Açe, Malaka Boğazı girişinde sahip olduğu coğrafi konum itibariyle yüzyıllar boyunca çeşitli ulusların ve kültürlerin karşılıklı iletişimine konu olmuş bir yöredir.  Bir başka deyişle, Açe halkı, İslam’a muhalif olmadığı sürece yabancı kültürlere hoşgörü göstermiş bir toplumdur. Açe kültür yaşamı Hintliler, Araplar, Acemler, Malaylar ve Cavalılar gibi yerli ve yabancı unsurların ilişkilerinin sonucu olarak çeşitlilik arz eder. Bütün bu farklı kültürel olguların birleşmesi sonucu yüzyıllar sonunda “Farklılıkların Bütünlüğü” ortaya çıkar. Bu kültürel dokunun çok sayıda örneğini bugün Açe’nin çeşitli bölgelerinde görmek mümkün. Beytürrahman Camii, Indrapuri Camii, Kandang XII, Gampung Pande Sultan Mezarları, Indrapatra Kalesi, Bitay Mezarlığı, Malahayati Mezarlığı, Kerkhop, Darul Kemal Sultan Mezarlığı, Cakra Donya, Açe Müzesi, Ali Haşimi Kütüphanesi, Dayah Tanoh Abee Kütüphanesi gibi dikkat çeken mekânlardan sadece birkaçına değineceğiz.
Açe’nin İslam öncesi tarihinden kalan önemli bir yapı olan Indrapuri Camii’dir. Bu yapının, Açe’de kurulan ilk Hindu krallıklarından birine ait bir tapınaktır. İslam’ın bölgeye yerleşmesiyle birlikte camiye çevrilen yapı, tipik Hindu tapınaklarının mimari özelliğini sergilemesi bakımından ve caminin bulunduğu sahanın ahşap inşa tekniğinin güzel bir örneği olması bakımından dikkat çekicidir.[1]
Banda Açe, sömürge dönemini yaşamış bir merkez olması dolayısıyla sömürgecilerin kültür varlıklarına yönelik yıkımlarını yakından yaşamış olan bir yerdir. Hollandalılar, örneğin 1880’li yıllarda son Açe sultanlarına ait sarayları yıkıp, yerine sömürge valiliğine ait binalar inşa edildi. 800 yıllık bir geçmişi olan Beytürrahman Camii, gene Hollandalılarca yakılmış ve 1875 yılında yeniden inşa edildi. Bu son inşası ile Beytürrahman Endonezya’daki mimari tarzın önemli örneklerinden birini oluşturur.
Banda Açe’deki şehir müzesinde bulunan devasa çan, Çin İmparatorluğu’nun Ming Hanedanlığı’ndan Amiral Cheng Ho’nun 1414 yılında bölgeye yaptığı ziyaret sırasında hediye ettiği çandır.[2]Sultan İskender Muda tarafından eşi için yaptırdığı ileri sürülen ve küçük bir sarayı andıran ve geometrik mimarisi ile dikkat çeken Gunungan, şehirde görülebilecek ender eserlerdendir.[3]
