Mehmet Özay                                                                                                            02.03.2024

“Amerika siyasetinde ne neler oluyor?” sorusu önemli…

Amerikan toplumu ‘birinci Trump’ döneminin ardından, ikinci Trump dönemine hazırlanırken, ABD’de, devlet ve yargı sisteminin ne denli önemli eksiklikler barındırdığa kendini ortaya koyuyor.

Bu söylemi gündeme getirmemize neden olan husus, Cumhuriyetçe Parti başkan aday adaylığı seçimlerinde gelinen noktayla doğrudan ilintilidir.

ABD’de Cumhuriyetçi Parti içi başkan adayı belirleme sürecinde sırasıyla yapılan IOWA, New Hampshire ve Güney Carolina seçimleri öncesinde, hem Amerika’daki Demokratlar hem de küresel kamuoyunda, ABD siyasetine ilgi gösteren kesimlerin aklından, ‘şimdi bu sefer olacak!’ cümlesi geçerek Donald Trump’ın rakibi Nikki Haley’in kazanacağına dair bir düşünce geliştiriliyordu.

Oysa, Cumhuriyetçi Parti içi başkan aday belirlenmesine yönelik olarak yapılan söz konusu üç seçimin ardından, ekranlarda ve yazılı basında yumruğunu sıkmış ‘sırıtan’ (gülümsemeyen!) bir Trump fotoğrafı ile karşılaşılması ümitlerin birer birer tükenmesi anlamına geliyordu.

Öyle ki, geçtiğimiz Cumartesi günü Cumhuriyetçi adaylardan Nikki Haley’in kendi seçim bölgesindeki seçimi de Donald Trump’ın gayet rahat bir şekilde kazansaması, daha önce yapılan Iowa ve New Hampshire seçimlerini ardından, Trump’ın adaylık hususunda önünün gayet açıldığına işaret ediyor.

Bu durum, Kasım’da yapılacak başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti’ni adayı, şu anki devlet başkanı Joe Biden’ın rakibinin yine Trump olacağını gösteriyor.

Cumhuriyetçi bölünme Demokratiklere avantj

Parti içi seçimlere bakıldığında, Cumhuriyetçilerin, kendi içlerinde önemli bir değişim ve dönüşümü yaşadıklarını söylemek yanlış olmayacak.

Bir yanda evanjelist ve milliyetçi eksende yer aldığını aşikâr olan Trump ile ‘muhafazakârlıklarıyla’ tanınan Cumhuriyetçiler içerisinden, Nikki Haley’nin öncülüğünde bir tür ‘demokrat, özgürlükçü, çoğulcu’ siyasal yaklaşımı temsil eden bir alanın açıldığı görülüyor.

Bugüne kadarki parti içi seçimlerde Haley’in destekçilerinin azınlıklar, yüksek öğretimliler, Demokratlar’dan dönme Cumhuriyetçiler gibi toplumun ‘ana-akım’ kesimlerinin dışındakilerin desteğini alması, yeni bir siyasal olgu olarak değerlendirilmelidir.

Burada iki ilginç durumla karşı karşıyayız…

İlki, şayet Nikki Haley, kendi seçim bölgesi olan Güney Caroline’da bile yarışı kazanacak bir konumda değilse, Trump’ı kim ve ne durduracak sorusu gündeme geliyor. İkincisi, Cumhuriyetçiler’in bir bölümünün Kasım’da Demokratlar’ın adayı Biden’ı destekleyip desteklemeyeceğidir.

Trump’ı engellemek

Buna bugüne kadar verilen cevaplar ve Nisan’a kadar da verilebilecek tek cevap, Trump hakkında açılmış olan yargı süreçlerinin fiili olarak mahkemede görüşülmesi olacaktır.

Trump’ın, 2024 Kasım ayı seçimlerine Cumhuriyetçi aday adayı olarak katılacağı kesinleştiğinde, hem Cumhuriyetçiler içerisindeki muhalifler hem de Demokratlar bağlamında ulusal siyasetteki muhalefetin en önemli beklentisi, sabık devlet başkanı Trump hakkında açılmış olan yargı davalarının olumlu sonuçlanmasıydı.

