Mehmet Özay                                                                                                                      9 Nisan 2013
Açe’de siyaset dünyası ve kamuoyu son günlerde ‘Bayrak’ meselesine konuşlanmış durumda. Sadece Açeliler mi? Elbette hayır…Bugüne kadar Açe’de olan biten her şey Cakarta’da yankısını bulduğu gibi bu son gelişme karşısında da Cakarta’dan sesler yükselmekte gecikmedi. Geçen ayın sonlarına doğru Açe Eyalet Parlamento’sunda kabul edilen 3 No’lu Bayrak Yasası’nın ardından, Cakarta’da yetkili organlar birbiri ardı sıra açıklamalar yaparak bu gelişmenin ‘olasılığı’ üzerinde tartışmada yerini aldı. Ardından, yaklaşık bir hafta sonra İçişleri Bakanı Fauzi Gunawan Banda Açe’ye acil bir ziyarette bulundu. Vali Dr. Zeyni Abdullah ve diğeryetkililerle beş saat süren görüşme yapıldı. Görüşme sırasında toplantının gerçekleştirildiği mekânın dışında yaklaşık üç bin kişilik grubun ellerinde ‘Cakarta’nın ‘reddiye sunduğu’ bayraklarla gösteri yapması Açe-Cakarta arasında yaşanan son yılların belki de en önemli olayıydı.
Yapılan bu toplantıdan her iki tarafı tatmin edecek sonucun çıkmaması üzerine, gelişmelerin doruk noktası olarak değerlendirilebilecek bir olay yaşandı.Devlet Başkanı Susilo Bambang Yudhoyono (SBY) 5 Nisan günü yaptığı açıklamada‘Bayrak Yasası’nın görüşülmesi talebiyle Açe Valisi’ni Cakarta’ya davet etti. Açe Valisi, “Elbette davete icabet edeceğim” cümlesini dile getirirken, Açe Parlamentosu’nun aldığı kararın haklılığına vurgu yaptığını anlamak zor değildi. Cakarta, Açe’de ‘halkın bayrak’ açmasını “Ne oluyoruz? Yoksa Açe’de  yeni bir ‘dalga mı’ ortaya çıkıyor” endişesi ile karşılıyordu. Üstüne üstlük, göstericilerin karşısına ‘tam teçhizatlı’ askerlerin çıkartılması, Cakarta’nın meseleyi algılama tarzını sembolik olarak ortaya koyuyordu.
Bu süreçte merkezin beklentisi daha doğrusu ‘siyasi talebi’, Açe Valisi’nin söz konusu yasayı Parlamento’ya geri göndermesi ve Parlamento’da yeniden görüşülmesi. Bu süreçte, Bayrak Yasası’nın Eyalet Parlamentosu’ndan geçmesinde ve halkın verdiği tepki de bir “olağanüstülük mü vardı?” sorusu akla geliyor. Bunu daha iyi anlamak için ‘Bayrak Yasası’na’ onay veren Açe Parlamentosu’nda önde gelen vekillerden birini ziyaret etmek en sağlıklı yoldu. Biz de öyle yaptık…
Yukarıda zikredilen gelişmelerden birkaç gün sonra Parlamento binasında görüştüğüm bir milletvekili, alınan kararın Barış Anlaşması ile çelişmediğini açıkça ifade ediyordu. Öte yandan, halkın verdiği tepki konusunda ise kendilerinin de bir anlamda şaşırdığını söylüyordu. Bayrak açma fasıllarının ardında herhangi bir ‘kasıt’ olup olmadığı yolundaki soruma ise böyle bir şeyin olamayacağını, halkın bizzat seçtiği Eyalet Parlamentosu’ndaki vekillerin oylarıyla ‘Bayrak Yasası’nın kabul edilişini kendi inisiyatifiyle kutlamaktan öte bir anlam yüklenemeyeceğini söylüyordu. Buna ilâveten, belki halkın Cakarta’dan alınacak onayı beklemesinin daha sağlıklı olabileceğini de söylemekten geri durmuyordu. Genel bir değerlendirmeye tabi tutulduğunda, Bayrak Yasası’nın Eyalet Parlamento’sundan geçmesinde herhangi bir olağanüstülük olmadığı gözüküyor. Çünkü, 15 Ağustos 2005 tarihinde imzalanan Helsinki Barış Anlaşması’nda açıkça ifade edilen bu meselenin Parlamento’da tartışılacağı bu yılın başlarında gündeme getirilmişti.