Banda Açe’deki kültürel ve tarihi mirasa dair önemli unsurlardan biri de Türk köylerinde bulunan mezarlıklardır. Alimlerin ve sultanların mezarlarının bulunduğu ifade edilen bu kabristanlar da tsunamiden büyük ölçüde etkilenmiştir. Özellikle Gampung Pande köyünde bulunan üç farklı mezar kompleksi Sultan Mezarları adıyla anılır. Sömürge döneminin dini-kültürel mirasının bir parçası olan Şah Kuala’ya (ö. 1693) ait mezar, şehir merkezinden yaklaşık bir mil uzaklıktadır.
Prof. Dr. Ali Haşimi Kütüphanesi, Banda Açe’nin kültür hayatında önemli bir yere sahiptir. Yaşadığı dönemde Açe tarihi, Türkler ve Türkiye üzerine çalışmalar yapmış olan Prof. Ali Haşimi adına kurulmuş olan bu kütüphane sahip olduğu önemli kitapların yanı sıra, Ali Haşimi’nin özel eşyalarının sergilendiği bir etnografya müzesi görünümündedir.
Banda Açe’de, Felemenkçe’de mezarlık anlamına gelen Kerkhop denilen mezarlıkta, ‘Açe Savaşı’nda (1873-1903) hayatını kaybeden yaklaşık 2000 Hollandalı askerin mezarı bulunuyor.
Dil ve Edebiyat
Açe halkı iki dilli halk olarak bilinir. Endonezya devletinin resmi dili olan Endonezyaca’nın yanı sıra, Açelilerin ana dili olan Açece halk arasında yaygın bir şekilde kullanılır ve bölgenin lingua franca’sı kabul edilir. Açece, Austronesian dil ailesine mensuptur.[4]
Eyalet sınırları içerisinde yaşayan çeşitli etnik topluluklarda konuşulan diller arasında şunlar bulunur: Açece (büyük çoğunluk tarafından konuşulmaktadır), Aneuk Jamee dili (Güney Açe bölgesinde), Gayo dili (Orta, Güneydoğu ve Doğu Açe’de), Alas dili (Güneydoğu Açe’de), Tamiang dili (Doğu Açe’de), Simeuleu dili (Simeuleu Adası’nda) ve Kluet dili (Güney Açe’deki Kluet etnik grubunda).[5]Açe dili kendi içerisinde birtakım lehçelere ayrılmaktadır. Açe Besar, Pidie ve Kuzey Açe’de kullanılan lehçeler buna örnek verilebilir. İslam’ın bölgeye girmesiyle birlikte söz konusu diller Arap alfabesi kullanılmaya başlandı. Arap dilinin geçmişte resmi dil olarak kullanılması İslam’a bağlılığın bir ifadesi olarak okunabilir.
Tarihte, Arapça yazı sistemi olan ve Melayu Arabic olarak bilinen Javi dili kullanıldı. Kültürün önemli unsurlarından olan dini ilimleri konu alan eserler, halk hikâyeleri ve mezar taşları Arapça ve Javi dilindedir. Açe’nin, gerek dünyevi gerekse dini açıdan büyük gelişmeler kaydettiği ve Güneydoğu Asya’nın önemli bir İslam öğretim merkezi olduğu 17. yüzyılda, alimler tarafından Arapça’nın yanı sıra, Malayca’nın bilim dili olarak kullanıldı. Bu dönemde saray çevresinde de Malayca’nın hakimiyetinden söz edilir. Bu durum, Açe etnik dilinin değil de, Malaycanın kullanılmış olması, Açe’nin bölgedeki bilimsel gelişmelerdeki rolünü ortaya koyması açısından dikkat çekicidir.[6]