Ancak bugüne kadar pek çoğunu elindeki savunma ekibiyle mahkemeye çıkma süreçlerini sürekli ertelemeyi başaran Trump, New York’dan aldığı yüklü para cezasına rağmen, siyasetteki varlığını ve de tehdidini sürdürüyor.

Bazı yaklaşımlar, Trump’ın başkanlık döneminde oluşturduğu yargı sisteminin, bizatihi kendisinin yargı sürecini kasıtlı olarak geciktiren nedenler arasında sayması ise herhalde, ABD açısından sorgulanmayı gerektiren bir olgu olsa gerek.

Bu durum, demokratik uygulamaların ve sistemik yapılaşmanın sanıldığının aksine, gayet önemli açıkları olduğunu Trump davaları ortaya koymuş oluyor.

Demokratları seçmek

İkincisi, şayet Cumhuriyetçi parti adayı olmakla birlikte, Demokratçı söylemlerle hareket eden Nikki Haley, Cumhuriyetçiler adına seçime katılamazsa, Haley’ı destekleyen kesimler, Kasım’daki seçimlerde oylarını Cumhuriyetçi aday Joe Biden’dan yana mı kullanacaklardır?

İkinci durumdan hareketle… Böylesi bir gelişmenin olması halinde, bu hiç kuşku yok ki, ABD siyasetinde bir başka önemli yenilik ve gelişme olarak değerlendirilecektir.

Parti içi seçimlerde Nikki Haley’e bugüne kadar verilen oy oranları dikkate alınacak olursa, Cumhuriyetçi seçmenin, diyelim ki, üçte birlik bölümü Biden’e oy vermesi halinde kazanan -kehanet bulunarak değil, olan bitene bakarak söyleyecek olursak-, hiç kuşku yok ki, Demokratlar olacaktır.

Yargı sistemi eleştirisi

Yukarıda dile getirilen projeksiyonun gerçekleşebilmesinin rasyonalitesine bakmak gerekiyor. Bu durum, tastamam ABD siyasetinde Trump gerçekliğine dayanıyor.

Donalp Trump’ın ABD’yi yönetme arzusunun ardında, siyaset öncesi hayatındaki işadamlığının getirdiği cevvallik kendini gösteriyor. Trump’un siyasete bir tür ‘yatırımcı’ gözüyle yaklaşımının ABD’de ‘kurulu düzeni’ sarsdığına kuşku yok.

Bunun en önemli göstergelerinden biri, 2020 seçimlerinin ardından 6 Ocak’da Capitol Hill’ baskını ve yağmasıdır.

Trump’ın bu bağlamda hakkında açılan yargı süreçlerini “manipülasyon” olarak değerlendirirken, ABD’de yargı sisteminin siyasetin gölgesinde yapılaştırıldığını ileri sürüyor. Bu husus, başlı başına üzerinde durulmayı gerektiriyor…

Trump gerçeği

Yukarıda dikkat çekilen gelişmelere bakıldığında, herhalde Amerikalılar parmaklarıyla Trump’ı göstererek, “Biz böyle bir siyasetçiyi nasıl ürettik” diye soruyor olmalılar…

Trump’la ilgili değerlendirmelere göz atıldığında anti-demokratik, otokrat vb. siyaset terminolojisine dair ne kadar olumsuz sıfat varsa birbiri ardına sıralanıyor.

Bu tür söylemlerin, 3. Dünya’dan herhangi bir ülke siyasetçisine yöneltiliyormuş hissini Amerikalılar oldukça yakından hissediyorlardır. Aksi halde, yukarıdaki soruyu da gündeme getirmeleri mümkün olmaz.

Bugün ortaya çıkan durum şunu gösteriyor ki, “Trump Amerikan’ın gerçeği”dir.

Siyaset öncesi yaşamında, başarılı iş adamlığı ile gönüllerde taht kuran ve bu tahtlığını yaptığı tv programlarıyla küresel kamuoyuna taşıyan Trump, “Neden olmasın?” diyerek başarı trendini siyasette de sürdürmeye karar vermesi, Amerikan rüyasının gerçekleşmesi anlamına geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Ancak, bu rüyanın gerçekleşmesi, ABD kamuoyu ve siyaseti için ne tür kazanımları ve kayıpları içerisinde barındığı da dikkatlice incelenmesi durulması gereken bir durumdur.

LEAVE A REPLY