Mehmet Özay 04.02.2025
ABD’de, başkan Donald Trump’ın gümrük tarifleri söylemi pratiğe geçmeye başladı…
Trump’un, Cumartesi günü “tarifleri başlattık” ve ardından, Pazartesi günü, “tarifleri geçici olarak durdurduk” demesiyle beklenen hareketli bir döneme girildiğini söylemek mümkün.
İki gün arayla, dünyanın süper gücü başkanının birbiriyle çelişen iki önemli açıklamasının liderlik, vizyon, güvenilirlik vb. gibi bağlamlarını konuşmak beyhude gözüküyor.
Son birkaç günde ortaya çıkan bu gelişme, 2016’dan bu yana uluslararası politikada ve de ilişkilerde, Trump’la başlayan sürecin niteliksel bağlamında bir kayma olmadığını ortaya koymasıyla önem arz ediyor.
Kısa bir süre önce, dünyaya istikrar getirme söylemini zikreden bir başkanın, ülkesinin ve komşu ülkelerin yani, Meksika ve Kanada ile ekonomik ilişkilerine dair birbiriyle çelişen ve ekonomi alanını kutuplaştıran söyleminin, başkan’ın diğer özellikle de, siyasal söylemleri ve pratikleri konusunda neler olup olamayacağına dair bir fikir veriyor.
Hareketlilik
Giriş cümlesinde dikkat çektiğim hareketliliğin nedeni açık…
ABD dış ticaretinde en yüksek hacme sahip ilk iki ülkesi yani, Meksika ve Kanada’ya yönelik olarak, 1 Şubat Cumartesi günü ilȃn edilen, yüzde 25’lik gümrük vergisi yaptırımının dün yani, Pazartesi günü “bir ay süreyle dondurulması” oluşturuyor.
Hareketlilik bununla da sınırlı değil.
Meksika’da başkan Claudia Sheinbaum’ın ve Kanada’da başbakan Justin Trudeau’nun sınır ticaretine ve güvenliğine yönelik acil girişimlerine dayanıyor.
Her iki ülkenin yani, Meksika ve Kanada’nın, ABD ile sınırlarına yönelik olarak aldıkları kararın bu iki ülkenin askeri, idari, ekonomik ve de siyasi gündemlerini belirlemeye ve değiştirmeye başladığı gözlemleniyor.
Gözden kaçan bir durum ise ABD’nin de benzer şekilde örneğin, Meksika’nın iç güvenliği için tehdit unsuru taşıya üst düzey ateşli silahların kaçak yollardan Meksiya’y agirişini engelleme konusunda tedbirleri artıracağı açıklaması oldu.
Bunun yanı sıra, Meksika ve Kanada tarafından bir yandan, ABD ile ‘çatışmayı’ değil, ‘anlaşmayı’ öngörüyoruz yollu bir yaklaşım ortaya konurken, aynı zamanda iki ülke toplumunda ABD karşıtı ‘milliyetçilik’ olgusunun yükselme eğilimine girdiği de gözlemleniyor.
Ortada gayet ilginç bir durum bulunduğuna kuşku yok…
Örneğin, Trump’ın, Kanada’yı 51. ABD eyaleti yapma tasarısının Kanada hükümeti bir yana, halkı tarafından nasıl algılanıp karşılık bulacağını görüp beklemek gerekir.
Öte yandan, ABD’nin tıpkı 2016’da olduğu ve de, 2024 seçim kampanyasında Trump tarafından sıklıkla dile getirildiği üzere, temel hedefinin Çin olduğunu unutmamak gerekir.
Hedeften sapma mı?
Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte, Çin’le ticaret ilişkilerine dair açılımlar bekleniyordu…
Beklenti Trump’ın, Çin’e yönelik yüksek gümrük vergisi ilȃnı yönündeydi…
Ne, seçim öncesinini yüzde 60’lık söylemi ne de, buna yakın bir oranla Çin’e hedefe konulmuş gözükmüyor şimdilik.
Kanımca, Trump, komşu ülkeler Meksika ve Kanada’ya yönelik olarak ortaya koyduğu ve “deneysel” olarak adlandırabileceğim tarif politikasını, Çin’e yönelik başlatacağı uzun erimli ticaret savaşlarının bir modeli gibi kurguluyor.
Bu iki ülkenin, ABD’nin komşu ülke olması ve gümrük tariflerinin farklı bazı nedenleri ve/ya çıktıları beklentisi olduğu söylenmesi dolayısıyla, Çin’den ayrıştırılabilir bir yönü bulunuyor.