Açe Tarihinde Hikâyelerin Yeri     

Halk hikâyeleri Açe kültürü
nün vazgeçilmez ögelerindendir. Söz konusu hikâyeler, bölgedeki yerel dillerin varlıklarını sürdürebilmelerinde önemli bir faktör olmuş ve halk danslarında ve güzel sanatlarda da etkileri görülmüştür. Genelde Açe halk hikayeleri, Hikayat Perang Sabih, Hikayat Aceh Barulkarim, Hikayat Tungku Malam’da olduğu üzere İslam öğretisinin dile getirilişini sembolize eder. Sözlü kültürün yaygın olduğu bir iklim kuşağında bulunan Açe’nin tarihsel birikiminin ipuçlarını söz konusu hikâyelerde bulmak mümkün. Yani Açelilerin toplumsal hafızası hikâyelerde içkindir. 
Açe, Gayo, Jamee, Tamiang ve Simeuleu yerel dillerinde toplam seksen halk hikâyesi olduğu biliniyor. Ancak modern iletişim araçlarının gündeme gelmesiyle yavaş yavaş hikaye anlatıcılarına olan ilgide azalma olduğu da bir gerçek. Hikâyeler İslam öncesi döneme, Şamanın toplumda önemli bir yere sahip olduğu zamana kadar uzanmaktadır. Örneğin, Batı’daki fabl edebi türüne benzer şekilde, bir maymunun kişileştirilmesine dayanan Adoman, ya da bir aslanın kişileştirilmesine dayanan Periedendeisimli hikâyeler gibi, kardeşliğe vurgu yapan Imo ve Sihitam Pekat(Gayo hikâyeleri) bunlardan sadece birkaçıdır. İslam’ın kabul edilmesinden sonra Paya Terbang, Sepatah Kata Sekati Emas, Putri Parakisan gibi moral değerlere dayanan hikayeler gündeme gelmiştir.
Hikayat adı verilen bu edebi anlatılarda tarihi olaylar, gerçekler veya imgesel hikayeler ritmik bir söyleyiş içeren dizeler şeklinde dile getirilmektedir. Bütün bu anlatılarda Kur’an’dan ya da hadislerden mutlaka bir dini mesaja yer verilmektedir. Pek çok hikâyenin orijinal metni Arapça kaydedilmiş olmakla birlikte yazarları bilinmemektedir.
Söz konusu hikâyelerden halk arasında en iyi bilineni Hikayat Perang Sabih(Kutsal Savaş Hikâyesi)’dir. Açe Edebiyat uzmanları yaptıkları karşılaştırmalı edebiyat çalışmaları ile bu hikâyenin yazarının Tengku Cik Di Tiro’nun yakın bir arkadaşı olan Teungku Cik Pante Kulu olduğuna karar vermişlerdir. Bu eser, Hollandalılara karşı girişilen ve yaklaşık 70 yıl süren savaşta -kimi eserlerde 40 yıl sürdüğü ifade edilmektedir- mücadele ruhunu desteklemiş ve halkın cesaretini artırmıştır. Bu hikâye halk arasında öylesine tesirli olmuştur ki, Hollandalıların sömürge yönetimi bu hikayenin anlatılmasını yasaklamıştır.[7]
Geleneksel Törenler
Açe’nin kültürel yapısında İslam’ın önemli bir etkisi vardır. Ancak, İslam öncesinde bölgede hakim olan Hinduizm’in etkisini de, özellikle geleneksel törenlerde görmek mümkündür.
İslam’a bağlılıkları ile tanınan Açelilerin toplum yaşamında birtakım önemli dönüm noktaları vardır. Doğum, sünnet, ergenlik, evlilik ve ölüm gibi olaylar önemli törenlerle kutlanır. Özellikle evlilik merasimleri toplum için hâlâ önemli törenler arasındadır. Ayrıca, ataların anısına, yaşanan felâketlerin yıl dönümlerinde, pirinç hasadı öncesinde ve Hz. Muhammed’in doğum yıldönümünde çeşitli törenler düzenlenir.[8]
Dini bayramlar öncesinde başkent Banda Açe’de ve kırsal kesimde önemli kutlamalar yapılmaktadır. Bu törenlere her okul kendi özel kıyafetleri ile katılmakta; öğrenciler ellerinde tuttukları meşaleler ile gecenin karanlığını aydınlatmaktadır. Her okulun bir müzik ekibi bulunmakta; bu müzik ekibi arabaların arkalarında konuşlanmış vaziyette ellerindeki geleneksel büyük davullar ve tefler eşliğinde dini müzik icra ederler.
Açe’de 50 civarında dans çeşidi, 20 kadar müzik türü, 20 edebiyat formu ve 9 geleneksel sanat vardır.[9]  Bir söyleşi tarzı olan pantun halk eğlencesi de Açe’deki geleneksel törenlerdendir.

