarıda kısaca dikkat çekildiği üzere, geniş toplum kesimlerinin temel ekonomik faaliyetleri olan tarım ve balıkçılık sektöründe yaşanan hasarların kayıpların tek tek üreticilerin ötesinde, ulusal ekonomiye doğrudan bir etkisi bulunmaktadır.

Bir yandan, üretim alanlarında yaşanan değişimin öte yandan, ilgili bölgelerin üretim, lojistik ve pazar gibi süreçlerle birbirlerine eklemlenmesi, yaşanan felâketlerin geniş kesimler için gıda güvenliği olgusunu öne çıkardığı görülmektedir.

Bu noktada, geçtiğimiz hafta tayfunun etkili olduğu bölgeleri ziyaret eden Filipinli yetkililerin itirafları bu konuda yerel ve merkezi yönetimlerin acziyetini ortaya koyması bakımından gayet dikkat çekicidir. İçme suyu ve gıda gibi çok temel maddelere ulaşımın olmaması, tayfunda tahliye merkezinin hasar görmesi gibi gelişmeleri sadece birkaç bölgenin maruz kaldığı gelişmeler olarak değerlendirmemek gerekiyor.

Söz konusu ulusal güvenlik olgusunun sadece, tek tek ülkeler bazında değil, bir bütün olarak Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (Association of Southeast Asian Nations-ASEAN) içerisinde de yüksek sesle dillendirildiğine tanık olunuyor.

İklim değişikliğinin doğrudan tezahürleri olan ve bugünlerde tanık olunan doğal afetlerin ülkelerin tek tek mücadele edebilecekleri alanlar olmaması hem ASEAN bünyesinde hem de uluslararası arenada işbirliklerinin geliştirilmesini zorunlu kılıyor.

Bu noktada, ASEAN bünyesinde kurulu olan acil yardım ve kurtarma yapılaşmasının ne denli etkin bir şekilde hayata geçirildiği konusu ise tartışmaya açıktır. Öte yandan, Çin ve ABD gibi gelişmiş ülkelerden bu konuda yardım taleplerinin gündeme geldiğini biliyoruz.

Bölge ülkelerinin, iklim değişikliğinin yol açtığı yerel ve ulusal düzeydeki gelişmelerle mücadelede en azından, Asya-Pasifik bölgesindeki çatışmacı ortamın sona erdirilerek, ortak akılla kamusal faydanın azami ölçüde çıkartılması konusunda çalışmalar yapılması talebi gündeme getiriliyor.

Yıkıma davetiye çıkarmak

Bölgenin tropik iklim kuşağında olmasının doğal sonuçları olarak kabul edilebilecek bu gelişmeler, temelde insan-doğa ilişkileri ile üretim süreçlerinin kontrolsüz ve plânsız yapılanma gibi sorunlarla birleşerek daha yıkıcı boyutlara ulaşmaktadır.

Ormanlık arazilerin tarıma açılması, ormanların kesimi sonucu yoğun yağışlarla birlikte toprak kaymalarına neden olması, tarım arazilerinin sular altında kalması vb. gelişmeler şehirlerin dışında kasaba ve köylerin de, yaşanan felâketlerden büyük ölçüde etkilendiğini ortaya koyuyor.

Bu gelişmeler karşısında özellikle, yerel düzeyde veya merkez dışındaki bölgelerde arama-kurtarma, insani yardım gibi çalışmalarda yeterli donanım ve tecrübenin olmaması sorunları daha da kangren hale getiriyor.

Bu durum, Takımadalar’dan oluşan Filipinler ile geniş bir kır toplumu özelliği sergileyen Malezya gibi ülkelerde toplumun refahından sorumlu olan yerel ve merkezi yönetimlerin giderek daha büyük acziyetle karşı karşıya kalmalarına neden oluyor.

LEAVE A REPLY