O zaman tepkilerin boyutunu nasıl anlamak gerekir? Bu noktada gene görüştüğümüz milletvekilinin görüşlerine başvurmakta fayda var. Onyıllarca ezilmiş, ordunun baskısını sürekli üzerinde hissetmiş, yargısız infazlara, kitlesel katliamlara maruz kalmış ve tüm bu olan bitenden hakkını ‘hâlâ’ alamamış bir halkın varlığının ortada olduğunun unutulmamasının da altını çiziyordu milletvekili. Bu noktada halkın, kimi provokasyonlara gelmemesi dileğini de eklemekten geri kalmıyordu. Çünkü Açe’de özellikle son birkaç yılda yaşanan gelişmeler neticesinde kafi miktarda ‘provakatörün’ varlığı biliniyor. Üstüne üstlük ulusal medyanın konuyu işleyiş şekli de diğer eyaletlerdeki Endonezya vatandaşlarının Açe’ye bakışlarında yeni önyargılar oluşmasında başat rol oynuyor. Öyle ki, Açe’de olduğumuzu bilen diğer eyaletlerde yaşayan kimi arkadaşların arayıp “Bayrak meselesinden ötürü Açe’de huzursuzluk varmış” türünden yaklaşımlarıyla karşılaşıyorum. Benim gözlemim ve görüşmelerimden çıkan ‘ağırlıklı’ sonuç ise  ‘huzursuzluğun’ Açe’de değil, Açe üzerinde kimi çevrelerin ‘huzursuzluk’ yaratma gayreti içinde oldukları şeklinde.
Açe siyasetinin içinde yer alan bazı şahsiyetlerle yaptığım görüşmelerde de yukarıda görüşlerini aktardığım milletvekilininkine benzer bir yaklaşım ortaya konuyordu. Yani, bayrak yasasında anormal bir durum yok. Bayrak olarak seçilen sembolde, öyle ileri sürüldüğü gibi ‘ayrılıkçı’ bir hareketin simgesi değil. Çünkü, Barış Anlaşması’nın ardından ortada
böylesi bir hareketin varlığı mevcut değil. Varlığı sona ermiş bir hareket üzerinden hareket eden merkez ve merkeze odaklı güçlerin yorumu Anlaşma metninin yorumlanması farklılığından doğuyor. Bu noktada açık seçik ortaya konulması gereken gerçek şu ki, Açelilerin arzusu, kimliklerinin parçası bildikleri sembolleri hayatın içine taşımak. Tıpkı, Açe’ye tanınan ‘otonom statüsü’nün benzerine sahip örneğin özel statüyle yönetilen Cogcakarta’da olduğu gibi… Görünen o ki, SBY’nun “Endonezya topraklarının tümünde kırmızı-beyaz bayrak dalgalanmalı” şeklindeki açıklaması bariz şekilde Cogcakarta örneğini görmezden geliyor.
Tabii bu noktada tıpkı çıkartılan yasalar bağlamında ‘Cakarta’ gibi, Açe’de de öncelliğin ekonomik kalkınmaya verilmesi yolunda görüşler ortaya konmuyor değil. Bu noktada, herkesin hem fikir olduğuna kuşku yok. Ancak burada ‘Cava mentalitesini’ kendine rehber edinenlerin kaçırdıkları gizil bir tehlike var ki, o da Açe’nin sahip olduğu kültürel bütünlükten koparılması. Bu noktada gözlemciler, 1950’lerde Sukarno’lu yıllarda Açe’ye verildiği ifade edilen, fakat bir türlü pratiğe geçirilmeyen sözleri tekrarlıyor. Yani din, kültür ve eğitim alanlarında Açe’nin kendini ifade etmesinin önünü açacak girişimlerin hiçbir şekilde engellenmemesi… Ve bu noktada merkezin Açe’ye ayırdığı ve ekonomi alanındaki kalkınmanın temellerini oluşturacak bütçelerin yerli yerince Eyalet’e gönderilip gönderilmediği meselesi gündeme geliyor. Üstüne üstlük, Açe’ye yatırıma niyetlenen uluslararası çevrelerin merkezdeki kimi güç odaklarınca nasıl engellendiği ve Açe’nin ekonomik kalkınmasının önüne geçecek şekilde bir tür ‘yalıtma’ politikasının derinden uygulamaya devam edildiği de bir diğer rahatsızlık konusu olmaya devam ediyor. Özellikle Barış sürecine katkısı bilinen ve bu nedenle Nobel Barış Ödülü’ne dahi adaylığı gündeme getirilen SBY’nin, Açe’nin ekonomik kalkınmasının önünde Başkent’te yaşanan skandalların önüne geçmesi beklentilerin başında geliyor. Yoksa, uluslararası çevrelerce tanınan Anlaşma metninde Açe’ye verilen bir hak üzerinden Cakarta-Açe arasında yeni bir siyasi krize yol açacak süreçte şu veya bu şekilde rol alması değil, aksine Anlaşma’nın ruhuna uygun yapıcı girişimleri ile gündeme damgasını vurması.

http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=255089&q=Mehmet+%C3%96zay

LEAVE A REPLY