Geleneksel Danslar

Açe geleneksel halk dansları İslam kültüründen, erken dönemlere ait ritüellerden, dans-müzik ve edebiyatın kombinasyonundan  etkilenmiştir. Tekrara ve monoton fiziksel hareketlere yer verilen ve uzun süren danslar sadece sınırlı mekânlarda ve belirli sosyal gruplar içinde icra edilir. Bu etkinliklerde çeşitli telli, vurmalı çalgılar kullanılır. Bunlar arasında yerli bir enstrüman olması nedeniyle ‘arbab’ önem taşır.[10]
Açe’de görülen müzikli dansların büyük bir bölümü dini ve milli içeriklidir. 1981 yılında yapılan bir araştırma sonucunda Açe’de 52 geleneksel dans olduğu tespit edilmiştir. Bunlar arasında en çok tanınanları seudati ve saman’dır.
Seudati isimli dans aynı zamanda, el hareketlerine dayalı olmasından ötürü, “bin el dansı” olarak da bilinir. Bu dans, büyük ölçüde Ortadoğu kültüründen etkilenmiştir. Erkekler tarafından icra edilen Seudati Agam ve kadınlar tarafından icra edilen Seudati Inong olmak üzere iki türü vardır. Endonezya’nın başka bölgelerinde görülmeyecek bir nitelik taşıyan bu dansın kökenlerinin Türklere veya Ortadoğululara dayandığı tahmin edilmektedir.
Saman, yan yana dizilmiş halde oturan çok sayıda dansçı tarafından icra edilmektedir. Dans sırasında söylenen dizelerde güzel ve faydalı davranışlar ön plâna çıkartılır. Ramphak isimli dans ise Hollandalılar ile yapılan savaşa iştirak eden kadın kahramanları konu alır. Rapa’i dansı ise büyük tamburlar eşliğinde gerçekleştirilmekte ve bir tür zikir niteliği taşımaktadır. Rapa’i dansının en bilinen formu rapa’i ile saman danslarının birleşmesinden oluşan Rapa’i Geleng dansıdır. Güney Açe’ye özgü Pho ve Orta Açe’ye özgü Bines dansları da, İslam öncesi döneme ait mit ve efsanelere dayanan danslardır.
Güzel Sanatl
ar
Açe halkı dekorasyon, el işçiliği, mimari ve dokumacılıkta maharet sahibidir. Oymacılık ve kaligrafi, kamu mimarisi ve özel mimaride dikkat çeken unsurlardandır. Bu süslemelerde ilginç olan, Açelilerin hiçbir hayvan veya insan figürüne yer vermemiş olmalarıdır.
Rencong denilen geleneksel silah, metal işçiliğinin nadide bir örneğidir. 16. yüzyıldan itibaren Açe’de, Arap alfabesinin ilk harfi olan ‘Elif’ şeklinde üretilen bir tür hançere benzeyen, üzerinde çeşitli Arapça ifadelerin ve süslemelerin bulunduğu rencongerkeklerin geleneksel olarak taşıdıkları bir silahtır.[11]
Günümüzde hediyelik eşya olarak satılan bu silahın 16. yüzyılda Açe’ye gelip yerleşen Osmanlı savaş uzmanlarınca geliştirildiği ifade edilmektedir. Rencong, tarihte özellikle sultanların ve yerel yöneticilerin kullandığı, üzerinde Kur’an’dan ayetler yazılı olan kama şeklindeki silahtır.[12]Yakın dönemlere kadar erkeklerin bellerinde taşıdıkları da ifade edilir.
Eğitim
Açe İslam’la tanıştıktan sonra, İslam dünyasının çeşitli yerlerinden gelen alimleri barındırdı. Bu bağlamda, Açe’de belli başlı zaviyelerin kurulduğu bilinir. Bunların en başında gelenler ise Selimium ve Gampung Pitai zaviyeleridir. Günümüze değin uzanan bir başka köklü eğitim kurumu ise pesantren olarak adlandırılan dini eğitim veren kurumlardır. Açe’de her köyde bir cami ve dayah denilen İslami eğitim kurumları bulunuyor.
Hollandalıların bölgeye nüfuzu en büyük etkisini eğitim alanında göstermiştir. Seküler eğitimin yanı sıra, Felemenkçe eğitim veren kurumlar pesantren’lere alternatif oldular. Başkent Banda Açe’de, IAIN Ar-Raniri ve Şah Kuala olmak üzere iki devlet yüksek öğretim kurumunun yanı sıra, dört özel yüksek öğretim kurumu hizmet vermektedir.