Bunun karşılığını, -yukarıda değindiğim üzere, Meksika ve Kanada yönetimlerinin sınır güvenliği konusunda acilen aldıkları karar oluşturuyor.
Nihayetinde, ABD’nin en önemli ekonomik -temelde bununla da sınırlı değil!- rakibinin Çin olması, ABD ekonimisinin yerli yerine oturmasını sağlamada, Kanada ve Meksika’dan ziyade Çin’in belirleyeceğine kuşku bulunmuyor.
Bu durum bize, acaba Trump, Çin’e yönelik olarak Cumartesi günü ilȃn ettiği yüzde 10’luk tarif yerine, seçim kampanyası döneminde dile getirdiği üzere, “yüzde 60’lık tarif uygulamayı siyasi-ekonomik bir karar olarak ilȃn ederse neler olabilir?” sorusunu gündeme getirmemize neden oluyor.
Bir başka önemli alternatif gelişme ise, Çin karşısında ABD’nin ekonomik bir blokla harekete geçmesi olacaktır.
Bu durum, yukarıda ‘deneysel’ diyerek dikkat çektiğim Meksika ve Kanada örneklerinden başlayarak zamanla içine Avrupa Birliği’ni, Asya-Pasifik’te Japonya’yı, Avustralya’yı vs. Yanına alarak Çin’i ekonomik olarak köşeye sıkıştırma politikasına dönüşebilir.
Çin’le hesaplaşma
Trump’ın Çin’e yönelik yüzde 10’luk tarif uygulaması Çin’de ve de tüm bölgede, bugün öğle saatlerinden itibaren hissedilmeye başlanacak…
Çin’in nasıl bir karşılık vereceği merak konusu…
Kanada başbakanı ve Meksika devlet başkanıyla görüşen Trump, Şi Cinping’le görüşmüş değil…
Muhtemel bir görüşmenin bu hafta sonuna doğru olacağı belirtiliyor.
Bu çerçevede, ABD yönetiminin Çin’e yönelik gümrük tarifleri uygulaması yeni değil aksine, on yıl önce 1. Trump döneminin ürünü gelişmelerin devamı niteliğinde görmek gerekir.
Arada, ABD’de yaşanan Biden döneminin Çin’e yönelik gümrük tarifleri konusundaki yaptırımlarının, ‘ekonomi’ alanı çerçevesinde gerçekleşmesiyle -bir ölçüde- devamlılık gösterdiğini ileri sürmek mümkün.
Bugün, yani 2. Trump döneminin gümrük tarifleri yaptırımının sadece, ABD-Çin arasında bir ekonomik rekabet olarak görülemeyecek ve/ya bu iki ülkeyle sınırlı etkileri olacağını düşünmek mümkün gözükmüyor.
Bu durum, bize daha geniş bir perspektiften gümrük tarifleri konusunun ele alınması gerektiğini hatırlatıyor.
Niçin gümrük tarifi?
Trump’ın yaklaşımı son derece basit…
Söylem kısaca şu: ABD’nin yıllarca ilgili ülkelerle ticaretinde sürekli açıklar vermesi, ülkenin dinamiğini oluşturan orta sınıfın ekonomik gelişimine ket vurdu.
Ve sorunun aşılabilmesi yani, ABD’de üretim sektörü ve buna bağlı tüm, yatay ve dikey kurumsal ve toplumsal ağların yeniden güçlendirilmesi için ABD üretimini hem, iç piyasa hem de dış ticarete yönelik olarak artırmak gerekiyor.
Trump, ülke içinde üretimin artırılmasının alternatif yolu olarak, ABD’ye ticaret fazlası veren ülkelerin firmalarını ABD’de -çok özel koşullarla- yatırım yapmaya davet ediyor.
Bu görüşü Meksika, Kanada ve Çin hükümetleri’nin nasıl karşılık vereceğini bilmiyoruz. Ancak böyle bir şeyin olması demek, hiç kuşku yok ki, bu ülkelerin kendi iç ekonomik kurumlarının ve de alt yapılarının önemli bir değişime uğraması anlamına gelecektir.
Tüm bunlar olurken, Trump’ın tüm bu icraatlarının ardındaki gizli öznesi Amerikan halkının, gümrük tariflerinin yükselmesiyle karşılaşacakları yüksek enflasyon durumunda nasıl karşılık vereceklerini ise bekleyip görmek gerekiyor.

LEAVE A REPLY