 

Mimari

Geleneksel Açe Evi

Açe’yi ziyaret edenlerin özellikle köylerde ilk karşılaştıkları yapı geleneksel Açe evidir. Rumoh Aceh denilen klasik Açe evi, dört veya daha fazla kolon üzerine inşa edilen kare plânlı ahşap bir ev modeline dayanır. Dış yüzeyindeki işlemeler ve çatı oymacılığında görülen ince el işçiliği ile süslenmiş olan klâsik Açe evi yüzyıllar sonunda ortaya çıkmış bir birikimin ürünüdür.
Rumoh Aceh adı verilen bu evlerden biri Açe Müzesi bahçesinde sergilenmektedir. Bu yapı 2,5-3,5 mt yüksekliğinde olup üç odası bulunmaktadır. Öndeki oda Ruang Depan, ortadaki oda Tungai ve arka odası da Seuramo Likot olarak adlandırılmaktadır. Ortada bulunan oda diğer odalardan 50 ila 75 cmdaha yüksektir.
Geleneksel Açe evine ait çeşitli örneklere özellikle kırsal bölgelerde rastlamak mümkün. Bu bağlamda, Banda Açe şehir merkezine 40 km mesafedeki Selimium’da Dayah Tanoh Abee’deki evler ve 10 km. Mesafedeki Lhokgna’da, 19. yüzyıl sonlarında Hollandalılara karşı verilen savaşta önemli yararlılıklar gösteren Cut Nyak Dhien’e ait olan evdir.[13]

Meunasah

Açe’de dikkati çeken bir başka yapı ise meunasahdenilen ve dini mimari örneği olarak dikkat çeken yapılardır. Köy yerleşimlerinde gerek ibadet için, gerekse genç delikanlıların; eşleri söz konusu köyde yaşamayan erkeklerin geceleyin kaldıkları ve köyde belirli dönemlerde düzenlenen seremonilere ev sahipliği yapan bir mekân işlevi görürdü. Ortak kullanım mekânı olması dolayısıyla bir anlamda köy odası niteliği taşıyan meunasah’da[14]halkın bir araya geldiği ve çeşitli etkinliklere konu olan bu tip yapıların yerden yaklaşık bir metre kadar yüksekliğinde, ahşaptan inşa edilir ve dört yanı açıktır.
Bu geleneksel yapılar kırsal bölgelerde yoğun olarak görülmekle birlikte, şehir merkezlerinde de benzer estetikte konut mimarisine rastlamak mümkündür. Açeliler, ahşap zevkini betonarme binalara da taşımaktadır. Apartmanın bulunmadığı Açe’de müstakil evler, muz, bambu vb. tropik ağaçların bulunduğu bahçeler içerisinde inşa edilmektedir. Yer yer iki katlı olarak da inşa edilen bu konutların inşaatında estetik kaygı ön plânda tutulmakta ve bu yapılarda iç mekân son derece ferah bir görünüm arz etmektedir.
Mezar Taşları
Bir kültürel yapı unsuru olarak anıt mimari içerisinde ele alınabilecek olan mezar taşları tarihi veri olarak önemli kaynaklar konumundadır. Özellikle üzerlerine kazınan kitabeler ile dönemler hakkında bilgi verdiği gibi, bölgelerin artistik zenginliğine de gözler önüne serer. Mezar taşları bakımından Açe, bölgede dikkat çekici bir öneme sahiptir. İslam medeniyetinin Güneydoğu Asya’daki varlığının maddi kanıtları olan en eski mezar taşlarına Açe’de rastlanır.[15]
Açe taşı (Batu Aceh) Malay dünyası ve Endonezya Takımadaları’nda yaygın olarak bulunmakla birlikte, Filipinlerin güneyinde Sulu Takımadaları ve Borneo kıyıları gibi Güneydoğu Asya’nın farklı bölgelere de ulaştı. Malay dünyasının çeşitli sultanlıklarında önde gelen sultanların mezar taşları, 15. yüzyıl sonları ile 19. yüzyıllar arasında Açe’den temin edilen taşlarla yapıldı.[16]Söz konusu mezar taşları, günümüzde Güneydoğu Asya İslam sanatlarının en nadide
örnekleri olarak önemlerini korumaktadır.  Açe mezar taşlarının önemi şekilleri, üzerlerine işlenen motifler ve büyüklükleri bakımından farklılıklar gösterir.[17]Ayrıca, Arap kaligrafisiyle yazılmış olan mezar taşı kitabeleri geçmişten günümüze aktarılan en önemli bilgiler olma özelliğine sahiptir.

[1]Buku Objek Peninggalan Sejarah Dan Keperbukalaan Aceh Cab Sikureueng, Tuah Sejati, Banda Aceh, 1988, s. 25.
[2] Hall, s. 225.
[3]Rodolphe De Koninck, Aceh In The Time of Iskandar Muda, Pusat Dokumentasi Dan Informasi Aceh, Banda Aceh, 1977, s. 2. 
[4]Mahmud Bangkaru,  A Hand Book To Aceh 1998, Aceh: CV Penerbit Balohan Haloban, 1998, s. 13; Watson Barbara Andaya ve Y. Leonard Andaya,  A History of Malaysia, London: Macmillan Asian Histories Series, 1986, s. 9.
[5]Daud, Bukhari, “Bahasa dan Sastra Aceh: Milik Siapa?”, Seminar Budaya Pekan Kebudayaan Aceh IV, Pusat Kegiatan Akademik Prof. Dr. Dayan Dawood, Universitas Syiah Kuala Darussalam, Banda Aceh, 24-27 Ağustos, 2004, s. 1; Holly S. Smith, Aceh -Art and Culture-, s. 14; Zainuddin, Tarich Atjeh dan Nusantara, s. 116.
[6]Anthony Reid, An Indonesian Frontier -Acehnese and Other Histories of Sumatra-, s. 98; Eric Eugene Morris, Islam and Politics in Aceh -Study of Center-Periphery Relations in Indonesia, s. 23.  
[7]“Hikayat Perang Sabih” isimli söz konusu bu hikâye dört bölümden ibarettir: Ainul Mardliyah’ın hikâyesi, Fil Savaşı hikâyesi, Said Samly’nin hikâyesi ve Muhammad Amin’in hikâyesi. Bu bölümlerden birincisi Kur’an’da ve hadislerde geçen Hz. Peygamberin Mekke’den Medine’ye hicretinde yaşadıklarını konu almaktadır. Fil Savaşı hikâyesi ise, adından da anlaşılacağı üzere, fil ordusu ile Kabe’yi yıkmak üzere harekete geçen Eblehe konu edilir.
[8]Holly S. Smith, Aceh -Art and Culture-, s. 25.
[9] Bangkaru, s. 19.
[10] A.g.e., s. 22.
[11]Bahrein T. Sugihen, Socio-Cultural and Attitudinal Change in the Modernization Process: A Study of Acehnese Society in Transition, Phd Dissertation, Louisiana State University, 1980, s. 8.
[12]Bangkaru, s. 21.
[13]Geleneksel Açe Evi’yle ilgili ayrıntılı bilgileri çin bkz.: M. J. Melalatoa, Rivai Abu, (Ed.), Arsitektur Tradisional Propinsi Daerah Istimewa Aceh,  Departemen Pendidikan dan Kebudayaan, Pusat Penelitian Sejarah dan Budaya, 1981/82, Banda Açe.
[14]Snouck Hurgronje, The Acehnese, Çev.: A.W. S. O’Sullivan, Cilt 2, E.J.Brill, Leiden, 1906, s. 29.
[15]Daniel Perret, “Aceh as a Field for Ancient History Studies”, First International Conference of Aceh and Indian Ocean Studies, 24-27 February, 2007, Banda Aceh, s. 8.
[16]Othman Mohammad Yatim, Batu Aceh -Early Islamic Gravestones In Peninsular Malaysia-, Museum Association of Malaysia, Kuala Lumpur, 1988, s. xxv, 8.
[17]Daniel Perret, “Aceh as a Field for Ancient History Studies”, s. 8; Holly S. Smith, Aceh -Art and Culture-, s. 36; Othman Mohammad Yatim, Batu Aceh -Early Islamic Gravestones In Peninsular Malaysia-, s. xxvi. 
SHARE
Previous articleERKEN DÖNEMDE AÇE
Next articleAçe’de İslam

LEAVE A REPLY